EGE'YE BAKIŞ/ PELİN ENGİN- Düzenlenen basın açıklamasında konuşan İYİ Parti İzmir İl Başkanı Ülkü Doğan, “Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrasında Türkiye genelinde başlayan protestolar sonucunda çok sayıda gencimiz tutuklandı. Gelmeden önce İstanbul'daki 102 tutuklu gencin tahliyesine karar verildiğini öğrendik. Darısı İzmir’de tutuklu bulunan gençlerimizin başına” dedi.
“SON DERECE ÇAĞ DIŞI MUAMELELER!”
Doğan, konuşmasına şu sözleri kullandı: “Tahliye gerekçeleri son derece yerinde. Aynı gerekçeler tutukluluk talebinin reddi için de bir gerekçeydi. Delillerin toplanma durumu da gözetilerek bu gençler hakkında tutuklama kararı verilmesi bu kararın siyasi olduğunu gösteriyor. Bizler iyi parti olarak adaletsiz kararın karşısında olduğumuzu dile getirdik. Çarşamba günü Menemen’de tutuklu bulunan gençlerimizle, kötü muamele iddialarına ilişkin görüştük. Gençlerin anlattığı şeyler kan donduruyor. Kötü muamele iddialarıyla ilgili yargı süreci de başladı. Biz bu yargı sürecinin takipçisi olacağız. Tutuklu gençlerle ilgili de disiplin soruşturması başladı, bu sürecin de takipçisi olacağız. En fazla 16 kişinin kalabileceği koğuşlarda 35 36 kişi kalıyor. Gençler nöbet usulü uyuduklarını söylediler. Bunlar son derece çağ dışı muameleler.”
"BİZ BURADA BİR CENAZEDEYİZ!"
Açıklamada konuşan İYİ Parti Genel İdare Kurul Üyesi Furkan Tuna, adalet kavramının üstüne gölge düştüğüne dikkat çekerek, “Bugün burada toplanmamızın sebebi bir hayır değil. Biz burada bir cenazedeyiz. Ancak bir insanı değil, bir kavramı uğurluyoruz: Adalet. Mülkün yani devletin temeli olan adaletin dağıtıldığı yer olması gereken Adalet Sarayları ne yazık ki son dönem yaşanan siyasi operasyon ve tutuklamalar nedeniyle, bugün toplum nezdinde tartışılan mekânlar haline gelmiştir. Görevlerini hakkıyla ve layıkıyla yerine getiren ve esasen adaletin yükünü omuzlarında taşıyan, isimsiz, fedakar ve cefakar Hakim, Savcı ve sair Adliye mensuplarımızı tenzih ediyorum- bu mekânlarda verilen bazı siyasi karar ve tutuklamalar toplum vicdanında karşılık bulmamış, adaletin üzerine gölge düşmüştür. Bu kararların mağduru olanlar nezdinde Adliye binalarının duvarları artık birer mezar taşını çağrıştırmaktadır. Bu mağdurlar nezdinde Adli binalarının her bir tuğlası, susturulan bir vicdanın, bastırılan bir hakikatin, engellenmiş bir özgürlüğün sembolü haline gelmiştir.” dedi.
Tuna, bir ülkenin çöküşünün adaletin ölmesiyle başladığına değinerek, “Bir ülkenin çöküşü silahla, bombayla, işgalle başlamaz. Bir ülkenin çöküşü, adaletin öldüğü gün başlar. İşte biz bugünlerde o günleri yaşıyoruz. Ve burada, bir Adliye binasının önünde, ne yazık ki adaletin ruhuna Fatiha okuyoruz.” diye konuştu.
"TUTUKLU GENÇLER, BU ÜLKENİN SUÇLULARI DEĞİL VİCDANIDIR!"
Tutuklu olan gençlerin suçsuz yere tutuklu olduğunu söyleyen Tuna, “Bu ülkenin en köklü, en saygın üniversitelerinde okuyan gençlerin 17’si bugün Menemen Cezaevi’nde; kalanı ise Türkiye’nin muhtelif yerlerindeki cezaevlerinde tutuklu… Yarınlarımızın bilim insanları, hukukçuları, mühendisleri… Bugün karanlık zindanlarda, soğuk duvarlar arasında. Hiçbir suça karışmamış olmalarına rağmen; sadece düşünceleri, umutları ve inançları yüzünden yargılanıyorlar. Bu mudur Türkiye Yüzyılı? Hangi gelecek böyle inşa edilir? Hangi kalkınma, hangi medeniyet; kendi aydın gençlerini harcayarak kurulabilir? Peki bu gençler neden meydanlara çıktı biliyor musunuz? Hiç sorguladınız mı bunu? Adaletin peşindeydiler. Hürriyeti arıyorlardı. Eşitliği talep ediyorlardı. Uğruna her şeyi vermeye razı oldukları bu güzelim ülkede kendileri hesabına bir gelecek inşa edemiyorlar. O sebeple isyan ediyorlar. Onun için meydanları dolduruyorlar. İçeride tutulan gençler, bu ülkenin suçluları değil, vicdanıdır. Onlar fikirlerini dile getirdikleri, yanlışlara “yanlış” dedikleri, güçlülerin değil haklıların yanında durdukları için hedef alındılar. Çünkü bu düzende haklı olmak yetmiyor. Sessiz olmalısın. Boyun eğmelisin. Biat etmelisin. Gençler yarınlara yapılan saldırılara baş kaldırıyor. Terörist muamelesini asla hak etmiyorlar. Bebek katiline methiyeler düzenlere, özgürlük isteyenlere sessiz kalanlara karşı; vatansever gençlerimizin terörist ilan edilmesi vicdana sığmaz. Geçtiğimiz Ramazan Bayramı’nda bebek katili açık görüş hakkıyla ailesiyle bayramlaşırken, asil Türk gençleri bayramı ailelerinden uzak, tutsak şekilde geçirdi. Oysa biz Türk gençliği; 40 bin insanımızın katili bir caniden çok daha kıymetliyiz. Anayasal haklarını kullanarak demokratik taleplerini dile getiren gençler, siyasi hesapların gölgesinde özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor. Ayrıca gençlerin bu tavırları sadece anayasal haklarını kullanma talebiyle sınırlandırılamaz. Gençler Cumhuriyetimizin banisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”sindeki onlara verdiği vazifeleri yerine getiriyor. Neydi “Mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegane temeli” olan o vazife? “Türk İstiklalini Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek.” Neyi öngörüyordu Büyük Başbuğ? “Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.” Muhtaç oldukları kudreti ve cüreti damarlarındaki asil kandan alan Türk Gençliği, duruma vaziyet etmiştir.” şeklinde konuştu.
"BU KEZ ÖLÜYE DEĞİL, ÖLDÜRÜLEN DEĞERLERE LOKMA DAĞITIYORUZ"
Tuna, öldürülen değerler adına lokma dağıttıklarını belirterek, “Biz burada bugün lokma dağıtıyoruz. Evet, bu bir gelenektir. İzmir’in dört bir yanında bu hayra tanıklık etmişsinizdir. Ama bu kez bir ölüye değil, öldürülen değerlere dökülen lokmadır bu. Özgürlüğe, hukuk devletine, gençliğe, umuda dökülen bir ağıttır. Lokma şekerlidir ama bu acı çok derindir. Adalet güven vermezse, toplum çürür. Ve biz bugün çürümüş bir sistemin içindeyiz. Buna sessiz kalan, bu çürümeye ortaktır. Bu yüzden bu lokmalar sadece bir yas değil, bir başkaldırının lokmasıdır. Biz bugün sadece lokma dağıtmıyoruz. Umut dağıtıyoruz. İnanç dağıtıyoruz. Cesaret dağıtıyoruz. İçerideki genç arkadaşlarıma sözümüz var: Sizi unutturmayacağız. Sizi yalnız bırakmayacağız. Sizin uğruna bedel ödediğiniz doğrular, bir gün bu ülkeyi kurtaracak. Çünkü biz inanıyoruz: Zulüm devam edebilir, ama ebedi değildir. Adalet gecikir, ama mutlaka gelir. Ve adalet geldiğinde, bu binanın duvarlarına bir daha bakacağız. Kim sustu, kim konuştu…Kim boyun eğdi, kim direndi… Hepsi orada yazacak. Biz, bugünleri unutmayacağız ve unutturmayacağız.” ifadelerini kullandı.
"KÖHNEMİŞ DÜZENİ BOCAZAĞIZ!"
Tuna konuşmasını, Sözlerimi Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun Türk Milleti’ne verdiği o büyük sözle bitiriyorum: “Köhnemiş bir düzen var, yıkacağız. Kurulmuş tuzaklar var, bozacağız. Koyulmuş engeller var, aşacağız. Yemin ettik millete; başaracağız, başaracağız, başaracağız! Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” sözleri ile sonlandırdı.