Bu gece, 21 Haziran’a yani en uzun ve en aydınlık gün için yataklarımızı girip uyuyacağız. Bir yanı ne çok umut veren bir gece görünüyor değil mi? Oysa birçok kültürde her yıl 21 Aralık tarihinde, aydınlığın gelişi kutlanır. Çünkü artık aydınlığın yükselme zamanı başlamıştır. Tam tersi olarak düşünülürse bu gecenin aydınlığın arttığı, karanlığın kısaldığı son gece olduğunu da kabul edebiliriz. Yarın geceden itibaren aydınlık günler kısalırken, karanlık giderek yükselecek.
Ülkemizde karanlıkların başlangıcının son yarım yüzyıl düşünüldüğünde 12 Eylül darbesi olduğunu söyleyebilirim. Olan doğal afetlerden tutun da, yaşanılan her olumsuz olayı ABD’ye bağlayan bir topluluk, nedense yıllarca bu ülkenin yaptırdığı darbenin sonuçlarını alkışladı, bunların doğruluğuna inandı ve 12 Eylülün getirdiği karanlık kültürünün yerleşmesine seyirci kaldı.
Karanlığın aydınlıkla savaşını sembolize edersek 12 Eylül Karanlığı en çok eğitim aydınlığı ile mücadele etti ve onu yok etmeye gayret gösterdi. Cumhuriyet aydınlanması ile yüceltilen en önemli meslek olan öğretmenlik 12 Eylül ile birlikte her gün itibarsızlaştırıldı. O sizin her taşın altında aradığınız Amerika darbe yoluyla her televizyon programında, filmlerde, popüler kültürde öğretmenleri sindirdi. Hayatımızdaki en değerlilerimiz olan çocuklarımızı ve geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenler sıradan memurlara dönüştürüldü. Hatta bu yetmedi, öğretmenlik hakkını kazanmış gençlerin memur olabilmesi bile dünyanın en zor sınavlarından olan KPSS’ye bağlandı. Öğretmenler çocuklarımızın geleceği için değil, kendi gelecekleri için bile çaresiz bırakıldılar. Üç kuruşa dershanelerde, özel okullarda asgari ücretlerden hallice köleleştirildiler.
Toplum öyle bir maddi kazanımın saygı gördüğü bir çılgınlığa dönüştürüldü ki, öğretmenlerin toplumdaki ağrılığı kazandıkları para ile değerlendirilmeye başlandı. Tüm bunlar senin benim her fırsatta lanetlediğimiz 12 Eylül ve bu darbeyi gerçekleştiren uzak eller sayesinde oldu. Bu darbenin ürettiği lafta sivil iktidarlar, her fırsatta öğretmenleri dolayısıyla eğitimi boğazladılar. Cumhuriyet aydınlığı bu şekilde Ortadoğu karanlığa dönüşmeye başladı. Bu Ortadoğu karanlığından güçlenen yönetimler bundan elli yıl geride kalmış ülkeyi özletir hale getirdiler.
Bu bir karanlığın aydınlıkla savaşıydı. Öğretmenlerden sonra tüm eğitimli insanlar değersizleştirilip, şeyh tarikat kültürü yüceltildi. Tıp mesleğine mensup kişiler ikibinli yılların hedefi oldu ve sağlıkta şiddet neredeyse olağanlaştırıldı. Kaba kuvvetin her kapıyı açabileceği algısı toplumun her kesiminde şiddeti legal hale getirdi. Şiddeti öven dizi ve filmler en çok izlenen, takdir edilen, ödül toplayan yapımlar oldular.
Evet, sevgili dostlar, karanlık bir günde gerçekleşmiyor. Siz en aydınlık olduğunu düşündüğünüz anda karanlık çalışmaya başlıyor ve egemenliğini ilan etmeye çalışıyor. O yüzden hep uyanık olmalı ve karanlığı aydınlatmak için bir ışık tutmalıyız. Bu haftaki yazımın da kendi adıma karanlıkta yakılan bir mum olmasını umuyorum.