Süreyya Sedat/Türkiye'de geçtiğimiz yılda erkekler tarafından 300 kadın ölümü ve 171 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. İçişleri Bakanı'nın 2021 Ocak ayında Twitter hesabındaki verilere göreyse 2019'da 336, 2020'de 266 kadın ölü bulundu. Her geçen gün artan kadına şiddet ve cinayet haberlerine karşı kadın örgütlerinin çalışmaları ve mücadeleri de yoğun çalışmalarla sürdürülüyor.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü olan Tülin Eraslan Kesiktaş, Türkiye'deki kadın hareketlerinin bugünkü halini ve mücadelede nerede olduklarını anlattı. Türkiye'deki kadınların şuanda haklarını değil yaşam hakları için mücadele gösterdiğini söyleyen Kesiktaş, kadınların kazandıkları haklardan ilk kez geri adım atmak zorunda olduğunu belirtti. Kadına yönelik şiddetin ve kadın hayatını zorlaştıran konularda EŞİK Platformu olarak meclise sundukları '5 Acil Talep'i anlattı.
Kısaca kendinizi anlatabilir misiniz?
Türkiye'de bugün kadın hareketlerinde en temel konu nedir?
İstanbul Sözleşmesi'nin kadına şiddet ve cinayetler için önemi nedir?
İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilemsi kadın cinayetlerini arttırdı mı?
İzmir'deki kadın cinayetlerindeki artışın nedeni nedir?
İzmir'de 2021 yılında kaç kadın öldürüldü?
Kadın cinayetlerindeki bu artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadına yönelik tehditler için sürdürdüğünüz yeni bir çalışma var mı?

5 ACİL TALEP:
1. Eşit yurttaşlık hakkımızı aşındırmaktan vazgeçin
Demokrasinin öncelikli kriterlerinden biri eşit yurttaşlık hakkıdır. Kadınlarla erkeklerin eşit olduğu, kimseye ayrımcılık yapılamayacağı fikrini kabul edin. Kadınların hayatın her alanında eşit temsilini sağlamak, eşitliği hayata geçirmek için somut adımlar atın.
2. Kazanılmış haklarımızı tehdit eden söylem ve girişimlere son verin
İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi, 6284 sayılı Şiddet Yasası’nın değiştirilmesi, çocuk istismarcılarına af getirilmesi, boşanan kadının nafaka hakkının 2-3 yıl gibi sürelerle kısıtlanması, kadının ev içi emeğinden kaynaklanan miras hakkına el konulması, farklı cinsel yönelimlere ayrımcılık yapılması gibi tartışmalara derhal son verin. Kadın Bakanlığını tekrar kurun, bakanlıklar ve tüm devlet mekanizmalarında eşitlikle ilgili birimler oluşturun. Hak örgütlerini engellemek yerine destekleyin.
3. Evde, işte, sokakta, tüm toplumsal yaşamda şiddetsiz bir yaşam sürme hakkımız için acil eylem planı uygulayın
Fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddetle ilgili acil bir eylem planı oluşturun. Şiddeti önlemeye yönelik İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasayı tartışmaya açmaktan vazgeçin. 7/24 çalışacak etkin bir Alo Şiddet Hattı, her 100 bin nüfusa en az bir sığınak, her 200 bin nüfusa en az bir cinsel şiddet kriz merkezi açarak şiddetle ilgili ulusal mücadele ağını bir an önce kurun. Şiddete uğrayan kadınların bağımsız bir yaşam kurmak için ihtiyaç duyduğu barınma, eğitim, sağlık, istihdam olanaklarını sağlayın. Göçmen kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önleme ve şiddete karşı korumada ayrımcılık yapmayın. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasayı eksiksiz uygulayın.
4. Eğitimi eşitlikçi, ayrımcılıktan uzak, bilimsel, parasız hale getirinÖzellikle kız çocuklarını örgün eğitimin dışına iten, çocuk yaşta evlendirmelerin ve çocuk işçiliğinin önünü açan 4+4+4 parçalı eğitim sistemine son verin. 12 yıl kesintisiz ve parasız eğitime geçin. Eğitim müfredatını eşitlikçi, insan haklarına saygılı, ayrımcılıktan arındırılmış bir içerikte, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, bilimsel yaklaşımlarla hazırlayın.
5. Eşit istihdam, kreş ve işyerinde şiddeti önleme mekanizmaları için etkin politikalar uygulayın
Kamu ve özel sektör istihdam oranlarında ve yönetim kademelerinde cinsiyet eşitliğini sağlayacak önlemleri derhal devreye sokun. Babaların da çocuk bakım yükümlülüğü olduğunu unutmadan; cinsiyet ayrımcılığı yapılmadan her işyerine ve her mahalleye ücretsiz kreşler açılmasını sağlayın. İşyerinde şiddeti ve ayrımcılığı önlemek için etkin politikalar uygulayın.
Yasalarda kadın politikalarındaki eksikliklere sizin yaklaşımınız ve çalışmalarınız neler?
Kadınları ne gibi tehditlerin beklediğini düşünüyorsunuz?
Kadına jest gibi görülen yarı zamanlı çalışma da gündemde. Oysa kadınların yarı zamanlı çalışması kadını iş hayatından koparan bir çalışma şekli. Tersine, kadınların tam zamanlı çalışma şeklini savunuyoruz.
Şiddete uğrayan kadınlara karşı toplumun tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de kadın problemlerindeki sorunlar nedir?
Türkiye'de kadın mücadelesindeki en büyük tehdit nedir?
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü olan Tülin Eraslan Kesiktaş, Türkiye'deki kadın hareketlerinin bugünkü halini ve mücadelede nerede olduklarını anlattı. Türkiye'deki kadınların şuanda haklarını değil yaşam hakları için mücadele gösterdiğini söyleyen Kesiktaş, kadınların kazandıkları haklardan ilk kez geri adım atmak zorunda olduğunu belirtti. Kadına yönelik şiddetin ve kadın hayatını zorlaştıran konularda EŞİK Platformu olarak meclise sundukları '5 Acil Talep'i anlattı.
Kısaca kendinizi anlatabilir misiniz?
Avukat görünümlü bir diş hekimi aynı zamanda Türkan Şoray heyecanına sahip bir sivil toplum üyesiyim. Her çalışmamda o heyecanı hissediyorum. Öncelikle 2008 yılında Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği üyesi olarak başladım. 18 yaşımdan beri örgütsüz olarak sivil hareketleri yapıyorum ama etki alanı örgütlü olunca çok daha fazla. Bunun bilinciyle Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği'ne üye oldum, 2014'te de onun başkanı oldum bu başka bir heyecandı. 2016 yılında da İzmir Kadın Kuruluşları Birliği'nin başkanlığına getirildim. Pandemi döneminde evde oturmayı fırsata çevirerek 320 kadın yararına çalışan sivil toplum örgütü ve içinde KESK, DİSK, TUMOP, Tabipler Birliği, Diş Hekimleri Birliği'nin de olduğu 170 destekçi emek ve meslek odalarının olduğu Eşitlik İçin Kadın Platformu'nun gönüllüsü oldum. Onun kordinasyonunda, siyasi partiler çalışma grubunda ve sivil toplum çalışma grubunda yer aldım.
Türkiye'de bugün kadın hareketlerinde en temel konu nedir?
Türkiye'de şu zamana kadar süre gelen kadın hareketinde hep daha iyiye gitmek için çalışmalar yapıldı. Bunun arkasında inanılmaz bir emek, çalışma ve örgütlenme hali vardır. Ama ilk defa 2002'den sonra kazandığımız hakları kaybetme ve kadın haklarının geriye gidişiyle karşı karşıyayız o yüzden şimdi eskisinden çok daha güçlü bir örgütlenmeye ihtiyaç var. Nitekim İstanbul Sözleşmesi'nin bir gecede tek kişinin kararıyla feshedilmesi kabul edilemez bir şeydi. Çünkü meclisteki tüm milletvekillerinin kararıyla İstanbul Sözleşmesi kabul edilmişti ve fesih kararı da meclisteki oy birliğiyle olması gerekiyordu.
İstanbul Sözleşmesi'nin kadına şiddet ve cinayetler için önemi nedir?
İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olan kişilerin, yöneticilerin, kurumların, erkeklerin savunduğu argüman kadın cinayetlerini arttırdığı ve LGBT+ bireylerin özendirildiği konusundaydı. Oysa İstanbul Sözleşmesi çok multidisipliner ve çok geniş katılımlı bir çalışma şekliydi. Bu sözleşmede toplumsal cinsiyet eşitliğini ortadan kaldırmayı aşılayarak şiddete giden yolda önce eğitimle desteklemek, şiddet olduğunda anında müdahele etmek, olduktan sonra hukuku işler hale getirmek ve sonra da birçok kurumun birlikte çalıştığı multidisipliner politikaların oluşturulması esasına dayalı olarak İstanbul Sözleşmesi imzalandı. Görüyoruz ki İstanbul Sözleşmesi bütün maddeleri ve şartlarıyla kadını şiddetten koruyan çok değerli bir sözleşmeydi.
İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilemsi kadın cinayetlerini arttırdı mı?
Bütün dünya ülkerinde bizden sonra bu sözleşmeyi imzalayan ülkeler oldu. Fakat Türkiye'nin en büyük eksiği uygulamaydı. Eğitim sistemimize toplumsal cinsiyet eşitliği konulması gerekiyordu, önce konuldu fakat birtakım grupların baskısıyla kaldırıldı. Kadın şiddete uğradığında defalarca karakola başvurulduğunda 'kocan sever de döver de' bilinciyle geri gönderiliyordu. Kadın örgütlerinin baskısıyla geri gönderilmeler kalktı. Uzaklaştırma ve tedbir kararı alması için emniyet güçleriyle çalışıldı. Defalarca uzaklaştırılma olmasına rağmen uyulmadı. Kadının uzaklaştırması bir süre sonra erkeğin daha çok şiddette meyilli olmasını arttırdı. Çünkü uzaklaştırılma sürecinde kolluk kuvvetleri üzerine düşen görevi yapmadı. Böyle olunca orda kırılma noktası yaşandı ve kadın cinayetlerine kadar giden süreç oldu.Verilen cezalar caydırıcı ve önleyici olmadı, hukuk sistemi bu konuda gerçekten çalışmadı. Tutksuz yargılandı, kravat indirimi, iyi hal indirimi yapıldı.Böyle olunca da erkekler 'Münevver Karabulut gibi doğrarım seni görürsün gününü' gibi tehditlerle ve giderek artan vahşet dolu cinayetlerle bu seri daha da destekledi. Caydırıcı ve önleyici cezalar olmayınca insanlar bundan güç aldı. Süreç sözleşmedeki gibi işlenmediği için kadın cinayetleri artmaya başlandı dendi ama kadın cinayetleri artmadı zaten vardı. Günümüzde İstanbul Sözleşmesi'nin feshiyle bundan güç alan erkekler daha çok öldürme yoluna gitmeye başladı.
İzmir'deki kadın cinayetlerindeki artışın nedeni nedir?
İzmir'de geçtiğimiz günlerde bir günde 3 kadın öldürüldü ve bu cinayetler İzmir'de git gide artmaya başaldı. Nedeniyse İzmir çok fazla göç aldı ve mülteciler çok fazla yerleşmeye başladı. Bilinçlenme düzeyi yüksek olmayan kadın tehdite uğradığında nerey başvuracağını bilemedi. Pandemi sürecinde özellikle ev içinde erkeklerle bir arada kalan kadınlar daha çok bu şiddete maruz kalmaya başladılar.
İzmir'de 2021 yılında kaç kadın öldürüldü?
Hukuka ve basına yansımayan nedeni, faili belli olmayan kadın ölümlerine rastlanmaya başlandı. Bunlar plazanın üst katından aş düştüğü, kendini astığı şeklinde 'intihar' süsü verilen kadınlar, bunların sayısı giderek artmaya başladı. İzmir'de 2021 yılında 7'si şüpheli 13 kadın cinayeti oldu. Bunlar basına yansıyan, bizim bildiğimiz rakamlar bir de basına yansımamış olanlar var. Sadece İzmir'de bu kadarken 81 ilin tamamını siz düşünün.
Kadın cinayetlerindeki bu artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
EŞİK Platformu olarak kimimiz kadın cinayeti, kimiz erkek şiddeti diyor ama bu bir 'cins kırım'. Çünkü bir cinsin diğer cins üzerinde tahakkümü ve yok etmesi bu durum. İstanbul Sözleşmesi feshinden güç aldıkları için cinayetler daha çok arttı ve en kötüsü de bu cinayetlerin yapılış şekli, inanılmaz ürkütücü şekilde işlenmeye başlandı. Caydırıcı ve önleyici cezaların verilmemesi sonucunda da caniler bundan güç alarak kadın cinayetlerini arttırdılar.
Kadına yönelik tehditler için sürdürdüğünüz yeni bir çalışma var mı?
İstanbul Sözleşmesi'nde herkesin doğru bildiği yanlış maddeler var. Özellikle kadına şiddeti önlemesi için hem yerel yönetimlerin hem de devletin yapması gereken bir sürü çalışma var.

EŞİK Platformu da '5 Acil Talep' başlığında bunu topladı ve şimdi partilerin genel başkanları ve yerel yönetimlerle bunu paylaşıyor. Aynı zamanda meclise 5. Yargı paketi gelmek üzere ancak 5. Yargı paketindeki kadına yönelik tehditlerin meclise gelmeden önlenmesi lazım. O yüzden EŞİK Platforumu olarak partilerin genel başkanlarıyla görüşmeye başladık.
5 ACİL TALEP:
1. Eşit yurttaşlık hakkımızı aşındırmaktan vazgeçin
Demokrasinin öncelikli kriterlerinden biri eşit yurttaşlık hakkıdır. Kadınlarla erkeklerin eşit olduğu, kimseye ayrımcılık yapılamayacağı fikrini kabul edin. Kadınların hayatın her alanında eşit temsilini sağlamak, eşitliği hayata geçirmek için somut adımlar atın.
2. Kazanılmış haklarımızı tehdit eden söylem ve girişimlere son verin
İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi, 6284 sayılı Şiddet Yasası’nın değiştirilmesi, çocuk istismarcılarına af getirilmesi, boşanan kadının nafaka hakkının 2-3 yıl gibi sürelerle kısıtlanması, kadının ev içi emeğinden kaynaklanan miras hakkına el konulması, farklı cinsel yönelimlere ayrımcılık yapılması gibi tartışmalara derhal son verin. Kadın Bakanlığını tekrar kurun, bakanlıklar ve tüm devlet mekanizmalarında eşitlikle ilgili birimler oluşturun. Hak örgütlerini engellemek yerine destekleyin.
3. Evde, işte, sokakta, tüm toplumsal yaşamda şiddetsiz bir yaşam sürme hakkımız için acil eylem planı uygulayın
Fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddetle ilgili acil bir eylem planı oluşturun. Şiddeti önlemeye yönelik İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasayı tartışmaya açmaktan vazgeçin. 7/24 çalışacak etkin bir Alo Şiddet Hattı, her 100 bin nüfusa en az bir sığınak, her 200 bin nüfusa en az bir cinsel şiddet kriz merkezi açarak şiddetle ilgili ulusal mücadele ağını bir an önce kurun. Şiddete uğrayan kadınların bağımsız bir yaşam kurmak için ihtiyaç duyduğu barınma, eğitim, sağlık, istihdam olanaklarını sağlayın. Göçmen kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önleme ve şiddete karşı korumada ayrımcılık yapmayın. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasayı eksiksiz uygulayın.
4. Eğitimi eşitlikçi, ayrımcılıktan uzak, bilimsel, parasız hale getirinÖzellikle kız çocuklarını örgün eğitimin dışına iten, çocuk yaşta evlendirmelerin ve çocuk işçiliğinin önünü açan 4+4+4 parçalı eğitim sistemine son verin. 12 yıl kesintisiz ve parasız eğitime geçin. Eğitim müfredatını eşitlikçi, insan haklarına saygılı, ayrımcılıktan arındırılmış bir içerikte, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, bilimsel yaklaşımlarla hazırlayın.
5. Eşit istihdam, kreş ve işyerinde şiddeti önleme mekanizmaları için etkin politikalar uygulayın
Kamu ve özel sektör istihdam oranlarında ve yönetim kademelerinde cinsiyet eşitliğini sağlayacak önlemleri derhal devreye sokun. Babaların da çocuk bakım yükümlülüğü olduğunu unutmadan; cinsiyet ayrımcılığı yapılmadan her işyerine ve her mahalleye ücretsiz kreşler açılmasını sağlayın. İşyerinde şiddeti ve ayrımcılığı önlemek için etkin politikalar uygulayın.
Yasalarda kadın politikalarındaki eksikliklere sizin yaklaşımınız ve çalışmalarınız neler?
Önümüzde seçimler var ve bu seçimler için 6 parti ittifak yapmaya başladı, parlamenter sisteme dönüş için ilkeler hazırladılar. Baktık ki o tablonun içinde hiç kadın yok, kadınsız demokrasi olmaz. Kadın olmadan anayasa da yazılmaz o yüzden 6 partinin temsilcileriyle bir araya gelerek yeni anayasanın içine mutlaka kadının olması gerektiğini, kadınsız demokrasi olamayacağını bizim önerilerimizi ve taleplerimizi ileteceğimiz toplantılar yapmaya başladık. 1 sene boyunca biz önce kadın politikalarına hem yasaların uygulanması hem de bu politikalar içinde kadını koruyan, şiddeti önleyen ve kadının gelişmesini sağlayan politikalar üretilmesi için çalışmalar yapıyoruz.
Kadınları ne gibi tehditlerin beklediğini düşünüyorsunuz?
Kadınları bekleyen en büyük tehditlerin içerisinde yoksulluk nafakasının süreli olması var. Oysa nafaka topluma farklı ve yanlış aktarılıyor, bahsedildiği gibi ömür boyu değil. Kadın çalışıyorsa kadının geliri veya evleniyorsa varsa kadın nafaka almıyor. Topluma ise çok kısa süreli evlenip ömür boyu nafaka alıyormuş olarak lanse ediliyor. Oysa hangi taraf güçlüyse nafaka ödüyor. Yoksulluk nafakası zaten çok az bir rakam ki hiçbir zaman tamamı ödenmiyor. Her seferinde icraya başvuruluyor, dava açılıyor ya da bununla ilgili yüz yüze gelmek zorunda kalıyorlar. Ödenen rakam çok küçük bir rakam ve bu rakamı sadece kadına ödemiyor çocuklarına da ödüyor. Türkiye'de erkek eşinden ayrıldığında çocuklarını da bırakıyor maalesef. Oysa bu yoksulluk nafakası yetmese de çocuklarının da geçimi için ödeniyor. Özellikle erken yaş evliliklerinde TCK 103 yasasında bizi büyük bir tehdit bekliyor. 3 kere meclise geldi ve kadın örgütlerininn püskürtülmesiyle geri gönderildi. Fakat yeni yasada 13-15 yaşa kadara kız çocuklarının evlenmesinin önünü açan süreç gündemde.
Kadına jest gibi görülen yarı zamanlı çalışma da gündemde. Oysa kadınların yarı zamanlı çalışması kadını iş hayatından koparan bir çalışma şekli. Tersine, kadınların tam zamanlı çalışma şeklini savunuyoruz.
Şiddete uğrayan kadınlara karşı toplumun tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Toplumda en önemli sorunlardan birisi de şiddete uğrayan bir kadın gördüğümüz zaman duyarsız davranmak. Kadir Şeker olayında olduğu gibi, Kadir Şeker şiddete uğrayan bir kadına müdahele etti ama ceza aldı. Şimdi şiddete uğrayan bir kadını görünce toplum duyarsızlaşıyor ve başına iş açılır düşüncesiyle müdahele etmiyor. Aynı zamanda basının dili çok önemli. Basın öyle bir dil kullanıyor ki kadın cinayetlerini normalleştiriyor bu da duyarsızlığı arttırıyor.
Kolluk kuvvetlerinin kadına şiddet ve tehdit ihbarlarına yaklaşımı nasıl?
Kadın örgütlerinin kamuoyu oluşturması ve bu konuya dikkat çekmesiyle kolluk kuvvetleri ihbarlara daha duyarlı hale geldi. İstanbul Sözleşmesi'ne göre şiddete tanık olan, tutanakn tutmayan polislerin de ceza alması gerekiyordu fakat İstanbul Sözleşmesi ortadan kalkınca bu ne kadar uygulanıyor? Tedbir kararı verilmesine rağmen birçok koca kadını öldürüyor.
Türkiye'de kadın problemlerindeki sorunlar nedir?
İyi niyetli politikalar olsaydı kadına karşı şiddet ve cinayet çözülürdü ama nereye baksanız aksaklıklar var. Bu kadar aksaklık olan süreçte ve kuralar zincirinde bunlar uygulanmadığı için sonuç hep cinayet oluyor. Türkiye'de kadın probleminin çok başı boş. Kadınların güvenebileceği bir mercii bana göre artık kalmadı. 6284 sayılı yasa kadına karşı şiddeti önleyen çok güzel bir yasadır. Bakıldığında bütün dünyada kadını koruyan yasalar Türkiye'de en iyi hale getirildi ama en kötü uygulama da Türkiye'de. Toplumsal cinsiyet eşitliğinde 131. ülkeyiz, en altlarda yer alıyoruz.
Türkiye'de kadın mücadelesindeki en büyük tehdit nedir?
Diğer ülkelerde kadının haklarının iyileştirilmesi için çalışılırken, Türkiye'de geriye gitmesi nedeniyle şuanda yaşam hakkımızı savunmak zorundayız. Tıpkı Afganistan'da olduğu gibi. Oysa Türkiye'de kadın mücadelesi çok erken yıllarda başladı. O zamandan bu zamana hep üstüne bir şeyler konarak, iyileştirilerek geldi. İlk kez haklarımızda geri adım atmak zorunda kaldığımız bir yönetimle karşı karşıyayız ve bu çok ciddi bir tehdit. Sorumluluklarım diyen kadın artık haklarım demeye başladı.