İzmir’deki çok sayıda meslek odası ve dernek Zorlu Konak Gökdelen projesi hakkında ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, projenin geri çekilmesini talep edilirken, “Zorlu konak gökdeleni için bugüne kadar kim ne yaptıysa kent suçu işlemiştir. Konunun tarafı ve takipçisi olacağız. Zorlu Holdingi bu kent düşmanı, projeyi geri çekmesi için, uyarıyoruz” ifadelerine yer verildi.
İzmir kamuoyunda uzun süredir tepkilere neden olan Zorlu Holding’in Konak’ta inşa etmeyi planladığı Zorlu Konak gökdelen projesine Meslek odaları ve yurttaşların tepkisi sürüyor. Ege Kent Konseyleri Birliği, Konak Kent Konseyi, Buca Kent Konseyi, Karabağlar Kent Konseyi, İzmir Barosu, İzmir Tabipler Odası, Egeçep, İzçep, İzmir Yaşam Alanları’nın aralarında bulunduğu meslek odaları ve dernekler ortak bir basın açıklaması yaptı.
Açıklamada, Zorlu Holding’in projeyi geri çekmesi için çağrıda bulunulurken, “Zorlu Konak gökdeleni için bugüne kadar kim ne yaptıysa kent suçu işlemiştir. Projenin usule aykırı yapı ruhsatına sahip olduğunu bile bile, ısrarla işe devam eden Zorlu Holding’e bu kentin, kentteki yaşamın kurumları, özneleri olarak izin vermeyeceğiz. Bu suça karşı duran başta bugünün Konak Belediye Başkanı ve beraber tavır alacağını açıklayan Büyük Şehir Belediye Başkanına bu haklı davada yanlarında olduğumuzu, konunun tarafı ve takipçisi olacağımızı bildiriyoruz. Zorlu Holdingi bu kent düşmanı, projeyi geri çekmesi için, uyarıyoruz. Bilsinler ki bu inşaatı yapamayacaklar, yaptırmayacağız” ifadelerine yer verildi.
“İzmir İstanbul gibi olmasın”
Sermayenin gözünü İzmir’e diktiği vurgulanan açıklamada, “Bizler rant politikalarının yönettiği bir kentte değil; yaşamı önceleyen, kimliğine, kültürüne, tarihine, doğasına sahip çıkan, onu koruyan, yaşatan bir kent istiyoruz. İzmir İstanbul gibi olmasın diyerek yola çıktık” ifadeleri kullanıldı.
Yapılan açıklamanın tam metni şöyle;
“Kentleri kent yapan kimliği, doğası, tarihi ve kültürleridir. Bu kültürü, bu doğayı, bu tarihi gelecek kuşaklara bozmadan aktarabilmek, sürdürülebilir kılmak hepimizin sorumluluğundadır.
İstanbul ve yakın çevresi ile Ankara’daki rant alanlarını neredeyse tüketen sermaye son yıllarda gözünü doğrudan İzmir’e dikti.
İktidar; kimliğini, kültürünü ve doğasını olabildiğince korumuş, tarihi değerlerine sahip çıkan İzmir’e, bir yandan çarpık yapılaşma, öte yandan da maden talanları ile hükmetmeye çalışıyor. İnşaat ve madencilik sektöründen başka sürdürülebilir bir ekonomi anlayışına itibar etmeden, sanayii geliştirmeden, ekolojiyi öldürerek, sadece rant düşüncesi ile yaşam alanlarımızı, daraltıyor, yok ediyor.
‘İzmir İstanbul gibi olmasın’ diyerek yola çıkan bizler, bunu derken;
- İzmir’in son yıllarda artan nüfusla birlikte oluşan, çarpık yapılaşmasına engel olmaktan,
- Giderek tükenen su varlıklarımıza alternatifler üretmekten,
- Deprem, sel gibi doğal felaketlerin etkisini azaltacak planlamalar yapmaktan,
- İklim değişikliklerine, yok olan ormanlara, yeşil alanlara karşı; önlemler almaktan,
- Artan hava kirliliğinden kentimizi kurtarmaktan,
- Çarpık yapılaşmanın ürünlerinden birisi olan trafik karmaşasının üstesinden gelmekten,
- Alt yapı eksikliklerinden,
- Toplumsal buluşma alanlarımızın azalmasından ve diğerlerinden söz ediyoruz.
- İzmir, kendi kent kimliğini oluşturan doğal, tarihi, mimari ve kültürel yapısı ile birçok simgesel özelliğe sahiptir. Önümüzdeki yıllarda İzmir için de;
‘Kente ihanet ettik. Dikey değil yatay mimariyi tercih etmeliymişiz. Kentin belleği kalmadı’ deme noktasına gelmemek için, bu söyleme neden olacak gelişmelere olanak sağlamamalı, yardımcı olmamalı, ya da susmamalıyız. İşte tam da bu nedenle, bugün, buradayız. Bütün çabamız İzmir İstanbul gibi olmasın diyedir.
Kentin zemini en sorunlu yerlerinden birisi olan Bayraklı’daki gökdelen bölgesi bizleri zaten yeterince tedirgin ederken, kentin tam ortasında, yine zemin sorunu olan kentin tarihi bölgesinde, kent siluetini tamamen bozacak, bir yapı nasıl düşünülebiliyor?
- Kent kimliğinde büyük değere sahip, 186 metre yükseklikteki Kadifekale ile yarışmasına nasıl cüret edilebiliyor?
- Hiçbir estetik değer taşımayan, bu yapı nasıl projelendirilebiliyor?
- Uzmanların, her an olabileceğini öngördükleri büyük bir depremde, bu yapıların nasıl ayakta kalabilecekleri tartışılırken, böyle bir yapıya nasıl izin verilebiliyor?.
2009 yılından bu yana Şehir Plancıları ve Mimarlar Odası’nın defalarca yanlışlığını hukuki ve bilimsel gerekçelerle gözler önüne serdiği, davalarla yürütmeyi durdurdukları bu projenin 2018’de alındığı söylenen ruhsatı da İmar Planı hükümlerine aykırıdır. Proje gayrimeşrudur. Kentin kimliğine de, kültürüne de, doğasına da aykırıdır. Bu bir Kent suçudur.
Böyle bir yapının emsal oluşturarak, kent merkezinde gökdelenler bölgesi oluşmasına yol açacağı da, diğer bir gerçekliktir. Ne alt yapı ne trafik böyle bir yapılaşmayı kaldırabilecek düzeyde değildir.
Tekel gibi kentin yakın tarihine damgasını vurmuş, kent belleği için çok değerli olan ve koruma altına alınması gereken bir yapıya, böylesi bir saldırıya göz yummamız, bunu kabul etmemiz olası değildir.
‘Bir, birkaç gökdelenle bir şey olmaz’ yaklaşımında olanları kınıyoruz. zorlu konak gökdeleni için bugüne kadar kim ne yaptıysa kent suçu işlemiştir.
Projenin usule aykırı yapı ruhsatına sahip olduğunu bile bile, ısrarla işe devam eden Zorlu Holding’e bu kentin, kentteki yaşamın kurumları, özneleri olarak izin vermeyeceğiz.
Bu suça karşı duran başta bugünün Konak Belediye Başkanı ve beraber tavır alacağını açıklayan Büyük Şehir Belediye Başkanına bu haklı davada yanlarında olduğumuzu, konunun tarafı ve takipçisi olacağımızı bildiriyoruz.
Zorlu Holding’i bu kent düşmanı, projeyi geri çekmesi için, uyarıyoruz.
Bilsinler ki bu inşaatı yapamayacaklar, yaptırmayacağız.
Bizler rant politikalarının yönettiği bir kentte değil; yaşamı önceleyen, kimliğine, kültürüne, tarihine, doğasına sahip çıkan, onu koruyan, yaşatan bir kent istiyoruz.
Unutulmasın ki yaşamın, ekolojinin, tarihin ve kültürün hem tarafı hem de muhatabıyız.”