ÖMER FARUK ALTIN/EGE’YE BAKIŞ-Türkiye’de siyaset uzun yıllardır iki kutuplu bir yapıya hapsolmuş durumda. Ancak bu dar kalıpların ötesinde, demokrasi kültürünün temel taşlarından biri olan çok sesliliği güçlendirmek ve farklı siyasi partilerin halkla buluşmasına katkı sağlamak büyük önem taşıyor. İşte tam da bu nedenle başlattığım “Yerelden Demokrasiye” isimli röportaj serisinin ikinci durağında, Yeniden Refah Partisi (YRP) İzmir İl Başkanı Cemal Arıkan ile bir araya geldik. Türkiye’nin genel meselelerinden İzmir’in yerel sorunlarına kadar pek çok konuyu ele aldığımız bu röportajda, YRP’nin bakış açısını dinledik. İşte Yeniden Refah Partisi’nin gündeme dair değerlendirmeleri…
YENİDEN REFAH PARTİSİ’NİN ÜLKE GÜNDEMİNE YÖNELİK GÖRÜŞLERİ
Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan çıkışı: “Biz kesinlikle karşıyız”
Cemal Arıkan: Kürt halkının temsilcisi Abdullah Öcalan olamaz. Bu, Kürtlere yapılabilecek en büyük hakarettir. Bölgede aşiret liderleri, kanaat önderleri, tarikat şeyhleri var ve bunlar binlerce insanı temsil ediyor. Siz bu kişileri karşınıza alıp, “Nedir istediği hak? Verilmemiş olan nedir?” diye sorar ve devlet olarak onları muhatap alırsınız. Türkiye’de 40 bin şehidin olmasına sebep olmuş, yurt içinde ve dışında Siyonizm tarafından finanse edilen bir terör örgütünün liderine, “Biz seninle 40 yıldır savaştık ama senin açıklamana ihtiyacımız var.” gibi söylemlerde bulunulsa, fareler bile güler. Kandil’den açıklama yapıyorlar: “Kapatıyoruz.” Demekle kapatılır mı? Burada yine oyun içinde oyun var. PKK adı altında tasfiye edilmiş bir örgüt var ama YPG adı altında, 100 bine yakın silahlı milis gücü olduğu söylenen, Irak ve Suriye’de varlığını sürdüren bir yapılanma mevcut. Sonuç olarak, İsrail’e vilayet olacak bir Kürt devletini Orta Doğu’nun bağrında kurarak İsrail’i rahatlatmak istiyorlar. Biz kesinlikle buna karşıyız. Genel başkanın da bu konuda sözü var: “Değil meclise gelip konuşması, ana karaya bile ayak basamaz.” Burada söz hakkı verilmesi gerekenler şehit yakınlarıdır. Sonuçta oğlunu, kocasını, babasını öldürmüş. “Biz bu adamı dışarı çıkarmak istiyoruz, ne diyorsunuz?” diye sorun. Eğer onlar izin veriyorsa, biz bir şey demeyiz.
Tarikat ve Cemaatler: “Hiç kimseyi kapatacağız ya da açacağız derdimiz yok”
Cemal Arıkan: Bir insan tarikat mensubu olduğu zaman kötü bir insan olmuyor. Meditasyon nedir? Budizm dininin ibadet şeklidir. Birisi kalkıp derse ki, “Biz İzmir’deki bütün meditasyon ve yoga yapanları tutuklayacağız, bunlar vatan hainidir,” ne düşünür insanlar? “Sen deli misin? İnsanlar böyle huzuru buluyor, inanç özgürlüğü var.” E şimdi, başka birisi de gidiyor, bir şeyh efendi var, onu dinliyor ve mutlu oluyor. Laik devlet böyle bir şeye nasıl karışır? Senin her dine aynı mesafede durman lazım. Herhangi bir dini düşman görmek ve yasaklamak olmaz. “Kiliseleri kapatalım.” diye bir parti programı olabilir mi? İşte bunu yapan partiler, Atatürkçülük ve laiklik adı altında İslam düşmanlığı yapıyor ve bundan siyasi rant devşirmeye çalışıyorlar. Biz hiç kimseye düşman değiliz. Hiç kimseyi kapatacağız ya da açacağız gibi bir derdimiz yok. Ama herhangi bir tarikat veya cemaat, yurt dışı bağlantılı olur ve vatanın, milletin aleyhinde çalışırsa, o zaman hukuk sistemi ve kolluk kuvveti devreye girerek gereken cezayı verir. Biz asla buna karşı değiliz.
Göçmen ve Mülteci: “Herkes kendi ülkesinde huzurla yaşasın”
Cemal Arıkan: Güvenli ve onurlu bir şekilde evlerine dönmelerinin sağlanması lazım. Bizim derdimiz nedir? Her zaman herkes kendi ülkesinde huzurla yaşasın. Hiç kimse de ülkesini bırakıp başka bir yere gitmek istemez. Göç edenler ise ekonomik nedenlerle veya savaş yüzünden gidiyor.
YENİDEN REFAH PARTİSİ’NİN YEREL SORUNLARA YÖNELİK GÖRÜŞLERİ
Deprem: “İzmir, en çok gecekondu olan şehir”
Cemal Arıkan: Gelmiş geçmiş en büyük sorun her zaman depremdir. Şu an deprem olmadığı için gündemimizde değil, fakat akşam eve gittik, sallandık, bir anda en önemli gündemimiz oluyor. Depreme hazır mıyız? İzmir, en çok gecekondu olan şehir. Bornova’da bir deprem oldu, yüzlerce insan hayatını kaybetti, binlerce bina yıkıldı. Bize göre birinci sorun bu.
Altyapı: “Türkiye’nin en kirli suyunu en pahalı fiyattan içiyoruz”
Cemal Arıkan: Türkiye’nin en kirli suyunu en pahalı fiyattan içiyoruz. Ahmakça bir şey, olacak iş değil. Düşün, ikimizin bir firması var. pH değeri en kötü suyu, tadı da çok kötü. Ama en pahalıya satacağız. Çevremiz bize ne der? “Siz deli misiniz? İflas ederiz.” Ama İzmir Büyükşehir Belediyesi iflas etmiyor. Türkiye’nin en pis suyunu, Türkiye’nin en pahalı fiyatından bize içiriyor. Geçtiğimiz gün Göztepe’den bir arkadaşım geldi. Ben de Buca’da oturuyorum.Geldi, dedi ki: “Çok güzelmiş buralar.” “Nesi güzel?” diye sordum. “Lağım kokmuyor.” dedi. Ne kadar üzücü! Göztepe’de arka sokaklarda bir ev 10-15 milyon liradan başlıyor. Böyle bir semtte insanlar gece lağım kokusunda uyuyor. Körfezde balıklar ölüyor. Başkana soruluyor, “Onlar yabancı balıklar, bizim balıklar değil.” diyor. Böyle bir savunma mı olur? Stand-up tadında!
Trafik: “Şehir artık kaldırmıyor”
Cemal Arıkan: İstanbul gibi olduk. İstanbul’da 16 milyon konuşuluyor ama 20 milyon insan var. Bizde de trafik tak diye kitleniyor. Üstelik öğlen değil, sabah ya da akşam iş trafiği de değil. Niye kitleniyor bu trafik? Çünkü şehir artık kaldırmıyor. Otobanla birlikte bu tower’lar yapılmaya başlandı. Yapılıyor da yapılıyor Bayraklı bölgesine. Bu kadar gökdelen, binlerce insan girip çıkıyor. Geçen gün bir tower’a gittik, bir televizyon ziyaretine. Diyorlar ki: “Bu binada 15 bin kişi var.” Bak, sadece bir binada! Bu kadar ruhsat veriyorsunuz, yol yapmıyorsunuz. Ben İzmir’e 1995 yılında geldim. İnönü Caddesi aynıydı, hâlâ aynı. Mithatpaşa, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı, Fevzi Paşa… Hepsi aynı. Yeni yol üretmiyorsunuz. Bir otoban yapıldı ama kaldırmıyor. Akşam dörtten sonra Karşıyaka tarafına otobandan gir bakalım, Buca’dan bir buçuk saatte çıkamazsın. Normalde 15 dakikalık yol bu. Hani nerede çözümleriniz? Yapmayı boş ver, bir fikir bile yok. Tunç Soyer, Fatih Altaylı’nın canlı yayınında İzmirliler soruyor: “Yollar ne olacak?” diye. O da diyor ki: “Biz bu dönem altyapıya önem verdik, bir sonraki dönemde yapamayız, sondaki döneme bakarız.” Yani yedi yıl sonraya atıyor. E, ne oldu? Yoksun şimdi. Yazık, günah değil mi? Ben Buca’dan tünele kadar geliyorum. Normalde tünelden gelmem 10 dakika. Tünel bir kitleniyor, oradan Basmane’ye 20 dakikada geliyorum. 10 km yolu 15 dakikada alırken, 1 km yolu 20 dakikada gidiyorum yani.
Cemil Tugay’ı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cemal Arıkan: Bu başkan yeni geldi. O şu an ancak anlamaya çalışıyordur. Biz, geçen gün Cemil Bey’i ziyaret ettik ve şunu söyledik: “Seçim akşamına kadar rakibimizdiniz. Seçim günü siz seçildiniz, İzmirli size güvendi. Artık ateşten gömlek sizin üzerinizde. Biz, ne destek istiyorsanız arkanızdayız. Çünkü bizim siyasetimiz ‘Biz seçilirsek hizmet veririz, biz seçilmiyorsak ne hâliniz varsa görün.’ değil.” O da dedi ki: “Memnun olurum.” Biz, lansman toplantımızın görüntülerini gönderdik. O da il binamıza gelip projelerini anlatacak. Biz, bir şey yapmak istiyorsa çok memnun oluruz ve her türlü desteği veririz. Belediyecilik, fikirden ibaret bir şey değil; bu şehre hizmet edeceksin.
Son olarak İzmir halkına vermek istediğiniz mesaj nedir?
Cemal Arıkan: Ön yargıları bırakın ve bizi inceleyin, lütfen. Menemen’de babadan, dededen CHP’li olan bir kardeşimizle konuştuk. Kendisi şimdi partimizde görev alıyor. Bizimle ilgili bir takım ön yargılar var. Örneğin, başörtülü değilsek buraya giremeyiz, görev alamayız. Biz, öyle zannettiğiniz gibi partiler değiliz. Gelin, tartışalım, konuşalım, bizi izleyin, toplantımıza katılın. Sonra deyin ki: “Biz sizi beğenmedik.” Eyvallah. Herkes bizi beğensin diye bir derdimiz de yok. Takım tutar gibi bir parti tutmanın devri bitti. Genç kuşak için çoktan bitti. Araştıracağız; ülkemiz için kimin doğru projesi varsa ona oy vereceğiz. Siyasilere yapılacak en büyük kötülük de bu: Eleştirel düşüneceksin, yoksa skolastik düşünce olur, bağnazlaşırız.