Kendine çok yabancı, fayansla kaplı, çokça soyunma dolabı ve bir sedyenin olduğu odada yapayalnızdı. Hayatı yalnızlık içinde geçmiş olsa da bu yalnızlık onun kalbinin sesini duymasına sebep oluyor, duygularının yoğunluğundan nefes almakta zorlandığını hissediyordu. Tekrar karşılaştıklarında sesinin çıkmayacağından endişe etti, etrafına baktı ama bir bardak bulamayınca lavaboya ağzına dayayarak bir yudum su içti.
Yukarıdan zaman zaman sesler geliyordu. Hayatında ilk defa ona değer vermiş birinin, kaderinin belirleneceği geceydi belki de. İlk defa onun sayesinde insan olduğunu hissetmiş, kadın olduğunu yaşamıştı. Onun için şu an dua etmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Gözlerinin dolmasına mani olamıyor, hayatına anlam katan ve belki de onu en çok şaşırtan adam için tanrıya yakarıyordu.
Anne ve babası erken yaşta vefat ettiği için ağabeyi ile beraber hayatı yaşamışlardı. Ayyaş ağabeyi eve getirdiği para için bir ömür onu ezmiş, aşağılamış, kendine hizmetçi yapmıştı. Onun verdiği emek, ona gösterdiği sevgi ve saygı hep yok sayılmıştı. Çalıştığı pet dükkanından getirdiği para çok zaman ağabeyinin alkol ve kumarına gitmişti. Ağabeyinin ilk defa eve getirdiği bu adamdan da en az ağabeyi kadar korkuyordu ilk başta. İki yanı vardı bu adamın. Sokakta serseri diye tanınıyor, olmadık yerlerde kavgalara karışıyor, mafya için tahsilat yapıyordu. Bir ömür beyaz atlı prensini bekleyen bir kadın hiç de cazip biri değildi. Diğer yanında ise mafyadan, dövüşten kazandığı üç beş kuruşu pet dükkanındaki hayvanlara harcayacak kadar da merhametliydi. Ağabeyinin tehditleriyle gerçekleşen ilk buluşmadan sonra bu adama aşık olmuştu.
Maçtan bir gece önce, sevdiği adam kendini bir hiç olarak tanımlamıştı. Onu hiçlikten kurtaracak bu geceki maçtı. Yenilmeye hazırdı ve yenileceğini biliyordu. Bundan korkmuyordu. Sonuçta karşısında dünya şampiyonu vardı. Ama dayanabildiği kadar ayakta kalmak, ringte ne kadar dayak yerse yesin, orada var olabilmek, kendi hiçliğinden kurtulmak için bir kanıt olacaktı. Oysa onun hayatında o kadar büyük bir yere sahipti ki, onun küçük dünyasını tamamen doldurabilecek kadar hiçlikten uzaktı.
Zaman akmak bilmiyordu. Bir yandan sürenin uzamasından sevdiği adam adına seviniyor, bir yandan ya kötü bir şey olduysa diye endişesi yüreğini sıkıştırıyordu. Sonuçta spor dense de bazen ölümün bile olabildiği bir arenada dünya şampiyonu karşısında dövüşüyordu, onun hayatta var olduğunun farkında olan tek adam. Daha fazla dayanamadı ve merdivenlerden yukarı doğru ürkekçe ve dua etmeye devam ederek tırmandı.
Tribünlerin en üstündeydi. Sevdiği adam yerdeydi ve iplere tutunarak kalkmaya çalışıyordu. Antrenörünün ‘Artık kalkma’ sesi salonda yankılanıyordu. Gözleri dolmuştu ve sahaya bakamaz hale gelmişti. Skor tabelasında 14. Raund olduğu yazıyordu. Son raunda saniyeler kalmıştı, adam son gücüyle dünya şampiyonu rakibini bile hayrete düşürecek şekilde ayağa kalkmayı başarmıştı. Onunla gurur duyuyordu ama acısını o kadar yoğun hissediyordu ki baş etmekte zorlanıyordu.
Ve sonunda son raund da bitmişti. İnsanlar çılgın gibiydi. Ayakta kalmayı başarmıştı. Hakemler dünya şampiyonun sayıyla maçı kazandığını ilan ettiklerinde gazeteciler etrafını sarmış ve sorular sormaya çalışıyordu. Onun ise ağzından tek bir kelime çıkıyor, tüm salonu inletecek şekilde haykırıyordu: ‘Adrian…’
Bütün dünya duygularını merak ederken ağzından çıkan tek kelime onun ismiydi. Kalabalığın içinden zorla ringe ulaşmaya çalışırken kırmızı şapkasını düşürmüştü. Artık hiçbir şey umurunda değildi. Sadece sevdiğine sarılmak istiyordu. Kucaklaştıklarında Rocky yine dünyadan kopuk bir halde ‘Şapkanı düşürmüşsün’ dedi. O an orada yaşananlar, gazeteciler, kameralar sanki hiçbiri yoktu. Sadece Adrian ve Rocky vardı. Dünyada yaşanılan başka hiçbir şeyin anlamı yoktu. Defalarca birbirlerini sevdiklerini söylediler. Kendilerini hiç gibi algılayan iki hayat bütünleşerek tüm evrene anlam kattılar.
Bu akşam Altay, Galatasaray deplasmanında çok zorlu bir maça çıkacak. Kırıkhan’da, Manavgat’ta, Çorum’da maç yaparken Türkiye’de çok az kişi biliyordu bu kulüp neler yaşadı. Şimdi bu akşam ki maç tüm gece tüm ekranlarda saatlerce gösterilip, konuşulacak. Bizim umurumuzda olan tek şey, o sahada yer alabilmek ve onuruyla namusuyla terinin son damlasına kadar mücadele edecek oyuncularımızı her sonuçta alkışlamak. Bazen skor tabelası kazananı doğru göstermez. Kazanmak apayrı bir kavramdır.