Artı 35’te yayınlanan programda Gazeteci Adem Sarıkaya, Foça ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi ve Foça Belediye Başkan Aday Adayı Hakan Barçın’ı konut etti. Barçın, Sarıkaya’nın sorularını yanıtladığı programda neden Foça için yola çıktığını, “İnsanı teşvik ve tahrik ediyorlar” sözüyle açıklayarak, “Geçenlerde bir milletvekilimiz ya kendi yazmış ya da onun ağzından yazmışlar, ‘Siyaset bir iddia işidir ya tahrikle girilir ya teşvikle’ diyor. Ben de hem tahrik hem teşvik var. İnsanlar beni teşvik ediyor, doğru. Bir de tahrik var, birisi çıkıyor diyor ki, ‘Ben Foça’dan geçerken gördüm, başkanlık istiyorum’. Bununla tahrik ediyorlar. Ek olarak çocuklarımız Foça’da oldu ve Foça’ya borçlandık. O borcu da ödemek için yola çıktık” dedi.
“10 YILDIR FOÇA İÇİN UĞRAŞIYORUZ”
Foça’ya geldiği günden beri Foça için çalıştığını ifade eden Barçın, “Dışarıdan çok güzel bir yere geldiğinizde eğer orada doğmamışsanız daha fazla farkındalığınız oluyor. Bir çeşit minnet duyuyorsunuz, hayretler içinde kalıyorsunuz. Kuş sesleri, kokular, özellikle nisan aylarındaki kokular, deniz, balık, yerliler vesaire derken cennete düşmüş gibi oluyorsunuz ve doğal olarak oraya hemen sahipleniyorsunuz. Hemen akabinde korumacı bir yan gelişiyor, İstanbul’da Ankara’da yaşarken bu hisler yok ama Foça’ya geldiğinizde bu hisler gelişiyor. Biz, Foça’ya geldiğimizde neredeyse 1 buçuk yıl içerisinde kendimizi Foça Yerel Gündem Sekreterliği’nde bulduk. Hemen akabinde Foça Çevre Kültür Platformu’nu kurduk ve bir dönem bırakmak zorunda kaldım ama kurduğumuz Platform’da 1 sene devam ettik ve yaklaşık 10 yıldır uğraşıyoruz. Foça’da sadece bir güzellik değil bir tarihte var. Türkiye’deki ilk çevre hareketinin çıkış yeri o havzadır. Bakırçay, Aliağa, Dikili’dir. Siz, orada bir miras alıyorsunuz ve bir sorumlulukla beraber gereğini yapmaya çalışıyorsunuz. Ben, bu sorumluluklardan ötürü yola çıktım ve Belediye Başkan aday adayı oldum. Nihat Dirim gibi belediye başkanlarıyla çok yakın dostluklar gelişince ve tarihi bilince sahip olunca yola çıkıyorsunuz” diye konuştu.
“ÇEVRECİLER ARTIK İKTİDARDA OLMALI”
Çevrecilerin artık muhalefette değil iktidarda olması gerektiğini kaydeden Barçın, “Artık bu muhalefetin üzerinde iktidara sahip olmak gerektiğini düşünüyorum. Çevreciler tarafından kentler ve ülkeler yönetilmeli. Küresel bir kriz var ve bu kriz kapımızda değil artık evimizde. Ciddi anlamda bu küresel krizin, iklim krizinin etkilerini yaşıyoruz. Biz de bu krizle ilgilenmişiz ve biliyoruz. Çevrecilerin artık iktidara, ‘Yapma, dikkat et’ demesi değil iktidarı alması gerekiyor. Başka yol yok, iklim krizine önlem alan, bunlarla barışık politikalar izlemezsek yok olacağız. Başka şansımız yok. Ekonomiyi öne koyan, parayı öne koyan, merkeze onları koyan insanlarla bu iş yürümeyecek. Önce çevre, önce insan, önce doğa diyen insanlar yerel yönetimlerde ve hatta merkezi yönetimlerde olmalı diye düşünüyorum” dedi.
“DIŞARIDAN GELENE KIRMIZI KART ÇIKACAK”
Foça’da çevreyi ve ortak aklı merkeze alan bir yönetim biçimi olacağını ve yerli üretimin öne çıkarılacağını söyleyen Barçın, “Bizim, tam da çevreci politikalarla buna da bir bakış açımız var. ‘İklim Krizi’ne küçücük bir belediyenin başkanı olarak ne yapabilirsin ki?’ denebilir. Bizim çok güzel bir köy domatesimiz var, 10-15 kilometre içerisinde dağılıyor. Antalya’dan gelen bir domates yüzlerce kilometre öteden geliyor. Bu domates gelene kadar yüzlerce litre fosil yakıt tüketiyor. Biz, Antalya domatesini yasaklayamayacağımıza göre ne yapabiliriz? Antalya domatesinin satıldığı stantları yüksek fiyata, Foça domatesinin satıldığı domatesleri çok düşük fiyata ya da bedavaya verebiliriz. Hem yerel üretici daha çok kazanır, daha çok harcar ve aynı zamanda küresel iklim krizine bir katkı koymuş olursunuz. Üzüm de süt de yoğurt da yerli üreticiden satılsın, dışarıdan gelene mümkünse kırmızı mümkün değilse sarı kart çıkartalım. Yerli üretici orada kazanırsa orada harcar ama zincir marketlerin asla böyle bir kaygısı yok. İnsan istihdam ediyorlar diye sevinecek miyiz? Asla sevinmemeliyiz. Zincir marketler yeni bir sömürü düzeni oluşturdu. 30 bin insanın yaşadığı yerde 19 zincir market var. Onlar olmasa yerliler orada harcayacak, orada kazanacak ve oranın ekonomisine katkı sağlayacak. Manava gidecek kasaba gidecek esnafa gidecek ve orada harcayacak. Zincir marketlerin sahibi kazandığını Foça’da mı harcıyor? Ya İstanbul ya Uluslararası Sermaye sahipleri bunlar” dedi.
“TİNY HOUSE VE HOBİ BAHÇELERİ...”
Tiny House ve Hobi Bahçeleri konusunda yasal bir dayanağın olmadığını ve ucube yapılara sebep olduklarını açıklayan Barçın, “Bizim sloganımız nedir? Yereli, doğayı, çevreyi korumak için değişim. En çatıya çevreyi koyuyoruz, sonra alt politikalar geliyor. Küresel İklim Krizi’yle birlikte en çok önemsediğimiz konu budur ister hobi bahçeleri olsun ister bambaşka faaliyetler olsun kesinlikle doğru ve yasal değil. 3 derecede toplanıyor tarımsal araziler ve bir tanesinin üstüne küreğinizi koyacak kulübe bile yapamıyorsunuz. Hobi bahçelerinin yasal dayanağı bile yok. Hadi diyelim olsun, iyi de zaten giderek sağlıklı gıda ya da herhangi bir gıdayı üretme anlamında kullanabileceğimiz kırsal nüfus yüzde 78’den yüzde 6’ya düşmüşüz. E, biz nasıl doyacağız? Toprak kalmıyor, su kalmıyor ve sonra gidip ‘Hobi Bahçeleri’ adı altında oraya ucube ucube binalar yapıyoruz. Hadi diyelim buna da ihtiyaç olsun, e bunun hiçbir planlaması yok. O insanların atıkları nereye gidecek? Foseptik nereye kadar devam edecek? Toprağın yapısı bütünüyle bozuluyor. Yol yapılıyor, elektrik direği geliyor ve gittikçe konfor alanı genişliyor. Orası, saçma sapan bir yerleşim yeri olarak karşınıza çıkıyor” şeklinde konuştu.
“İLK PROJEM ORTAK AKLI DEVRETE SOKMAK”
Foça’yı yönetirse her şeyi ortak akılla yapacağını ve Foça’yı Foça halkıyla beraber yöneteceğini söyleyen Barçın, “Bu devirde herkes bir proje yapıyor. Proje yapmak bizim haddimize değil, sadece genel olarak fikrinizi söyler ve ona göre seçilirseniz uzmanlarla gelir proje üretirsiniz. Foça’nın göbeğine kapalı pazaryeri projem yok. Bir bakış açım var, oradan bazı projeler üretilebilir. Nasıl yapacağımla başlayayım, son zamanlarda içi ciddi şekilde boşaltılarak kullanılmış ortak akılla yapacağım. Birlikte yöneteceğiz. Geçtiğimiz 4 buçuk yılda İzmir Büyükşehir ve Foça Meclis üyeliği deneyimim var. Birtakım şeylerde ön plana çıktım. Sao Paulo Gemisi ile alakalı bir önerge verdik ve 50’ye yakın bileşeni bir araya getirip inanılmaz bir trafik geliştirdik. Sao Paulo’dan fotoğraf çekip göndererek destek olan Brezilyalılar çıktı. Bunu örnek alarak şöyle söyleyeyim, Büyükşehir’e 23 sayfalık bir önerge hazırladık ve 20’ye yakın kurum kuruluş, uzmanlar oraya raporlarını gönderdik ve insanların dikkatini çektik. Aynı Sao Paulo’daki gibi Aliağa Çevre Etki Değerlendirme Raporu’nda da aynısını yaptık. 1 yıl süren bir uğraş sonucunda başardık. Büyükşehir’in Genel Sekreter Yardımcısı düzeyinde ve benimle yürütülmüş bir çalışmaydı. Önergeyi verdik, kabul edildi ve daha sonrasında Ege Üniversitesi ve Tübitak çalışmayı hazırladı. 3 kez ara rapor düzenledik, çalışmaya devam ettik ve ortaya bir rapor çıktı. Rapor şunu söylüyor, Çalışması gereken kurumlar çalışmıyor ve Büyükşehir Belediyesi olarak biz sorumluluk alıyoruz. Havasını, suyunu, toprağını 1 buçuk yıla yakın sürede bir rapor hazırlandı ve oraya çivi çakılması bile yanlış diyen bir rapor çıktı ortaya. Şunu anlatmaya çalışıyorum, bu örneklerde bir ortak akıl var. Umarım bunu da tüm Foça’yı yönetirken tüm bileşenleriyle, dışarıdan uzmanlara başvurarak, merkezi yönetime sorarak, Büyükşehir’e sorarak yöneteceğimiz bir yönetime talibiz. Proje yapma konusunda yöntem bu olursa, üst ölçeğe çevreyi koyarsanız geriye bir tek sorunları tespit etmek ve proje üretmek kalıyor” dedi. “FOÇA'YA NİZAM VE İNTİZAM GELECEK”
Foça’yı üzerinde görünmez bir elle yöneteceğini ifade eden Barçın şöyle konuştu:
“Kentin üzerinde görünmez bir el hissedecekler. Burası çizilmiş, burası düzenlenmiş, bu araba burada duruyor diyecekler. Nizam ve intizam gelecek. Esnafı toplayacağım, birlikte karar vereceğiz. Yüzde 100 uzlaşı olacak değil, çoğunlukla karar alacağız. İnatla zorlamalıyız, sadece ben ya da çalışma arkadaşlarım değil, herkes buna inanırsa başarabiliriz.”
HAKAN BARÇIN KİMDİR?
“1965 İzmir doğumluyum, İzmirli anne babanın evladıyım. Anne ve babam göçmen, Kuzey Trakya’dan Kafkaslara kadar geniş bir yelpaze var ama annem babam Darağaç doğumlu, İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun oldum ve üniversite okumak için Ankara’ya gittim. Hacettepe Amerikan Filolojisi mezunuyum. Öğretmenlik hayatımda eşimle tanıştım. Eş zamanlı olarak ODTÜ’de Siyaset Yönetimi Master’ına başladım. Master’ı yarıda bırakmak zorunda kaldım. 99 yılında Foça’ya döndüm. 99’dan beri de Foça’da yaşıyoruz, orada iki evladımız oldu. 25 yıldır Foça’dayız.”
“Ben, Avrupa Birliği’ne gittim 7 STK’yla beraber. Orada AB’nin çalışmalarını gördük ve yaklaşık 2050’ye kadar 5’er yıllık periyotlarla Türkiye için yapılmış bir planlama var. Hatta şöyle bir dayatmayla karşı karşıya kalacağız ki doğrusu da budur. Eğer Türkiye kurallara uymazsa 2 şekilde sıkıştıracaklar; 1 tanesi kredi almak diğeri de ürünlerini satmak. Bizim, ülke olarak bir şey yaptığımızı çok sanmıyorum maalesef. Yerel yönetimler bir yere kadar, merkezi yönetimin bu konu da çok ciddi çalışma yapması lazım.”
“Dün Mimarlar Odası’nın düzenlediği bir toplantıya katıldık. 1973 yılında CHP’nin toplumcu belediye anlayışı var. Orada şu söyleniyor, ‘Üretici belediye, temel konularda üretim alt yapısını oluşturur ve vizyoner politikalar geçiştirir. Tüketici Belediye, aracıyı ortadan kaldırır.’ Belki bundan tepki alacağım ama biz yıllarca avokado ve mango yemeden yaşamayı başardık. Bu ürünler pompalanıyor, sofralarımıza ta Afrika’dan geliyor. Dünya kadar fosil yakıt tüketerek geliyor. Belki de Avokado’dan daha fazla navlun bedeli ödüyoruz.”
İzmir’de Foça, Çeşme, Dikili gibi sayfiye alanlarında İzmir’in kendi nüfusunu bile istemiyor. Herkes, ‘İstanbullu gelecek de para kazanacağız’ diye bekliyor. İzmirli sahil bölgesini kullanamaz hale geldi. Bununla alakalı çalışmanız var mı?
“Neden İstanbullu isteniyor? Neden belediyeye sürekli iş için başvuruluyor? Çünkü ortada bir üretim yok. Seferihisar’ın Kaleiçi, Sığacık gibi bir kaynak yaratır ve insanlara kazanç kapıları açarsanız İstanbullu, İzmirli gelse ne olur gelmese ne olur? Bizler, turizm adı altında bir sürü yapılaşılan yerlere bir bakıyoruz bir süre sonra buralar ev olmuş. Turizm imarlı, başka bir şey yapılamayan yerlerde bir şekilde kitaba uyduruluyor, ortak şirket kuruluyor, hisse bazında iş yapılıyor ve şirket tasviye edildikten sonra herkes tapu sahibi oluyor. ‘Siz ne yapabilirsiniz’ diyeceksiniz kanun açığı varken, Şöyle yapılabilir. Turizm imarlı yerlere ruhsat verilirken çok dikkatli olursunuz. Sonuna kadar çok titiz davranarak, sorgulayarak hatta çok şeffaf olarak bunu engelleyebilirsiniz. Niyet çok önemlidir, balık vermeyecek balık tutmasını öğreteceksiniz. Foça’da bir balık, bir turizm bir de tarımımız var. Daha fazlasına da ihtiyaç yok. Burnumuzun dibinde Aliağa var ve oranın pisliği bize yetiyor da artıyor.”
“CHP İlçe’ye asla müdahil olmayacağım. 7 dönemdir, 2 dönemi SHP olmak üzere aynı anlayışla Foça yönetiliyor. CHP veya Sosyal Demokrat anlayışı aralıksız 7 dönemdir sürdürüyoruz ve 8’inci, 9’uncu dönem devam ettirecek bir anlayış ve sorumlulukla aday oluyorum. Eşitlikçi, din, dil, ırk, ayrımı dolayısıyla parti ayrımı yapmadan herkese eşit, çağdaş ve hukuka saygılı bir belediye başkanı olma bilinciyle aday oluyorum.
“10 YILDIR FOÇA İÇİN UĞRAŞIYORUZ”
Foça’ya geldiği günden beri Foça için çalıştığını ifade eden Barçın, “Dışarıdan çok güzel bir yere geldiğinizde eğer orada doğmamışsanız daha fazla farkındalığınız oluyor. Bir çeşit minnet duyuyorsunuz, hayretler içinde kalıyorsunuz. Kuş sesleri, kokular, özellikle nisan aylarındaki kokular, deniz, balık, yerliler vesaire derken cennete düşmüş gibi oluyorsunuz ve doğal olarak oraya hemen sahipleniyorsunuz. Hemen akabinde korumacı bir yan gelişiyor, İstanbul’da Ankara’da yaşarken bu hisler yok ama Foça’ya geldiğinizde bu hisler gelişiyor. Biz, Foça’ya geldiğimizde neredeyse 1 buçuk yıl içerisinde kendimizi Foça Yerel Gündem Sekreterliği’nde bulduk. Hemen akabinde Foça Çevre Kültür Platformu’nu kurduk ve bir dönem bırakmak zorunda kaldım ama kurduğumuz Platform’da 1 sene devam ettik ve yaklaşık 10 yıldır uğraşıyoruz. Foça’da sadece bir güzellik değil bir tarihte var. Türkiye’deki ilk çevre hareketinin çıkış yeri o havzadır. Bakırçay, Aliağa, Dikili’dir. Siz, orada bir miras alıyorsunuz ve bir sorumlulukla beraber gereğini yapmaya çalışıyorsunuz. Ben, bu sorumluluklardan ötürü yola çıktım ve Belediye Başkan aday adayı oldum. Nihat Dirim gibi belediye başkanlarıyla çok yakın dostluklar gelişince ve tarihi bilince sahip olunca yola çıkıyorsunuz” diye konuştu.
“ÇEVRECİLER ARTIK İKTİDARDA OLMALI”
Çevrecilerin artık muhalefette değil iktidarda olması gerektiğini kaydeden Barçın, “Artık bu muhalefetin üzerinde iktidara sahip olmak gerektiğini düşünüyorum. Çevreciler tarafından kentler ve ülkeler yönetilmeli. Küresel bir kriz var ve bu kriz kapımızda değil artık evimizde. Ciddi anlamda bu küresel krizin, iklim krizinin etkilerini yaşıyoruz. Biz de bu krizle ilgilenmişiz ve biliyoruz. Çevrecilerin artık iktidara, ‘Yapma, dikkat et’ demesi değil iktidarı alması gerekiyor. Başka yol yok, iklim krizine önlem alan, bunlarla barışık politikalar izlemezsek yok olacağız. Başka şansımız yok. Ekonomiyi öne koyan, parayı öne koyan, merkeze onları koyan insanlarla bu iş yürümeyecek. Önce çevre, önce insan, önce doğa diyen insanlar yerel yönetimlerde ve hatta merkezi yönetimlerde olmalı diye düşünüyorum” dedi.
“DIŞARIDAN GELENE KIRMIZI KART ÇIKACAK”
Foça’da çevreyi ve ortak aklı merkeze alan bir yönetim biçimi olacağını ve yerli üretimin öne çıkarılacağını söyleyen Barçın, “Bizim, tam da çevreci politikalarla buna da bir bakış açımız var. ‘İklim Krizi’ne küçücük bir belediyenin başkanı olarak ne yapabilirsin ki?’ denebilir. Bizim çok güzel bir köy domatesimiz var, 10-15 kilometre içerisinde dağılıyor. Antalya’dan gelen bir domates yüzlerce kilometre öteden geliyor. Bu domates gelene kadar yüzlerce litre fosil yakıt tüketiyor. Biz, Antalya domatesini yasaklayamayacağımıza göre ne yapabiliriz? Antalya domatesinin satıldığı stantları yüksek fiyata, Foça domatesinin satıldığı domatesleri çok düşük fiyata ya da bedavaya verebiliriz. Hem yerel üretici daha çok kazanır, daha çok harcar ve aynı zamanda küresel iklim krizine bir katkı koymuş olursunuz. Üzüm de süt de yoğurt da yerli üreticiden satılsın, dışarıdan gelene mümkünse kırmızı mümkün değilse sarı kart çıkartalım. Yerli üretici orada kazanırsa orada harcar ama zincir marketlerin asla böyle bir kaygısı yok. İnsan istihdam ediyorlar diye sevinecek miyiz? Asla sevinmemeliyiz. Zincir marketler yeni bir sömürü düzeni oluşturdu. 30 bin insanın yaşadığı yerde 19 zincir market var. Onlar olmasa yerliler orada harcayacak, orada kazanacak ve oranın ekonomisine katkı sağlayacak. Manava gidecek kasaba gidecek esnafa gidecek ve orada harcayacak. Zincir marketlerin sahibi kazandığını Foça’da mı harcıyor? Ya İstanbul ya Uluslararası Sermaye sahipleri bunlar” dedi.
“TİNY HOUSE VE HOBİ BAHÇELERİ...”
Tiny House ve Hobi Bahçeleri konusunda yasal bir dayanağın olmadığını ve ucube yapılara sebep olduklarını açıklayan Barçın, “Bizim sloganımız nedir? Yereli, doğayı, çevreyi korumak için değişim. En çatıya çevreyi koyuyoruz, sonra alt politikalar geliyor. Küresel İklim Krizi’yle birlikte en çok önemsediğimiz konu budur ister hobi bahçeleri olsun ister bambaşka faaliyetler olsun kesinlikle doğru ve yasal değil. 3 derecede toplanıyor tarımsal araziler ve bir tanesinin üstüne küreğinizi koyacak kulübe bile yapamıyorsunuz. Hobi bahçelerinin yasal dayanağı bile yok. Hadi diyelim olsun, iyi de zaten giderek sağlıklı gıda ya da herhangi bir gıdayı üretme anlamında kullanabileceğimiz kırsal nüfus yüzde 78’den yüzde 6’ya düşmüşüz. E, biz nasıl doyacağız? Toprak kalmıyor, su kalmıyor ve sonra gidip ‘Hobi Bahçeleri’ adı altında oraya ucube ucube binalar yapıyoruz. Hadi diyelim buna da ihtiyaç olsun, e bunun hiçbir planlaması yok. O insanların atıkları nereye gidecek? Foseptik nereye kadar devam edecek? Toprağın yapısı bütünüyle bozuluyor. Yol yapılıyor, elektrik direği geliyor ve gittikçe konfor alanı genişliyor. Orası, saçma sapan bir yerleşim yeri olarak karşınıza çıkıyor” şeklinde konuştu.
“İLK PROJEM ORTAK AKLI DEVRETE SOKMAK”
Foça’yı yönetirse her şeyi ortak akılla yapacağını ve Foça’yı Foça halkıyla beraber yöneteceğini söyleyen Barçın, “Bu devirde herkes bir proje yapıyor. Proje yapmak bizim haddimize değil, sadece genel olarak fikrinizi söyler ve ona göre seçilirseniz uzmanlarla gelir proje üretirsiniz. Foça’nın göbeğine kapalı pazaryeri projem yok. Bir bakış açım var, oradan bazı projeler üretilebilir. Nasıl yapacağımla başlayayım, son zamanlarda içi ciddi şekilde boşaltılarak kullanılmış ortak akılla yapacağım. Birlikte yöneteceğiz. Geçtiğimiz 4 buçuk yılda İzmir Büyükşehir ve Foça Meclis üyeliği deneyimim var. Birtakım şeylerde ön plana çıktım. Sao Paulo Gemisi ile alakalı bir önerge verdik ve 50’ye yakın bileşeni bir araya getirip inanılmaz bir trafik geliştirdik. Sao Paulo’dan fotoğraf çekip göndererek destek olan Brezilyalılar çıktı. Bunu örnek alarak şöyle söyleyeyim, Büyükşehir’e 23 sayfalık bir önerge hazırladık ve 20’ye yakın kurum kuruluş, uzmanlar oraya raporlarını gönderdik ve insanların dikkatini çektik. Aynı Sao Paulo’daki gibi Aliağa Çevre Etki Değerlendirme Raporu’nda da aynısını yaptık. 1 yıl süren bir uğraş sonucunda başardık. Büyükşehir’in Genel Sekreter Yardımcısı düzeyinde ve benimle yürütülmüş bir çalışmaydı. Önergeyi verdik, kabul edildi ve daha sonrasında Ege Üniversitesi ve Tübitak çalışmayı hazırladı. 3 kez ara rapor düzenledik, çalışmaya devam ettik ve ortaya bir rapor çıktı. Rapor şunu söylüyor, Çalışması gereken kurumlar çalışmıyor ve Büyükşehir Belediyesi olarak biz sorumluluk alıyoruz. Havasını, suyunu, toprağını 1 buçuk yıla yakın sürede bir rapor hazırlandı ve oraya çivi çakılması bile yanlış diyen bir rapor çıktı ortaya. Şunu anlatmaya çalışıyorum, bu örneklerde bir ortak akıl var. Umarım bunu da tüm Foça’yı yönetirken tüm bileşenleriyle, dışarıdan uzmanlara başvurarak, merkezi yönetime sorarak, Büyükşehir’e sorarak yöneteceğimiz bir yönetime talibiz. Proje yapma konusunda yöntem bu olursa, üst ölçeğe çevreyi koyarsanız geriye bir tek sorunları tespit etmek ve proje üretmek kalıyor” dedi. “FOÇA'YA NİZAM VE İNTİZAM GELECEK”
Foça’yı üzerinde görünmez bir elle yöneteceğini ifade eden Barçın şöyle konuştu:
“Kentin üzerinde görünmez bir el hissedecekler. Burası çizilmiş, burası düzenlenmiş, bu araba burada duruyor diyecekler. Nizam ve intizam gelecek. Esnafı toplayacağım, birlikte karar vereceğiz. Yüzde 100 uzlaşı olacak değil, çoğunlukla karar alacağız. İnatla zorlamalıyız, sadece ben ya da çalışma arkadaşlarım değil, herkes buna inanırsa başarabiliriz.”
HAKAN BARÇIN KİMDİR?
“1965 İzmir doğumluyum, İzmirli anne babanın evladıyım. Anne ve babam göçmen, Kuzey Trakya’dan Kafkaslara kadar geniş bir yelpaze var ama annem babam Darağaç doğumlu, İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun oldum ve üniversite okumak için Ankara’ya gittim. Hacettepe Amerikan Filolojisi mezunuyum. Öğretmenlik hayatımda eşimle tanıştım. Eş zamanlı olarak ODTÜ’de Siyaset Yönetimi Master’ına başladım. Master’ı yarıda bırakmak zorunda kaldım. 99 yılında Foça’ya döndüm. 99’dan beri de Foça’da yaşıyoruz, orada iki evladımız oldu. 25 yıldır Foça’dayız.”
“Ben, Avrupa Birliği’ne gittim 7 STK’yla beraber. Orada AB’nin çalışmalarını gördük ve yaklaşık 2050’ye kadar 5’er yıllık periyotlarla Türkiye için yapılmış bir planlama var. Hatta şöyle bir dayatmayla karşı karşıya kalacağız ki doğrusu da budur. Eğer Türkiye kurallara uymazsa 2 şekilde sıkıştıracaklar; 1 tanesi kredi almak diğeri de ürünlerini satmak. Bizim, ülke olarak bir şey yaptığımızı çok sanmıyorum maalesef. Yerel yönetimler bir yere kadar, merkezi yönetimin bu konu da çok ciddi çalışma yapması lazım.”
“Dün Mimarlar Odası’nın düzenlediği bir toplantıya katıldık. 1973 yılında CHP’nin toplumcu belediye anlayışı var. Orada şu söyleniyor, ‘Üretici belediye, temel konularda üretim alt yapısını oluşturur ve vizyoner politikalar geçiştirir. Tüketici Belediye, aracıyı ortadan kaldırır.’ Belki bundan tepki alacağım ama biz yıllarca avokado ve mango yemeden yaşamayı başardık. Bu ürünler pompalanıyor, sofralarımıza ta Afrika’dan geliyor. Dünya kadar fosil yakıt tüketerek geliyor. Belki de Avokado’dan daha fazla navlun bedeli ödüyoruz.”
İzmir’de Foça, Çeşme, Dikili gibi sayfiye alanlarında İzmir’in kendi nüfusunu bile istemiyor. Herkes, ‘İstanbullu gelecek de para kazanacağız’ diye bekliyor. İzmirli sahil bölgesini kullanamaz hale geldi. Bununla alakalı çalışmanız var mı?
“Neden İstanbullu isteniyor? Neden belediyeye sürekli iş için başvuruluyor? Çünkü ortada bir üretim yok. Seferihisar’ın Kaleiçi, Sığacık gibi bir kaynak yaratır ve insanlara kazanç kapıları açarsanız İstanbullu, İzmirli gelse ne olur gelmese ne olur? Bizler, turizm adı altında bir sürü yapılaşılan yerlere bir bakıyoruz bir süre sonra buralar ev olmuş. Turizm imarlı, başka bir şey yapılamayan yerlerde bir şekilde kitaba uyduruluyor, ortak şirket kuruluyor, hisse bazında iş yapılıyor ve şirket tasviye edildikten sonra herkes tapu sahibi oluyor. ‘Siz ne yapabilirsiniz’ diyeceksiniz kanun açığı varken, Şöyle yapılabilir. Turizm imarlı yerlere ruhsat verilirken çok dikkatli olursunuz. Sonuna kadar çok titiz davranarak, sorgulayarak hatta çok şeffaf olarak bunu engelleyebilirsiniz. Niyet çok önemlidir, balık vermeyecek balık tutmasını öğreteceksiniz. Foça’da bir balık, bir turizm bir de tarımımız var. Daha fazlasına da ihtiyaç yok. Burnumuzun dibinde Aliağa var ve oranın pisliği bize yetiyor da artıyor.”
“CHP İlçe’ye asla müdahil olmayacağım. 7 dönemdir, 2 dönemi SHP olmak üzere aynı anlayışla Foça yönetiliyor. CHP veya Sosyal Demokrat anlayışı aralıksız 7 dönemdir sürdürüyoruz ve 8’inci, 9’uncu dönem devam ettirecek bir anlayış ve sorumlulukla aday oluyorum. Eşitlikçi, din, dil, ırk, ayrımı dolayısıyla parti ayrımı yapmadan herkese eşit, çağdaş ve hukuka saygılı bir belediye başkanı olma bilinciyle aday oluyorum.