EGE’YE BAKIŞ-İzmir Körfezi’nde meydana gelen balık ölümleri, renk değişimi ve artan koku sorunlarının ardından başlanan temizlik çalışmaları tartışma konusu olmaya devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve iktidar arasında dönem dönem büyüyen atışmalara neden olan körfez temizliğiyle ilgili Büyükşehir de çalışmalarını sürdürüyor. Bunun yanı sıra körfeze dökülen en büyük nehir olan Gediz Nehri’nde de temizlik sorunları baş gösteriyor. Kütahya’dan İzmir’e çok büyük bir alanı kapsayan nehre, bölgede faaliyet gösteren sanayi oluşumlarının, fabrikaların ve çeşitli firmaların atık suları boşaltılıyor. Bu bağlamda İZBAŞ da Menemen Serbest Bölge’de oluşan atık suların nehre deşarjı için harekete geçti ve bölge halkının yoğun tepkisine mağruz kaldı. İZBAŞ tarafından paylaşılan raporlarda atık suyun arıtılmış olduğuna ifade edildi. Diğer yandan, Maltepe 75. Yıl Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı Cihan Yıldırım’ın yayımladığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı onaylı olarak, belirli aralıklarla iki kere alınan numunelerle yapılan test sonuçlarında su, zararlı olabilecek seviyede tuzlu olduğu tespit edildi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarım, Orman ve Hayvancılık Komisyon Başkanı Selçuk Karakülçe, Komisyon Başkanvekili Erdal Karagöz ve Maltepe 75. Yıl Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı Cihan Yıldırım’ın da katıldığı Gediz Nehri’nde bir keşif gezisi düzenlendi. Yapılan gezide, aynı zamanda pek çok kuş türüne de ev sahipliği yapan nehrin dibinin siyah bir balçıkla çevrelendiği, belli bölgelerde de suyun renginin değiştiği görüldü.
“BU SUYA GÜVENİP BUĞDAYLARIMIZI SULAMAYACAĞIZ”
Nehirde gerçekleştirilen gözlemler sonrasında basın açıklaması gerçekleştirildi. İlk açıklama yapan Yıldırım, “Ben de çiftçilikle uğraşıyorum. Bizim sıkıntımız sadece burasıyla ilgili değil. Manisa, Kütahya tarafından herkes Gediz’e boşaltım yapıyor. Şu an önümüzde bir kuraklık var. Biz buğdaylarımızı sulamaya uğraşıyoruz. Bu suya güvenip buğdaylarımızı sulayamayacağız. Çünkü ne olacağı belli değil. Geçen sene arkadaşlarımızdan bu suyu kullanan oldu ve kuruma yaşandı. Yağmura kaldı şansımız. Burası bereketli bir ova. Güden güne yok olup gidecek. Gediz Nehri’nde simsiyah bir su var. Biz hiçbir şekilde hiçbir firmanın buraya su bırakmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu bahara aylarında biz nefes dahi alamıyoruz kokudan. Çok da mücadele ettik, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na gittik, AK Parti İlçe Başkanlığı’na gittik. Herkes elini taşın altına koysun. Bu Eskişehir’in Porsuk Çayı nasıl düzeldiyse Gediz Nehri de aynı şekilde düzeltilebilir” ifadelerini kullandı.
“GELSİNLER GEDİZ’İ GÖRSÜNLER”
Yıldırım’ın ardından konuşma yapan Karagöz ise, “Tarımsal sulamalarda son dönemlerde bazı sorunlar yaşıyoruz. Tabii Körfez Kirliliği olarak da gündeme geldi. Yalnız şunu göz önüne almak lazım, Körfez kirliliğinin öncesi Gediz’de yatak üzerinde bulunan, Demirköprü Barajı’ndan Menemen’e kadar olan 120 kilometre yatak üzerinde yaklaşık 126’ya yakın işletme var. Bu işletmeler içerisinde zeytinyağı fabrikaları, fayans gibi işletmeler var. Ayrıca evsel atıklar var. Bunların tamamı Gediz Nehri’ne atılıyor. Yani buradaki bu atılmanın sonucunda da işte yatak üzerindeki bazı noktalarda o kadar tahribat var ki asla tahlile gerek yok. Bugün balıkçı arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Tarım Komisyonu Başkanı’mla beraber Büyükşehir’in. Benim en çok dikkatimi çeken balıkçı arkadaşlarımızın ellerindeki yaraydı. Yani bu diğer köylerde de mevcut. Gediz’in suyuyla tarım yapan arkadaşlarda böyle bir sıkıntı da oluşuyor. İkinci önemli konu, geçen yıl ekilen ürünler bu yıl alınamıyor. Örneğin geçen yıl domates, Menemen’de yok denecek kadardı. Bakanlık da bu konuda biraz hassas olmalı. Yani Menemen’i neden gözden çıkardılar? Bu köylerde yaşayan insanlar canlı değil mi yani? Bir de burada tüketilen ürünler Türkiye’nin değişik bölgelerine gidiyor. Bu ürünleri insan sağlığına zararı yok mu? Ankara’nın Çevre Bakanlığı’nın bu konularda hassas olması lazım. Sadece Körfez Kirliliği diyerek bu işi Büyükşehir’e yıkmak… Gelsinler Gediz’i görsünler. Körfez kirliliğini nasıl etkiliyormuş görsünler. Biz devlet su işleri dönemindeyken Kuş Cenneti’ndeki yapmış olduğumuz göletlere su dolduruluyordu, Gediz’i suyundan. Kuş Cenneti’nde kalan hayvanların tatlı su aramak için avcılar tarafından vurulmasını önlemek için böyle bir adım atmıştık. Ancak şu an Gediz’den su veremiyoruz. Ankara’daki yetkililer kuş Cenneti’ne nasıl su verebileceklerini bir düşünsünler bakalım” diye konuştu.
“BÜTÜN BUNLAR BULUNDUĞUMUZ YÖRENİN KANAYAN YARASI”
Komisyon Başkanı Karakülçe, “Bugün İzmir için çok önemli havzalardan olan Menemen havzamız için buradayız. Bu havzanın önemi öncelikle Türkiye’nin en büyük ovalarından birisi olması, sonrasındaysa balıkçılık için çok ciddi bir zemin oluşturması ve kültürel manada özellikle nesli tükenme üzere olan, ülkemizde yer edinmiş kuşlarımız, son olarak da tarıma, turizme açılabilecek olması. Ama biz ne yapmışız?” ifadelerini kullanan Karakülçe, şu şekilde devam etti:
“Çevre Şehircilik Bakanlığı sanayi bölgelerinden gelen suya belli bir oranda izin veriyor. Bu hat üzerinde birçok fabrika ve adı konuşmamış sanayi kuruluşları var. Bunların her birine yasal atım izni veriyoruz ve bunun haricinde yasal olmayanlar da bu suyu zaten atıyorlar. Attıkları zaman bu suyu ne yapıyor? Su arıtıldı diyelim, tamam. Ancak bu kadar fabrikanın atıkları yan yana geldiğinde yeniden bir toksite oluşturuluyor. Sonra bunu alıp Körfez’e bırakıyoruz. Gediz beraberinde gelirken sadece bunları getirmiyor. Çok önemli bir ova söz konusu ve ülkemizde yapılan çalışmalara bakarsak son yıllarda tarımda ciddi bir pestisit zehirlenmesi var ki tarım dönüşlerinde de bunu yakinen görebiliyoruz. Ne zaman ki bir ihracat gerçekleşse iade edilmesinin sebebinin de tarımsal zehirler yani pestisit dediğimiz şey olduğunu biliyoruz. Bütün bunlar bulunduğumuz yörenin kanayan yarası. Şimdi oradan gelen bütün suyu almışız, buradaki üreticiler bunu kullanıyor. Bu üreticiler bunu kullanırken ürettikleri ürünün, dolayısıyla toprağın çoraklaşmasına sebep oluyor. Geçen yıl burada üretim yapan üreticimiz, buralarda domates toplayamadı. Ne oldu domateslerin hepsi çürüdü. Dolayısıyla u zehirlerin kirlenmenin birileri tarafından görülmesi lazım”
“EMİNE HANIM’DAN RİCA EDİYORUM…”
Karakülçe, Van Gölü’nün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın destekleriyle temizlendiğini anımsatarak aynı özverinin İzmir için de gösterilmesi yönünde çağrıda bulundu. Karakülçe, “Şimdi İzmir’in yerel siyasetinin, il genelinde siyaset yapan muhalefet partisi AK Parti’nin iki de bir söylediği Körfez kirliliği. İyi de körfez nereden kirleniyor? Siz bu Gediz’i temizlemediğiniz sürece Körfez’deki kirliliği engelleyemezsiniz. Elbette iyi niyetle Cemil Başkanım, İZSU’daki arkadaşlarımız çalışıyor. Bundan sonraki süreçte Büyükşehir’e Körfez’le ilgili ne söyleyecekler bunu merak ediyorum. Ama aslolan ki bu konuda da çözüm önerilerini el birliğiyle konuşalım. Böylesine bir coğrafyada böylesine verimli toprakların, turizme açık bir bölgenin kurtarılabilmesi için bu yaptığımız kanalizasyon sistemini belki de Gediz’in çıktığı noktalarda burada arıtıp başka alanlarda ya da tarımda kullanılabilecek hale getirmemiz gerekiyor. Ayrıca sadece suyla taşınanların yarattığı bir kirlilik söz konusu değil. Çevrenin de duyarlı olması gerekli. Plastikler, straforlar envaı çeşit lastikler… Bunların önüne geçmez ve dur diyemezsek gerçekten burada Çevre Şehircilik Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı hassasiyet göstermezlerse büyük bir geleceği kaybediyoruz. Buradan demek istiyorum, beyler uyanın. Bu iş siyasetler üstü. Bu iş sadece Büyükşehir’in imkanlarıyla altından kalkılabilecek bir şey değil ki bu konuda Cemil Başkanı’mız bu konuda yetki istedi. Hiçbir yetki de verilmedi. Ülkenin müsilaj olan Marmara bölgesinden farklı, Van Gölü bugün Emine Hanım’ın himayelerinde temizleniyor. Buraların suçu ne? Emine Hanım’dan rica ediyorum, lütfen İzmir’e de himaye olsun. Bu Gediz Nehri’ni de temizleyelim. Körfez de zaten kendiliğinden temizlenecektir. Bugün burada olan çiftçi arkadaşlarımızın yüzleri gülecek. Köylümüzün bu bölgedeki hassasiyetine kulak verin ve kirlenmeyi el birliğiyle durduralım” ifadelerini kullandı.
Bölgedeki çiftçiler adına söz alan Foça Ziraat Odası Başkanı Saim Demirbaş, suyun kirliliğinin tarımı etkilediğine vurgu yaparak, “Turgutlu’ya kadar kısmen temiz su gidiyor. Ama Turgutlu’dan sonra önüne gelen bütün sanayi atıkları atıla atıla su kirletiliyor. Bu ovada her türlü mahsul yetişiyor. Zaten ciddi bir kuraklık var. Bundan dolayı da ekebileceğimiz bir tek buğday var. Ama bu suyla buğdayı suladığımızda buğday da olmayacak. Buğdaylar çakmakla yanacak duruma gelecek. Sulayamıyoruz korkudan. Buna devletimizin bir an önce çözüm bulmasını istiyoruz. Çocukluğumdan beri burada çiftçilik yapıyorum. Kazançlar düştü, maliyetler arttı. Yeni nesil çiftçilik yapmak istemiyor artık. Bir de bu Gediz, 5 sene önce böyle değildi. Burada birçok insan balıkçılıkla geçiniyordu. Şimdi kurbağa bile yaşamıyor. Su çok kirli. Suya elimizi soktuktan elimizi yıkamazsak duramıyoruz acıdan. Bu ovada üç mahsul ekiliyordu. Kuraklıktan dolayı bir mahsul iki mahsul belki. Ama bu suyun kirliliğinden dolayı bir mahsulü de yetiştiremez hale geldik” şeklinde konuştu