Bizleri bir süre önce etkisi altına alan koronavirüsü, sürecin uzamasıyla birlikte bizi psikolojik olarak da etkilemeye başladı. Varolan dünya düzeni içerisinde hayatta kalabilmek için sarfettiğimiz ve bizler için ‘normal’ sayılan yoğun yaşam tempomuzu askıya almak zorunda kaldık. Bu durum kimimiz için kendine vakit ayırabilme fırsatı olurken, kimimiz içinse endişe sebebi oldu. Peki salgın sürecinde kaygılarımızın asıl sebebi nedir? Virüs kapma ihtimalimiz mi? Yoksa rutin ve alışkanlıklara olan bağımlılıklarımızdan kopmak mı? Öncelikle kendimize bu iki soruyu sorup doğru cevabı almalıyız. Endişe kaynağımızı belirledikten sonra yol almak daha çözüm odaklı olacaktır...
Eğer endişe kaynağınız virüs kapma ihtimaliniz ise, yapılması gerekenler çok kesin ve nettir. Sürecin en geçerli çözümü ‘sosyal izolasyon’... Salgın konusunun uzmanları tarafından tavsiye edilen tüm önlemleri alıyor ama hala yoğun bir şekilde kaygılı hissediyorsanız; yaşanılan bu süreci ‘takıntı’ haline getirmemeniz için psikolojik olarak profesyonel bir yardım almanız yararınıza olacaktır.
Peki eğer endişe kaynağınız rutin ve alışkanlıklardan kopma düşünceniz ise ne yapılmalı? Öncelikle ‘rutin’ dediğimiz şeyin genellikle aklımıza ve kalbimize yerleşmiş duygu, düşünce ve davranışlar olduğunu bilmeliyiz. Bu tanımdan yola çıkarak kendimize şu soruyu soralım: ‘rutin insan aklını öldürmez mi?’.. Ben duygu, düşünce ve davranış olarak hayat boyu tek bir kıyafet giymenin özgünlüğümüze ket vurup, değişimimize engel olacağı düşüncesindeyim. Rutin ve alışkanlıklara bağlı kalma ısrarı, durumlara ve ortamlara uyum sağlayabilmemize engel olur. Bu tür bağlılıklar yaratıcılığı, üreticiliği ve hatta rengi öldürür. Peki bizler bu salgın sürecini rutin ve alışkanlıklarımızı değiştirebilmemiz için fırsata çevirebilir miyiz? Tabi ki evet... Peki ama bunu nasıl başarabiliriz? Alışkanlıkları yok edemeyiz ama o alışkanlıklar yerine daha iyi alışkanlıklar getirerek onları değiştirebiliriz. Bunu yapmak içinse bir altın kuralımız var. Alışkanlıkları değiştirmenin altın kuralı 3 adımdan oluşuyor:
1-İşareti sabit tut.
2-Ödülü sabit tut.
3-Rutini değiştir.
Şimdi ne demek istediğimi kısaca açıklayayım:
İşaret ve ödülü sabit tutarak rutini değiştirirsek belirli bir süre sonunda alışkanlıklarımızı değiştirmiş oluruz. Zaten bu, günlük hayatımızda genelde yaptığımız bir şey. İşlevsel olmayan ve değişmesini istediğimiz bir alışkanlık yerine daha faydalı bir alışkanlık getiriyoruz ve farkında olmadan bu altın kuralı uygulamış oluyoruz. Buna bir nevi alışkanlığı tersine çevirme terapisi de diyebiliriz. Bu tür basit ve işlevsel dokunuşlar hayat kalitenizi yükseltecek ve size daha iyi hissettirecektir.
Aynı zamanda değişim size cesaret verecek, endişelerinizi ise alıp götürecektir.
Bu hafta ki yazımı benim de çok sevdiğim bir sözle sonlandırmak istiyorum; ‘Ölmek bir yaşam biçimi olsa adına rutin denirdi’...
Herkese sağlıklı ve mutlu günler.
Psikolog Burcu Çubuğuuzun
Eğer endişe kaynağınız virüs kapma ihtimaliniz ise, yapılması gerekenler çok kesin ve nettir. Sürecin en geçerli çözümü ‘sosyal izolasyon’... Salgın konusunun uzmanları tarafından tavsiye edilen tüm önlemleri alıyor ama hala yoğun bir şekilde kaygılı hissediyorsanız; yaşanılan bu süreci ‘takıntı’ haline getirmemeniz için psikolojik olarak profesyonel bir yardım almanız yararınıza olacaktır.
Peki eğer endişe kaynağınız rutin ve alışkanlıklardan kopma düşünceniz ise ne yapılmalı? Öncelikle ‘rutin’ dediğimiz şeyin genellikle aklımıza ve kalbimize yerleşmiş duygu, düşünce ve davranışlar olduğunu bilmeliyiz. Bu tanımdan yola çıkarak kendimize şu soruyu soralım: ‘rutin insan aklını öldürmez mi?’.. Ben duygu, düşünce ve davranış olarak hayat boyu tek bir kıyafet giymenin özgünlüğümüze ket vurup, değişimimize engel olacağı düşüncesindeyim. Rutin ve alışkanlıklara bağlı kalma ısrarı, durumlara ve ortamlara uyum sağlayabilmemize engel olur. Bu tür bağlılıklar yaratıcılığı, üreticiliği ve hatta rengi öldürür. Peki bizler bu salgın sürecini rutin ve alışkanlıklarımızı değiştirebilmemiz için fırsata çevirebilir miyiz? Tabi ki evet... Peki ama bunu nasıl başarabiliriz? Alışkanlıkları yok edemeyiz ama o alışkanlıklar yerine daha iyi alışkanlıklar getirerek onları değiştirebiliriz. Bunu yapmak içinse bir altın kuralımız var. Alışkanlıkları değiştirmenin altın kuralı 3 adımdan oluşuyor:
1-İşareti sabit tut.
2-Ödülü sabit tut.
3-Rutini değiştir.
Şimdi ne demek istediğimi kısaca açıklayayım:
İşaret ve ödülü sabit tutarak rutini değiştirirsek belirli bir süre sonunda alışkanlıklarımızı değiştirmiş oluruz. Zaten bu, günlük hayatımızda genelde yaptığımız bir şey. İşlevsel olmayan ve değişmesini istediğimiz bir alışkanlık yerine daha faydalı bir alışkanlık getiriyoruz ve farkında olmadan bu altın kuralı uygulamış oluyoruz. Buna bir nevi alışkanlığı tersine çevirme terapisi de diyebiliriz. Bu tür basit ve işlevsel dokunuşlar hayat kalitenizi yükseltecek ve size daha iyi hissettirecektir.
Aynı zamanda değişim size cesaret verecek, endişelerinizi ise alıp götürecektir.
Bu hafta ki yazımı benim de çok sevdiğim bir sözle sonlandırmak istiyorum; ‘Ölmek bir yaşam biçimi olsa adına rutin denirdi’...
Herkese sağlıklı ve mutlu günler.
Psikolog Burcu Çubuğuuzun