Bazı insanlar dünyaya sessizce gelir ama ardında öyle büyük bir iz bırakır ki, onları unutmak ihanettir. Necla Teyze de onlardan biriydi. Kimsesi yoktu belki ama dünyanın en güzel ailesine sahipti: Kedileri, köpekleri, gözlerinin içine sevgiyle baktığı masum canları… Sokaktan kurtardığı bu hayatları açlıktan, korkudan ve sevgisizlikten alıp bir yuvaya kavuşturmuştu. O ev, dış dünyanın acımasızlığının aksine, gerçek bir “yuva”ydı. Ama kim bilebilirdi ki bir gün o evin, içindeki tüm sevgilerle birlikte ateşe verileceğini?
Necla Teyze, belediyenin toplama aracına direnirken, köpeklerinin gözlerindeki korkuyu görmüştü. Onları teslim etmedi. Çünkü onlar onun için yalnızca hayvan değildi; ailesiydi. Onları alıp götürmek isteyenlerin vicdanını sorgulamadı bile. Çünkü vicdanı olmayanı vicdanla yargılayamazsınız. O, sadece sevdiklerini korumaya çalıştı.
Ve bir gece… Karanlık bir gece…
O ev yandı. O yuva, içindeki tüm canlılarla birlikte küle döndü. Kediler, köpekler ve Necla Teyze… Kaçmayı denemediler bile. Çünkü nasıl bırakabilirdi ki onları? Belki son anında bir kedisini kollarına aldı, belki bir köpeği başını dizlerine yasladı. Belki de alevlerin içinde, “Korkmayın, ben buradayım” diyordu.
Peki biz şimdi ne yapacağız?
Bir sokak hayvanına bir kap yemek vermek güzel ama yetmez. Çünkü Necla Teyze, sadece besleyen biri değildi; koruyan, savaşan biriydi. O, hayvanları bir “şey” değil, bir “can” olarak gören yürekti. Onun ardından yapmamız gereken yalnızca üzülmek değil, onun verdiği savaşı tamamlamaktır.
Öfkemizi unutmamalıyız.
Kimsenin onları öldürmeye, yaşam haklarını ellerinden almaya hakkı yok. Hayvanlara reva görülen bu zulme, kayıtsız kalan sisteme, yasaların onları “mal” olarak görmesine karşı ses çıkarmalıyız. Öyle büyük bir ses çıkarmalıyız ki, bir daha kimse bir Necla Teyze’yi ve onun canlarını yok etmeye cesaret edemesin.
Ve en çok da… Onları unutmamalıyız.
Küçücük bir evin içinde, birlikte nefes alıp birlikte yanan o masum kalpleri… Yangının içinde kaçmak yerine, birbirlerine sarılarak ölmeyi seçen o canları…
Bize insanlığın ne olduğunu öğreten o sessiz şahitleri…
Bu düzen değişmeli.
Hayvanları sokaklardan toplayıp ölüme gönderen, onları fazlalık gibi gören, koruyan insanları hedef alan bu vicdansızlık karşısında susamayız. Belediyelerin öldürme politikalarına, devletin görmezden gelen tavrına karşı birlik olmalıyız. Çünkü Necla Teyze’nin hikâyesi tekil bir trajedi değil. O, her gün yok edilen binlerce masum canın sesi.
Bir insanı yakabilirsiniz, bir evi kül edebilirsiniz.
Ama bir kalbin içindeki merhameti yok edemezsiniz.
Ve eğer bizler gerçekten Necla Teyze’nin mirasını yaşatmak istiyorsak, onun yarım bıraktığı savaşı tamamlamalıyız.