Hande Turan- Ege'ye Bakış/ Makarnalık durum buğday, adi buğday, kızıl buğday, mahlut, beyaz arpa, matlık arpa ve mısır ithalatında Cumhurbaşkanlığı kararına göre, ülke ve ülke gruplarına bağlı olarak, kapsam dahilindeki ürün çeşitlerinin ithalatında uygulanan yüzde 0, yüzde 25, yüzde 35 ve yüzde 45 oranındaki gümrük vergileri 31 Aralık’a kadar sıfırlandı. Karar, dün itibariyle yürürlüğe girdi. Alınan kararın gerek iç piyasada gerekse dış piyasada ürün fiyatlarında devam eden yükselişin enflasyona olan baskısını azaltmak üzere yapıldığı belirtildi. tmmob Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Zerrin Çelik, alınan bu kararı İzmir'li üreticiler üzerinden değerlendirdi. Fırsatçılık ve stokçuluğun artabileceği uyarısında bulunan Çelik, “İzmir Türkiye’de ekim alanı ve üretim miktarı bakımından yüzde 1’in altında bir paya sahiptir. Bu rakamlar İzmir’de bu ürünlerin önemsiz olduğunu düşündürmemeli” şeklinde konuştu.
ÇİFTÇİ ÜRETİMDEN VAZGEÇEBİLİRCumhurbaşkanlığı kararınca alınan Makarnalık durum buğday, adi buğday, kızıl buğday, mahlut, beyaz arpa, matlık arpa ve mısır ithalatında gümrük vergisinin sıfırlanması kararını beraberinde stokçuluğunda getirebileceği ihtimalini taşıdığını vurgulayan Çelik,”Zaten bu ürünlerde çeşitli nedenlerle ithalat yapılıyordu. sıfır vergi oranı ile ithalat sanayicilerin, parası olup parasını bu ürünlere yatıracakların işine yarayacaktır. Fırsatçılık ve stokçuluk artabilir. Gelecek için fiyatları baskılayamayacağı öngörülebilir bir durumdur. Söz konusu ürünlerde hasat işlemi tamamlanmıştır. buğday ve arpada üreticilerin ekime hazırlandığı bir dönemdir. Ekim alanları açısından bu nedenle bir daralma yaşanmayacağını söyleyebiliriz. Bununla birlikte ithalat miktarının ne kadar olacağı bilinmemektedir. Şayet ithal edilen miktarlar gelecek senenin alımlarını etkiyecek şekilde olursa işte o zaman üreticilerimiz kaybeder. Ve sonraki yıllar için üretimden vazgeçebilir” dedi ÜRETİCİ İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ Karara konu olan buğday, mısır ve arpanın hasat sezonunda düşük fiyattan alınarak daha pahalıya ithal etmenin Türkiye'ye ve üreticiye yararının olmayacağını aktaran Çelik, üreticiyi korumaya yönelik uygulamaların arttırılması yönünde ifadelerde bulundu. Çelik, “Arz fazlası üreticilerin ürünlerinin maliyetin altında satılması riskini beraberinde getirmektedir. Özellikle kuru tarım alanlarında buğday ve arpadan başka seçeneği olmayan ve geçimini bu ürünlerden sağlayan üreticilerimiz için bu durum düşündürücüdür. Bu konu büyük bir belirsizliği beraberinde getirmektedir. Öte yandan hasat sezonunda düşük fiyattan alınan ürünleri daha pahalıya ithal etmenin ülkemize bir yararının olmadığı da açıktır. Durumun daha net ortaya konması ve üreticileri koruyacak şekilde uygulama yapılması gerekir” diye konuştu.“İZMİR STRATEJİK ÖNEME SAHİP”İzmir’de söz konusu ürünler için rakamları incelediğinde 2019 yılında 2018 yılına göre ekim alanları ve üretim miktarı bakımından genel olarak bir düşüş olduğunun gözlemlendiği bilgisini veren Çelik, “İzmir ili mısır hariç diğer ürünlerde Türkiye’de ekim alanı ve üretim miktarı bakımından yüzde 1’in altında bir paya sahiptir. Bu rakamlar İzmir’de bu ürünlerin önemsiz olduğunu düşündürmemeli. Konu olan ürünler gerek insan beslenmesi gerekse hayvan beslenmesi açısından stratejik öneme sahiptir. Ekonomik, iklim ve son olarak da Covid-19 salgını ile yaşadığımız krizlerde ülkeler bu ürünlerin dış satımını durduruyor ya da kısıtlama getiriyor. Öncelikle gıda güvencesi ve gıda egemenliği açısından üreticilerimizin üretime devam etmesini ve kaliteli ürün üretmesini sağlayacak önlemleri hayata geçirmemiz gerekiyor” şeklinde ifade etti.
ÇİFTÇİ ÜRETİMDEN VAZGEÇEBİLİRCumhurbaşkanlığı kararınca alınan Makarnalık durum buğday, adi buğday, kızıl buğday, mahlut, beyaz arpa, matlık arpa ve mısır ithalatında gümrük vergisinin sıfırlanması kararını beraberinde stokçuluğunda getirebileceği ihtimalini taşıdığını vurgulayan Çelik,”Zaten bu ürünlerde çeşitli nedenlerle ithalat yapılıyordu. sıfır vergi oranı ile ithalat sanayicilerin, parası olup parasını bu ürünlere yatıracakların işine yarayacaktır. Fırsatçılık ve stokçuluk artabilir. Gelecek için fiyatları baskılayamayacağı öngörülebilir bir durumdur. Söz konusu ürünlerde hasat işlemi tamamlanmıştır. buğday ve arpada üreticilerin ekime hazırlandığı bir dönemdir. Ekim alanları açısından bu nedenle bir daralma yaşanmayacağını söyleyebiliriz. Bununla birlikte ithalat miktarının ne kadar olacağı bilinmemektedir. Şayet ithal edilen miktarlar gelecek senenin alımlarını etkiyecek şekilde olursa işte o zaman üreticilerimiz kaybeder. Ve sonraki yıllar için üretimden vazgeçebilir” dedi ÜRETİCİ İÇİN DÜŞÜNDÜRÜCÜ Karara konu olan buğday, mısır ve arpanın hasat sezonunda düşük fiyattan alınarak daha pahalıya ithal etmenin Türkiye'ye ve üreticiye yararının olmayacağını aktaran Çelik, üreticiyi korumaya yönelik uygulamaların arttırılması yönünde ifadelerde bulundu. Çelik, “Arz fazlası üreticilerin ürünlerinin maliyetin altında satılması riskini beraberinde getirmektedir. Özellikle kuru tarım alanlarında buğday ve arpadan başka seçeneği olmayan ve geçimini bu ürünlerden sağlayan üreticilerimiz için bu durum düşündürücüdür. Bu konu büyük bir belirsizliği beraberinde getirmektedir. Öte yandan hasat sezonunda düşük fiyattan alınan ürünleri daha pahalıya ithal etmenin ülkemize bir yararının olmadığı da açıktır. Durumun daha net ortaya konması ve üreticileri koruyacak şekilde uygulama yapılması gerekir” diye konuştu.“İZMİR STRATEJİK ÖNEME SAHİP”İzmir’de söz konusu ürünler için rakamları incelediğinde 2019 yılında 2018 yılına göre ekim alanları ve üretim miktarı bakımından genel olarak bir düşüş olduğunun gözlemlendiği bilgisini veren Çelik, “İzmir ili mısır hariç diğer ürünlerde Türkiye’de ekim alanı ve üretim miktarı bakımından yüzde 1’in altında bir paya sahiptir. Bu rakamlar İzmir’de bu ürünlerin önemsiz olduğunu düşündürmemeli. Konu olan ürünler gerek insan beslenmesi gerekse hayvan beslenmesi açısından stratejik öneme sahiptir. Ekonomik, iklim ve son olarak da Covid-19 salgını ile yaşadığımız krizlerde ülkeler bu ürünlerin dış satımını durduruyor ya da kısıtlama getiriyor. Öncelikle gıda güvencesi ve gıda egemenliği açısından üreticilerimizin üretime devam etmesini ve kaliteli ürün üretmesini sağlayacak önlemleri hayata geçirmemiz gerekiyor” şeklinde ifade etti.