EGE’YE BAKIŞ-İzmir Tabip Odası 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasına başlamadan önce İzmir Tabip Odası Başkanı Prof Dr. Süleyman Kaynak, Türkiye’de büyük yıkım yaratan Kahramanmaraş depremini bir kez daha hatırlatarak, “6-7 Şubat Maraş, 20 Şubat Hatay merkezli depremlerde, kamu ve özel hastaneler ile Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) ağır hasar aldı, bazıları ise yıkıldı. Depremlerde en az 15 hastanenin hasarlı olduğu belirtildi.”şeklinde konuştu.
Deprem bölgelerinde bir çok sağlık kuruşlarının zarar gördüğünü belirten Kaynak, “Özellikle Maraş, Adıyaman ve Hatay’da depremden sonra çok sayıda sağlık kurumunun zarar gördü. Depremden sonra Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi kullanılamaz duruma geldi. Bir tek Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil hizmeti veriyordu, artçılar sonrasında orası da boşaltıldı. İskenderun’daki eski Devlet Hastanesi ilk depremde yıkıldı, yeni hastanede hasarlar vardı ancak yine artçılar nedeni ile hasar artınca orası da boşaltıldı. Hatay’da sadece kamu adına çalışan hastane Dörtyol Hastanesi. ASM’lerin de büyük bir kısmı hasar gördü. Adıyaman’da da sadece Eğitim ve Araştırma Hastanesi kısmi hizmet veriyor. Maraş’ta ise Necip Fazıl Şehir Hastanesi kısmen hizmet verdi ve oradaki Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi de kısmi olarak hizmet verdi. Adana bölgenin tamamen sağlık hizmeti ihtiyacını karşıladı ancak artçılar sürecinde Balcalı Hastanesi de hasar görünce boşaltıldı. Bu, aslında bölgedeki en eski en donanımlı sağlık kurumu olan Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesine bağlı Balcalı hastanesinin aniden kapatılma kararının gerek öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, sağlık çalışanları, öğrenciler, hastalar ve hasta yakınları için ve kurumsal anlamda çok büyük bir bilimsel, eğitimsel ve hizmet birikiminin aniden kaybolması anlamına gelmektedir. Bu gerek bölge için ve gerekse ülke için son derece ciddi bir kayıptır.
Sadece deprem bölgesinde değil, ülkemizin farklı bölgelerinde de sağlık kurumları ile ilgili dayanıklılık sorunlarının olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Zira, Türk Tıbbının ana kaynaklarından bir diğeri olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi de geçen hafta aniden, bir günde, riskli denilerek boşaltılma kararıyla karşı karşıya bırakılmış ve çok yüksek sayıda, öğretim üyesi, hekim, sağlık çalışanı, öğretim görevlileri ve öğrencilere kadar ve hastalar, takipli hasta ve yakınlarına kadar çok geniş bir kesim birden bire adeta ortada bırakılmıştır. Çok büyük bir bilimsel akademik, hizmetsel ve eğitimsel anlamda büyük bir kaybın ortaya çıkmış olduğu aşikardır.”dedi.
YÜKSEK SESLE HEP BİRLİKTE SORUYORUZ
Sözlerine Edip Cansever’in sözleriyle başlayan Özkan, “Bir mendil niye kanar. Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar” , diye soruyor ya Edip Cansever. Bu soruyu yüksek sesle hep birlikte soruyoruz bugün her yerden. Mendilimizde kan sesleri ile yaşamaya zorlanıyoruz nicedir. Ne pandemide yitirdiğimiz yüzbinlerce insanımız, yüzlerce meslektaşımız, ne de depremde yitirdiğimiz canlar kaçınılmazdı. Bir 14 Mart daha bizler için mücadelenin tarihine yeni anlatılar katma anlamına geliyor. Depremin ilk gününden itibaren sahada olan meslektaşlarımızla mendiller kanamasın diye çaba sarf eden meslek örgütümüz, Türk Tabipleri Birliği memleketin dört bir yanından Tabip Odalarından meslektaşlarımızla 2023 yılının 14 Mart günü saat kulesinin saati 04:17’de durmuş olan Adıyaman’da, Türkiye’nin her yerinden yankılanan çok ses, tek yürekle yitirdiklerimizi anıyor, yüreklerimizde taşıdığımız anılarıyla yitirdiklerimize bir söz veriyoruz.Söylemiştik tekrar söylüyoruz: Olağandışı Durumlara hazırlıklı olmak olanaklıdır. Depremin kaçınılmaz, kayıpların önlenebilir olduğunu biliyoruz. Evlerin, hastanelerin üzerimize yıkılmayacağı insanlarımızı ve hiçbir canlıyı enkaz altında yitirmeyeceğimiz bir Türkiye mümkündür.”
AKLIN VE BİLİMİN IŞIĞINDA
Türk Tabipler Birliği olarak depremi tekrardan hatırlatan Özkan, “Bu 14 Mart haftasında yıkıcı etkileri çok fazla olan deprem gündemi içerisinde, depremler önlenemese de yıkımların önlenebileceği bilinciyle ne sağlığın ne de hekimlerin enkaz altında kalmasına olanak tanıyacak kamusal ve toplumcu yeni bir sağlık sistemini kurmayı hedefleyen çalışmalarımızı, dayanışmamızı güçlendirerek yıllardır yaptığımız gibi bir mücadele hattında ısrar ediyoruz. Aklın ve bilimin ışığında, Türk Tabipleri Birliği olarak yıllardır söylediklerimizin salgınla herkesce görünür olup depremle birlikte bizleri ağır bir yıkımla baş başa bırakmasına boyun eğmedik, eğmeyeceğiz.”dedi.
KAOSA BİRLİKTE TANIKLIK ETTİK
Olağan üstü afet yaşadığımı bu dönemde hekimlerin tek başına bırakıldığını söyleyen Özkan, “Tüm dünyada uygulanan, özelleştirmeyi merkeze alan, bizleri yalnızlaştırıp güvencesizleştiren politikalar ve sonunda AKP’ye nasip olan Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle “olağan” dönemlerde de birçok sorunla yüz yüze kalan hekimlerin, sağlığı üretenlerin, olağandışı durumlara hazırlıklı olma konusunda da kendi başlarına bırakıldığını bir kez daha gördük. Hazırlıksız yakalandıkları bu olağandışı durumda kamu otoritesinin tek elde toplama, paylaşmama ve paylaştırmama ısrarının çaresizlik ürettiğine, sağlık kuruluşlarını, sağlık çalışanlarını ve toplumu kaosa sürüklediğine birlikte tanıklık ettik. Afet ve olağandışı durumlarla baş edebilmek kamusal bir görev iken, bu görev için hiçbir hazırlık olmaması yaşamdan yana sürdürdüğümüz çabaların sonuçsuz kalmasına, dayanışma içinde depremzede meslektaşlarımızı biraz olsun rahatlatabilmek için üstlendiğimiz sorumluluklarda da yalnız bırakıldığımıza şaşırmadık elbette.”şeklinde konuştu.
BU 14 MART’TA YASTAYIZ
Sözlerini noktalarken Edip Cansever’in şiiriyle noktalayan Özkan, “Türk Tabipleri Birliği olarak, yıllardır söylediklerimizi bugüne kadar dikkate almayan Sağlık Bakanlığı’nın ve iktidarın ihmali nedeniyle, on binlerce insanımızı yitirdik, hem mendillerimiz hem de yüreklerimiz kanıyor durmadan. Bugün, bu 14 Mart’ta yastayız, evet. Acımızı paylaşıyoruz çoğalarak. Cansever’in dediği gibi;
“Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.”