Günlerdir, pandemi yasaklarına rağmen sıradan bir günden çok da farkı olmayan İzmir sokaklarında, bu akşam hangi İstanbul takımının şampiyon olacağı konuşuluyor. Hatta sohbetler içinde Beşiktaş’ın Göztepe’ye kaç gol atacağı tahminleri de yapılıyor. Oysa İzmirliler olağan hayatlarında çiğdem, gevrek, boyoz, domat, asfalya lafını duyduklarında bile mutlu olurlar, İzmir’e özgü simgeleren gurur duyarlar. Ama sıra armasında İzmir yazan, İzmir’i temsil eden takımları desteklemeye geldiğinde pazarlıklar başlar.
Neyse ki son yıllarda yerel takımlara destek giderek artıyor. İzmir kulüplerine de sempati besleyen dostlarımızın İzmir kulüplerine kendilerini ait hissetmeleri artış eğiliminde. Belki de bu sebepten ve bu yıl 1.Lig Play-off finallerinde oynayacak iki İzmirlinin etkisiyle bu maçlara ilgi geçmişe göre çok daha fazla.
Altay, bu finallerin gediklisi.Geçmişte kaybettiği finallerin her birinin ayrı filmi, belgeseli çekilse trajedi dalında en çok izlenen spor yapımlarından olabilir. Altınordu ise finallerde ilk defa adını yazdırmayı başardı. İki camianın çok farklı duygularla finallere hazırlandığı kesin.
Özel hayatta tanıdığım birçok Altınordu’lu büyüğüm, ‘siz şampiyon olun’ diyor. Bu nezaketli temennileri beni şaşırtıp mahcup etse de onlara söyleyebildiğim ‘kusura bakmayın, ben sizin kadar olgun olamıyorum bu konuda. Benim tek dileğim, derdim Altay’ın şampiyon olması. Kulüp başkanlarının bile ‘biz şampiyon olmak istemiyoruz’ tutumu farklı bir camianın farklı bir anlayışı olmalı.
Her zaman Altay’ın bir camia, kendine ait bir kültürü olduğunu söylüyor ve aksi durumlara itiraz ediyorduk. Bayram sabahı Altay’ın yetiştirdiği en büyük değerlerden Mustafa Denizli hocamızın camiamızın iki büyüğü olan Mahzar Zorlu ve Orhan Cura’nın vefatlarının sene-i devriyelerinde, futbolcularımıza antreman öncesi onlar hakkında bilgi verip saygı duruşu yaptırması görüntülerini gözlerim dolu, tüylerim diken izledim. Tırnaklarımızla kazıya kazıya geldiğimiz noktada Büyük Mustafa’nın önderliğinde yaşanılacak şampiyonluk bu ömre bedel filmin sonuna yakışacak en güzel son olacaktır. Seneye Altay Alsancak Stadına, Büyük Mustafa’nın ellerindeki kupayla geri dönmek, izlediğimiz tüm güzel filmlerden daha keyifli bir filmin son görüntüsü olacaktır.
Altay camiasın içinden biri olarak şunu çok rahat söyleyebilirim. Bir Altaylının 18 yıl önce, başta şike ve hilelerle sonra kendi hataları ve yokluklarla düştüğü yerlerden azimle inançla geri geldiği süper lig kapısından içeri girmekten daha fazla isteyebileceği bir şey olamaz. Altmış yetmiş yaşında insanlar bayramda telefonda şampiyonluktan bahsettiğimizde sesleri titriyorsa, genç kardeşlerimiz bayramı kutlamak için aradıklarında coşkuyla şampiyon olacağız diyorlarsa, bütün kalbimle söylüyorum ‘Sen şampiyon olacaksın Altay’ım’