ÖMER FARUK ALTIN/EGE’YE BAKIŞ - Geçtiğimiz günlerde Çocuk İstismarı ve İhmali ile Mücadele Derneği tarafından “Gizli Gölgeleri Aydınlatmak: Türkiye’de Ensest” raporu yayımlandı.
Raporda Türkiye’de aile içi cinsel istismar (ensest) vakaları kapsamlı bir şekilde incelenirken, mevcut resmi istatistikler, mağdur çocukların ruh sağlığı üzerindeki etkileri ve Türkiye'deki hukuki durum uluslararası örneklerle karşılaştırıldı.
Raporda yer alan verilere göre, Türkiye’de ensest vakaları endişe verici biçimde artış gösteriyor. Toplumsal tabular nedeniyle büyük ölçüde gizli kalan bu vakalarda, mağdur çocukların yüzde 85-88’ini kız çocukları oluşturuyor.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ DERHAL VE EKSİKSİZ UYGULANMALI”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir Temsilcisi Tülin Osmanoğulları, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Osmanoğulları, Türkiye’de yaşanan cinsiyet eşitsizliğinin daha doğmadan başladığını belirterek, “Bizim gibi ataerkil, daha kapalı toplumlarda, daha doğrusu toplumsal cinsiyet eşitsizliği olan ülkelerde, kız ve erkek çocuklarına bakış açısı daha doğmadan farklı oluyor. Erkek çocukları doğar doğmaz “ağam, paşam, kral” diye sevilip, eline silah verilerek erkekliği yüceltiliyor; erkekliği kışkırtılarak büyütülüyor. Öylesine bir erkeklik egosuyla büyüyorlar ki, kadınlar üzerinde her türlü hakları varmış gibi davranıyorlar.
Kız çocukları ise tam tersi şekilde, her türlü duyguları ve düşünceleri bastırılarak büyütülüyor. “Eksik etek, saçı uzun, aklı kısa” gibi önyargılarla kız çocuklarının sessiz olması, kendisine yapılan haksızlıklara itiraz etmemesi gerektiği öğretiliyor. Zaten ortada bir suç varsa, suçun kendilerinde olduğu kabul ettiriliyor. Bu şekilde yetiştirilen kızlar, doğal olarak çok daha fazla istismara uğruyor.
Bütün bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için İstanbul Sözleşmesi derhal ve eksiksiz uygulanmalı. İstanbul Sözleşmesi’ne göre toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak politikalar üretilmeli, kız ve erkek çocukları eşit büyütülmeli, kız çocuklarının eğitim alması sağlanmalı ve kadınların iş hayatında var olmaları desteklenmeli. Kısacası, eşitsizliği ortadan kaldırmanın yolu toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaktan geçiyor” ifadelerini kullandı.

“BASIN, MAĞDURU SUÇLAYAN, FAİLİNİ AKLAYAN BİR DİL KULLANMAMALI”
Ensest ilişkiye yönelik tabuyu yıkmak için toplumu bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini dile getiren Osmanoğulları, “Ensest hemen hemen bütün toplumlarda tabu. Bizim ülkemizde ise bunu açığa çıkarmak, şikayetçi olmak ve ses çıkarmak çok daha zor. Çünkü mağdurlar, söylediklerinde kendilerine inanılmayacağını, hatta suçlanacaklarını biliyor. Bazen aile kararıyla öldürüleceklerini veya intihara sürükleneceklerini de öngörüyorlar. Bu tabuyu yıkmak ve farkındalık yaratmak için, ana sınıfından itibaren çocuklara taciz ve istismarın ne olduğu öğretilmeli; kendilerine yapılanlara karşı nasıl tepki vermeleri gerektiği, bu durumlarda güvenebilecekleri bir yetişkine nasıl anlatıp yardım isteyecekleri gösterilmeli. Yazılı ve görsel medya ile sosyal medya, ensestin ve istismarın ne olduğunu anlatan eğitici haberler yapmalı. Basın, istismar ve cinsel saldırı olaylarında mağduru suçlayan, failini aklayan bir dil kullanmamalı” dedi.

“CİNSİYETÇİ DEĞİL, CAYDIRICI KARARLAR VERİLMESİNİ İSTİYORUZ”
Yargıya yönelik eleştirilerde bulunan Osmanoğulları, “Cezasızlık politikalarının kadın cinayetlerini, çocuk istismarını, cinsel saldırı ve kadına yönelik şiddeti artırdığı biliniyor. Özellikle istismar ve cinsel saldırı vakalarında “rızası vardı” denilerek faillerin cezadan kurtulması, bu tür suçları teşvik ediyor. 2021 yılında çıkarılan bir yargı paketinde, bu suçlarda “mutlak delil” şartı getirildi ve artık davalarda ceza neredeyse hiç çıkmıyor. Uzun, yorucu ve yıpratıcı davalar sonucunda beraat kararları çıktığında, kadınlar ve çocuklar şikayetçi olmak istemiyor. Biz kadın örgütleri olarak, kadının ve çocuğun beyanını esas alan, ciddi bir araştırma ve soruşturma yürütülmesini; yargının erkek fail yerine mağdurla empati kurmasını; cinsiyetçi değil, caydırıcı kararlar verilmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.

“FAİL KİM OLURSA OLSUN İFŞA EDİLMELİDİR”
Osmanoğulları, son olarak sözlerini şu ifadelerle noktaladı:
“Türkiye aslında Lanzarote Sözleşmesi’ne imza atmış bir ülke. Bu sözleşmeye göre Türkiye, çocukların cinsel suiistimal ve istismara karşı korunmasını sağlamalı ve buna uygun politikalar üretip hayata geçirmeli. Ayrıca, İstanbul Sözleşmesi halen yürürlükte ve etkin bir şekilde uygulanmalı. Çünkü İstanbul Sözleşmesi’ne göre toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak politikalar üretilip uygulanmalı. Erkek egemen basın, erkek egemen yargı ve erkek egemen eğitim yerine, kız ve erkek çocuklarının eşit olduğu, istismar ve cinsel tacizde caydırıcı cezaların verildiği, erkek faillerle empati yapılmadığı ve mağdurun yanında olunduğu bir sistem kurulmalı. “Kol kırılır, yen içinde kalır” denmemeli; fail kim olursa olsun ifşa edilmelidir. Böylece ensest ve çocuk istismarı davalarında suç oranı azalacaktır. Lanzarote ve İstanbul Sözleşmeleri amasız fakatsız uygulandığında sorun çözülecektir”







