Kadınlar tarih boyunca hikayelerde gizlenen, olayların akışını değiştiren kahramanlar olmuştur. Ancak günümüzde, kadınlar içgüdülerinden, yaratıcılıklarından ve doğal güçlerinden uzaklaştırılmaya, "flu ve işe yaramaz kısır misyonlarla" hayatındaki herkese her şey olmaya zorlanıyor. Oysa bir kadının içinde saklı olan yaratma gücü ve sezgisel yetenekleri, "annelik" sıfatı olmaksızın bile kutsaldır. Kadının doğası, duyarlılık, yaratma ve kendini adama yeteneği üzerine inşa edilmiştir. "Kendi bile keşfettiği içgüdüleri ve yetenekleri karşısında hayrete düşebilir." Bu muazzam doğası, çevresindekilere ve değişen koşullara mükemmel bir uyum sağlar. Ancak, bu özellikler sadece kendini bilen ve tanıyan kadınlar için geçerlidir; doğasından koparılan, fedakarlığı zorla öğretilmiş kadınlar için değil. Bir kadın, kendi iradesiyle değil de ona dayatılan hayatı yaşadığını fark ettiğinde, iç dünyasında derin bir uyanış yaşar. "Çocukluğundan şu anına kadar, umutlarının ve hedeflerinin adım adım katledildiğini görmek acı verici bir farkındalıktır." Ancak bu farkındalık aynı zamanda bir dönüşümün başlangıcıdır. Çünkü hiçbir zaman yetenekler tamamen kaybolmaz; sadece derinlere bastırılmış ve yeniden çıkmak için sabırla beklemektedir.
Sezgilerine güvenen bir kadın, karşısına çıkacak tehlikeleri, suistimal edici kişileri, "uzun cümleler içinde sıkıştırılmış tek bir kelimeden, ses tonundan, bir bakıştan" bile sezebilir. "Kötülüğün yuva yaptığı ruhu" içgüdüleriyle tanır ve tedbirini alır. Ancak doğasından kopmuş bir kadın, yalnızca gördüğü ve duyduğu şeylere inanır ve bu eksik algı, onu sömürücü ruhların avı haline getirir.
"Kadın kusursuz bir uyum yeteneğine sahiptir; bağımsız ve özgürdür, değerini başkalarının onayına ihtiyaç duymadan belirleyebilir." Ama maalesef günümüzde kadınlar, genellikle başkaları aracılığıyla kendi değerlerini ölçer hale gelmiştir. Kendini "bir görev insanı" olarak gören hemcinslerimizin özgürleşmesi gerekmektedir. Kadın, önce cesur olmalı, ardından yıkıcı! "Korkularıyla ördüğü duvarları, kalıpları yıktığında" yaratma gücünü yeniden keşfetmesi kaçınılmazdır. Cesurca atılan ilk adım, kadını gerçek potansiyeline götürür.
Unutmayın, birisi size "isyankar, asi, bencil" diyorsa doğru yoldasınız demektir. Çünkü sizi istismar edemeyenler, sizi yaftalamaya çalışır. O an, içinizdeki savaşçı kadının uyanmaya yakın olduğunu bilin. Bizden korkmalısınız, çünkü içimizdeki bu "muazzam güç" bir gün hepimize rağmen ortaya çıkacak. Evet, biz yıkıcı kötülüğün değil, yaratıcı iyiliğin peşinde olan anaç ve cesur savaşçılar olarak, adaleti sağlayacak güce sahibiz.
Kadın, bakmasını bilene mükemmel bir aynadır; karşısındaki kişinin gerçekliğini tüm çıplaklığıyla yansıtır. Ama çoğu kişi, bu gerçeklikle yüzleşemediği için ezme yolunu seçer.
“Vahşi Kadın doğasından koparıldığında, kadınlar içgüdülerine yabancılaşır. Kendi sesi, kendi varlığı bastırılır ve unutulmaya yüz tutar. Ancak bir kadının içinde daima uyandırılmayı bekleyen güçlü bir ruh vardır. Bu ruh, kadını hem kendine hem de doğasına geri çağırır.” Kadınlar, içlerindeki bu güçlü ruhu yeniden bulduklarında, toplumsal baskılara karşı dimdik dururlar. Onları bastırmak isteyenler, aslında kadının yaratıcı ve dönüştürücü gücünden korkar. Fakat ne kadar bastırılmaya çalışılsa da tabiat ananın bir parçası olan biz kadınlar, “yıkar, baştan yaratır ve yaşatırız.”
Kurtlarla koşan kadınlar gibi, içgüdülerimize ve vahşi doğamıza sahip çıkma vakti geldi. Unutmayın: “Bir kadının gerçek gücü, ruhunun derinliklerinde saklıdır ve bu güç, onu asla yanıltmaz.”
Her şeyi unutun ama bir kadın olduğunuzu asla...
Sevgiler
S.E.A.