Dokuz Eylül güzel sanatlar fakültesi Kazım Türker Sanat Galerisinde mezuniyet sergisi gerçekleşen, Heykel bölümü öğrencisi ve avukat Yelda Kullap ile hem öğrencilik hayatını hem de Akide Şekerlerinden ürettiği heykellerle ''Akışkan Benlik'' Sergisi’ni konuştuk.

Ben Yelda Kullap.Avukatım.Aynı zamanda Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümü öğrencisiyim.Hali hazırda fakülteden mezun olma aşamasındayım. Bir dönem Turizm alanında faliyet gösterdim Avukatlık kariyerim sürecinde de rutin hukuksal konuların yanısıra özellikle çevre ve ekoloji ile ilgili hukuksal faliyetlerde yer aldım.Avukatlık ve öğrenciliği bir arada yürütüyorum.
Güzel Sanatlar Fakültesi'ne başlamaya nasıl karar verdiniz?

Küçüklüğümden beri, amatörce resimler yapıyordum.Bunu daha sonra Bornova Belediyesi’nin kursuyla devam ettirdim. Bir arkadaşımdan desen dersleri aldım.Hobi olarak değerlendirebileceğim bu çalışmaları belli bir disiplinle yapmıyordum; o dönemde üniversite de sanat eğitimi yapmak gibi bir düşüncem yoktu.Avukatlık mesleği, zamanımın büyük kısmını alıyordu. Babamın vefatından sonra, hayatımda bir değişiklik olsun düşüncesiyle, büyük hedefler belirlemeden, çalışmalarımı akademik düzeyde devam ettirmeye karar verdim.Bunun nedeni de zaten kurs faaliyeti olarak belirli bir doyuma ulaşmış olmamdı. Daha fazla öğrenmek ve yeterliliğimi geliştirmek istedim.
Resim bölümünde eğitim yapmak istiyordum ama; rastlantısal olarak heykel bölümüne kabul edildim. Bu olay başlangıçta beni biraz tedirgin etse de daha sonra benim için mutlu bir rastlantıya dönüştü. Avukatlık faaliyetine devam ettiğim için eğitim sürecimi zamana yaydım. Sonuç olarak artık temel sanat eğitimimin sonuna geldim, Bu aşamadan sonra çalışmalarımı kendi kişisel atölyemi kurarak sürdürmek istiyorum.
Bugüne kadar ki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

GSF deki öğrenim hayatım boyunca ve öncesinde de çeşitli karma sergilerde yer aldım.Kişisel sergim olmamıştı. İlk kişisel sergim İzmir Barosu’nda, Avukatlar haftası etkinliği çerçevesinde, gerçekleşti ve öğrenciliğim süresince yaptığım çalışmaları toplu olarak sundum.
‘’Akışkan Benlik’’ sergisiyle ne anlatmak istediniz?
Öncelikle şunu söylemem gerekir ki o benim kendi bireysel sürecimin bir parçası ve sonucudur.
Şeker, sergimde hem malzemenin kendisi hem de heykellerin formu ve biçimi itibariyle hayatımın bir parçası, duygu ve düşüncelerimin soyut bir ifadesi olarak yer aldı.Akışkan benlik, şekerin akarken form değiştirmesi ve zamanla yok olmasından geliyor temel olarak, Bir heykel malzemesi olarak şekerin yapısını düşünecek olursak, yapışkanlığı, bulaşıcılığı ,akması, pişmanlık verebilen çekiciliği, cezbedici hali, rengi hayatın kendisini hatırlatıyor bana.

Şekerle yaptığım ilk denemelere başladığım dönemde, şekerin klasik bir heykel malzemesi olmaması bile beni oldukça heyecanlandırmıştı. Çalışmalarım devam ettikçe şekerin sadece bir malzeme olarak bile, aslında benim pek çok duyguma tercüman olabileceğini fark ettim. Şeker malzemesinin geçiciliği, akışkanlığı ,zamanın önlenemez yitimi, hayatın geçip gidiyor oluşu, yaşadığımız pek çok mutlu şeyin sonsuz olmadığı, hatta pişmanlıklar yaratabiliyor olması meselesiyle soyut benzerlikler taşıdığına dair düşüncelerim kökleşti.
Bunu hissettikçe-yaşadıkça hayatın tüm biçimleri ile geçip gitme meselesi yani yok oluşun hakkında en çok düşündüğüm problemin odağını oluşturduğunu fark ettim.
Kişisel tarihimin oluşturduğu duygu durum ve düşüncelerimle şeker malzemesinin nostaljik etkisi, çocukluğuma ilişkin pek çok mutlu şey hatırlatmasındaki paralellik; ama aynı zamanda çocukluğumun geride kalması nedeniyle hüzün vermesi, hüzün ile mutluluğu bir arada yaşatması v.s

Bu da aslında hayatın sanat sanatın da hayat olduğuna dair bir teorinin kanıtı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, aslında zamanla, sanatın kendisini hayat iken ,hayatın kendisi de sanata dönüşüyor.
Heykel bölümünü okumak,sanat ile ilgilenmek size neler kattı?
Sanatın bana kattıklarını birebir söylemek çok zor. Çünkü sanat yaşamın kendisi. İnsan zaman içinde sanatla yaşar ve büyür ben biraz daha sanatla vakit geçirerek yoğurulmuş oldum. Hayatımı çok daha anlamlı ve değerli hale getirdi.

İzmir’de sanatın gelişimini nasıl buluyorsunuz?
İzmir’de son zamanlarda güzel şeyler olduğunu düşünüyorum. Gerçekten çok güzel küçük, sivil girişimler var.Çağdaş sanat ile ilgili girişimler var. Bence pek çok aktivite oluyor, kimi zaman bunlara yetişemiyoruz. Sergiler büyük bütçeli olmuyor ama Yeni sanatçıları destekleyen, çok güzel sergiler oluyor bence.

Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bu ikinci kişisel sergim, benim için çok değerli bir deneyim oldu. Baro çatısı altında gerçekleştirdiğim İlk kişisel sergim de benim Avukatlık sürecimle sanat yapma girişimimin birleştiği değerli bir süreçti o anlamda. Birikmiş işlerimi arkadaşlarıma göstermek çok değerliydi. İkinci sergim de mezuniyetim için düzenlenmiş sergiydi. Fakat sanat meselesinde öğrendiklerimi ve biriktirdiklerimi ortaya koymak ve şeker malzemesi ile yaptığım keyifli serüveni insanlara göstermek anlamında çok keyifli, eğlenceli ve doyurucu bir süreçti benim için. Güzel bir sanat girişimiydi. Mutluyum!