GÜLPERİ TİBİN/ EGE’YE BAKIŞ – Geçen günlerde İzmir’de her 3 okuldan birine müftülük tarafından “manevi danışmanlık” adı altında imam, vaiz, müezzin gibi görevlilerin atanması büyük tepkiye neden olmuştu. CHP İzmir Başkanı Şenol Aslanoğlu ve CHP İzmir Kadın Kolları Başkanı Nurdan Şenkal Uçar, konuyla ilgili basına açıklamalarda bulundu.
Konuşmasında, Türkiye’nin geleceği ve gelişmesi için çocukların okullarda aldığı eğitimin önemine değinen Aslanoğlu, “Onlar parlamaya çalıştıkça, 20 yıldır her yeni bakanla değiştirilen, 2016’ya kadar FETÖ’ye teslim edilen, sonrasında onun boşluğunu doldurmaya çalışan yandaş vakıflarla, tarikatlarla idare edilmeye çalışılan eğitim sistemimizin en büyük kurbanı, maalesef ki bu rüzgarda savrulan çocuklarımız oldu.” dedi.
Uçar ise dini kadrolardan eğitim almak isteyenlerin müftülüğe ya da camilere başvuracağını söyledi ve, “Bunun önünde hiç bir engel yokken, israrla okullarda dini eğitim almışlardan oluşan kadroları zorlamak,ne eğitimle, ne de özgürlükle bağdaşmamaktadır.” diye konuştu.
“BU AYRIŞTIRAN UYGULAMANIN GERİ ÇEKİLMESİ İÇİN MÜCADELE VERECEĞİZ”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başlayan basın açıklamasında ilk olarak söz alan Uçar, konuşmasına başlarken, “Biz Anneler çocuklarımızı; aldığı eğitiminden, güvenilirliğinden emin olduğumuz öğretmenlerimizin irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştireceğine olan inançla, içimiz rahat bir şekilde okullara gönderiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Uçar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Adına "Manevi Danışmanlık" denen bu sistemle, çocuklarımızı; öğretmenlerimizin aldığı eğitimi almamış, çocuğumuzun dünya görüşünü bilmeyen, sadece, din üzerine eğitim almış kişilere emanet etmek istemiyoruz. Özgür bir ülkede yaşıyoruz. Dini kadrolardan destek almak isteyen herkes müftülüğe, camilere zaten kendisi baş vurabiliyor. Bunun önünde hiç bir engel yokken, israrla okullarda dini eğitim almışlardan oluşan kadroları zorlamak,ne eğitimle, ne de özgürlükle bağdaşmamaktadır.
Okullarda çocuklarımıza bu desteği veren rehber öğretmenlerimiz, isterlerse de manen destek olacakları din öğretmenlerimiz zaten var.
Bu proje okullarda tarikatların, yandaş vakıfların kadrolaşacağı ve çocuklarımızın, psikolojik olarak baskı altına alınacağı korkusunu uyandırmaktadır. Bizler, hem bir veli, hem de bir Anne olarak çocuklarımızı bu kadrolara teslim etmeyeceğiz. Bu korkutan, ayrıştıran ve dayatılan uygulamanın, geri çekilmesi için tüm kadınlarla birlikte mücadele vereceğiz. Çocuklarımız en değerli varlığımız, Onları sonuçlarının ne olacağı belli olmayan bir uygulamaya ve eğitimsiz, ehil olmayan kadrolara asla teslim etmeyeceğiz.”
“BELLİ ÇEVRELER İKTİDARA BASKIYLA İŞ YAPTIRIYOR ”
Aslanoğlu, konuyla ilgili gerçekleştirdiği açıklamasında “Yarınlarımızın teminatının ilim, irfan ve çağdaş eğitim olduğunu unuttular; fedakarca görev yapan öğretmenlerimizi unuttular; eğitimin evrensel, bilimin ışığında, ufuk açan ve özgürce düşünen bireyler yetiştirdiğini unuttular.” ifadelerini kullandı.
Ayrıca okullara atanana görevlilerin Pedagojik Formasyonları olmadığına da değinen Aslanoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye günden güne çağdaş eğitimden uzaklaşırken, şimdi de ÇEDES, yani “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” adı altında “Manevi Danışmanlık” sıfatıyla; İzmir’deki her üç okuldan birine, imam, müezzin, vaiz, kuran kursu öğreticisi görevlendirmesi yapıldı. Bu süslü başlıklarla yapılan atamalarla görevlendirilen hiçbir personelin çocuklar, gençler veya eğitimle ilgili yetileri, Pedagojik Formasyonları yok. Bu atamaların çağdaş ve modern bir eğitime koyacağı hiçbir katkı yok. Belli ki, yine belli çevreler iktidara baskıyla iş yaptırıyor.”
“BURADAN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NA SORUYORUZ”
Aslanoğlu açıklamasını şu ifadelerle tamaladı:
“Buradan Milli Eğitim Bakanlığına ve İl Müdürlüğüne soruyoruz;
Daha önce KYK yurtlarına yapılan ve atamalar sonrası intihar vakalarının artmasıyla geri çekilen bu uygulama neden yine gündemde?
Bu işin eğitimini üniversitede almış rehber öğretmenlerimiz ve psikolojik danışmanlarımız, öğrenci ve velilerimize her türlü desteği zaten verirken, ne oldu da onları yok sayarak, konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan imamları, vaizleri, kuran öğreticilerini eğitim sisteminin içine soktunuz?
Atanamayan rehber öğretmenlerimizi atayarak bu işi bilimsel yönden çözmek varken, neden görevi din anlatmak, din öğretmek olan kadroları milli eğitim kadrolarının içine, üstelikte denetlemez bir şekilde yerleştirdiniz?
Çocuklarını pikniğe götürürken bile velisinden izin alırken, çocukların maneviyatına dokunacağı söylenen bu kadroların, çocuğuna destek vermesi iznini velilerden istediniz mi?
Neden “manevi danışmanlık” hizmetini müftülükler bünyesinde açılacak birimlerde vermiyor da, illa ki okulların içinde kadrolaşmaya çalışıyorsunuz?
Yurtlarda, vakıflarda yaşanan bunca skandaldan hiç mi ders almıyor, laik eğitim anlayışına vurulan darbelerin bu ülkenin geleceğine vurulduğunu hiç mi anlamıyorsunuz?
Milli Eğitimde bunca dert, bunca sıkıntı varken, bu sorunları çözmek, öğretmenlerimizin şartlarını iyileştirmek, atanamayan öğretmenlerimizle boş geçen dersleri doldurmak yerine, neden tepki çeken, bilimsel başarıya katkı koymayan, hatta yeni tartışma ve sorunlara yol açacak olan bu uygulamada ısrar ediyorsunuz?”
İzmir’de velilerimizi, öğretmenlerimizi ve en önemlisi çocuklarımızı endişelendiren, eğitim sistemimize yeni sorunlar getirecek, okullarımızda ayrımcılığa ve liyakatsizliğe yol açacak bu projeden derhal vazgeçin.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu oldubitti de ısrar edilirse, her aşamasını yakından takip edeceğimizi, velilerimiz, sendikalarımız ve öğretmenlerimizle birlikte mücadeleden vaz geçmeyeceğimizi kamuoyuna duyuruyor, iktidarı aklıselim davranmaya çağırıyoruz.
Üstüne basarak vurguluyoruz ki, hiç kimse bu açıklamamızı farklı yönlere çekmesin. Diyaneti kuran, din ve vicdan özgürlüğünü savunan, belediyelerinin camilerin bakımını yaptığı partinin mensupları olarak, tek derdimiz çocuklarımızın geleceği, okullarımızın çağdaş eğitimin yuvası olmasıdır.” “BENİM ZEKAMIN ZEKATI ONUN YEDİ SÜLALESİNE YETER”Aslanoğlu açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. İki gün önce seçim sonuçlarıyla ilgili olarak gerçekleştirdiği basın açıklamasında kullandığı ''Cumhurbaşkanlığı seçimi sadece İzmir’de olsaydı Kemal Kılıçdaroğlu kazanırdı.'' ifadelerinin gündem olması ve tepki çekmesiyle ilgili konuşan Aslanoğlu, şunları söyledi:
“Yaklaşık 40'a yakın basın mensubu vardı ve takip eden gazetecilerden hiçbiri olumsuz cümle yazmadı. Ama hemen ardından ANKA’nın iki buçuk dakikalık bir filmi, ki izlediğinizde de aslında ne olduğu anlaşılıyor, bundan kesilen 30 saniye. Bunu adı montajcılıktır, siz gazeteciler bunu çok iyi biliyorsunuz. Nasıl başladığını da biliyorsunuz. İlk önce Yeni Şafak gibi yerlerde, ardından adını bile anmaktan hicap duyacağım maalesef şu an İzmir vekilliğimizi yapan arkadaşımızın hakaret vari sözleri ve AK Parti’nin trol hesaplarındaa, sonra ilginç bir şekilde o 30 saniye televizon kanallarında tartışılıyor. Bu 30 saniyenin başı var sonu var.
Bu aslında seçim sonucunun da nasıl oduğunu anlatıyor. Maalesef montaj siyaseti ve algı yönetimi seçimin kaderini de değiştiren en önemli şeylerdi. Aynı toplantıda Konya’da seçim olsaydı Erdoğan lehine olan farktan da bahsettim zaten. O cümle İzmir’in Türkiye genelindeki CHP ya da Kemal Kılıçdaroğlu oylarının ne olduğunu anlattığım tablolarla gösterdiğim uzun bir metindi. Ama vurgulamak istediğim şu artık fark ediyoruz ki bir konuşmadan kesit alarak algı oprasyonu yapılabiliyor. Bu montajcı siyasetin uzantıları. Ama benim herkese söylemek istediğim bir şey de şu hiç kimse merak ettiği şeyin devamını yapmıyor. Bir başka eleştirim de basına. Daha sonra birçok televizyon kanallarında buna ilşkin tartışma programları yapıldı ama kimse iki dakikalık görüntüyü bile izlemiyor. Vatandaşa zaten işliyor bu algı operasyonları ama basına da mı işliyor? Merak ediyorum ANKA’dan kimse almış mıdır görüntünün tamamını? Sadece Twitterda dönen sohbetler üzerine oy devşirmeye çalışmak ucuzluktur. Bu utanılacak bir şeydir.”
Ayrıca AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Çelebi’nin sosyal medya üzerinden “Zeka küpü CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu” başlığıyla yaptığı paylaşıma değinen Aslanoğlu, “Daha önce de söylediğim gibi bir İzmir Milletvekili olarak Meclise göndermekten utanç duyduğum, İzmirliler adına utanç duyacağımızı bir kez daha gördük. Dün benimle ilgili olarak ‘zeka küpü’ ifadesini kullanmış. Benim zekamın zekatını versem o milletvekilinin yedi sülalesine yeter. Bunu da bütün izmirliler bilir.” dedi.
Konuşmasında, Türkiye’nin geleceği ve gelişmesi için çocukların okullarda aldığı eğitimin önemine değinen Aslanoğlu, “Onlar parlamaya çalıştıkça, 20 yıldır her yeni bakanla değiştirilen, 2016’ya kadar FETÖ’ye teslim edilen, sonrasında onun boşluğunu doldurmaya çalışan yandaş vakıflarla, tarikatlarla idare edilmeye çalışılan eğitim sistemimizin en büyük kurbanı, maalesef ki bu rüzgarda savrulan çocuklarımız oldu.” dedi.
Uçar ise dini kadrolardan eğitim almak isteyenlerin müftülüğe ya da camilere başvuracağını söyledi ve, “Bunun önünde hiç bir engel yokken, israrla okullarda dini eğitim almışlardan oluşan kadroları zorlamak,ne eğitimle, ne de özgürlükle bağdaşmamaktadır.” diye konuştu.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başlayan basın açıklamasında ilk olarak söz alan Uçar, konuşmasına başlarken, “Biz Anneler çocuklarımızı; aldığı eğitiminden, güvenilirliğinden emin olduğumuz öğretmenlerimizin irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştireceğine olan inançla, içimiz rahat bir şekilde okullara gönderiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Uçar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Adına "Manevi Danışmanlık" denen bu sistemle, çocuklarımızı; öğretmenlerimizin aldığı eğitimi almamış, çocuğumuzun dünya görüşünü bilmeyen, sadece, din üzerine eğitim almış kişilere emanet etmek istemiyoruz. Özgür bir ülkede yaşıyoruz. Dini kadrolardan destek almak isteyen herkes müftülüğe, camilere zaten kendisi baş vurabiliyor. Bunun önünde hiç bir engel yokken, israrla okullarda dini eğitim almışlardan oluşan kadroları zorlamak,ne eğitimle, ne de özgürlükle bağdaşmamaktadır.
Okullarda çocuklarımıza bu desteği veren rehber öğretmenlerimiz, isterlerse de manen destek olacakları din öğretmenlerimiz zaten var.
Bu proje okullarda tarikatların, yandaş vakıfların kadrolaşacağı ve çocuklarımızın, psikolojik olarak baskı altına alınacağı korkusunu uyandırmaktadır. Bizler, hem bir veli, hem de bir Anne olarak çocuklarımızı bu kadrolara teslim etmeyeceğiz. Bu korkutan, ayrıştıran ve dayatılan uygulamanın, geri çekilmesi için tüm kadınlarla birlikte mücadele vereceğiz. Çocuklarımız en değerli varlığımız, Onları sonuçlarının ne olacağı belli olmayan bir uygulamaya ve eğitimsiz, ehil olmayan kadrolara asla teslim etmeyeceğiz.”

Aslanoğlu, konuyla ilgili gerçekleştirdiği açıklamasında “Yarınlarımızın teminatının ilim, irfan ve çağdaş eğitim olduğunu unuttular; fedakarca görev yapan öğretmenlerimizi unuttular; eğitimin evrensel, bilimin ışığında, ufuk açan ve özgürce düşünen bireyler yetiştirdiğini unuttular.” ifadelerini kullandı.
Ayrıca okullara atanana görevlilerin Pedagojik Formasyonları olmadığına da değinen Aslanoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye günden güne çağdaş eğitimden uzaklaşırken, şimdi de ÇEDES, yani “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” adı altında “Manevi Danışmanlık” sıfatıyla; İzmir’deki her üç okuldan birine, imam, müezzin, vaiz, kuran kursu öğreticisi görevlendirmesi yapıldı. Bu süslü başlıklarla yapılan atamalarla görevlendirilen hiçbir personelin çocuklar, gençler veya eğitimle ilgili yetileri, Pedagojik Formasyonları yok. Bu atamaların çağdaş ve modern bir eğitime koyacağı hiçbir katkı yok. Belli ki, yine belli çevreler iktidara baskıyla iş yaptırıyor.”

Aslanoğlu açıklamasını şu ifadelerle tamaladı:
“Buradan Milli Eğitim Bakanlığına ve İl Müdürlüğüne soruyoruz;
Daha önce KYK yurtlarına yapılan ve atamalar sonrası intihar vakalarının artmasıyla geri çekilen bu uygulama neden yine gündemde?
Bu işin eğitimini üniversitede almış rehber öğretmenlerimiz ve psikolojik danışmanlarımız, öğrenci ve velilerimize her türlü desteği zaten verirken, ne oldu da onları yok sayarak, konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan imamları, vaizleri, kuran öğreticilerini eğitim sisteminin içine soktunuz?
Atanamayan rehber öğretmenlerimizi atayarak bu işi bilimsel yönden çözmek varken, neden görevi din anlatmak, din öğretmek olan kadroları milli eğitim kadrolarının içine, üstelikte denetlemez bir şekilde yerleştirdiniz?
Çocuklarını pikniğe götürürken bile velisinden izin alırken, çocukların maneviyatına dokunacağı söylenen bu kadroların, çocuğuna destek vermesi iznini velilerden istediniz mi?
Neden “manevi danışmanlık” hizmetini müftülükler bünyesinde açılacak birimlerde vermiyor da, illa ki okulların içinde kadrolaşmaya çalışıyorsunuz?
Yurtlarda, vakıflarda yaşanan bunca skandaldan hiç mi ders almıyor, laik eğitim anlayışına vurulan darbelerin bu ülkenin geleceğine vurulduğunu hiç mi anlamıyorsunuz?
Milli Eğitimde bunca dert, bunca sıkıntı varken, bu sorunları çözmek, öğretmenlerimizin şartlarını iyileştirmek, atanamayan öğretmenlerimizle boş geçen dersleri doldurmak yerine, neden tepki çeken, bilimsel başarıya katkı koymayan, hatta yeni tartışma ve sorunlara yol açacak olan bu uygulamada ısrar ediyorsunuz?”
İzmir’de velilerimizi, öğretmenlerimizi ve en önemlisi çocuklarımızı endişelendiren, eğitim sistemimize yeni sorunlar getirecek, okullarımızda ayrımcılığa ve liyakatsizliğe yol açacak bu projeden derhal vazgeçin.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu oldubitti de ısrar edilirse, her aşamasını yakından takip edeceğimizi, velilerimiz, sendikalarımız ve öğretmenlerimizle birlikte mücadeleden vaz geçmeyeceğimizi kamuoyuna duyuruyor, iktidarı aklıselim davranmaya çağırıyoruz.
Üstüne basarak vurguluyoruz ki, hiç kimse bu açıklamamızı farklı yönlere çekmesin. Diyaneti kuran, din ve vicdan özgürlüğünü savunan, belediyelerinin camilerin bakımını yaptığı partinin mensupları olarak, tek derdimiz çocuklarımızın geleceği, okullarımızın çağdaş eğitimin yuvası olmasıdır.” “BENİM ZEKAMIN ZEKATI ONUN YEDİ SÜLALESİNE YETER”Aslanoğlu açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. İki gün önce seçim sonuçlarıyla ilgili olarak gerçekleştirdiği basın açıklamasında kullandığı ''Cumhurbaşkanlığı seçimi sadece İzmir’de olsaydı Kemal Kılıçdaroğlu kazanırdı.'' ifadelerinin gündem olması ve tepki çekmesiyle ilgili konuşan Aslanoğlu, şunları söyledi:
“Yaklaşık 40'a yakın basın mensubu vardı ve takip eden gazetecilerden hiçbiri olumsuz cümle yazmadı. Ama hemen ardından ANKA’nın iki buçuk dakikalık bir filmi, ki izlediğinizde de aslında ne olduğu anlaşılıyor, bundan kesilen 30 saniye. Bunu adı montajcılıktır, siz gazeteciler bunu çok iyi biliyorsunuz. Nasıl başladığını da biliyorsunuz. İlk önce Yeni Şafak gibi yerlerde, ardından adını bile anmaktan hicap duyacağım maalesef şu an İzmir vekilliğimizi yapan arkadaşımızın hakaret vari sözleri ve AK Parti’nin trol hesaplarındaa, sonra ilginç bir şekilde o 30 saniye televizon kanallarında tartışılıyor. Bu 30 saniyenin başı var sonu var.
Bu aslında seçim sonucunun da nasıl oduğunu anlatıyor. Maalesef montaj siyaseti ve algı yönetimi seçimin kaderini de değiştiren en önemli şeylerdi. Aynı toplantıda Konya’da seçim olsaydı Erdoğan lehine olan farktan da bahsettim zaten. O cümle İzmir’in Türkiye genelindeki CHP ya da Kemal Kılıçdaroğlu oylarının ne olduğunu anlattığım tablolarla gösterdiğim uzun bir metindi. Ama vurgulamak istediğim şu artık fark ediyoruz ki bir konuşmadan kesit alarak algı oprasyonu yapılabiliyor. Bu montajcı siyasetin uzantıları. Ama benim herkese söylemek istediğim bir şey de şu hiç kimse merak ettiği şeyin devamını yapmıyor. Bir başka eleştirim de basına. Daha sonra birçok televizyon kanallarında buna ilşkin tartışma programları yapıldı ama kimse iki dakikalık görüntüyü bile izlemiyor. Vatandaşa zaten işliyor bu algı operasyonları ama basına da mı işliyor? Merak ediyorum ANKA’dan kimse almış mıdır görüntünün tamamını? Sadece Twitterda dönen sohbetler üzerine oy devşirmeye çalışmak ucuzluktur. Bu utanılacak bir şeydir.”
Ayrıca AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Çelebi’nin sosyal medya üzerinden “Zeka küpü CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu” başlığıyla yaptığı paylaşıma değinen Aslanoğlu, “Daha önce de söylediğim gibi bir İzmir Milletvekili olarak Meclise göndermekten utanç duyduğum, İzmirliler adına utanç duyacağımızı bir kez daha gördük. Dün benimle ilgili olarak ‘zeka küpü’ ifadesini kullanmış. Benim zekamın zekatını versem o milletvekilinin yedi sülalesine yeter. Bunu da bütün izmirliler bilir.” dedi.