Foça’nın hafızasında derin izler bırakmış bir isim olan eski belediye başkanı Nihat Dirim’in yaşamı, bir belgeselle yeniden gün yüzüne çıkıyor. Belgeselin arkasındaki isim ise Hakan Barçın.
1999 yılında Foça’ya yerleşen Barçın’ın, Nihat Dirim ilk tanıştığı isimlerden biri olmuş. Nihat Dirim’i tanıdıkça Foça’yı da daha sever olmuş Hakan Barçın. Onun ölümüyle oluşan boşluğu bir nebze bu filmle doldurmaya çalıştığını söylüyor.
Barçın’ın hem kişisel hem de toplumsal bir vefa borcu olarak tanımladığı çalışma, yaklaşık 8 aylık çekim süreci ve 7 aylık hazırlık süreci ile birlikte 15 aylık bir çalışmanın ürünü, 14 Nisan’da, yani Nihat Dirim’in doğum gününde izleyiciyle buluşacak. 40’a yakın kişiyle yapılan görüşmeler ve zengin arşiv taramalarıyla ortaya çıkan belgesel, klasik bir biyografik anlatının ötesine geçiyor; sözlü tarih niteliği taşıyan yapısıyla Foça’nın yakın geçmişine de ışık tutuyor. Projede Dirim’in ailesi, dostları, siyasi yol arkadaşları ve çocukluk çevresinden isimlerle yapılan samimi röportajlar yer alıyor. Amaç, sadece bir kişiyi anlatmak değil, bir dönemin ruhunu da kayıt altına almak.
Belgeselin detaylarını ve yapım sürecinin perde arkasını Hakan Barçın’dan dinledik.
Nihat Dirim, Foça için ne ifade ediyor? Neden bu belgeseli çekme ihtiyacı hissettiniz?
1999 yılında ben Foça’ya geldim. İlk tanıştığım insanlardan birisidir ve ilginç bir hikayesi de vardır. Biz- eşimle ben- İstanbul’dan köprüleri yakıp geliyoruz. Gelir gelmez kucağımızda Foça Belediyesi’yle ortak bir çalışma olan Birleşmiş Milletler’in Yerel Gündem 21 projesini buluyoruz. O zaman seçimler yeni olmuş, Nihat da yasaklı olarak seçime girememişti. Gündem 21 ofisinde bir gün kapı çalıyor. “Ben,” diyor, “Nihat Dirim. Sizinle tanışmak istedim.” Arada aracı vs yok, direkt kendi gelip benimle tanışmak istediğini söyleyen eski bir belediye başkanı. İlk başta rahatsız edici bir durum. “Burası benim çöplüğüm,” “Sen kimsin anlat” der gibi. Tabi ki durum bu değil. Foça’yı o kadar evi gibi benimsemiş bir eski belediye başkanı, şehremini yani. O günden sonra da hiç ayrılmadık hep beraberdik.
3 sene önce onu kaybedince çok ciddi bir boşluk hissettim hayatımda. Belki de bu belgesel o boşluğu biraz olsun doldurma amaçlı. Ona vefa borcumu biraz ödeyebilmek. Bir başka nedeni de; belediye başkanı yerel yönetime aday talip insanlara bir nebze örnek olabilecek bir figürü tanıtmak.
Tabi ki bunu tek başıma yapmadım. Benim gibi onu sevenleri dostları ile hareket ettim. Toplam 40’a yakın insanla konuştuk, bir o kadar da arşiv bulduk. Bu anlamda Foça Belediyesi’nin çok katkıları oldu. Çekmemiz 8 ay sürdü.
Neden Fokai Otel? Çünkü otelin kurulmasına birebir öncülük yapmış. O zamanın Yap İşlet Devret modellerinin en iyi uygulamış örneklerinden olarak kabul edilen Foça’nın en güzel tatil köylerinden biri. Sağ olsunlar onların isteği ile orada yapıyoruz gala gösterimini.
Belgeseli çekerken zorlandığınız yanlar neler oldu?
İki yönü var bu işin. Birisi şans olarak değerlendirilebilir, diğeri de şanssızlık.
Şanssızlık kısmı şu: Bir belgesel filmi için o kadar çok şey var ki Nihat Dirim’in yaptığı, dokunmadığı yer kalmamış. 12 Eylül sonrasında, 1989’da, ciddi sorunlara ve imkânsızlıklarla rağmen inanılmaz işler yapmış. Ama bir belgeselci için çok da hoş bir durum olmuyormuş maalesef. Çünkü hangi birini anlatacaksın. Hem de ayırt da etmemen lazım. Burada zorlandık. Uzun bir versiyonunu da düşünüyoruz. Çünkü her şeyi anlatamadık.
Şans da şu: Hâlâ onun çok yakın dostları, olaylara tanık bir çok kişi hayatta, ve ben çoğunu tanıyorum ve çok değerli insanlar. Hiçbiri bizi kırmadı ve saatlerce söyleşilerde bulunduk. Bunlara Foça’dan mübadele dönemi gidip kendi Eski Foçalarını kuran Palea Fokaia’lılar da dahil. Onlarla da çok duygusal anılar yaşadık. Harika bir yolculuk oldu bu belgesel bizim için. Umarım beğenilir.