Huntington’a göre, uygarlıklar arası savaşın yanında birde uygarlık içinde savaşlar olmaktadır. İslam uygarlığındaki Irak-İran,Cezayir- Afganistan,Irak’ta ki iç savaşlar buna örnektir. Bu savaşlar hep olacaktır. Ancak bunlar olduğu gibi kalır ve uygarlıklar arası savaşlar gibi büyüyüp yayılmaz. Şu anda dünyada toplumların inançlarına daha sıkı sarılmaya başladıkları bir gerçektir. Özellikle bu durum İslam toplumlarında görülmektedir. İslam toplumlarında da bazı istenmeyen yasadışı ,terör örgütleri bulunmaktadır. Ne yapacağını bilemeyen ancak inancına sahip çıkmak isteyen, daha da önemlisi inancının tehlike de olduğunu düşünen insanlar bu terör örgütlerine bağlanmaktadırlar. Tabii ki bu görüntüde böyle başlayan ancak daha sonrasında da emperyalist güçlerin kendi güçlerini aralarına sızdırdığı örgütler olmaktadır. Bu bağlamda İslam toplumlarında en modern olan ve inançları gerçek anlamıyla yaşayan, aşırılığa izin vermeyen en modern toplum ve ülke Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’ de itikat inancı olarak maturudilik yaşanmaktadır. Maturidilik akla bilime ve en önemlisi herkesin ilim öğrenmesi gerektiğine işaret eder. Herkesin ilimli olduğu bilgili olduğu iradelerin özgür olduğu toplumlara başka unsurlar çok kolay şekilde nüfus edemez. Bu aşamada yöneticiler kendi egolarından kurtulup toplumu köleleştirmek değil özgürleştirmek mücadelesini vermek zorundadırlar. Burada önemli olan kişilerin değil insanlığın yaşaması geleceği ve onurudur. İslam dünyasındaki çatışmalar daha ne kadar sürecek bilinmez ama tüm dünyada İslam bilincinin güçlendiği bir gerçek. Bunun altında yatan en önemli neden de batının, özellikle bu dinin en çok inanıldığı ülkelere olan saldırganlığıdır. Batının bu saldırıları ne amaçla yaptığı aslında apaçık ortadadır. Zaten bu kadar açık olduğu için bu uyanış sürmektedir. Bati saldırılarını artık direk kendi askeri ile yapamamakta ve dünyada işgalci gibi gözükmek istememektedir. Dünyanın su andaki dengeleri bunu gerektirmektedir. Bu yüzden bati özellikle orta doğuda çeşitli örgütler üreterek maddi manevi ve özellikle siyasi olarak destekleyerek infialler meydana getirmek yolunu seçecektir. Sonrasında bu terör örgütlerini ben bitireceğim diyerek bu topraklara tekrar girip halkların gözünde kahraman gibi olmak isteyecektir. Batının bu karanlık yüzünü çok açık ve net şekilde istihbarat faaliyetlerimizle ortaya koyup bu tur yapılanmaların önünü kesmeliyiz. Ayrıca bu konuda çok acımasız ve merhametsiz olmalıyız. Türkiye her zaman barıştan yana olan bir devlettir. Gereken uyarılar yapıldığı andan itibaren ülkemize düşmanlık yapan kim yada kimler olursa olsun ülkemizdeki faaliyetlerini yakaladığımızda en ufak bir tereddüt göstermeden gereken yapılmalıdır. Dünyadaki tüm sömürülen halklar anlaşılıyor ki 1919 da ve daha öncesinde olduğu gibi yine bizim tarafımızdan uyandırılacak bilinçlendirilecek ve birleştirilerektir. Bunun en öncelikli yolu ülkemizin içinde halklar arasında birliği sağlamak suni yani batı kaynaklı meydana getirilen sorunları çözmektir. Kürt sorununun aslında sorun olmadığı bellidir. Emperyalist güçlerle birlikte olan içerideki birtakım ego sahibi gücün peşinde koşan nefsi bencil düşünceler içinde olan insanlarımızın da bu ateşe odun attığı aşikardır. Çünkü tüm yaşananlar çok sistemlidir. Gladyo yapılanmaları tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Bu yapılanmada yer alan bilerek faaliyetler yapan kim varsa acımadan cezalandırılmalıdır. Bilmeden kullanılanlar bilinçlendirilmeli ve yine ülkeye hizmet edecek şekilde kazanılmalıdır. Bizim kaybedecek bir tane insanımız olmamalıdır. Alevi sorunu diye bir sorun yoktur. Alevilerimiz Müslümandır ve sadece farklı kültürlere sahiptirler . Kültürlerine destek verilmeli ancak ayrılık oluşturacak tüm anlayışları durdurulmalıdır. Alevilerimiz ülkemizde bilgiye en değer veren kesimimizdir. Okuyan araştıran soruşturan kesimimizdir. Aralarındaki fesat ve fitne yuvalarını yine kendileri bitireceklerdir ve bu anlamda birleşme sağlanacaktır. Yeter ki devlet bu anlamda yanlarında olsun.
Türkiye tüm bu durumları göz önüne alarak liderlik konumunu almaya yönelik adımları atmalıdır.
Gelir adaletinin sağlanması da oldukça önemli ve elzemdir. Ülkedeki zenginlikten herkes eşit olarak payını alabilmelidir. Bu ülkedeki adalet duygusunu artıracaktır. Üreticilerin zayıfladığı hatta bittiği bir ülke ekonomisi asla ayakta kalamaz. Emek harcayan ve namuslu yaşayan insanların ihale peşinde koşan ve hazır para kazananların karşısında ezildiği ülkeler bitme noktasına hızlı giderler.
Unutulmamalıdır ki Nuh’un gemisine sadece iyi insanlar binebilmişti. Biz ülke olarak iyi insanların sayısını artırmalıyız. Parası, imkanı ve çevresi olan insanların, iyi insanların üzerinde tahakküm kurduğu bir dünyada kimse yaşamak istemeyecektir. Bu aynı zamanda en tepedekilerin sürekli toplumu köleleştirdiği bir sistem meydana getirir. Bunun neticesinde alt kesimde olanlar ayakta kalmak için sürekli birbirlerini şikâyet mekanizmalarını kullanarak şikayet ederler birbirleri ile uğraşırlar ve hezeyanlar yaşarlar. Toplum birbirine güvenemez hale gelir. Buda toplumu ve dolayısı ile ülkeyi çökertir. Tüm bunları yeniden düzenleyecek olan kişiler kendisinden arınmış ego sahibi olmayan milletini ve devletini düşünen geleceği düşünen basiret sahibi erdemli yöneticilerdir. Gelir adaletsizliğinin bugüne kadar ki dünyadaki kaçınılmaz sonucu büyük savaşların meydana gelmesidir. Görülüyor ki dünyada her geçen sene en zengin sayısı azalmaktadır. Buda paranın sürekli tekbir merkeze doğru akıtıldığını göstermektedir. Biz ülkemizde bunun tam tersini yapmalıyız. Herkesin ilim öğrenmesine eğitimine önem verdiğimiz gibi sermayeyi de tabana yayarak herkesin güçlü olmasını sağlamalı ve aynı zamanda ruhumuzda olan paylaşımcılığı sürekli canlı tutmalıyız ve dayanışma ruhunu kaybetmemeliyiz. Son yıllarda artan bireysellikten kurtulmalıyız. Eğer ki bugünlük menfaatlerimiz için düşmanımın düşmanı dostumdur ilkesine göre devleti yönetirsek bugün güçlendirdiğimiz insanların iki dudağı arasında kalabiliriz ve devletin bunları yönetmesi gerekirken en ihtiyaç duyulan dönemde bunların devleti yönetmeye çalıştığı anlayışları görebiliriz. Uğraş verdiğimiz şey insandır. Böyle gelmiş böyle gider anlayışı bizim törelerimize anlayışımıza felsefemize tamamen terstir. Tüm dünyanın saygıyla baktığı AHMET YESEVİ ,MEVLANA,YUNUS EMRE,AKŞEMSETTİN, HACI BEKTAŞ VELİ gibi gönül erlerimiz bize asla bu anlayışı vermediler. Onlara göre her insan değerlidir. Bizimde kaybedecek bir tek insanımız yok ve ölenler ölsün kalan sağlar bizimdir anlayışını kesinlikle terk etmeliyiz. Bıkmadan usanmadan anlatmalıyız. Gönül insanlarımızı iyi eğitmeliyiz ve insanlarımıza saygıyı ve sevgiyi aşılamalıyız . Bunun için ülkemizdeki mevcut siyasi partiler sahşi emel ve egolarından sıyrılıp nefislerini terbiye ederek bünyesindeki tüm üyeleri başta olmak üzere tüm iletişime geçtikleri insanlarımıza ahlakın ve terbiyenin önemini anlatmalılar. Yıllardır sürdürülen alışagelmiş İKTİDAR eleştileri yerine daha yapıcı daha özgün ve gerçekçi projeler üretmeliler. daha da açık olanı ise kısa ve geçiçi olan dünya yaşamı yerine daha asil olan tüm insanların mutluluğunu seçmeleri ve bunun içinde birtakım yapılanmalarla işbirliğine gitmemeleri , insanlarını ve dolayısıyla tüm dünyanın milletlerine kötülük yapmamaları gerekir. Çünkü bilinir ve inanılır ki tüm dünya milletlerine iyiliği esenliği güzelliği götürecek olan bu milletin ve devletin varlığıdır. Bu temel anlayış tarih boyunca bizde vardır ve hep var olmaya devam edecektir.
Dünyayı yönettiğini ve tüm insanlığı köleleştirmeyi düşünen ve bu anlamda
dünyayı sıfırlayıp yeniden şekil vermeyi düşünenlerden önce biz harekete geçmeliyiz ve
bunu tam ve net olarak ülkemizde uygulamalıyız. Bu durum belki ancak 100 senede bir
elimize geçebilecek bir şans olacaktır . Bu anlamda tüm insanlarımızın özlerini onlara
hatırlatmalı ,eski ve yeni arasında sarsılmaz bağları kurmalı temele bağlı kalarak yeni
anlayışları çerçeve içine almalıyız. Toplumun bariz suçlar haricindeki tüm kusurlarını
affetmeliyiz. Tümdengelim değil tümevarım anlayışını devletin yönetim felsefesi haline
tekrar getirmeliyiz. Bu anlayış milleti yaşat ki devlet yaşasın anlayışımızın tazahürü
olacaktır. Tüm milletimizi birbiri ile helalleştirmeliyiz. Bizi kötü durumlara getiren
kavgalara son vermeliyiz. Tüm millet birbiri için var olmalı , aile kavramını
etkinleştirmeliyiz.
Daniel Bell’in öne sürdüğü ideolojinin sonu tezi Türkiye açısından tam
anlamıyla gerçekleşmiştir . Türkiye’de insanlar gerçekten bürokratikleşmiş ve artık
birbirine güvenemez hale gelmiştir. Bunda yöneticilerin halktan kopuk yaşamalarının çok
büyük etkisi vardır. Herşey maddiyat anlayışında değerlendirilmektedir. Ayrıca sanayi
sonrası toplumların bir özelliği olan hizmet sektörü ülkemizde de gelişme göstermiş ve
buradaki boşluğu kadınlar doldurmuştur.
Herman Kahn “Yaklaşan Patlama Düşüncesini” öne sürmüştür. Bu tezde
Amerika’nın geleceği hakkında düşünceler vardır. Bu düşünceler Amerika’nın liderliğini
kuvvetlendirecek tezlerdir. Amerika’nın stratejik ortağımız olduğu ve özellikle Orta Asya
ve Ortadoğu üzerindeki stratejilerinde biz olmadan hiçbir şey başaramayacağı
düşünülürse bizim için olumlu düşüncelerdir. Çünkü aslolan bizim halklara değil
dünyayı sömüren yapılara olan karşıtlığımızdır.
Micher Albert’in öne sürdüğü Kapitalizme Karşı Kapitalizm tezi ve
kapitalizm’in yeryüzündeki zaferi ülkemizde tam anlamıyla yoktur. Karma ekonomik bir
düzenin olduğu ülkemizde devlet mi büyük millet mi büyük , ya da devlet mi milleti, millet
mi devleti oluşturur tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak aslolan asırlardır şudur. Devlet
içinde devlet olmaz . Ya devlet başa ya kuzgun leşe anlayışı da temel dayanak
olmalıdır. Devlet güçlü olmalıdır ancak bunu kompleks haline getirip milletinden
korkmamalıdır .devlet dışarıya karşı güçlü dirayetli milletinin menfaatlerini koruyup
gözeten içeride ise milletine müşfik olmalıdır. İstihbarat faaliyetlerini milletini güçlendirip
ve en önemlisi bilinçlendiririp bir gelecek vizyonu ile şekillendirip hedef göstererek
birleşme sağlamalı ve dışarıdan gelecek saldırılara karşı sağlam bir direnme karşı koyma
ve hatta gerektiğinde saldırmak anlayışını yerleştirmelidir.
Kelime kelime okudum bu yazıyı .Açıkça görüyorum ki Devlet şu anda tamamen bu çerçevede icraatler yapıyor. Adam görmüş GELECEĞİ GERÇEKTEN. Hatta dedim ki devleti bu adam mı idare ediyor birebir tüm dedikleri gerçekleşiyor inanılmaz . Lütfen okuyunuz bu kadar ince düşünülmüş özet ve çerçeve içine alınmış ama net hedefe odaklı bir yaklaşım görmemiştim . GERÇEKTEN TEBRİK EDİYORUM .Birazdan yine bu haber sitesindeki diğer yazısını da okuyacağım inanıyorum ki o yazıda da şok olacağım. BU siteyi tebrik ediyorum böyle kıymetli bir insanın tezlerini yayınladığı için.