ÖMER FARUK ALTIN/EGE’YE BAKIŞ- Geçtiğimiz günlerde DİSK Genel İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ve İzmir 3 Nolu Şube Kadın Komisyonu Başkanı Bilir, 19 Mart sürecinin ardından ülke genelinde başlayan eylemlerde attıkları sloganlar gerekçesiyle cumhurbaşkanına hakaret suçu sebep gösterilerek ifadeye çağrıldı. İfadesinin ardından Gümüştekin ve Bilir tutuklandı.
Yapılan tutuklamaların ardından Genel-İş Örgütlenme Dairesi İzmir’de bulunan Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen basın açıklamasını Genel-İş Örgütlenme Dairesi Başkanı Ali Haydar Kaya okudu.
“DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ARTIK KULLANILMAZ HALE GETİRİLMİŞTİR”
Kaya, konuşmasının başında, tutuklamanın yalnızca iki sendika yöneticisine değil doğrudan sendikal hak ve özgürlüklere yönelik bir gözdağı olduğu dile getirerek, “Genel-İş Sendikası, tarihi boyunca yalnızca ekmek ve ücret için değil; adalet, eşitlik, özgürlük ve demokrasi için mücadele etmiştir. 19 Mart sonrası artan baskılar, yargının siyasallaşması ve toplumsal muhalefetin hedef haline getirilmesi karşısında sendikamız demokrasi için sesini yükseltmeye devam etmiştir. Bugün yaşananlar, bu direngen duruşun cezalandırılmasıdır. Arkadaşlarımızın talebi yalnızca adalet ve demokrasi olmuştur. İfade ettikleri düşünceler Anayasa’nın ve uluslararası sözleşmelerin tanıdığı ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak siyasi iktidar, bu temel hakları dahi yok saymakta; muhalif olanı, örgütlü olanı cezalandırmak istemektedir. Sendikamız, konuyu bütün normların üstünde olması gereken Anayasamızda yer alan ve 24 ve 25. maddelerinde düzenlenen düşünce kanaat hürriyeti ile düşünce ve kanaat açıklama hürriyeti bakımından ele almaktadır. Bu tutuklama sözünü ettiğimiz bu temel hürriyetlerin ihlali anlamına gelmektedir. Yerleşik yargı kararlarında siyasi kişiliklere yapılan eleştirilerin çok sert nitelikte olsa bile hakaret olarak değerlendirilemeyeceği ifade edilmektedir. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan demokratik ve çoğulcu bir siyasal düzenin temeli olan düşünce ve ifade özgürlüğü artık kullanılamaz hale getirilmiştir” dedi.
“SADECE KENDİLERİ DEĞİL, ÇOCUKLARIYLA BİRLİKTE CEZALANDIRILMAKTADIR”
Konuşmasının devamında tutuklama için gereken koşulların bulunmadığını vurgulayan Kaya, “Ortada kaçma şüphesi yoktur, ama 12 yaşındaki kız çocuğuna tek başına bakmakla yükümlü olan Mine Bilir tutuklanmıştır. Bir çocuğun annesinden ayrı büyümesi, en temel insan hakkının ihlalidir. Bugün siyasi nedenlerle tutuklanan arkadaşlarımız, aynı zamanda annedir, evlattır, kardeştir ve toplumun vicdanıdır. Siyasi fikirleri, hak talepleri ya da barışçıl eylemleri nedeniyle özgürlüğünden mahrum bırakılan arkadaşlarımız, sadece kendileri değil, çocuklarıyla birlikte cezalandırılmaktadır. Kadınlar, çocukları için daha adil ve özgür bir gelecek inşa etme arzusuyla seslerini yükseltirken buna şiddetle ve cezayla karşılık verilmesi geleceğimizin de cezalandırılması anlamını taşır” ifadelerini kullandı.
Kaya, basın açıklamasının sonunda şu ifadeleri kullandı:
Hukuk, bir sindirme aracı değil, adaletin güvencesi olmalıdır. Delil karartma ihtimali ve kaçma şüphesi yokken Deniz Şahin Gümüştekin tutuklanmıştır. Biz biliyoruz: Bu bir tesadüf değildir, bu bir politikanın ürünüdür. Bu olsa olsa Şube Başkanımızın kadın olması ve bir kadın olarak itiraz etmesiyle ilgilidir. Kadınların iş yerinde, alanlarda, hak mücadelelerinde aktif olmaları, emekten yana, eşit ve özgür bir toplum için mücadeleleri bastırılmaya çalışılıyor. Bu bir yargı kararı değil, bu bir siyasi mesajdır. “Kadınlar susmalı, geri durmalı, boyun eğmeli” diyen zihniyetin yargı eliyle verdiği bir gözdağıdır. Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri kapsamında hakkını kullanan, düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünü kullanan Şube Başkanımız ve temsilcimizin tutuklanmasını kabul etmiyoruz. Bu hukuksuzluk, yalnızca Genel-İş’e değil; tüm emekçilere, sendikalara, demokratik kamuoyuna verilmek istenen bir gözdağıdır. Ama bilinmelidir ki; bu baskılara boyun eğmeyeceğiz. Genel-İş Sendikası olarak hukuka aykırı bir biçimde tutuklanan yöneticilerimizin yanındayız. Bu hukuksuzluklar sendikal hak ve özgürlüklere yönelik müdahaledir.