Ekonomi Muhabirleri Derneği Başkanı Murat Demirci’nin toplantının açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin yansımalarından bahseden Demirci, Ekonomi politikalarındaki farklı tutumumuz sonrasında Türkiye’de enflasyon rakamları baş döndürücü bir yükselişe geçti. Tüketici fiyatlarındaki artış TÜİK verilerine göre yüzde 78’e ulaştı. Üretici fiyatlarındaki artış yüzde 160 seviyelerini gördü. Üretici fiyatlarındaki artış, tüketici fiyatlarındaki artışın önümüzdeki aylarda devam edeceğinin ip uçlarını veriyor. Sabit gelirli milyonlar üzerinde yakıcı bir etkiye sahip olan yüksek enflasyon rakamlarında daha zirveyi görmediğimizi zaten Cumhurbaşkanımız ve Hazine ve Maliye Bakanımız birkaç gün önceki açıklamalarında net bir şekilde kamuoyu ile paylaştılar. Hazine ve Maliye Bakanımız enflasyonda düşüş için Aralık ayını işaret ederken, Cumhurbaşkanımız Şubat ve Mart aylarını telaffuz etti” dedi.
Dünya faiz arttırıyor, TL değer kaybediyor!
Dünya’nın faiz arttırırken Türkiye’de faizin sabit tutulmasına tepki gösteren Demirci, “Dünya’nın faiz artırdığı bir süreçten geçiyoruz. Amerika Merkez Bankası geçen ay 0,75 puanlık faiz artışına gitti. Bu artış oranı son 28 yılın rekoru. Türkiye ise; faizleri 5 puan indirdikten sonra uzun süredir sabit tutuyor. Bu adımlar sonrasında döviz kurları Türk Lirası karşısında her gün yeni rekorlar kırıyor. Günlük hayatımızda pek çok girdi dövize endeksli. Hayatımıza önemli dokunuşları olan yerel yönetimlerde ekonomideki değişimlerden anında etkileniyor. Son bir yılda yüzde 250 civarı artan petrol fiyatlarının toplu taşıma maliyetlerini ne denli artırdığını ön görmek için kâhin olmaya gerek yok. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Web sitesindeki bilgiye göre; ulaşımdan enerjiye, teknolojiden fuarcılığa, tarım yatırımlarından turizm ve hizmetler sektörüne 12 şirketin sahibi. 12 şirketi ve 12,5 milyar TL’lik 2022 yılı bütçesiyle İzmir Büyükşehir Belediyesi adeta bir holdingi andırıyor” dedi.
Gazetecilik kamu adına sorgulamaktır!
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi ise, “Ekonomi ile tanışmam bir tesadüf ile başladı. Gözlem Gazetesi, ekonomi alanında bir gazete. Bu alanı zamanla çok sevdim, ekonomi hayatın kendisi. Doğru bir ekonomi insanın yaşamını belirleyen bir düzen. Paylaşım çok önemli bir kelime. Bu sadece ekonomik kriz değil sonu. B u bir siyasi yaklaşımın sonucu. Bizler gerçekleri yazmak için büyük bir savaş içerisindeyiz. Gazetecilik kamu adına sorgulamaktadır, sorgulayabiliyor muyuz? Hayır. Bizden yıllar geçse de halkla ilişkiler istiyorlar. Doğru habercilik için doğru durmamız gerekiyor. Biz İzmir basınının eski gücünün her yerde göstermeye hazırız. Yerel basınımızın güçlü olması için çaba harcamalıyız. Biz artık güçlü olmak zorundayız” dedi.
Türkiye’nin ilk çoban haritasını anlatarak sunumuna başlayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, çalışmasını geçtiğimiz yıl bu günlerde Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılışını yaptığı İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’nde yaptık. İzmir’in sağlıklı ve piyasa değeri yüksek küçükbaş süt üretimi konusunda öz değerini ortaya koyduk. Belirlediğimiz 4658 çobanın ürettiği sütleri, piyasa değerinin yaklaşık iki katı bedelle satın almaya başladık. İzmir’de üretilen sütün onda birine talip olmamıza rağmen küçükbaş sütü fiyatını yüzde yüz regüle ettik. Koyun Keçi Yetiştiricileri Birlikleri, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin verdiği rakamı taban fiyatı olarak açıkladı. Bu sayede topraklarımızın öz değeri olan küçükbaş sütünü yeniden ekonomiye kazandırdık. Bir yerel yönetim olmamıza rağmen hükümetin bıraktığı boşluğu doldurduk. Kamunun adil regülasyon görevini yerine getirdik. Bu uygulamanın tam tersini ise buğday için gerçekleştirdik. Bu yıl yedi lira olarak açıklanan buğday taban fiyatına İzmir’de 14 lira veriyoruz. Mart ayından bugüne kadar kooperatiflerimiz aracılığı ile 16,5 milyon liralık küçükbaş sütü aldık ve tamamından peynir yaptık. Peynirlerimizi yine kooperatiflerimiz üretti. Bunları işlemek, peynir yapmak için 5 milyon liralık üretim masrafı yaptık. Toplamda 40 milyon liralık peynirimiz oldu. Sadece dört ayda ve yalnızca tek bir kalem ürün üzerinden 18,5 milyon liralık katma değer yarattık. Üstelik bunu belediye şirketlerimiz üzerinden, tek bir kuruş kamu kaynağını israf etmeden yaptık. Sürpriz peynirlerimiz var ve bu peynirlerimiz çok yakında İzmirli markası ile piyasaya sürülecek. Elde ettiğimiz bu katma değer sayesinde yüzlerce gencimize istihdam sağladık. Süt üretimini bırakan onlarca küçük üretici mesleğine geri döndü. Bergama’da kapanma noktasına gelen kooperatifler yeniden hizmete girdi” dedi.
Milli ve yerli tarım
Öz kaynaklara dayalı yerli ve milli bir tarım politikası inşa edildiğine değinen Başkan Tunç Soyer, “ Bunu, doğru ürün planlaması ile başarıyoruz. Kırsal kalkınma ile köylümüzün doğduğu yerde doymasını sağlıyoruz. Kuraklıkla mücadelemizi büyütüyor, su kaynaklarımızı ve doğamızı koruyoruz. Katma değerli ürünleri ortaya çıkararak kentimizdeki gıda sanayini ve istihdamı büyütüyoruz. Gıda güvenliğini sağlıyoruz. Hayat pahalılığının zirve yaptığı bir dönemde şehirlerimizdeki milyonlara sağlıklı ve ekonomik gıda tedarik ediyoruz. Tarımla ilgili çalışmalarımız ürün planlaması ve destekleriyle sınırlı değil. 2021’de İzmir’in Süt Kuzusu projesini daha da büyüterek kapsamını 11 ilçeden 30 ilçeye çıkarttık. 265 bin 308 çocuğa ayda 8 litre süt ulaştırdık. Süt alınan kooperatif sayısını ise 1’den 6’ya çıkarttık. Süt üreticilerine üç yılda 277 milyon 129 bin 600 lira destek olduk. Son üç yılda 73 üretici kooperatifinden aracısız ürün alımı yaparak, üreticimize 540 milyon liralık destek sağladık. Bayındır’da 140 milyon lira yatırım maliyetiyle günlük 100 ton süt işleme kapasitesine sahip Süt İşleme Fabrikamız bitmek üzere” dedi.
Körfezi temizlemek masaya oturduk
İzmir’de körfez kokusunun sebeplerini anlatan Soyer, “ Doğanın hakkı vicdan sahibi yürekler tarafından korunur. Gezi Direnişinde bunu gördük. Kazdağları’nda bunu gördük. Zeytin ağaçlarını yok etmeye çalıştıklarında bunu gördük. Hep birlikte doğanın sesi olduk. Olmaya da devam edeceğiz. İzmir’de ekolojik demokrasiyi çalışmalarımızın temel ayaklarından biri kabul ediyoruz. İzmir’de doğayla uyum deyince önümüzdeki en büyük meselelerden birinin Körfez temizliği olduğunu biliyorduk. Göreve gelir gelmez öncelikle Körfezi temizlemek için uygulanan stratejiyi ve faaliyetleri masaya yatırdık. Körfezin ne yazık ki halen kirli olmasının üç ana nedenini belirledik: Birincisi, İzmir’in yağmur suyu ayrıştırma altyapısının çok eksik olması. Kanalizasyon ve yağmursuyu hatlarının birleşik sisteme sahip olması. İkincisi, tüm İzmir’in arıtmasını yapması beklenen oldukça eskimiş Büyük Kanal Projesi’ndeki tasarım hataları. Son olarak, Çiğli Arıtma Tesisi’nden çıkan suyun Körfez’in en dar noktalarından birine deşarj ediliyor olması ve iç körfezdeki sığlaşma” ifadelerine yer verdi.
Körfez temizliği için yol haritası
Körfez’in nasıl temizleneceğine dair çok net, bilimsel bir yol haritasına değinen Soyer, “Bu planı sabırla ve tam bir kararlılıkla uyguluyoruz. Körfezle ilgili sorunlara paralel olarak bu stratejimizin de üç ayağı var: Birincisi, İzmir’de birlikte akan kanalizasyon ve yağmur suyu hatlarını ayırmak. Adına “birleşik sistem” denilen ve aslında bir sistemsizlik anlamına gelen bu yaklaşım şehrimizde koku, taşkınlar ve körfez kirliliği başlıklarıyla tezahür eden tüm konuların ortak nedeni. İkinci ayak, Çiğli Arıtma Tesisi’nin ve çamur döküm sahasının rehabilitasyonu. Üçüncü ve son ayak, Çiğli Arıtma Tesisi’nden çıkan binlerce metreküp tatlı suyun çıkış noktasını iç Körfez’den orta Körfez’e taşımak ve iç körfezin sığlaşmasını engellemek” dedi.
Birinci öncelik sığlaşmayı ortadan kaldırmak
İzmir’in yağmur suyu altyapısının zayıf olduğuna dikkat çeken Başkan Soyer, “ İzmir’in yağmur suyu kanalları elli yıldır ihmal edilmiş. Yağmuru toplayan altyapı sistemi, yani bir nevi şehrin yer altı dereleri inşa edilmemiş olduğu için yağışların bir kısmı yüzey akışına geçiyor ve yollarda su baskını riski oluşturuyor. Dahası, yağmurun önemli bir kısmı da kanalizasyon ağına karışarak sistemi kilitliyor. Zaruri olarak, kanalizasyon suları yağmurla birlikte denize akıyor. Hem Körfez kirleniyor hem de şehirde koku sorunu oluşuyor. Körfezdeki koku ve kirliliğin ana kaynağı iddia edildiği gibi düşük sirkülasyon değil, yüksek kontaminasyon.. Dolayısıyla böyle bir kanal açılsa bile körfezdeki kirlenme ve sığlaşma sorununu çözemiyor. Bu nedenle birinci önceliğimiz dere ağızlarındaki elli santime kadar varan sığlaşmayı ortadan kaldırmak. Tüm zorluğuna rağmen caddeleri kazarak İzmir’e çağdaş bir yağmur suyu altyapısı kazandırmak. Yani kapıdan bacadan giren kirliliği durdurarak Körfez’e lağım akmasını engellemek. Tüm algı operasyonlarına rağmen, bugüne kadar hiç kimsenin üstlenmediği bu görevi İzmir’de ekibimle birlikte göğüslüyoruz. Aksini yapmak, zaten şehrimize ve görevime ihanet olurdu. Bu nedenle göreve geldiğim ay itibarıyla İzmir’in yağmur suyu kanallarının inşa edilmesi talimatını verdim. Şu ana kadar 196 kilometre yaptık, iki yıl içinde 200 kilometre daha yapacağız. Böylelikle yağmur suları hiç kirlenmeden Körfez’e, kanalizasyon suları ise kendi kapalı sistemi içinde doğrudan arıtma tesislerimize ulaşacak. Yağmur suyu hatlarımızın yapımı ve dere temizliği çalışmalarımızla Körfez’in tüm kirlilik kaynakları sıfırlanacak” dedi.
Gediz Körfez'i kirletiyor!
Gediz yataklarından birinin körfezi kirlettiğine dikkat çeken Soyer, “Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin sınırından geçen Eski Gediz Yataklarından birinin de Körfez’in ciddi kirlenme kaynaklarından biri olduğu tespit ettik. Eski Gediz yatağı, yüksek miktarda sanayi atığını doğrudan iç körfeze taşıyor. Bu konuda AOSB yönetimi ile görüşmeleri İZSU ekibimiz başlattı. Tüm bunlara rağmen, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan son verilere göre İzmir arıtma tesisleri açısından Türkiye lideri. Günlük 951 bin 971 metreküp kapasiteye sahip 69 arıtma tesisine sahip şehrimizde, bu hizmetten yararlanan kişi oranını yüzde 98,6’ya ulaştırdık” dedi.
Ana sorun çamurun depolanması
Çiğli Arıtma Tesisi’ni yenilemek ve verimini artırmak için çok kapsamlı bir çalışma içinde olduklarını belirten Tunç Soyer, “İzmir’in arıtma sistemlerinde desantralizasyona giderek hem elektrik maliyetini düşürüyoruz hem de Çiğli Arıtma Tesisi üzerindeki yükü azaltarak bu yatırımın ömrünü uzatıyoruz. İzmir’deki kokunun ana sorunlarından biri arıtmadan çıkan çamurun yirmi yıldır Çiğli Arıtma’nın çevresinde depolanmasıydı. Arkadaşlarımız projenin orijinal tasarımında bu çamurun uzakta bir çamur tesisine taşınması olduğunu tespit etti. İzmir tarihinde ilk defa arıtma çamurunu Körfez kenarında değil Manisa’da lisanslı bir tesiste depolamaya başladık. Eskiden birikmiş çamurun bertarafı içinse İYTE ile ortak bir proje yürütüyoruz. Bu yılın sonunda o çalışma da başlayacak. İzmir’in koku kaynaklarından biri tümüyle ortadan kalkacak” dedi.
Çiğli artıma tesisinde 4. faz inşaatı yine ihaleye çıkacak!
4. faz çalışmaları inşat halinde kalan Çiğli artıma tesisinin tekrardan ihaleye çıkacağını duyuran Tunç Soyer, “Tesisi biz devraldığımızda dördüncü fazın temeli atılmış fakat inşaatı durmuştu. Dahası, ilk üç faz düşük verimle çalışıyordu. Piyasadaki tüm olumsuz koşullara rağmen bu fazların yenilenme ihalesi tamamlandı ve tesisimizde bakım çalışmaları hızla başladı. Dördüncü Faz’ın ihalesine bu ay sonunda yeniden çıkacağız. Fakat şunu belirtmeliyim ki, ilk üç fazda yapacağımız yenileme çalışması tamamlandığında bu fazlar İzmir’in suyunu arıtmak için fazlasıyla yeterli olacak. Son olarak Çiğli Arıtma’dan çıkan suyun deşarj noktasını değiştiriyoruz. Çok sayıda bilim insanının katkılarıyla tasarlanan kapsamlı bir geri kazanım projesiyle iç körfeze ulaşan deşarj noktasını orta körfeze taşıyacağız. Tüm bu çalışmalarımızı Çevre Mühendisleri Odası başta olmak üzere ilgili uzman kuruluşlar ve akademisyenler ile bir koku master planı oluşturmak üzere bir araya getiriyoruz” dedi.
Kentsel dönüşüm için yapı kooperatifleriyle el ele
İzmir’in kentsel dönüşüm projelerinin kooperatiflere verilme sürecini anlatan Soyer, “Ekonomik demokrasi anlayışımızın devamı olarak, tarımsal kalkınma kooperatiflerindeki tecrübemizi kentsel dönüşüme de taşıdık. İzmir’in yapı stoğu çok yaşlı. İzmir’le birlikte tüm Türkiye’nin sarsıldığı 30 Ekim depremi, bütün zorluklarına rağmen kentsel dönüşümde başarılı olmamız gerektiğini açıkça ortaya koydu. Bu durumda, öncelikle Büyükşehir Meclisimizden kentsel dönüşüm projelerini gerçekleştirmek için belediye şirketimiz İzbeton’a yetki aldık. Sonrasında tüm İzmirlilere bir çağrıda bulunduk. Gelin, bir adım öne çıkın, elinizi taşın altına koyun dedik. İzmir’in iş insanları bu sıkıntılı süreçte inisiyatif aldı ve İzmir’in kentsel dönüşüm yapı kooperatifleri teker teker kurulmaya başlandı. Üç temel ilkeyle, yani yerinde dönüşüm, yüzde yüz uzlaşı ve Büyükşehir Belediyesi garantörlüğü ile İzmir’in dört bir yanında inşaatlarımız başladı. Gaziemir, Ege Mahallesi, Uzundere, Ballıkuyu, Çiğli Güzeltepe ve Örnekköy olmak üzere altı bölgede dönüşüm aynı anda devam ediyor. 3958 bağımsız birimin yapımı sürüyor, 2500 bağımsız birim ise yapım ihalesine hazır hale geldi. Hedefimiz 20.000 konut yapmak” dedi.
İZTAŞIT’ın Seferihisar ve Kiraz’da başladığını belirten Soyer, “İZTAŞIT dediğimiz, Bireysel Taşımacılığın Toplu Ulaşım Sistemine Entegrasyonu Projesi’ni geliştirdik. Bu kapsamda Belediyemizin toplu ulaşım genel müdürlüğü ESHOT bu hatları taşıma kooperatiflerine bıraktı. Bunun için dört koşul öne sürdük: Birincisi bizim istediğimiz standartta araçlarla taşıma yapmaları, ikincisi bizim fiyat tarifemizi uygulamaları, üçüncüsü belediyemizin belirlediği duraklarda durmaları ve son olarak bizim istediğimiz kalitede hizmet vermeleri. ESHOT bu hatlardaki araçları çektiği için olağanüstü tasarruf sağladı. Kooperatifler müşteri sayısını ikiye üçe katladı ve vatandaşlarımız yüksek kalitede taşıma hizmeti almaya devam etti. İZTAŞIT’ı Seferihisar ve Kiraz’da başlattık, Menemen ve Torbalı ile görüşmelerimiz devam ediyor. Foça ile ilgili olarak ise geçtiğimiz haftalarda meclis kararı alarak ilk adımı attık” dedi.
Avrupa’nın en genç filosu
ESHOT filosuna katılan 473 yeni otobüsü hatırlatan Tunç Soyer, “Pandemi boyunca toplu ulaşım kuruluşlarımızdaki hasılat kaybı en az 745 Milyon lira olmasına rağmen yatırımlarımızı durdurmadık. 652 Milyon TL bedel ile ESHOT tarihinin en kazançlı yatırımını yaparak 473 yeni otobüsü filomuza kattık. Bu alımlar ile birlikte her gün servis veren araçlarımızda 5,4 yaş ortalamasını yakaladık ve Avrupa’nın en genç otobüs filolarından birini kurduk. Genç filomuz meyvesini yılda 6 milyon litre daha az akaryakıt tüketerek verdi. Bu da yaklaşık 114 milyon liralık bir tasarruf anlamına geliyor. Otobüs filomuzun tamamının engelli erişimine uygun olması ise en büyük gurur kaynaklarımızdan. Şimdi size nasıl 1 milyar 485 milyon lira tasarruf ettiğimizin hikayesini anlatmak istiyorum. Enerji fiyatlarında Türkiye’de yaşanan artışlar ve vatandaşın faturasına yansıtılan fahiş zamlar hepimizin belini büktü” dedi.
Çeşme projesine karşıyız çünkü…
2019 yılı verilerine göre, Atina’ya yılda altı milyon, Barselona’ya ise on iki milyon turistin gittiği Akdeniz çanağında İzmir’in aldığı payın sadece bir milyon olduğunu belirten Soyer, “Uluslararası zincir otelleri ve sadece plajları dolduran, kent merkezine, küçük esnafa, yerele hiç faydası olmayan bir turizm anlayışının geleceği bizim açımızdan yok. Bu nedenle Çeşme projesine karşı çıktık. Ülkeyi ucuz destinasyona dönüştüren, niteliğe değil niceliğe önem veren bir turizm anlayışıyla kent ekonomisini güçlendiremeyiz. Biz İzmir’de bu resmi değiştirmek için çok sayıda adım attık. Hedefimiz 2024 yılında İzmir’i, nitelikli turistin tercih ettiği ve kişi başına düşen turist harcamasının her geçen yıl arttığı bir kent haline getirmek. On iki ay ve otuz ilçede turizm vizyonumuzla İzmir’e gelen turist sayısını dört milyona çıkarmak için çalışıyoruz” dedi.
Turizmde önemli adımlar…
Altı yıl aradan sonra yeniden ilk kruvaziyer gemisini İzmir Limanı’na geldiğini hatırlatan Soyer, “Bu yıl toplamda 34 kruvaziyer İzmir körfezinde demirleyecek. Dünyanın en önemli kruvaziyer fuarını ise 2024’de İzmir’de düzenleyeceğiz. Dahası, yıllar sonra ilk defa bu yaz İzmir’den Selanik ve Midilli seferleri başlıyor. Alsancak - Midilli seferini yapan ilk İzDeniz gemimiz seferlerine başladı. Geçtiğimiz yıl içerisinde Tarihi Liman Kenti başlığıyla İzmir’in kalbi Kemeraltı, Kadifekale ve Basmane bölgesini UNESCO Dünya Mirası geçici listesine dahil etmeyi başardık. Şimdi hedefimiz Efes ve Bergama’dan sonra Kemeraltı’nı şehrimizin üçüncü UNESCO Dünya Mirası olarak Türkiye’ye kazandırmak. Bunun yanında, dünya flamingo nüfusunun yüzde onunun yaşadığı İzmir Gediz Deltası’nın UNESCO Dünya Doğa Mirası unvanını alması için gerekli yasal süreci başlattık. Birgi ve kıyılarımızdaki Ceneviz Kaleleri’nin UNESCO hazırlık süreçleri de devam ediyor” ifadelerini kullandı.
İzmir’in arka mahallerine hızlı hizmet
Acil Çözüm Ekibi ile İzmir’in arka mahallelerinde sorunların hızlı bir şekilde çözüldüğünü aktaran Tunç Soyer, “İzmir’in arka mahallelerindeki sorunları çözmek için en güçlü çalışmamız “Acil Çözüm Ekibi”ni kurmak oldu. Acil Çözüm Ekibimiz İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin pek çok dairesi ile İZBETON, İZSU, ESHOT gibi bağlı kuruluşlardan toplam 23 birimimizin uzman personelinin yer aldığı bir yapılanma. Acil Çözüm Ekibimiz, son iki yılda kent merkezindeki dezavantajlı mahallelerimizin sorunlarını süratle çözüme kavuşturdu. Bu mahalleler aynı zamanda, oy oranı bakımından üçüncü sırada olduğumuz mahalleler. Acil Çözüm Ekibi sayesinde belediyeye ulaşma bariyerini ortadan kaldırdık. Onların talebini dinlemek ve sorunlarını çözmek için belediyeyi onların mahallesine, evine götürdük. Bazen de Seyyar Makam’la gittik. En önemlisi, o mahallelere hizmet götürme sürecini çok hızlandırmış olduk. Acil Çözüm Ekibimizin ortaya çıkardığı taleplerin tümünü burada anlatamasam da, simgesel anlam taşıyan birkaç tanesine kısaca değinmek istiyorum. 2021’de sporda fırsat eşitliği ilkesi kapsamında arka mahallelerde 3 yüzme havuzunu hizmete açtık. Konak, Gaziemir ve Bornova ilçelerinde kurulan havuzlarda yaklaşık 6 bin çocuğumuza yüzme eğitimi verdik. Bu yıl da yine arka mahallelerde 7 havuzu çocuklarımızla buluşturduk. Hedefimiz en az 10.000 çocuk” dedi.
Yarım değil, eşit İzmir!
Masal evlerinin hem kreş hem de kadınlara iş istihdamı sağladığını söyleyen Soyer, “Masal evlerimize özel bir anlam atfediyoruz, çünkü bu projemiz kreşlerimizden çok daha geniş bir işleve sahip. Her bir Masal Evi, aynı zamanda bir istihdam merkezi. Türkiye’de bir benzeri bulunmayan bu merkezlerimizde çocuklarımız okul öncesi öğrenim görürken, anneleri de bir meslek öğreniyor veya bir işte çalışıyor. İzmir’in tüm ilçelerinde yaygınlaştırdığımız masal evleri, annelere çocuğunu büyütürken çalışma imkanı veriyor. Kadınların iş yaşamına katılımını doğrudan destekliyor. Kadınların düşüncelerinden mahrum bir toplumda yaşamak zorunda bırakılan herkes, yarım insandır. O insanların işleri yarımdır. Hedefleri yarımdır. Duyguları yarımdır. Vicdanı yarımdır. Soruları yarımdır. Cevapları da yarımdır. Böyle bir toplumdaki herkesin, geleceği yarımdır. Biz İzmir’de hiç kimseye yarım bir gelecek bırakmak istemiyoruz. Yarım İzmir değil, eşit İzmir için çalışıyoruz. Kadınların eşitlik talebinin üzerine titremeyi İzmir’de temel görevlerimizden biri olarak görüyoruz. Açtığımız sığınma eviyle şiddet gören kadınlara sahip çıkıyoruz. Örnekköy’de “Anahtar" adıyla kadınlara bütüncül hizmet sunan Sosyal Yaşam Kampüsü’nü kurduk. İzmir Büyükşehir Belediyesi yöneticilerimizin yarısı kadın. Ulaşımda kadın istihdamını ise Türkiye’de ilk kez İzmir’de başlattık ve birçok belediyeye ilham kaynağı olduk” dedi.
Gençlerin kalbine dokunmak…
Gençlere yönelik yapılan hizmetleri aktaran Başkan Soyer, “Dokuz Eylül, Ege, Katip Çelebi üniversitelerimizde ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde günlük 4 bin kişilik yemek dağıtımına başladık. Okullarımıza yakın noktalarda çorba durakları açtık. Yaşadığımız ekonomik sıkıntıları çok daha zor koşullarda geçiren genç arkadaşlarımıza destek olduk. Ailelerinin yükünü hafifletmeye çalıştık. 5 bin 547 üniversite öğrencisine, sekiz ay için toplam 3 bin 200’er lira olmak üzere 17 milyon 679 bin 200 liralık eğitim desteği verdik. Geçtiğimiz sonbaharda okulları açıldığı halde açıkta kalan 440 öğrencimize kalacak yer sağladık. Ayrıca 835 kişilik bir yurt kurmaya başladık. Sekiz noktada başlayan WizmirNET, kablosuz ve ücretsiz internet projemizi 30 ilçede, 78 park ve meydan, 20 vapur, 7 iskele, 60 otobüs hattı, 17 metro istasyonu, 41 tramvay, 78 köy ve 23 aktarma merkezi olmak üzere üç yılda 324 noktaya çıkardık. İzmir genelindeki internet hizmetimizden her ay üç milyon vatandaşımız faydalanıyor. İzmir’in gençlerinin internete ücretsiz ulaşması için 22,5 kilometre uzunluğunda, Türkiye’nin en büyük ücretsiz internet koridorunu kurduk” ifadelerini kullandı.
Sosyal yardımlar devam ediyor!
2021’de yapılan nakdi yardım tutarının 79 milyon 150 bin 248 liraya ulaştığına değinen Soyer, Nakdi yardımın ulaştığı kişi sayısı ise 107 bini aştı. Gıda paketi ulaştırdığımız vatandaşlarımızın sayısı ise 252 bin 243. Sadece bu rakamlar bile şehrimizdeki derin yoksulluğun ne boyutlara geldiğini ve belediyemizin kısıtlı imkânlarıyla bu yaraya nasıl derman olduğunu gösteriyor. Sosyal belediyecilik vizyonumuz doğrultusunda İzmir’in dört ayrı bölgesinde Bizİzmir Dayanışma Noktaları açtık. Vatandaşlarımıza günlük 1000 kişilik yemek dağıtımına devam ediyoruz. Pandemi döneminde eğitim desteklerimiz ve kırtasiyeci esnafımıza katkı sunmak adına İzmir Kitap ve Kırtasiyeciler Odası ile protokol yaptık. Bu kapsamda, 23 bin 629 öğrencinin eğitim kartlarına 130 TL yükledik ve esnafımıza da toplamda 3 milyon lira ödeme yaptık. İzmir’in Halk Ekmek projesi sadece geçim derdindeki vatandaşımızı değil, aynı derdi yaşayan fırıncı esnafımızı da destekliyor. Çünkü Halk Ekmek kapsamında ürettiğimiz ekmeklerin önemli bir kısmını kendi ekmek fabrikamızda değil, esnafımızın fırınlarında üretiyoruz. İzmir Fırıncılar Esnaf Odası ile bir protokol imzalayarak kentteki ekmek fırınlarının yüzde otuzluk atıl kapasitesini faaliyete geçirdik. 130 bin adet olan günlük üretim arzımızı, yeni bir ekmek fabrikası kurmaya ihtiyaç duymadan kısa sürede 250 bine ulaştırdık. Daha çok vatandaşımız ucuz ekmeğe erişebildi” dedi.
İzmir’in kanayan yarası Yeşildere!
Yeşildere bölgesinde yapılacak olan EXPO 2026 için önemli açıklamalarda bulunan Soyer, “Türkiye’nin ilk büyük yeşil dönüşüm projesini gerçekleştirmemize vesile olacak Expo 2026 ile yurt içi ve yurt dışından yaklaşık 4 milyon 700 bin ziyaretçiyi İzmir’de ağırlamayı hedefliyoruz. Expo 2026 İzmir’in uluslararası alanda bilinirliğini artırdığı gibi Dünya Expo’suna giden süreçte de İzmir’e yol gösterecek. Dahası, İzmir yarım asırlık kanayan yarasını, Yeşildere sorununu çözecek. Diğer bir önemli organizasyon ise yine İzmir Enternasyonal Fuarına paralel olarak Eylül ayında düzenleyeceğimiz Terra Madre Anadolu gastronomi fuarı. Terra Madre Anadolu’da, Türkiye’nin dört bir yanındaki küçük üreticileri dünya gastronomi piyasasıyla buluşturacağız. Doğrudan ihracatçı olmalarına katkı sağlayacağız” dedi.
Hükümetten tek kuruş almadan!
Buca Metrosu’nun yapım hazırlıklarına başlandığını belirten Soyer, “Buca Metrosu, Türkiye tarihinde bir belediyenin kendi kaynakları ile yaptığı en büyük yatırım ve İzmir tarihinin en büyük projesi. Buca Metrosu her gün İzmir nüfusunun onda birini taşıyacak. Günde on İzmirli’den biri, yani 400 bin İzmirli bu hattı kullanacak. Buca’nın en uzak mahallesi Çamlıkule ile İzmir Körfezi arasındaki ulaşım süresi 15 dakikaya inecek. Bu devasa yatırımı merkezi hükümetten tek kuruş destek almadan, tümüyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin imkânlarıyla yapıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin güçlü finansal yapısı sayesinde, Buca Metrosu için 490 Milyon Euro'luk uluslararası yatırım kredisi temin ettik. 3,2 faizle aldığımız bu krediyi, dört sene anapara geri ödemesiz olarak 12 yılda ödeyeceğiz. Trenleriyle beraber 765 Milyon Euro’ya mâl olacak Buca Metrosundan elde edilmesi beklenen yıllık işletme geliri ise yaklaşık 45 milyon Euro. Metro inşaatı dört yıl ödemesiz dönemde tamamlanacak ve hat işletmeye açıldığında elde edilecek işletme geliri ile finansmanın geri ödemesi yapılacak” ifadelerine yer verdi.