Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, İzmir Tabip Odası ve İzmir Barosu’nun ortak basın açıklamasını okuyan TMMOB İzmir İKK sekteri Aykut Akdemir, “Çeşme Kültür, Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’nin 2019 yılının Eylül ayında Resmi Gazetede ilan edilmesi ile adım atılmıştı. Bu adımı, merkezi iktidar ile yerel yönetim temsilcilerinin bir araya geldiği bilgilendirme toplantıları izlemiş, arada bölgenin sınırları yeniden belirlenmişti. Toplantıların ev sahipliği ise bakanlık tarafından İzmir Ticaret Odası’na verilmişti. Bunun gerekçesi de Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yakın zamanlı açıklamasında ortaya çıkacaktı: Proje parsel parsel ihale edilecekti. Tüccarlıkta deneyim önemliydi ve sayın bakan, bunu en iyi kendinden biliyordu.2020 yılında, Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi için ortada bir proje bile olmadığı, sadece okul kitaplarındaki turizm için yapılan tanımların hedeflendiği ortaya çıktı. İstihdam sağlanacaktı, turizm 12 aya çıkarılacaktı, film platoları ve golf sahaları ile uluslararası rakipler ile rekabet edilebilecek, sağlık turizmi ile de dünyaya sağlık dağıtılacaktı. Kamuoyunun ikna olması mümkün değildi ama bakanların, belediye başkanlarının, ticaret ve sanayi odalarının yöneticilerinin yüzü gülüyordu. Ne de olsa, yarımadanın daha büyük bir yağmaya açılması ihtimali bir kez dillendirilmişti. Çeşme Projesini meşrulaştırabilmek için, sürece üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları dâhil edildi. Yağmanın ve yıkımın boyutu örtülebilsin diye, rötuşlar öne çıkarıldı. Proje allanıp pullandı ve makyajlar yapıldı” dedi.
‘’Nitelikli pazarlama için dini ticarete alet etmek şarttı’’
Dinin ticarete alet edildiğini söyleyen Akdemir, “İçten içe, cumhuriyetin sadece o köyde yaşamasını isteyenler, kurulacak olan o köye ‘Dinler Bahçesi’ eklemeyi de unutmadılar. Ne de olsa, onlara göre pazarlanamayan bir cumhuriyet yaşayamazdı, nitelikli bir pazarlama için de dinin ticarete de alet edilmesi şarttı. Eğitim sistemini yerle bir eden, Köy Enstitüleri dendiğinde kulaklarını tıkayanlar, ülkenin dört bir yanında eğitimi özelleştiren ve neredeyse İmam Hatipler dışında devlet okulu bırakmayanlar, Çeşme Projesi içerisinde tarımı destekleyen ‘Green School’ kuracaklarını açıkladılar. Bu okuldaki çocukların, doğayı ve ekosistem konusunda bilinçlendirileceğini eklediler. ‘İçerik hiçbir şey, biçim her şeydir’ diyenler, Çeşme Projesi ile hedef tahtasına konulan doğayı ve ekosistemi, maket haline getirip okulda korunabileceğine inanmamızı istiyorlar” ifadelerini kullandı.
‘’Utanmak ne kelime’’
Aykut Akdemiz, “Ülkemizde yağ kuyrukları oluşurken, doğalgaz ve elektrik faturaları ödenemez hale gelmişken, temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışları takip edilemez durumdayken, projede yapılması hedeflenen, tüketeceği su miktarı Kutlu Aktaş Barajı'nın ortalama üretim kapasitesi düzeyinde olan 20 golf sahası için heyecan duymamazı beklediler. Böylece, dünya tarihine yeni bir yaklaşım kazandırdılar: ‘Ekmek yoksa golf oyna!’ Yetinmediler… Ülkemizin doktorlarına bilet kesip, ülke dışına yollamak isteyenler, Çeşme Projesi kapsamında, sağlık turizmi amaçlı sağlık köyü kurulmasından söz ettiler. Proje sonrasında, Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesine halkımızdan kimsenin giremeyeceğini, parsel parsel ihale edilecek alanlar sonrasında ülkemize ait bir toprak kalmayacağını düşünmüş olmalılar ki, utanmak ne kelime, bunda bir çelişki görmediler. Herhalde Çeşme projesindeki hastanelerde çalışan doktorlar, ülke dışında çalışıyor kabul edilebilirdi onlar için. Ne yazık ki, Çeşme projesinde, her şey, burada aktarıldığı gibi oluyor. Eksiği var, fazlası yok! Cümlelerimizin içerdiği ironi, trajedi ve komedi, tam da bu yüzdendir. Ülkemizin mesleki birikimini temsil eden meslek kuruluşlarının, böyle bir metni kaleme almasının nedeni de, maruz kaldığımız bu gerçekliktir” dedi.
‘’Doğa yıkımı geri döndürülemez’’
Merkezi ve Yerel yönetimlere seslenen Akdemir, “Bizler; ortak akla inanan, ülkesine ve halkına karşı sorumluluk duyan herkesin, Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi sınırları hakkında açılan davada hazırlanan bilirkişi raporunda belirtilen gerçeklere göre doğal, kültürel ve tarihi değerlerin korunması gerektiğine, kısa erimli finansman sorunlarının giderilmesi amacı gerçekleştirilen arazi sunumlarının kamusal kaynak israfı olduğuna, doğanın tahribatının insanlığın yıkımı anlamına geleceğine, tüm üst ölçekli planlarda ‘Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’ ilan edilen alanın yapılaşmaya, kullanmaya, geliştirilmeye kesinlikle açılmaması gereken nitelikteki koruma alanları kapsamında kaldığı değerlendirmesine, projenin hazırlanmasında ciddi gerekçelere dayanmayan ‘gerekçe raporları’ oluşturulduğuna, proje alanının tamamının halka kapalı hale getirileceğine, yaşanacak doğa yıkımının geri döndürülemez olduğuna, proje sonucunda gelecek nüfusun su kaynaklarını ve alt yapıyı tamamen yetersiz bırakacağına, tarım topraklarının yok edildiği” yönündeki görüşlerimize hak vereceğine güvencimiz tamdır” ifadelerini kullandı.
Ege Turizm Merkezinin Çeşme etabı
İzmirlilerin projeye karşı çıktığını vurgulayan Aykut Akdemir, “Bu hukuki süreçte sunulan bilirkişi raporunun ardından beklentimiz Yargının gecikmeksizin yürütmeyi durdurma kararı vermesidir. Son 20 yılda rant uğruna ülkemizin çok değerli fabrikaları, çok değerli kamusal alanlarını satan ve ülkenin geleceğini ipotek altına alanlara sesleniyoruz. İzmirliler bu projenin yapılmaması için tek yürektir. Daha önceki örneklerden rant peşinde koşanların pes etmeyeceklerini, yasa ve yönetmelik değiştirmeye varacak cüretlerle bu projenin yapılmasının önünün açılmaya çalışılacağını biliyoruz. Bir kez daha belirtmek istiyoruz. Halkın olanın halktan alınmasına da, doğanın tahrip edilmesine de izin verilmeyecektir. Ne demişti, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bu bir Çeşme Projesi değil, Ege Turizm Merkezinin Çeşme etabıdır. O halde, yapılacak olan da bellidir. Ege’yi de ülkemizi de yaşatmak için, Çeşme Projesi derhal iptal edilmelidir’’ ifadelerini kullandı.
‘’Haklı olduğumuzu bilirkişi raporunda gördük’’
Bilirkişi raporundan sonra projenin iptal edilmesi gerektiğinin altını çizen İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, “ Baktığımızda bunun tam bir talan projesi olduğunu gördük. İzmir’in, Kanal İstanbul Projesi olduğunu söylenmişti. Bu projenin iptali içinde bir dava süreci başlamıştı. Ardından Danıştay’ın atadığı bilirkişi raporunu açıkladı. Yapılan kapsamlı inceleme de, gerek planlama gerekse kamu yararına uygun olmadığına karar verildi. Ekosistem, yaşam kaynaklarına ve su kaynaklarına zarar veren bu yağma projesinde ne kadar haklı olduğumuzu bizzat bilirkişi raporunda da gördük. Hukuk devletinde böyle bir rapordan sonra yapılması gereken gayet açıktır. Bu rapordan sonra projenin iptal edilmesi gerektiği de açıktır” ifadelerini kullandı.
‘’Beşli çeteye peşkeş çekmeye çalışıyorlar’’
Doğanın tümüyle yok sayılıp ve yok edildiği bir süreç içerisinde olduğumuza değinen İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, “Yakın zamanda zeytin alanlarını dahi talana açtılar. Aynı şekilde korunması gereken alanları için bir başka değişiklik yapıp orayı da madencilik faaliyetlerine açmaya çalışıyor. Doğanın tümüyle yok sayılıp ve yok edildiği bir süreç içerisindeyiz. Altyapıyı devlete yaptıracaksınız ve orayı da 49 yıllığına özel sektöre kiralayacaksınız. Buna izin vermemek için buradayız. Yetkileri yerel yönetimlerin yetkisinde olan yerleri alıp merkezi yönetime devretmeye çalışıyorlar. Bu projeleri de beşli çeteye peşkeş çekmeye çalışıyorlar. Umuyorum ki en kısa zamanda bilirkişi raporu mahkeme kararına da yansır. Geçen her dakika kaybettiğimiz bir doğa alanını kaybediliyor” ifadelerini kullandı.
Alan Çeşme İlçe İdare sınırlarının yüzde 75'ini kapsıyor
Avukat Ömer Erlat ise proje ile ilgili detayları paylaştığı açıklamasında, "Önce alan ne o konuda bilgi sahibi olalım. Alan 16 bin hektarı kapsıyor. 16 bin hektarın 12 bin hektarı kara alanı, geri kalanı deniz yüzeyi. Bu alanın büyüklüğü dünyada 240 ülkeye ve bağımsız bölgenin 30 tanesinden daha fazla. Alan Çeşme İlçe İdare sınırlarının yüzde 75'ini kapsıyor. Alan Çeşme ilçesinde idare sınırlarında mevcut olan yapılaşmış bölgelerin dışında kalan tüm arazileri kapsıyor. Devletin hükmünde olan tüm araziler yani... Alanın yüzde 65'i doğal sit alanı. 12 bin hektarlık kara alanın 6 bin hektarı ile orman alanıdır. 12 bin hektarlık alanın yüzde 50'i Kutlu Akbaş Barajı'nın koruma alanında. 47 kilometre kıyısı bulunmaktadır. Kıyılar ise Akdeniz Foku koruma alanıdır. Nadir kuşların koruma alanıdır. Kesinlikle evrensel ölçülerde korunması gereken doğa parçalarıdır. Bu alanda ne yapılacak? Yapılacak şey; Kültür Bakanlığı yatırım ve işletmeler genel müdürlüğünde gerekçe raporu açıklanır. Bunun için kurumların görüşleri alınır. 20 tane golf sahası yapacaklar. Mega yat limanları yapacaklar. Mersin Koyu'na yapacaklar. Buranın özelliği Nitelikli Doğal Koruma Alanı. Yani fok koruma alanı. Diğer yandan AVM'ler yapacaklar. Lüks yapılaşmalar, oteller yapacaklar. Hastaneler okullar yapacaklar. Otobanın üst kısmına çalışanlar için lojmanlar yapacaklar. Çeşme ilçesinin yüzde 75'ini kapsayan bu alanda turizm amacıyla birilerine tahsis edilirse. Cumhurbaşkanı kararı ile bu alanların tamamını 1 kişiye verebilir. Bu kişinin tasarruf hakkı ne olacak? Yönetmelik diyor ki alanda o kişiye irtifak hakkı verilir. Bu da 99 yıllığına. Bu hakla ne olur? Medeni kanuna göre bu da bir tür mülkiyet hakkı gibidir. Bu kişiler sahip olduğu taşınmaza bir başkanın faydalanma hakkını engellemesine sahiptirler. İBB projeye resmi yazıda kamu yararı yoktur diye yazı vermiştir. Ancak baktığımızda Sayın başkanın açıklamaları resmi yazışmalar ile uyuşamamaktadır. Resmi yazışma ile başkanın söylemleri farklıdır" ifadelerini kullandı.
‘’Nitelikli pazarlama için dini ticarete alet etmek şarttı’’
Dinin ticarete alet edildiğini söyleyen Akdemir, “İçten içe, cumhuriyetin sadece o köyde yaşamasını isteyenler, kurulacak olan o köye ‘Dinler Bahçesi’ eklemeyi de unutmadılar. Ne de olsa, onlara göre pazarlanamayan bir cumhuriyet yaşayamazdı, nitelikli bir pazarlama için de dinin ticarete de alet edilmesi şarttı. Eğitim sistemini yerle bir eden, Köy Enstitüleri dendiğinde kulaklarını tıkayanlar, ülkenin dört bir yanında eğitimi özelleştiren ve neredeyse İmam Hatipler dışında devlet okulu bırakmayanlar, Çeşme Projesi içerisinde tarımı destekleyen ‘Green School’ kuracaklarını açıkladılar. Bu okuldaki çocukların, doğayı ve ekosistem konusunda bilinçlendirileceğini eklediler. ‘İçerik hiçbir şey, biçim her şeydir’ diyenler, Çeşme Projesi ile hedef tahtasına konulan doğayı ve ekosistemi, maket haline getirip okulda korunabileceğine inanmamızı istiyorlar” ifadelerini kullandı.
‘’Utanmak ne kelime’’
Aykut Akdemiz, “Ülkemizde yağ kuyrukları oluşurken, doğalgaz ve elektrik faturaları ödenemez hale gelmişken, temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışları takip edilemez durumdayken, projede yapılması hedeflenen, tüketeceği su miktarı Kutlu Aktaş Barajı'nın ortalama üretim kapasitesi düzeyinde olan 20 golf sahası için heyecan duymamazı beklediler. Böylece, dünya tarihine yeni bir yaklaşım kazandırdılar: ‘Ekmek yoksa golf oyna!’ Yetinmediler… Ülkemizin doktorlarına bilet kesip, ülke dışına yollamak isteyenler, Çeşme Projesi kapsamında, sağlık turizmi amaçlı sağlık köyü kurulmasından söz ettiler. Proje sonrasında, Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesine halkımızdan kimsenin giremeyeceğini, parsel parsel ihale edilecek alanlar sonrasında ülkemize ait bir toprak kalmayacağını düşünmüş olmalılar ki, utanmak ne kelime, bunda bir çelişki görmediler. Herhalde Çeşme projesindeki hastanelerde çalışan doktorlar, ülke dışında çalışıyor kabul edilebilirdi onlar için. Ne yazık ki, Çeşme projesinde, her şey, burada aktarıldığı gibi oluyor. Eksiği var, fazlası yok! Cümlelerimizin içerdiği ironi, trajedi ve komedi, tam da bu yüzdendir. Ülkemizin mesleki birikimini temsil eden meslek kuruluşlarının, böyle bir metni kaleme almasının nedeni de, maruz kaldığımız bu gerçekliktir” dedi.
‘’Doğa yıkımı geri döndürülemez’’
Merkezi ve Yerel yönetimlere seslenen Akdemir, “Bizler; ortak akla inanan, ülkesine ve halkına karşı sorumluluk duyan herkesin, Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi sınırları hakkında açılan davada hazırlanan bilirkişi raporunda belirtilen gerçeklere göre doğal, kültürel ve tarihi değerlerin korunması gerektiğine, kısa erimli finansman sorunlarının giderilmesi amacı gerçekleştirilen arazi sunumlarının kamusal kaynak israfı olduğuna, doğanın tahribatının insanlığın yıkımı anlamına geleceğine, tüm üst ölçekli planlarda ‘Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’ ilan edilen alanın yapılaşmaya, kullanmaya, geliştirilmeye kesinlikle açılmaması gereken nitelikteki koruma alanları kapsamında kaldığı değerlendirmesine, projenin hazırlanmasında ciddi gerekçelere dayanmayan ‘gerekçe raporları’ oluşturulduğuna, proje alanının tamamının halka kapalı hale getirileceğine, yaşanacak doğa yıkımının geri döndürülemez olduğuna, proje sonucunda gelecek nüfusun su kaynaklarını ve alt yapıyı tamamen yetersiz bırakacağına, tarım topraklarının yok edildiği” yönündeki görüşlerimize hak vereceğine güvencimiz tamdır” ifadelerini kullandı.
Ege Turizm Merkezinin Çeşme etabı
İzmirlilerin projeye karşı çıktığını vurgulayan Aykut Akdemir, “Bu hukuki süreçte sunulan bilirkişi raporunun ardından beklentimiz Yargının gecikmeksizin yürütmeyi durdurma kararı vermesidir. Son 20 yılda rant uğruna ülkemizin çok değerli fabrikaları, çok değerli kamusal alanlarını satan ve ülkenin geleceğini ipotek altına alanlara sesleniyoruz. İzmirliler bu projenin yapılmaması için tek yürektir. Daha önceki örneklerden rant peşinde koşanların pes etmeyeceklerini, yasa ve yönetmelik değiştirmeye varacak cüretlerle bu projenin yapılmasının önünün açılmaya çalışılacağını biliyoruz. Bir kez daha belirtmek istiyoruz. Halkın olanın halktan alınmasına da, doğanın tahrip edilmesine de izin verilmeyecektir. Ne demişti, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bu bir Çeşme Projesi değil, Ege Turizm Merkezinin Çeşme etabıdır. O halde, yapılacak olan da bellidir. Ege’yi de ülkemizi de yaşatmak için, Çeşme Projesi derhal iptal edilmelidir’’ ifadelerini kullandı.
‘’Haklı olduğumuzu bilirkişi raporunda gördük’’
Bilirkişi raporundan sonra projenin iptal edilmesi gerektiğinin altını çizen İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, “ Baktığımızda bunun tam bir talan projesi olduğunu gördük. İzmir’in, Kanal İstanbul Projesi olduğunu söylenmişti. Bu projenin iptali içinde bir dava süreci başlamıştı. Ardından Danıştay’ın atadığı bilirkişi raporunu açıkladı. Yapılan kapsamlı inceleme de, gerek planlama gerekse kamu yararına uygun olmadığına karar verildi. Ekosistem, yaşam kaynaklarına ve su kaynaklarına zarar veren bu yağma projesinde ne kadar haklı olduğumuzu bizzat bilirkişi raporunda da gördük. Hukuk devletinde böyle bir rapordan sonra yapılması gereken gayet açıktır. Bu rapordan sonra projenin iptal edilmesi gerektiği de açıktır” ifadelerini kullandı.
‘’Beşli çeteye peşkeş çekmeye çalışıyorlar’’
Doğanın tümüyle yok sayılıp ve yok edildiği bir süreç içerisinde olduğumuza değinen İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, “Yakın zamanda zeytin alanlarını dahi talana açtılar. Aynı şekilde korunması gereken alanları için bir başka değişiklik yapıp orayı da madencilik faaliyetlerine açmaya çalışıyor. Doğanın tümüyle yok sayılıp ve yok edildiği bir süreç içerisindeyiz. Altyapıyı devlete yaptıracaksınız ve orayı da 49 yıllığına özel sektöre kiralayacaksınız. Buna izin vermemek için buradayız. Yetkileri yerel yönetimlerin yetkisinde olan yerleri alıp merkezi yönetime devretmeye çalışıyorlar. Bu projeleri de beşli çeteye peşkeş çekmeye çalışıyorlar. Umuyorum ki en kısa zamanda bilirkişi raporu mahkeme kararına da yansır. Geçen her dakika kaybettiğimiz bir doğa alanını kaybediliyor” ifadelerini kullandı.
Alan Çeşme İlçe İdare sınırlarının yüzde 75'ini kapsıyor
Avukat Ömer Erlat ise proje ile ilgili detayları paylaştığı açıklamasında, "Önce alan ne o konuda bilgi sahibi olalım. Alan 16 bin hektarı kapsıyor. 16 bin hektarın 12 bin hektarı kara alanı, geri kalanı deniz yüzeyi. Bu alanın büyüklüğü dünyada 240 ülkeye ve bağımsız bölgenin 30 tanesinden daha fazla. Alan Çeşme İlçe İdare sınırlarının yüzde 75'ini kapsıyor. Alan Çeşme ilçesinde idare sınırlarında mevcut olan yapılaşmış bölgelerin dışında kalan tüm arazileri kapsıyor. Devletin hükmünde olan tüm araziler yani... Alanın yüzde 65'i doğal sit alanı. 12 bin hektarlık kara alanın 6 bin hektarı ile orman alanıdır. 12 bin hektarlık alanın yüzde 50'i Kutlu Akbaş Barajı'nın koruma alanında. 47 kilometre kıyısı bulunmaktadır. Kıyılar ise Akdeniz Foku koruma alanıdır. Nadir kuşların koruma alanıdır. Kesinlikle evrensel ölçülerde korunması gereken doğa parçalarıdır. Bu alanda ne yapılacak? Yapılacak şey; Kültür Bakanlığı yatırım ve işletmeler genel müdürlüğünde gerekçe raporu açıklanır. Bunun için kurumların görüşleri alınır. 20 tane golf sahası yapacaklar. Mega yat limanları yapacaklar. Mersin Koyu'na yapacaklar. Buranın özelliği Nitelikli Doğal Koruma Alanı. Yani fok koruma alanı. Diğer yandan AVM'ler yapacaklar. Lüks yapılaşmalar, oteller yapacaklar. Hastaneler okullar yapacaklar. Otobanın üst kısmına çalışanlar için lojmanlar yapacaklar. Çeşme ilçesinin yüzde 75'ini kapsayan bu alanda turizm amacıyla birilerine tahsis edilirse. Cumhurbaşkanı kararı ile bu alanların tamamını 1 kişiye verebilir. Bu kişinin tasarruf hakkı ne olacak? Yönetmelik diyor ki alanda o kişiye irtifak hakkı verilir. Bu da 99 yıllığına. Bu hakla ne olur? Medeni kanuna göre bu da bir tür mülkiyet hakkı gibidir. Bu kişiler sahip olduğu taşınmaza bir başkanın faydalanma hakkını engellemesine sahiptirler. İBB projeye resmi yazıda kamu yararı yoktur diye yazı vermiştir. Ancak baktığımızda Sayın başkanın açıklamaları resmi yazışmalar ile uyuşamamaktadır. Resmi yazışma ile başkanın söylemleri farklıdır" ifadelerini kullandı.