Yüzbinlerce okuyucusuyla birlikte benim de büyük bir sabırsızlık ile beklediğim yazar İclal Aydın’ın son romanı ‘Söylenmemiş Sözler’ mayıs ayı sonunda okuyucularına kavuştu. Sabırsızlıkla beklediğim birçok kitap, müzik çalışması gibi, romanın daha tek sayfasını açmadan günlerce, öncelikle romanın isminden içinde ne duygular barındırabileceğini hissetmeye, sadece başlığı olan romanın içeriğini kendim doldurmaya gayret ettim.
Belki Altay’ın zafer sarhoşluğundan belki kendimi bildim bileli pembe algılarımın gelişmiş olmasından ötürü ilk çağrışım yapan Nazım Hikmet’in ‘ve sana söylemek istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür’ dizeleriydi. İçinde umut barındıran bir romanı işaret ediyordu bu çağrışım. Sonra birden söylenmemiş sözlerin, çoğu kez tamamlanmasına fırsat olmadığının da farkına vardım. Kitabı okurken içinde geçen ‘Söylenmemiş sözler… Neler neler kaldı altında onların. Her şey için çok geç artık.’ cümleleri benim, senin ve hepimizin hayatında ne kadar çok şeyin akışını değiştirmiş olmalıydı.
Filiz, Oktay, Zeynep ve Kerem. Her birinde ne kadar çok kendimi buldum, her birinde ne kadar çok sevdiklerimi gördüm. Ve elbette Nona... Ne kadar çok istedim, hayali bir karakteri Karataş sokaklarında arayıp ona doya doya sarılmak, ellerinden öpmek ve hiçbir şey söylemeden ağlamak. Onun gibi bilge olabilmeyi ne çok isterdim. Mezar taşım dikilene kadar acaba benliğimi ne kadar geliştirebilirdim. Belki de yüzlerinde geçmişin acı hatlarını taşıyan ama her şeye rağmen gülebilen o yaşlı teyzelerin her biri Nona’nın bir parçasıydı. Belki de ne çok vardı Nona’dan. Onlara olan sıcaklığım bir anda ne kadar çok içimi ısıttı.
Bazen bir işle uğraşırken birden karnınızın acıktığını fark edersiniz. Duyularınıza kendinizi açtığınızda bunu uzaktan mis kokulu bir yemeğin kokusunun sağladığını anlarsınız. İclal Hanım’ın satırlarında da fark etmediğiniz duygular, bir anda olmadık bir yerde gözlerinizin dolmasına sebep oluyor. Şimdi benim gözlerim neden doldu derken, birden kendinizle ilgili hayat koşturmacasında yok saydığınız, pek de fark etmediğiniz bir duyguyu kokluyor olmanıza şaşırıyorsunuz. Birçok yerde nedensizmiş gibi gözüken göz dolmaları ise, Karataş’ta birçok zaman önünden hiçbir duygu taşımadan geçtiğimiz harabe evleri, İclal Hanım’ın romanında yaşanan yerler ve karakterler haline getirmesiyle, haykırarak ağlama noktasına getiriyor sizleri. O sokaklarda Nona’yı hayal ediyorsunuz, o sokaklarda aslında hayali olmayan yaşantılar ve hayal kırıklıklarını hissediyorsunuz. İclal Hanımla Emin Cüneyt Sağdıç Hocamın rehberliğinde yaptığımız Karataş gezisinde önünde notlar aldığımız, romanda Nona’nın Karataş’taki evinin önüne gitmek ve o evi yeniden yepyeni karakterlerle canlandırmak istiyorsunuz. Artık gerçek hayatta, o karşıdaki evde doğan adamın dünyanın en zengin adamı olmasının anlamı daha az. O sokak Nona’nın sokağı oluyor bir anda.
Romanda sizi o kadar etkileyen cümleler var ki. Okurken diyorum İclal Hanım keşke psikiyatrist olsaymış. İnsanları ne kadar iyi anlar ve duygularını açığa çıkarırmış… Sonrasında yüzbinlere ulaşan bir insanın, az sayıda insana ulaşmaktansa bu işi yapmasının ne kadar çok insana dokunduğunu, ne kadar çok insana iyileştirici etkisi olduğunu hissediyorum. Aslında sevgiyle yapılan her işin çevremizde ne kadar çok iyileştirici etkisi var, fark edebiliyor musunuz?
‘Kaybedenlerin ustalaştığı bir eylem galiba sevmek.’ demiş İclal Hanım. Altay tribünlerinde yıllarca taşıdığımız ve ilk defa gösterdiğimde birçok defa dostlarımın ne anlama geldiğini anlamakta zorlandıkları ‘Kaybettikçe daha çok seveceksin’ pankartıyla ne çok benziyor bu saptama. Bizler de kaybettikçe daha çok sevmemiş miydik? Sevmenin ustası haline gelmemiş miydik? Boşuna söylemiyorduk, ‘Bu şehirde en çok biz seviyoruz’ diye.
Romanın belki de en etkileyici cümlelerinden ‘Filiz vermiş bir aşkı öldürmek, bitmiş bir aşkı diriltmekten daha zormuş meğer.’ Siz kendi romanınızı yazsanız, nasıl doldururdunuz acaba içini? Eminim ki bu satırları okuyan herkesin ayrı bir romanı olacak. Sizler için de pazar günü duygu jimnastiği ödevimiz bu olsun diyorum.
.