Ege'ye Bakış - Jülide Yurteri Şehitoğlu / CHP İzmir 2. Bölge 2. sıra adayı Rıfat Nalbantoğlu ile seçim öncesi gündemi değerlendirdik. İzmir siyasetinin mihenk taşlarından Nalbantoğlu, her zamanki netliği ve akılcılığıyla seçmeni Anayasayı değiştirecek güçlü bir parlamento için bir oy Kemal Kılıçdaroğlu' na bir oy CHP' ye diyerek sağduyulu olmaya davet etti. Her zaman söylediği "Siyaset siyasetçiyle yapılır" sözüne de açıklık getiren Nalbantoğlu, "İzmir için anormal projelere gerek yok, AKP iktidarının bakanlıklarından projelerimiz imzalansa İzmir uçar" dedi. Benim en sevdiğim sevdiğim siyasetçi olan Rıfat Nalbantoğlu, en sevdiği siyasetçilerin Kemal Kılıçdaroğlu ve Tunç Soyer olduğunu üstüne basa basa anlattı.Rıfat Bey siz TÜLOV’u kurdunuz ama bu çok da bilinen bir yönünüz değil. TÜLOV'u kurmak nasıl gerçekleşti? Nasıl bu proje oluştu? TÜLOV’un şu anki durumu nedir? Bize biraz aktarır mısınız?
Beğendiğiniz politikacılar kimler ve neden? 3 isim sayın desem bana bu isimler kimler olur?
Peki İzmir milletvekili adayı olduğunuz için biraz İzmir’den söz edelim istiyorum. İzmir’debeğendiğiniz bir politikacı ismi söyler misiniz?
Peki, siyaset nasıl yapılır? Siyasetçi nasıl olunur? Siyasetçiyi nasıl tanımlıyorsunuz? İnsanlara politik davranan mı, insanları iyi idare edebilen mi?
Peki son dönemde ‘’Bir oy Kemal Kılıçdaroğlu’na bir oy TİP’e’’ sloganı var ve bu sloganı sıkça CHP’li olarak bildiğimiz isimlerden de duyuyoruz. İzmir CHP’nin ağabeyi olarak bir oyu Kemal Kılıçdaroğlu’na bir oyu TİP’e istemek üzerine düşünceleriniz nelerdir?
- "Sayın Hakan Tartan, DSP İzmir milletvekiliyken arkadaşımdı. Onunla beraber kurduk. Kurucu başkanı Hakan Bey’di. Çok da iyi bir ekip vardı. Hatırladığım kadarıyla halen siyasete devam eden Hüseyin Aslan da TÜLOV ekibinin içindeydi. Türkiye Laik Oluşum ve Demokrasi Vakfı, biliyorsunuz açılımı. Önemli bir vakıf ve önemli işlere de imza atmıştık o zaman. Birçok sosyal proje ve büyük çalışmalar gerçekleştirmiştik. Ama kimi ekonomik sorunlar ve başka meseleler ortaya çıkınca TÜLOV yönetimini bizden daha iyi yapacağını düşündüğümüz arkadaşlara devrettik. Bu işte onlar da istekliydi. Tabii ki başkan Tartan’ın da ricası ve oluruyla onlara devrettik. Ben hala TÜLOB’un emin ellerde olduğunu düşünüyorum. Sayın Dr. Nurettin Demir, TÜLOB’un herhalde ana omurgasını oluşturan yapının başında. Onunla beraber fiilen yönetimde olmasa bile destekçi ve mütevelli heyetinde olduğunu düşündüğüm değerli arkadaşım Sayın Veli Ağbababa, sayın Özgür Özel. Bunların denetiminde yürüyen bir iş olduğunu düşünüyorum. Yani ciddi hedeflerle ve beklentilerle kurduğumuz TÜLOV'un emin ellerde olduğunu biliyor olmak da bizlere ayrı bir keyif, ayrı bir güven veriyor.
![](https://www.egeyebakis.com/images/files/2023/05/645ca5fc90cce.jpg)
- Bence sınırlamayın. Birincisi, politikada beğenme kriterlerinin ne olduğu çok önemli. Ben fark yaratıyor olmanın beğeninin birinci unsuru olduğunu düşünüyorum. Tabii genel başkanımı hiç tartışmasız en beğendiğim politikacı olarak sayıyorum. İGenel başkanımız ortaya bir tez attı. Özellikle geçtiğimiz yerel seçimlerde İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya vb. Büyük şehirlerimizde İyi Parti ile yürüttüğü ittifak görüşmeleri ve birlikte seçime gitme görüşmeleri çok olumlu sonuçlar verince, 11 tane büyük şehri almamıza yol açınca önümüzde de mevcut iktidarın değişmesi zorunluluğu gibi yakıcı bir hedef durunca, tek adam rejiminden kurtulma hikayesi durunca bu ihtiyaca cevap verecek bir yapının oluşturulması, bir hedef olarak hem kendi önüne hem partinin önüne hem de Türkiye kamuoyunun önüne koydu. Önce adına 6’lı masa sonra Millet İttifakı dediğimiz yapı bu sayede oluştu. Ben tabii ki genel başkanımızı ayırıyorum, zaten biraz önce de söylemiştim. Genel başkanımızı bu fikrin babası, bu fikrin uygulayıcısı, bu fikrin motoru olarak ayırıyorum ama bu fikre sahip çıkan, bu fikrin hayata geçmesi konusunda emek veren tüm politikacıları da Millet İttifakı’nın tüm politikacılarını, genel başkanlarını bir siyasi lider olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Çünkü teorik olarak benim de en başından beri çok doğru bulduğum bir şeyi, Türkiye kamuoyunun önüne bir proje olarak sundular. Benim de çok sık kullandığım bir şey var. Kâğıt üzerinde istediğin şeyi projelendirebilirsin. Ama o projeye konu olan insanlar senin projenin içine girmiyorsa o proje hayali bir proje haline gelir, hayal olur. Şimdi bu mevcut iktidardan “tek adam rejimi”nden kurtulabilme projesini genel Başkan Türkiye kamuoyunun önüne önce 6’lı masa sonra Millet İttifakı vesilesiyle getirdiği zaman buna taraf olan diğer sayın genel başkanlar sahip çıktıkları için bugün Millet ittifakı en güçlü, en büyük alternatif ve Türkiye’nin geleceği haline geldi. Dolayısıyla bu çalışmaya katkı veren, bunu yarın bir gün Türkiye’nin yönetim biçimi haline gelecek olan bu demokratik davranışı, demokratik refleksi ve bu reflekse katkı veren tüm liderleri çok değerli buluyorum.
![](https://www.egeyebakis.com/images/files/2023/05/645ca5fba87d4.jpg)
- Aslında bu sorunun cevabı da benim açımdan çok net. Kimi TV programlarında konuşurken de aslında aynı şeyi söylüyorum. Bu konuları değerlendirmek konusunda belki de bu sorunun sorulacağı son adamlardan biriyim ben. Çünkü ben bu işte tarafım. Tarafsız değilim, objektif değilim. Tabii ki İzmir’de en beğendiğim politikacı, tartışmasız İzmir’de siyasetin kaptanı Tunç Soyer. Benim en beğendiğim politikacı Tunç Soyer. Tunç Soyer’in kendi ifadesiyle, kendi cümlesiyle cevap vereyim. Der ki “Ben 10 sene Seferihisar’da belediye başkanlığı yaptım. 5 yıl İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanlığı yaptım ama bu 15 yıllık belediye başkanlığım ve siyaset hayatımın hiçbir yılında arkamda bir siyasi güç yoktu. Beni bir de arkamda bir siyasi iktidar, siyasi güç, merkezi yönetimin gücü arkamdayken görün” derdi.Ben çok değerli bulurum bunu. Çünkü bu olumsuz koşullarda, yani demokrasinin nerdeyse artık d’sinin konuşulmadığı, hukukun h’sinin konuşulmadığı, adaletin a’sının bile dile alınmakta, ağza alınmakta zorlandığı günlerde gerçekten hem demokratik refleksleri, demokratik davranışları ve hem de çok engellenen kısıtlı bütçesine rağmen İzmir gibi koca bir metropolü yönetmek konusunda gösterdiği başarı, dirayet, tutarlılıktan dolayı ben hiç tartışmasız İzmir siyasetinin kaptanı olarak Tunç Soyer’i görürüm. Bu anlamda İzmir’i de şanslı görürüm yani. İzmir’de yaşadığım için kendimi de şanslı görürüm.
- Bu son yaşanan büyük felaketi 11 ili kapsayan Maraş depremini ayırıyorum. O çok özel bir olay, onu ayırt ediyorum. Onla bağlantılı da bir şey söyleyeceğim. Ama İzmir’de de bir deprem oldu. Öyle aman aman küçük bir deprem de değildi. 15’in üstünde koca koca apartman yıkıldı. İnsanlar hakikaten sokakta kaldılar, çadırda yaşamak zorunda kaldılar. Ancak o sürece bakın. Bir iki ay sonra İzmir’de çadırda yaşayan nerdeyse kalmadı. Konteynerlere geçildi. Bu tür felaketleri doğru yönetebilmek çok önemli bir iştir. Çünkü kimilerinin iddia ettiği gibi bu deprem gibi olaylar tabii engellenemez ama bunu bir felakete dönüştüren o sürecin nasıl yönetildiğidir. Felaket depremin kendisi değil, o süreci nasıl yönettiğindir. İşte kaç ay oldu, kaç ay geçti daha insanların yatacak çadırları yok, yerleri yok. Evi falan geçtim. Onların hepsi masal oldu, hepsi hikaye yani.
- Yapamaz, “zayıf kalır” senin her zamanki kibarlığın ve inceliğinle bu kelimeleri buluyorsun sen. Ama öyle değil. Yapamaz. Eğer konu hakikaten siyasetse; siyaset, ben buna çok inanıyorum, siyasetçi ile yapılır. İyi siyaset iyi siyasetçi ile yapılır.
![](https://www.egeyebakis.com/images/files/2023/05/645ca5fd735b4.jpg)
- Değil. İşte böyle mesela tam da sizin bahsettiğiniz kimi davranışlardan kimi sonuçlar çıkarıyor insanlar. Dediğin gibi iyi idare edebiliyor falan… “Ne de olsa işte siyasetçi” diyor insanlar. Değil. Siyaset birisini ya da bir yeri idare etme meselesi değil. Ama kırıp dökmemek, o işin gerektirdiği uzlaşmaları, bir ortak fikri sağlamak falan, bunların hepsi siyasetin başka başka unsurları tabii ki. Tek başına hiçbiri değil. Ama hepsi ayrı ayrı unsurlar. Bu nasıl olur? Hayatı doğru okumak, olan biteni doğru anlayabilmek, doğru anladığın işin hakikaten ortada bir sorun görüyorsan bu sorunlar için çözümler üretebilmek... İşte bunlar bir siyasetçinin önemli unsurlarıdır diye düşünüyorum. Mesela sayın genel başkan İzmir Büyükşehir Belediyesi ile yetinmiş olsaydı, yani biz Türkiye’deki bütün büyük şehirlerde alternatif olabilmeliyiz ve seçimi alabilmeliyiz vizyonunu ortaya koymasaydı ve bu hedefi ortaya koyduktan sonra çözümünün ittifakla ancak gerçekleşebileceğini koymasaydı biz İstanbul’u da alamazdık. 11 tane büyük şehri de. İşte önce sorunu tespit ediyorsun. Bu sorunu hangi yollarla çözebilirim meselesini doğru bir şekilde tespit ediyorsun ve uygulamaya geçirebiliyorsun. Şu anda da yine konuşmaya başladığımızın ilk bölümünde de söylemiştim. Şu anda da Türkiye’nin acilen bu tek adam rejiminden kurtulması lazım mı? Lazım. Net. Hiç bizim açımızdan bu konu tartışmasız. O zaman herkesin bir araya gelmesi lazım. Bunu ancak bir siyasetçi bir araya getirebilir. Herkesin bir araya gelmesi gerektiğini herkes tespit edebilir ancak herkesi bir araya getirebilecek özveriyi, gayreti, çabayı herkes gösteremez. Mesela bizim CHP listelerinde bu milletvekili seçiminde millet ittifakının İyi Parti dışındaki diğer paydaşlarından arkadaşlar bizim listelerimizle seçime gidiyorlar. Yani mesela İzmir’de bile dört tane paydaşımız, arkadaşımız var listelerde. Yani bunu herkes göze alamaz, her siyasetçi. Bunu ancak gerçekten bu durumu doğru okumuş ve bundan başka çözüm olmadığını görebilen Kılıçdaroğlu gibi insanlar göze alabilir. Bu öyle kolay bir iş değil yani. Bunu herkes göze alamaz ki. Bu herkesin göze alabileceği bir şey değil. Siyasetçi birleştirecek, çözüm odaklı olacak. Şimdi sorun. Bu tek adam rejiminden nasıl kurtulacaksınız? Doğru siyasetle. Bunu da ancak siyasetçi üretebilir. Bunun için bazı şeyleri sineye çekmek gerekir mi? Gerekir. Siyasetçi çekebilir. Siyasetçi bunu kabul edebilir. Bunun başka bir mekanizması yok.
![](https://www.egeyebakis.com/images/files/2023/05/645ca5fe179b5.jpg)
- Arkadaşı tanımam. Canlı olarak hiç görmedim. Ama Halk TV’de Kemal Bey’e bir oy çıkar diyen bir romantizm var ya. Dediğim gibi o arkadaşı tanımam. Ama Halk TV’de ve canlı canlı izlerdik. Düzgün bir adam olduğu konusunda hiçbir şüphem yok. Tek kelimem de yok yani. Muhtemelen ona oy vermeyi yani TİP’e oy vermeyi düşünen arkadaşlarla işte Değirmenci’ye oy vermeyi düşünen arkadaşların temel meselesi, temel hareket noktası, temel refleksi solculuk herhalde. Şimdi bakın bu parlamento işi milletvekili seçimi işi hani bu, birisi bir tarihte bir şey bulmuş, daha adaletlisi bulunmadı yani. Onu da söyleyeyim size. Bu adaletsiz bir sistem değil. Şimdi sonuçta belli sayıda insan gidecek oraya. Evet, bu romantizmi yaparsanız İrfan Değirmenci parlamentoya girebilir. Peki onun karşısında kim gitmeyecek?Ona bakmak lazım. Bu değerlendirmeyi yaparken kim gitmeyecek? Hacer Foggo gitmeyecek, evet. Yani eğer konu solculuksa İrfan Bey’i tanımam etmem. Bir şeyim yok. Tek kelime lafım da yok. Yani hiç. Sonuna kadar saygı duyarım. Ama şunu bilirim. Hacer Foggo’nun solculuğunun eline TİP Genel Başkanı dahil hiçbiri su dökemez. Genel başkan dahil. Bu işleri öğrenecekler. Böyle solculuk falan “mış gibi yapılacak” iş değil. Solculuk bir yaşam biçimi. Bir hayat biçimi. Hacer Fago hayatını bu işlere adamış çok değerli bir sosyalist, çok değerli bir solcudur. Dolayısıyla bunları da hesap etmeli diye düşündüm."