İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde evleri yıkılan ve hasar gören bazı depremzedeler, "emsal artışı" talebiyle eylem yaptı.İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) üyeleri, Gündoğdu Meydanı'nda bir araya geldi. Burada ellerindeki pankartlarla sloganlar atan üyeler, depremzedelerin yaralarının sarılamadığını öne sürerek, emsal artışı ve sıfır faizli kredi talebinde bulundu.
İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) koordinesinde gerçekleşen eylemde basın açıklamasını okuyan İZDEDA Başkanı Haydar Özkan, dertlerinin siyaset değil, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi olduğunu vurguladı.
Yıkılan evlerin yerine yapılacak inşaatlar için en az 450 bin lira istendiğini ve depremzedelerin bunu ödeme güçlerinin olmadığını savunan Özkan, şunları kaydetti:
"İnancımızı yitirmedik"
“Depremden bugüne kadar 9 ay geçti. Bu süreçte yaralarımızın sarılmasını bekledik. Bütün yükümlülüklerini yerine getiren vatandaşlar olarak bunu devletten beklemek hakkımız diye düşünüyoruz. Mağduriyet durumumuz kendisine aktarıldığı halde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sorunlarımızı ivedilikle çözüme kavuşturacağına inancımızı yitirmedik. Devlet bütün toplumumuzda olduğu gibi bizim de babamızdır, yardım elini uzatmasını bekliyoruz. Biz eylemci, terörist değiliz biz sadece mağduruz. Çığlıklarımız duyuluncaya, yaralarımız sarılıncaya kadar derdimizi anlatmaya devam edeceğiz”
İzmir neden afet bölgesi ilan edilmedi?
Depremzedeleri eylemlerinde yalnız bırakmayan CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel ise “Birlikte çok büyük bir felaketi, acıyı yaşadık. Bu işin siyasi hiçbir yanı yok. Ben CHP’liyim ama bütün milletvekili arkadaşların, tüm siyasi partilerin, sorunların çözümünde el birliğiyle ve birlikte karar vererek hareket etmesini çok istiyorum. Çünkü o bölgede yaşayan bir arkadaşınız, dostunuz olarak o bölgede yaşayan insanların emeklilik sırasında ya da kooperatiflere girerek bütün malını, varlığını, dişinden tırnağından artırdığı parayı bir konut elde edebilmek için harcadığını bilen bir insanım. Şimdi kendi konutlarınızı yeniden daha yüksek bir maliyetle size satmak istiyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile yaptığımız toplantılarda çok net bir şekilde dile getiriyorum; siz, insanların 120 metrekare olan alanını 80-90 metrekareye düşürüyorsunuz, 7 kat olan binayı 5 kata indiriyorsunuz. Kendi dairesinde oturmasını değil o kişinin şansına bırakarak bir konut elde etmesini istiyorsunuz. Ama çok büyük bir haksızlık yapıyorsunuz. 7 katı 5’e indiriyorsunuz ve diyorsunuz ki ‘burası deprem bölgesi, ben senin canını ve malını koruyorum’ diyorsunuz. Ama 300-500 adım ötede 50-60 kat gökdelen dikiyorsunuz. Bu vicdansızlık, insafsızlık değil mi? Vatandaşa gelince 5 kat sermayeye gelince, İstanbul’un müteahhitlerine, rant sahiplerine gelince 60-70 kat veriyorsunuz. Arkadaşlarımız en yüksek makama seslendi ama duymuyorlar, kulaklarını kapatmışlar, duyuyorlar ama duymazdan geliyorlar. Çünkü onların tuzu kuru, onlar hayatın en lüksünü en ihtişamlısını, en şatafatlısını yaşıyorlar. Bayraklı’yı afet bölgesi ilan etmediler. Söyledim orada evler yıkıldı, canlar gitti, evlatlarını kaybettiler, eşlerini kaybettiler, gencecik insanlar öldü. Çocuklar öldü hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi acımanız yok, hiç mi görmüyorsunuz? Yazık değil mi, günah değil mi? Ayıp değil mi? Rize elbette afet bölgesi ilan edilsin. Ebetteki oradaki insanlar sel felaketinden dolayı yaşadığı afetten dolayı Manavgat’ta diğer bölgelerde yanmış evlerin olduğu bölgeler elbette afet bölgesi ilan edilsin. Buna kimse hayır demiyor. Ama Rize’yi afet bölgesi ilan edenler İzmir’de Bornova’yı, Bayraklı’yı Karşıyaka’yı niçin afet bölgesi ilan etmiyorlar? Soruyorum. Evet, biz çok şey istemiyoruz. Biz başı dik onurlu insanlarız. Haram kazanmadı bu insanlar. Helalinden dişinden, tırnağından keserek artırdıklarıyla o evleri aldılar. Şimdi siz onları müteahhitlerin eline teslim ediyorsunuz. Konutu yapmak isteyenden 450 bin lira 500 bin lira istiyorlar. Konutu satmak isteyenlere 300, 350 bin lira veriyorlar. Ayıp değil mi, yazık değil mi, günah değil mi? Buradan söylüyorum günah değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı günah değil mi? Bu işin siyaseti yok. Bu işin siyasetini yapmıyorum. Bir dostunuz, kardeşiniz, abiniz olarak sesleniyorum. İçim yanarak sesleniyorum. Bu işin sonuna kadar takipçisi olacağım. Söz veriyorum. Konuştuğum her platformda bu insanların gür sesi olacağım. Hak verilmez alınır, hakkınızı mutlaka alacaksınız. Mücadeleye devam eden arkadaşlar” dedi.
İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) koordinesinde gerçekleşen eylemde basın açıklamasını okuyan İZDEDA Başkanı Haydar Özkan, dertlerinin siyaset değil, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi olduğunu vurguladı.
Yıkılan evlerin yerine yapılacak inşaatlar için en az 450 bin lira istendiğini ve depremzedelerin bunu ödeme güçlerinin olmadığını savunan Özkan, şunları kaydetti:
"Mevcut durumda evini yaptırmak isteyen depremzedenin aylık ödemesi gereken tutar 7 bin 500 lira civarındadır. Bununla birlikte proje alanlarında hasar oranına göre ayrım yapılarak oluşturulan farklı ödeme planları, depremzedeler arasında tahammülü zor bir adaletsizliği ortaya çıkarmıştır. Sorunumuzun çözümü için en etkili adımlardan birisi olarak İzmir Büyükşehir Belediyesinin rant yaratmak için değil mağduriyetlerin giderilmesine katkı sağlamak için yüzde 30 emsal artışı kararı almasını, kentsel dönüşümcü değil deprem mağduru olduğumuz göz önünde bulundurularak 2 yıl ödemesiz 18 yıl geri ödemeli 20 yıllık sıfır faizli depremzede desteği maksatlı bir kredi oluşturulmasını istiyoruz."
"İnancımızı yitirmedik"
“Depremden bugüne kadar 9 ay geçti. Bu süreçte yaralarımızın sarılmasını bekledik. Bütün yükümlülüklerini yerine getiren vatandaşlar olarak bunu devletten beklemek hakkımız diye düşünüyoruz. Mağduriyet durumumuz kendisine aktarıldığı halde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sorunlarımızı ivedilikle çözüme kavuşturacağına inancımızı yitirmedik. Devlet bütün toplumumuzda olduğu gibi bizim de babamızdır, yardım elini uzatmasını bekliyoruz. Biz eylemci, terörist değiliz biz sadece mağduruz. Çığlıklarımız duyuluncaya, yaralarımız sarılıncaya kadar derdimizi anlatmaya devam edeceğiz”
İzmir neden afet bölgesi ilan edilmedi?
Depremzedeleri eylemlerinde yalnız bırakmayan CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel ise “Birlikte çok büyük bir felaketi, acıyı yaşadık. Bu işin siyasi hiçbir yanı yok. Ben CHP’liyim ama bütün milletvekili arkadaşların, tüm siyasi partilerin, sorunların çözümünde el birliğiyle ve birlikte karar vererek hareket etmesini çok istiyorum. Çünkü o bölgede yaşayan bir arkadaşınız, dostunuz olarak o bölgede yaşayan insanların emeklilik sırasında ya da kooperatiflere girerek bütün malını, varlığını, dişinden tırnağından artırdığı parayı bir konut elde edebilmek için harcadığını bilen bir insanım. Şimdi kendi konutlarınızı yeniden daha yüksek bir maliyetle size satmak istiyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile yaptığımız toplantılarda çok net bir şekilde dile getiriyorum; siz, insanların 120 metrekare olan alanını 80-90 metrekareye düşürüyorsunuz, 7 kat olan binayı 5 kata indiriyorsunuz. Kendi dairesinde oturmasını değil o kişinin şansına bırakarak bir konut elde etmesini istiyorsunuz. Ama çok büyük bir haksızlık yapıyorsunuz. 7 katı 5’e indiriyorsunuz ve diyorsunuz ki ‘burası deprem bölgesi, ben senin canını ve malını koruyorum’ diyorsunuz. Ama 300-500 adım ötede 50-60 kat gökdelen dikiyorsunuz. Bu vicdansızlık, insafsızlık değil mi? Vatandaşa gelince 5 kat sermayeye gelince, İstanbul’un müteahhitlerine, rant sahiplerine gelince 60-70 kat veriyorsunuz. Arkadaşlarımız en yüksek makama seslendi ama duymuyorlar, kulaklarını kapatmışlar, duyuyorlar ama duymazdan geliyorlar. Çünkü onların tuzu kuru, onlar hayatın en lüksünü en ihtişamlısını, en şatafatlısını yaşıyorlar. Bayraklı’yı afet bölgesi ilan etmediler. Söyledim orada evler yıkıldı, canlar gitti, evlatlarını kaybettiler, eşlerini kaybettiler, gencecik insanlar öldü. Çocuklar öldü hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi acımanız yok, hiç mi görmüyorsunuz? Yazık değil mi, günah değil mi? Ayıp değil mi? Rize elbette afet bölgesi ilan edilsin. Ebetteki oradaki insanlar sel felaketinden dolayı yaşadığı afetten dolayı Manavgat’ta diğer bölgelerde yanmış evlerin olduğu bölgeler elbette afet bölgesi ilan edilsin. Buna kimse hayır demiyor. Ama Rize’yi afet bölgesi ilan edenler İzmir’de Bornova’yı, Bayraklı’yı Karşıyaka’yı niçin afet bölgesi ilan etmiyorlar? Soruyorum. Evet, biz çok şey istemiyoruz. Biz başı dik onurlu insanlarız. Haram kazanmadı bu insanlar. Helalinden dişinden, tırnağından keserek artırdıklarıyla o evleri aldılar. Şimdi siz onları müteahhitlerin eline teslim ediyorsunuz. Konutu yapmak isteyenden 450 bin lira 500 bin lira istiyorlar. Konutu satmak isteyenlere 300, 350 bin lira veriyorlar. Ayıp değil mi, yazık değil mi, günah değil mi? Buradan söylüyorum günah değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı günah değil mi? Bu işin siyaseti yok. Bu işin siyasetini yapmıyorum. Bir dostunuz, kardeşiniz, abiniz olarak sesleniyorum. İçim yanarak sesleniyorum. Bu işin sonuna kadar takipçisi olacağım. Söz veriyorum. Konuştuğum her platformda bu insanların gür sesi olacağım. Hak verilmez alınır, hakkınızı mutlaka alacaksınız. Mücadeleye devam eden arkadaşlar” dedi.