Prof. Dr. Oğuz Oyan, Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'a konuştu. Mayısta yapılan seçimlerin sonrasında uygulanan ekonomi politikalarını değerlendiren Prof. Dr. Oyan, şimdilik standart ortodoks politikalara geçilmediğini söyledi. Oyan, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Mayıs 2023 seçimleri öncesinin ekonomik vaatlerinin zorlaması ve Mart 2024 yerel seçimleri takviminin siyasi frenleri nedeniyle henüz yeni yönetim kendini yeterince serbest hissetmiyor. Bugünlerde bir anti-enflasyonist politikanın uygulandığından hatta ortada bir program olduğundan bile söz edilmesi güç. IMF tarzı bir 'ücretlerin enflasyona endekslenmemesi' duruşuna geçiş de seçimlere kadar mümkün olamayacak. Ama seneye bu zamanlar sert bir anti-enflasyonist programı konuşuyor olabiliriz."
"BU, GÖRÜLMEMİŞ BİR UYGULAMA"
Kamu maliyesindeki bozulmayı toparlayabilmek için vergi artışlarının da yetersiz kalacağını belirten Prof. Dr. Oyan açıklamasını şöyle sürdürdü:
"2023 Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda 660,9 milyar TL olan başlangıç açığı kadar olan borçlanma yetkisi en fazla 728.6 milyar liraya yükseltilebilecekken, gündemdeki Torba Yasayla 4749 sayılı Yasa'ya eklenen geçici maddeyle Cumhurbaşkanına bunu üç katına çıkarma yetkisi verilmekte. Bu, görülmemiş bir uygulama.
Borçlanma yetkisinin 1,5 trilyon TL artırılarak 2,2 trilyon TL’ye çıkarılması bir yandan Meclis’in bütçe hakkının gasp edilmesi anlamındadır (artış miktarı, ek bütçeden daha büyük) öbür yandan bütçe açıklarının hangi noktaya taşınabileceğinin göstergesi. Bu boyutlara çıkacak bir bütçe açığının salt vergi artışlarıyla kapatılması mümkün değil.”
"BASKILANMIŞ HALİYLE BİLE TÜFE ARTACAK”
Prof. Dr. Oyan, enflasyon ve dolar kuruna ilişkin de şunları söyledi:
"Şu an anti-enflasyonist bir programın yürürlükte olmamasının bir nedeni de yılın ikinci yarısında enflasyonun bir çok nedenle tırmanışa geçecek olmasıdır: Birincisi, Temmuz 2023’ten itibaren artık olumsuz baz etkisi çalışacak. İkincisi, hazirandaki kur artışları bile henüz fiyatlara tam yansımış değil ve ithalatçı bir ekonomide kur-enflasyon geçişkenliği devam edecek. Üçüncüsü, dolaylı ağırlıklı vergi artışlarının fiyatlara hemen yansıması beklenir; kaldı ki işveren brüt ücret artışlarını da fiyatlara yansıtır. Dördüncüsü, maliyet ve kâr biçimindeki tekelci fiyatlama ekonomide hâkim eğilim olduğu gibi KOBİ ve esnaf gibi kategoriler dahi enflasyon fırsatçılığı yaparlar. Dolayısıyla yıllık TÜFE’nin haziranda yüzde 38,21’e gerilemesi aldatıcıdır; yılın geri kalanında baskılanmış haliyle bile TÜFE artacak ve yılı yüzde 55-60 aralığında tamamlayacak."