ABDURRAHMAN DERİCİ/ EGE’YE BAKIŞ – TÜİK tarafından açıklanan haziran ayı enflasyon verileri, toplumun çeşitli kesimleri tarafından protesto ediliyor. Tüm Emeklilerin Sendikası İzmir Şubesi, bugün Konak Meydanı’nda basına açıklamalarda bulunarak TÜİK’in paylaştığı enflasyon verilerine tepki gösterdi. Sendika adına basın açıklamasını gerçekleştiren Tüm Emeklilerin Sendikası Bornova Şubesi Başkanı Yusuf Şenol, “Biz emekliler onurlu ve insanca bir yaşam istiyoruz. Yoksul olmak istemiyoruz. Canlı kalmakla yaşamak aynı şey değildir.” dedi.
“BİZİ CANLI KALMAYA RAZI ETMEYE ÇALIŞIYORLAR”
Şenol, insanların temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi gerektiğine dikkat çekti. Yönetenler tarafından canlı kalmaya zorlandıklarını ifade eden Şenol, Bir insanın yaşıyorum diyebilmesi için: en kaba haliyle, barınma, beslenme, giyinme, ulaşım, sağlık, eğitim, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamada herhangi bir sıkıntı çekmemesi lazım.” Diye konuştu.
Bu ihtiyaçların yerine getirilebilmesi için, emekli maaşının açlık sınırı üzerinde olması gerektiğini söyleyen Şenol, konuşmasına şu ifadeleri de ekledi:
“İktidar yanlısı kuruluşların, sarı sendikaların belirttiği gibi en az aylık 34 bin TL gelirinin olması gerekiyor. Halbuki 16 milyon emekli, dul ve yetimin yüzde 90’ının aylık geliri ortalama 7 bin TL. civarındadır. Bu gelirle yaşamaları olası değildir ancak ölmeden canlılıklarını devam ettirebiliyorlar.”
“KİRALIK KALEMLER VE AKADEMİSYEN ÜNVANLI KULLAR ARACILIĞIYLA SÜREKLİ YİNELETEREK KAMUOYUNDA YANLIŞ BİR ALGI YARATIYOR”
Çalışanlar emekliye ayrıldıklarında, çalışırken aldıkları aylık gelirlerinin şu anda yüzde 30'u kadar maaş bağlandığını belirten Şenol, açıklamasına şöyle devam etti:
“Bu kabul edilebilir, akıl ve vicdanla açıklanabilir bir durum değildir. Bu kadar düşük bir maaşla emekli edilen emekçi çalışma gücünü yitirmemişse ikinci bir iş yapmaya başlıyor. Is bulamayan veya çalışacak gücü olmayanlar da yakınlarının yardımıyla ayakta durabiliyorlar. Açlığa sefalete daha ilk baştan mahkûm edilen emeklinin gerçekleri görmesini ve isyan etmesini önlemek isteyen iktidar çeşitli algı operasyonlarıyla bu hallerine şükretmeleri gerektiğini sürekli vurgulayıp duruyor. Çalışırken maaşlarından kesilen sosyal güvenlik ve sağlık primleriyle üretime kattıkları değeri hiçe sayıp sanki devletin üstünde bir yükmüş gibi göstermeye, kiralık kalemler ve akademisyen ünvanlı kullar aracılığıyla sürekli yineleterek kamuoyunda yanlış bir algı yaratıyor.”
“KOLTUKLARINI KORUMAK UĞRUNA…”
TÜİK yöneticilerinin söylemleri ve eylemleri arasında çelişkilerin olduğunu kaydeden Şenol, şunları söyledi:
“Bir taraftan TÜIK denilen kurum aracılığıyla yıllık pahalılığı/Enflasyonu yüzde 38,21 düzeyinde ilan ederken diğer taraftan asgari ücreti aynı zaman dilimi içerisinde (2022 Aralık ayında net 4 bin 253 lira 40 kuruş, 2023 Temmuz ayında 11 bin 402 TL) yüzde 168 oranında artırmak zorunda kalıyor. Bu artış emekçiler daha rahat yaşasınlar diye artırılmadı, pahalılıktan dolayı isyan etmesinler diye yapıldı. Yani yönetenler gerçek enflasyonun yıllık yüzde 168 olduğunu ilan etmiştir. Liyakatsizliğin ne demek olduğunu, insanı ne hale getirdiğinin en güzel örneğini TÜIK yöneticileri oluşturmaktadır. Koltuklarını korumak uğruna iktidarın bu tutumuna karşı herhangi bir tepki gösterememişlerdir.”
“ÜLKE EKONOMİSİNİ ZOR DURUMA NE EMEKLİLER NE DE EMEĞİYLE GEÇİNENLER DÜŞÜRDÜ”
Yüzdelik zamlar hakketmediklerini ifade eden Şenol, “Yoksulluk sınırı üzerinde bir maaş istiyoruz. Bu bizim hakkımız olduğu gibi yönetenlerinde yerine getirmeleri gereken bir zorunluluktur.” diye ekledi.
Şenol, açıklamasına şöyle devam etti:
“Böyle durumlarda hemen kaynak olmadığından, ülke ekonomisinin zor durumda olduğundan dem vurulur. Ülke ekonomisini zor duruma ne emekliler ne de emeğiyle geçinenler düşürdü. Ekonomimizi ekonominin e'sinden anlamayanlar, ülke kaynaklarını halkının ihtiyaçlarını karşılamak için değil de uluslararası sermayenin ve ülkemizdeki bir avuç komisyoncusunu beslemek için harcayanlar bu hale getirdiler. Bedelini de onların ödemesi gerekir. Neredeyse her yıl vergi ve gelir afları çıkarıldı. Yani sermayedarların emekçinin aylık gelirinden peşin olarak kestiği ve aybaşında Mal Müdürlüğüne veya Defterdarlığa yatırması gereken sosyal güvenlik primleri, sağlık primleri gibi şeyler affediliyordu.”
“YAŞASIN SENDİKAL MÜCADELEMİZ SENDİKAL HAKKIMIZ ENGELLENEMEZ”
Şenol açıklamasını şu ifadelerle tamamladı:
“Son sözümüz emeklilere: Emekliler. Tüm Emeklilerin Sendikası sizindir. Daha güçlü bir şekilde sendikamıza sahip çıkalım. Unutmayalım ki kurtuluşumuz, örgütlü olarak mücadele etmekten geçmektedir. Örgütlü insan güçlü insandır. Sen de gücünü bizimle birleştir. Biz büyük bir aileyiz ve mutlaka kazanacağız. Biz emekliler olarak;
1- Sosyal Güvenlik Kurumlarının bağımsızlaştırılarak emekçilere teslim edilmesi, söz yetki ve kararın emekçilerde olmasını istiyoruz.
2- Her yıl milli gelirden sermayenin değil, emekçilerin daha fazla pay almasını istiyoruz. Bu gerçekleşmediği sürece emekliler insanca yaşayacağı bir maaş alamayacaklar.
3- Maaş bağlama oranının kaldırılarak emekçinin çalışırken aldığı en son maaşının emekli maaşı olarak bağlanmasını istiyoruz.
4- Emekliler arasında var olan maaş farkının en düşük maaşa değil en yüksek maaşta birleştirilmesini istiyoruz
5- En düşük emekli maaşının en az yoksulluk sınırının üstünde bir düzeye getirilmesini istiyoruz
6- Ayrım yapmaksızın tüm emekli, dul ve yetimlere yılda dört defa asgari ücret tutarında ikramiye verilmesini istiyoruz.
7- Emeklilerin örgütlenmeleri önündeki engellerin kaldırılmasını ve sendikal örgütlenmelerin teşvik edilmesini istiyoruz.”