Dokuz Eylül Üniversitesi doktora öğrencisi Emre Doğan,11 Haziran'da gerçekleştireceği atölye ile sinema severlerle birlikte işin mutfağına girmeye hazırlanıyor.Doğan, bugüne kadar çektiği kısa filmlerle; katıldığı festivallerden ödülleri toplarken, çeşitle dergilerde yazılar ve şiir çevirileri yayınladı.Doktora eğitimine devam eden Doğan, sinemanın bir kozmoloji olmadığı ve abartılmaya gerek olmadığını söylüyor.

Sonsuz Zaman İçinde, Yönetmen:Emre Doğan
Emre Doğan, kısaca seni tanıyabilir miyiz?
İsmim Emre Doğan,yönetmenlik yapıyorum,yer yer fotoğraf çekiyorum. Dokuz Eylül’de Doktora yapıyorum.Karşıyaka’da Lokasyon Co-working’de atölyeler gerçekleştiriyorum.Yeni atölyelerde yolda.Yazarlık yapıyorum.Şiir çevirileri yapıyorum.Yakında bir iki dergide daha yazılarım yayınlanacak.Filmlerin işleri devam ediyor.Bu arada belgeselde çektim.
Sinemaya ilgin nasıl başladı? Çocukluk hayalin miydi?
Bu işin profesörü olmak istedim.1999 yılında iğrenç bir film var. End Of Days, onu izlemiştim ondan etkilendim.20003-2004 yıllarında Çok fazla film izledim.Çocukluk hayalim akademisyen olmaktı.Lise yıllarında karar verdim yönetmen olmaya.Sürekli olarak yaptığım bir şey değil yönetmenlik.Belli bir film türü değil beni sinemaya çeken aslında.Beni çeken bir isim var; stanley kubrick hayranıyım ben.Ben bilim felsefesi ve sinema hocasıyım.Bilim kurgu türüne organik bir bağım yok.

Film yapabilmek için okul okumak gerekli mi sence?
Okunmasa daha iyi.Film çekmek,sinema bir kozmoloji değil.Abartı değil.Sanat tinine en uzak sanat, diğer sanatlardan daha az sanat olan bir sanat. Sinemada sanatçıyla sanat arasına bir sürü şey giriyor.Bu diğer sanat dallarında bir ressamın bir tuvali ve fırçası vardır.Sanat ve sanatçı vardır.Sinemada araya yapımcı giriyor.Dağıtımcı giriyor.Özellikle Türkiye’de okumaya hiç gerek yok.

Sektörün sadece İstanbul’da olması seni kaygılandırıyor mu?
Sektör sadece bir yerde olmalı zaten.Sektörün İstanbul’da olması normal,İzmir’de ilgili bilgi insan olmadığı için buraya kayması da söz konusu değil.Bu yüzden benim hayatımda seyahatten ibaret. Amerika'da nasıl Los Angels ise burada da İstanbul işin sermayesi gereği bu şekilde.
Tek bir türde mi ilerleyeceksin yoksa farklı türlerde de film çekecek misin?
Filmlerimde ilerler miyim o bile belli değil.Bilim Kurgu çekmem mesela.İçinde bulunduğum toplumda bilimsel kültürü,bilimsel mirası olması gerekiyor.Ben Erzurumluyum Doğuda’ kadınların problemlerini biliyorum.Kadınları anlatan filmleri çekmek isterim.Türden ziyade meseleleri ele alan; arada kalmışlık,vicdan,çaresizlik konularında filmler çekmek istiyorum.Tür yok yani.

Son olarak neler söylemek istersin?
Sinemayı abartmayalım.Ben bilimsel bilgiyle ilgilendiğim için bu işin içindeyim.Edebiyat,şiir,müzik daha çok çalışma gerektiren alanlar ama sinema öyle değil.Sinema yapmak isteyenler çok fazla çalışması gerekir.Sinema daha kolay yapılabilir bir sanat.Daha çok paraya bakıyor.Ekibini iyi kurarsan yapamayacağın bir iş değil.Görsellik önemli artık.Görselliğin öne çıktığı filmler daha çok kazanıyor.Anlattığı meseleden ziyade, görsel ön plana çıkıyor.Sinema bir kozmoloji değil.Sinema ,büyülü perde bana biraz abartılı geliyor.Ben akademisyenim.Ama filmler çekmeyede devam ederim.Bir makale yazmak bana gerekli daha güzel geliyor.

Sonsuz Zaman İçinde, Yönetmen:Emre Doğan
Emre Doğan, kısaca seni tanıyabilir miyiz?
İsmim Emre Doğan,yönetmenlik yapıyorum,yer yer fotoğraf çekiyorum. Dokuz Eylül’de Doktora yapıyorum.Karşıyaka’da Lokasyon Co-working’de atölyeler gerçekleştiriyorum.Yeni atölyelerde yolda.Yazarlık yapıyorum.Şiir çevirileri yapıyorum.Yakında bir iki dergide daha yazılarım yayınlanacak.Filmlerin işleri devam ediyor.Bu arada belgeselde çektim.
Sinemaya ilgin nasıl başladı? Çocukluk hayalin miydi?
Bu işin profesörü olmak istedim.1999 yılında iğrenç bir film var. End Of Days, onu izlemiştim ondan etkilendim.20003-2004 yıllarında Çok fazla film izledim.Çocukluk hayalim akademisyen olmaktı.Lise yıllarında karar verdim yönetmen olmaya.Sürekli olarak yaptığım bir şey değil yönetmenlik.Belli bir film türü değil beni sinemaya çeken aslında.Beni çeken bir isim var; stanley kubrick hayranıyım ben.Ben bilim felsefesi ve sinema hocasıyım.Bilim kurgu türüne organik bir bağım yok.

Film yapabilmek için okul okumak gerekli mi sence?
Okunmasa daha iyi.Film çekmek,sinema bir kozmoloji değil.Abartı değil.Sanat tinine en uzak sanat, diğer sanatlardan daha az sanat olan bir sanat. Sinemada sanatçıyla sanat arasına bir sürü şey giriyor.Bu diğer sanat dallarında bir ressamın bir tuvali ve fırçası vardır.Sanat ve sanatçı vardır.Sinemada araya yapımcı giriyor.Dağıtımcı giriyor.Özellikle Türkiye’de okumaya hiç gerek yok.

Sektörün sadece İstanbul’da olması seni kaygılandırıyor mu?
Sektör sadece bir yerde olmalı zaten.Sektörün İstanbul’da olması normal,İzmir’de ilgili bilgi insan olmadığı için buraya kayması da söz konusu değil.Bu yüzden benim hayatımda seyahatten ibaret. Amerika'da nasıl Los Angels ise burada da İstanbul işin sermayesi gereği bu şekilde.
Tek bir türde mi ilerleyeceksin yoksa farklı türlerde de film çekecek misin?
Filmlerimde ilerler miyim o bile belli değil.Bilim Kurgu çekmem mesela.İçinde bulunduğum toplumda bilimsel kültürü,bilimsel mirası olması gerekiyor.Ben Erzurumluyum Doğuda’ kadınların problemlerini biliyorum.Kadınları anlatan filmleri çekmek isterim.Türden ziyade meseleleri ele alan; arada kalmışlık,vicdan,çaresizlik konularında filmler çekmek istiyorum.Tür yok yani.

Son olarak neler söylemek istersin?
Sinemayı abartmayalım.Ben bilimsel bilgiyle ilgilendiğim için bu işin içindeyim.Edebiyat,şiir,müzik daha çok çalışma gerektiren alanlar ama sinema öyle değil.Sinema yapmak isteyenler çok fazla çalışması gerekir.Sinema daha kolay yapılabilir bir sanat.Daha çok paraya bakıyor.Ekibini iyi kurarsan yapamayacağın bir iş değil.Görsellik önemli artık.Görselliğin öne çıktığı filmler daha çok kazanıyor.Anlattığı meseleden ziyade, görsel ön plana çıkıyor.Sinema bir kozmoloji değil.Sinema ,büyülü perde bana biraz abartılı geliyor.Ben akademisyenim.Ama filmler çekmeyede devam ederim.Bir makale yazmak bana gerekli daha güzel geliyor.