Ege’ye Bakış’ın sorularını yanıtlayan Efes Selçuk Belediyesi’nin Cumhuriyet Halk Partili (CHP) Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, kentte tarımın gelişmesi ve güçlenmesine katkı sunacak Selçuk Efes Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin çalışmalarından, Efes Bakkalı projesine; Toprak Okulundan, Üretici Pazarı ve tarım Müzesine kadar her alanda yaptıkları çalışmaları anlattı. Pandemi sürecinin hafiflemesi ile birlikte Tohum Merkezi’nin de tam kapasiteyle hizmet vermeye başlayacağının müjdesini veren Sengel, kırsal mahalle ve kırsal yerleşim konusunda da çarpıcı açıklamalarda bulundu. ‘Su yoksa doğa yok, yaşam yok, insanlık yok’ mesajını veren Sengel, proje aşamasında olan su okulu ve su hareketi hakkında da bilgiler verdi.
Dünyamız, tarımın endüstrileşmesi ve uluslararası gıda tekellerinin hakimiyeti sebebiyle bir gıda kriziyle karşı karşıya. Özellikle Pandemi ile birlikte gıda krizi daha çok hissedilir hale geldi. İnsanların sağlıklı ve besleyici gıdaya erişimi giderek zorlaşırken gıda fiyatlarının yükselişi ise durdurulamıyor. Ülkemiz ise bu gıda krizinden en çok etkilenen ülkeler arasında. Türkiye’nin yükselişi durdurulamayan enflasyonunun temel tetikleyicisi gıda fiyatlarındaki artış. Yani vatandaşlarımız bir yandan sağlıklı ve besleyici gıdaya erişemezken diğer yandan da gıda fiyatlarının yoksullaştırıcı etkisine maruz kalıyor.

Pandemi ile birlikte Türkiye’de tarımsal üretime ilginin arttığını söyleyebiliriz fakat siyasi iktidarın tarım ve gıda alanındaki sorunlara çözüm ürettiğini maalesef söyleyemiyoruz. Çözümü ithalatta görüyorlar ve bu Türk tarımının daha da gerilemesine sebep oluyor. Üreticilerin güçlenmesini ve yurttaşlarımızın besleyici ve sağlıklı gıdaya erişimini sağlayamazsan daha zor günler bizi bekliyor. Bu alandaki sorunlara başta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetimindeki belediyeler olmak üzere pek çok yerel yönetim odağı çözüm geliştirmeye çalışıyor. Bu çabalar sorunu henüz sorunu çözebilecek yeterlilikte olmasa dahi, ülkemiz tarımı adına umut vaat eden bir eğilim.
Efes Selçuk Belediyesi olarak biz tarım ve gıda alanındaki sorunlara bütünsel olarak bakıyoruz ve Tarım Kenti Efes Selçuk’ta bir tarım stratejisini kararlılıkla hayata geçiriyoruz. Tarım stratejimiz, kadim aile tarımını güçlendirecek çeşitli temel ayaklar üzerinde yükseliyor. İlk olarak ifade edilmesi gereken, tarımda kadının güçlendirilmesi amacıyla sürdürdüğümüz çalışmalardır. İşte sizin sorunuz, bu bütünsellik içerisinde yanıtını buluyor. Efes Selçuklu kadınlar, Selçuk Efes Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile sürdürdükleri çalışmalarla kentin kadim tarım geleneğini ileriye taşıyorlar. Biz de Efes Selçuk Belediyesi olarak onların bu çok kıymetli çabalarına destek ve ön açıcı olmak için her alanda katkı sunuyoruz, projelerimizi hayata geçiriyoruz. Hayata geçirdiğimiz ve günden güne büyüyerek gelişen efes bakkalı projemiz, tohumdan toprak okuluna üretici pazarından tarım müzesine kadar her alanda kentimizin üreticilerine nefes aldırıyor, onların gayretlerine güç veriyor.

Üreticilerimiz kooperatif koordinasyonunda elde ettikleri üretimlerini Efes Bakkalı sayesinde tüm yurttaşlarımıza ulaştırabiliyor. Ürünlerin Türkiye genelinde yurttaşlarımıza ulaşması için de gerekli koordinasyonun sağlanması amacıyla attığımız adımlar sonuç vermeye başladı bile. Geçtiğimiz yıldan beri sürdürdüğümüz tohum üretimi ve dağıtımı faaliyetlerimiz ise, inşa sürecini tamamladığımız tohum merkezi ile birlikte sürdürülebilir ve sistematik bir seviyeye ulaşacak. Pandemi sürecinin hafiflemesi ile birlikte Tohum Merkezi’nin de tam kapasiteyle hizmet vermeye başlayacağının müjdesini sizler aracılığıyla vermiş olalım.
Sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir çevre ile ilgili sorunuza hak ettiği yanıtı verebilmek için insan yaşamının doğa ile bütünselliğini vurgulamak gerekiyor. Yüksek teknolojik ilerleme ile birlikte devasa kentler kuran insanlık, geldiği yeri, kökenini yani doğanın sadece bir parçası olduğunu unuttu. Zaten yaşadığımız ekolojik krizin ve bunun parçaları olarak iklim krizi, gıda krizi ve su krizinin temel sebebi de bu değil mi? Köklerimizden koptuk, geldiğimiz yeri unuttuk ve şimdi geleceğimiz büyük bir yok oluş ile karşı karşıya.
Efes Selçuk, 8600 yıldır kesintisiz olarak devam eden kadim tarihiyle, Artemis’ten bugüne Kadın Kenti kimliğiyle, doğanın en güzel meyvelerini tüm canlılara sunduğu Tarım Kenti karakteriyle yukarıda değindiğimiz yok oluşa dur diyebileceğimiz ve insanlığın yeniden doğada uyum içerisinde var olabileceği bir geleceği kurabileceğimiz eşsiz bir yer.

İşte biz Efes Selçuklu yurttaşlarımızla el ele bu geleceğin temellerini atıyoruz. Yine inşa sürecini tamamladığımız ve hızla hayata geçireceğimiz toprak okulu ile birlikte başta geleceğimiz olan çocuklarımız olmak üzere tüm yurttaşlarımıza toprak bilincini sunacağız. Onların köklerinde zaten var olan toprak ve doğa bilincini açığa çıkarmalarına destek olacağız aslında. Çünkü hayat topraktan doğar, toprakla sürer ve toprağa döner.
Sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir çevre -ki biz ona doğa demeyi tercih ediyoruz- toprak bilinciyle başlar. Çocuklarımız Toprak Okulu sayesinde toprağın kadim bilgisine ulaşacaklar. Üreticilerimiz, köylülerimiz, kentli yurttaşlarımız toprak ve doğanın bilincini hatırlayacaklar. Toprak Okulu aracılığı ile çocuklarımız, gençlerimiz ve deneyimlilerimiz; Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen bilim insanlarıyla, deneyimli uzmanlarla ve tarım alanının paydaşları ile buluşma şansına sahip olacaklar. Kurslar, paneller, kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenleyeceğiz.
Kırsal Mahalle ve Kırsal Yerleşim konusunda sizin de yakından bildiğiniz üzere biz ilk adımı attık; henüz Türkiye’de neredeyse kimsenin haberi yokken çalışmalarımıza başladık, konuyu gerek hukuki gerekse toplumsal ve ekonomik açıdan inceledik. Ardından Büyükşehir/Bütünşehir Yasası öncesinde köy ve belde olan yerleşimlerimiz üzerinde tek tek çalıştık; buraların tarımsal vasıfları ile bu yerleşimlerde yaşayan yurttaşlarımızın sosyal ve ekonomik koşulları başta olmak üzere pek çok değişkeni hesaba katarak belediye olarak stratejimizi oluşturduk. Söz konusu yerleşimlerdeki yurttaşlarımızın seçilmiş temsilcileri olan muhtarlarımızla gerçekleştirdiğimiz görüşmelerle oluşan bu stratejiyi de muhtarlarımız ile birlikte düzenlediğimiz toplantıda kent ve ülke kamuoyu ile paylaşmış olduk. Geçmişte köy ve belde statüsündeki tüm yerleşimlerimizin Kırsal Yerleşim sürecine dahil etme kararı aldık ve belediyemizin gelir kaybına uğraması pahasına istisnasız hepsini destekleyeceğimizi açıkladık.

Efes Selçuk Belediyesi Meclisi Şubat Ayı bileşimine bu kararımızı sunarak Meclisimizde oy birliği ile kabul ettik, süreci ilerletmeye devam ediyoruz. Fakat burada kanun değişikliği hakkında yasal mevzuatın çeşitli belirsizliklere sebep olma ihtimali ve bilgilendirme eksikliği söz konusu. Biz bu açığı kapatmak adına muhtarlarımız başta olmak üzere tüm köylümüze anlatıyoruz, onları bilgilendiriyoruz.
Esas mesele ise yukarıda ayrıntısıyla bahsettiğimiz konuda düğümleniyor. Bizim açımızdan Bütünşehir yasasıyla mahalleye dönüştürülen yerleşimler her zaman köy olarak görülmüştür. Köy, bizim için aile tarımıdır, üretimin ve köklerimizin odağıdır. Kırsal Mahalle / Kırsal Yerleşim düzenlemesi ise, siyasi iktidarın tüm uyarılarımıza karşın ısrarla sebep olduğu hatadan utangaç bir geri adımdır. Siyasi iktidarın geri adımının olumlu olduğunu düşünsek de bunun son derece yetersiz olduğunun ve olası erken seçime yönelik bir seçim yatırımından ibaret olduğunun farkındayız. Türkiye tarımının ve köylerimizin karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm üretmekten çok uzak olan bu değişiklik bize gerçek çözümü sunmanın ve hayata geçirmenin de fırsatını veriyor aslında. Yukarıda ayrıntısıyla sunduğumuz tarım ve gıda stratejimiz meyvelerini vermeye başladı bile ve yakın bir gelecekte sorunların nasıl çözüleceğine dair hem Türkiye’ye hem de dünyaya örnek oluşturabilecek bir aşamaya geleceğimizi düşünüyorum.
Su sorunu olarak bahsedilen konu aslında bir su krizi. Daha önce belirttiğim gibi biz karşılaştığımız sorunlara bütünsel olarak bakıyoruz ve çözümlerimizi bütünsel stratejiler ile hayata geçiriyoruz. Su krizine yönelik Efes Selçuk’ta hayata geçen en önemli projelerden biri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer’in öngörüsü ve destekleriyle Efes Selçuk’un manda yetiştiriciliğinde pilot bölge seçilmesidir. Efes Selçuk’un leyleklerin yaşam alanı olması ve sulak alanların varlığı geçmişimizde var olan ancak zaman içerisinde unutulan, vazgeçilen manda yetiştiriciliğini mümkün kıldı. Manda yetiştiriciliği, başlı başına bir sürdürülebilir hayvancılık ve sürdürülebilir doğa projesi.
Mandalar, doğal yaşam alanı özelliğinde olan Belevi Göleti’nde yaşamlarını sürdürürken beslenmeleri sırasından otları yiyerek ve ezerek gölet aynasının açılmasını sağlıyor, leyleklere dalış yaparak avlanma şansını sunuyor ve gölet bitliklerden, yosunlardan temizlendiği için ıslaha gerek kalmıyor, balık popülasyonu artıyor…

Kısaca, manda yetiştiriciliği bir sürdürülebilir doğa projesidir ve biz de Efes Selçuk’ta üretici kadınlar ve kooperatif eliyle bu projeyi sürdürüyoruz. Tarımda su kullanımındaki tasarruf sorunuza gelecek olursak, yine bu mesele de kapsamlı bir şekilde ele alınmalı. Elbette daha az su kullanımı gerektiren ürünlerin ekilmesi ve dikilmesi gerekiyor ki biz arkeolojik alanlarımıza daha az su isteyen Libya çimini üreterek diktik vs. Ama su krizinin çözümü az su tüketen ürünleri ekmek olamaz. Büyük sorunlara kapsamlı çözümler gerekir. Su krizi de büyük bir sorundur ve tarladan evsel su kullanımına, sanayide su kullanımından su bilincinin oluşturulmasına kadar pek çok ayağı vardır.
Bizim bu konudaki çözümlerimizden belki de en önemlisi toprak okulunda gerçekleştireceğimiz eğitim ve deneyim paylaşımları ile çiftçilerimizde, kentli yurttaşlarımızda ama en önemlisi çocuklarımızda su bilincini yeşertmek olacaktır.
Diğer yandan değinmeden geçemeyeceğimiz bir su krizi başlığı var ki gerçekten çok ama çok önemli. Küçük Menderes Nehri, ölüyor… Efes Selçuk’un bulunduğu havzanın ve İzmir’in en önemli su kaynaklarından biri olan Küçük Menderes’in geldiği tehlikeli aşama, su krizinden çıkmak için neden tüm toplumda bir su bilincine ihtiyacımız olduğunun en net cevabıdır. Evsel atıklardan sanayinin yarattığı kirliliğe kadar pek çok sebeple yaşam mücadelesi veren Küçük Menderes Nehri, acil önlemlerin alınmasının yanında ancak havzamızda su bilincinin oluşturulmasıyla kurtulabilir. Su bilincinden kastımız özetle, parçası olduğumuz ve bağımlı olduğumuz doğanın yaşam kaynağının, adeta damarlarımızda akan kan gibi görülmesi gereken yeraltı ve yerüstü suları olduğunun bilince çıkartılmasıdır. Su yoksa doğa yok, yaşam yok, insanlık yok. Bu konuda proje aşamasında olduğumuz Su Okulumuz tüm yurttaşlarımıza hizmet verecek ve kapsamlı bir Su Hareketini oluşturacağımız merkez olacak. Yakın bir gelecekte ayrıntılarını kamuoyu ile paylaşacağımız Su Okulumuz, faaliyete geçmek üzere olan Toprak Okulumuz ile birlikte başka bir yaşamın mümkün ve gerekli olduğunu açıkça ve uygulanabilir çözüm önerileri ile ortaya koyacaktır.
- Selçuk’ta tarımın gelişmesi, güçlenmesi ve Selçuklu üreticinin kazanımlarının arttırılması hedeflenerek kurulan Selçuk Efes Tarımsal Kalkınma Kooperatifi çatısı altında ‘Sürdürülebilir Tarım’ ve ‘Sürdürülebilir Çevre’ açısından ne gibi çalışmalarınız bulunuyor ve çalışmalar sonucunda ne gibi faydalar elde edilecek?
Dünyamız, tarımın endüstrileşmesi ve uluslararası gıda tekellerinin hakimiyeti sebebiyle bir gıda kriziyle karşı karşıya. Özellikle Pandemi ile birlikte gıda krizi daha çok hissedilir hale geldi. İnsanların sağlıklı ve besleyici gıdaya erişimi giderek zorlaşırken gıda fiyatlarının yükselişi ise durdurulamıyor. Ülkemiz ise bu gıda krizinden en çok etkilenen ülkeler arasında. Türkiye’nin yükselişi durdurulamayan enflasyonunun temel tetikleyicisi gıda fiyatlarındaki artış. Yani vatandaşlarımız bir yandan sağlıklı ve besleyici gıdaya erişemezken diğer yandan da gıda fiyatlarının yoksullaştırıcı etkisine maruz kalıyor.

Pandemi ile birlikte Türkiye’de tarımsal üretime ilginin arttığını söyleyebiliriz fakat siyasi iktidarın tarım ve gıda alanındaki sorunlara çözüm ürettiğini maalesef söyleyemiyoruz. Çözümü ithalatta görüyorlar ve bu Türk tarımının daha da gerilemesine sebep oluyor. Üreticilerin güçlenmesini ve yurttaşlarımızın besleyici ve sağlıklı gıdaya erişimini sağlayamazsan daha zor günler bizi bekliyor. Bu alandaki sorunlara başta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetimindeki belediyeler olmak üzere pek çok yerel yönetim odağı çözüm geliştirmeye çalışıyor. Bu çabalar sorunu henüz sorunu çözebilecek yeterlilikte olmasa dahi, ülkemiz tarımı adına umut vaat eden bir eğilim.
Efes Selçuk Belediyesi olarak biz tarım ve gıda alanındaki sorunlara bütünsel olarak bakıyoruz ve Tarım Kenti Efes Selçuk’ta bir tarım stratejisini kararlılıkla hayata geçiriyoruz. Tarım stratejimiz, kadim aile tarımını güçlendirecek çeşitli temel ayaklar üzerinde yükseliyor. İlk olarak ifade edilmesi gereken, tarımda kadının güçlendirilmesi amacıyla sürdürdüğümüz çalışmalardır. İşte sizin sorunuz, bu bütünsellik içerisinde yanıtını buluyor. Efes Selçuklu kadınlar, Selçuk Efes Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile sürdürdükleri çalışmalarla kentin kadim tarım geleneğini ileriye taşıyorlar. Biz de Efes Selçuk Belediyesi olarak onların bu çok kıymetli çabalarına destek ve ön açıcı olmak için her alanda katkı sunuyoruz, projelerimizi hayata geçiriyoruz. Hayata geçirdiğimiz ve günden güne büyüyerek gelişen efes bakkalı projemiz, tohumdan toprak okuluna üretici pazarından tarım müzesine kadar her alanda kentimizin üreticilerine nefes aldırıyor, onların gayretlerine güç veriyor.

Üreticilerimiz kooperatif koordinasyonunda elde ettikleri üretimlerini Efes Bakkalı sayesinde tüm yurttaşlarımıza ulaştırabiliyor. Ürünlerin Türkiye genelinde yurttaşlarımıza ulaşması için de gerekli koordinasyonun sağlanması amacıyla attığımız adımlar sonuç vermeye başladı bile. Geçtiğimiz yıldan beri sürdürdüğümüz tohum üretimi ve dağıtımı faaliyetlerimiz ise, inşa sürecini tamamladığımız tohum merkezi ile birlikte sürdürülebilir ve sistematik bir seviyeye ulaşacak. Pandemi sürecinin hafiflemesi ile birlikte Tohum Merkezi’nin de tam kapasiteyle hizmet vermeye başlayacağının müjdesini sizler aracılığıyla vermiş olalım.
Sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir çevre ile ilgili sorunuza hak ettiği yanıtı verebilmek için insan yaşamının doğa ile bütünselliğini vurgulamak gerekiyor. Yüksek teknolojik ilerleme ile birlikte devasa kentler kuran insanlık, geldiği yeri, kökenini yani doğanın sadece bir parçası olduğunu unuttu. Zaten yaşadığımız ekolojik krizin ve bunun parçaları olarak iklim krizi, gıda krizi ve su krizinin temel sebebi de bu değil mi? Köklerimizden koptuk, geldiğimiz yeri unuttuk ve şimdi geleceğimiz büyük bir yok oluş ile karşı karşıya.
Efes Selçuk, 8600 yıldır kesintisiz olarak devam eden kadim tarihiyle, Artemis’ten bugüne Kadın Kenti kimliğiyle, doğanın en güzel meyvelerini tüm canlılara sunduğu Tarım Kenti karakteriyle yukarıda değindiğimiz yok oluşa dur diyebileceğimiz ve insanlığın yeniden doğada uyum içerisinde var olabileceği bir geleceği kurabileceğimiz eşsiz bir yer.

İşte biz Efes Selçuklu yurttaşlarımızla el ele bu geleceğin temellerini atıyoruz. Yine inşa sürecini tamamladığımız ve hızla hayata geçireceğimiz toprak okulu ile birlikte başta geleceğimiz olan çocuklarımız olmak üzere tüm yurttaşlarımıza toprak bilincini sunacağız. Onların köklerinde zaten var olan toprak ve doğa bilincini açığa çıkarmalarına destek olacağız aslında. Çünkü hayat topraktan doğar, toprakla sürer ve toprağa döner.
Sürdürülebilir tarım ve sürdürülebilir çevre -ki biz ona doğa demeyi tercih ediyoruz- toprak bilinciyle başlar. Çocuklarımız Toprak Okulu sayesinde toprağın kadim bilgisine ulaşacaklar. Üreticilerimiz, köylülerimiz, kentli yurttaşlarımız toprak ve doğanın bilincini hatırlayacaklar. Toprak Okulu aracılığı ile çocuklarımız, gençlerimiz ve deneyimlilerimiz; Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen bilim insanlarıyla, deneyimli uzmanlarla ve tarım alanının paydaşları ile buluşma şansına sahip olacaklar. Kurslar, paneller, kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenleyeceğiz.
- Bütünşehir Yasası ile mahalleye dönüşen Selçuk ilçesine bağlı Zeytinköy, Barutçu, Acarlar, Sultaniye, Çamlık, Gökçealan, Havutçulu, Şirince köyleri ve Belevi’nin kırsal mahalle olmalarının düzenlenmesiyle ilgili alt yapı çalışmalarınız bulunuyor. Bu çalışmaları diğer ilçelerdeki ve illerdeki çalışmalardan farklı kılan yanları nelerdir?
Kırsal Mahalle ve Kırsal Yerleşim konusunda sizin de yakından bildiğiniz üzere biz ilk adımı attık; henüz Türkiye’de neredeyse kimsenin haberi yokken çalışmalarımıza başladık, konuyu gerek hukuki gerekse toplumsal ve ekonomik açıdan inceledik. Ardından Büyükşehir/Bütünşehir Yasası öncesinde köy ve belde olan yerleşimlerimiz üzerinde tek tek çalıştık; buraların tarımsal vasıfları ile bu yerleşimlerde yaşayan yurttaşlarımızın sosyal ve ekonomik koşulları başta olmak üzere pek çok değişkeni hesaba katarak belediye olarak stratejimizi oluşturduk. Söz konusu yerleşimlerdeki yurttaşlarımızın seçilmiş temsilcileri olan muhtarlarımızla gerçekleştirdiğimiz görüşmelerle oluşan bu stratejiyi de muhtarlarımız ile birlikte düzenlediğimiz toplantıda kent ve ülke kamuoyu ile paylaşmış olduk. Geçmişte köy ve belde statüsündeki tüm yerleşimlerimizin Kırsal Yerleşim sürecine dahil etme kararı aldık ve belediyemizin gelir kaybına uğraması pahasına istisnasız hepsini destekleyeceğimizi açıkladık.

Efes Selçuk Belediyesi Meclisi Şubat Ayı bileşimine bu kararımızı sunarak Meclisimizde oy birliği ile kabul ettik, süreci ilerletmeye devam ediyoruz. Fakat burada kanun değişikliği hakkında yasal mevzuatın çeşitli belirsizliklere sebep olma ihtimali ve bilgilendirme eksikliği söz konusu. Biz bu açığı kapatmak adına muhtarlarımız başta olmak üzere tüm köylümüze anlatıyoruz, onları bilgilendiriyoruz.
Esas mesele ise yukarıda ayrıntısıyla bahsettiğimiz konuda düğümleniyor. Bizim açımızdan Bütünşehir yasasıyla mahalleye dönüştürülen yerleşimler her zaman köy olarak görülmüştür. Köy, bizim için aile tarımıdır, üretimin ve köklerimizin odağıdır. Kırsal Mahalle / Kırsal Yerleşim düzenlemesi ise, siyasi iktidarın tüm uyarılarımıza karşın ısrarla sebep olduğu hatadan utangaç bir geri adımdır. Siyasi iktidarın geri adımının olumlu olduğunu düşünsek de bunun son derece yetersiz olduğunun ve olası erken seçime yönelik bir seçim yatırımından ibaret olduğunun farkındayız. Türkiye tarımının ve köylerimizin karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm üretmekten çok uzak olan bu değişiklik bize gerçek çözümü sunmanın ve hayata geçirmenin de fırsatını veriyor aslında. Yukarıda ayrıntısıyla sunduğumuz tarım ve gıda stratejimiz meyvelerini vermeye başladı bile ve yakın bir gelecekte sorunların nasıl çözüleceğine dair hem Türkiye’ye hem de dünyaya örnek oluşturabilecek bir aşamaya geleceğimizi düşünüyorum.
- Küresel İklim Krizinin tüm dünyayı ve ülkemizi etkilediği bu dönemde İzmir’de de yaşanan su sorununa yönelik Selçuk Belediyesi olarak kentte su kaynaklarının kullanımı ve su yönetimi anlamında ne gibi çalışmalar yürütülmektedir? Tarımsal üretimi desteklerken, kullanılacak su miktarının tasarrufu hangi çalışmalarla sağlanacak?
Su sorunu olarak bahsedilen konu aslında bir su krizi. Daha önce belirttiğim gibi biz karşılaştığımız sorunlara bütünsel olarak bakıyoruz ve çözümlerimizi bütünsel stratejiler ile hayata geçiriyoruz. Su krizine yönelik Efes Selçuk’ta hayata geçen en önemli projelerden biri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer’in öngörüsü ve destekleriyle Efes Selçuk’un manda yetiştiriciliğinde pilot bölge seçilmesidir. Efes Selçuk’un leyleklerin yaşam alanı olması ve sulak alanların varlığı geçmişimizde var olan ancak zaman içerisinde unutulan, vazgeçilen manda yetiştiriciliğini mümkün kıldı. Manda yetiştiriciliği, başlı başına bir sürdürülebilir hayvancılık ve sürdürülebilir doğa projesi.
Mandalar, doğal yaşam alanı özelliğinde olan Belevi Göleti’nde yaşamlarını sürdürürken beslenmeleri sırasından otları yiyerek ve ezerek gölet aynasının açılmasını sağlıyor, leyleklere dalış yaparak avlanma şansını sunuyor ve gölet bitliklerden, yosunlardan temizlendiği için ıslaha gerek kalmıyor, balık popülasyonu artıyor…

Kısaca, manda yetiştiriciliği bir sürdürülebilir doğa projesidir ve biz de Efes Selçuk’ta üretici kadınlar ve kooperatif eliyle bu projeyi sürdürüyoruz. Tarımda su kullanımındaki tasarruf sorunuza gelecek olursak, yine bu mesele de kapsamlı bir şekilde ele alınmalı. Elbette daha az su kullanımı gerektiren ürünlerin ekilmesi ve dikilmesi gerekiyor ki biz arkeolojik alanlarımıza daha az su isteyen Libya çimini üreterek diktik vs. Ama su krizinin çözümü az su tüketen ürünleri ekmek olamaz. Büyük sorunlara kapsamlı çözümler gerekir. Su krizi de büyük bir sorundur ve tarladan evsel su kullanımına, sanayide su kullanımından su bilincinin oluşturulmasına kadar pek çok ayağı vardır.
Bizim bu konudaki çözümlerimizden belki de en önemlisi toprak okulunda gerçekleştireceğimiz eğitim ve deneyim paylaşımları ile çiftçilerimizde, kentli yurttaşlarımızda ama en önemlisi çocuklarımızda su bilincini yeşertmek olacaktır.
Diğer yandan değinmeden geçemeyeceğimiz bir su krizi başlığı var ki gerçekten çok ama çok önemli. Küçük Menderes Nehri, ölüyor… Efes Selçuk’un bulunduğu havzanın ve İzmir’in en önemli su kaynaklarından biri olan Küçük Menderes’in geldiği tehlikeli aşama, su krizinden çıkmak için neden tüm toplumda bir su bilincine ihtiyacımız olduğunun en net cevabıdır. Evsel atıklardan sanayinin yarattığı kirliliğe kadar pek çok sebeple yaşam mücadelesi veren Küçük Menderes Nehri, acil önlemlerin alınmasının yanında ancak havzamızda su bilincinin oluşturulmasıyla kurtulabilir. Su bilincinden kastımız özetle, parçası olduğumuz ve bağımlı olduğumuz doğanın yaşam kaynağının, adeta damarlarımızda akan kan gibi görülmesi gereken yeraltı ve yerüstü suları olduğunun bilince çıkartılmasıdır. Su yoksa doğa yok, yaşam yok, insanlık yok. Bu konuda proje aşamasında olduğumuz Su Okulumuz tüm yurttaşlarımıza hizmet verecek ve kapsamlı bir Su Hareketini oluşturacağımız merkez olacak. Yakın bir gelecekte ayrıntılarını kamuoyu ile paylaşacağımız Su Okulumuz, faaliyete geçmek üzere olan Toprak Okulumuz ile birlikte başka bir yaşamın mümkün ve gerekli olduğunu açıkça ve uygulanabilir çözüm önerileri ile ortaya koyacaktır.