EGİAD (Ege Genç İş İnsanları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, Gazeteci Adem Sarıkaya ve Gazeteci Adem Nakçı’nın gündeme dair soruları yanıtladı. Yelkenbiçen, kur, enflasyon, enerji ve ‘Melek Yatırımcılık’ hakkında önemli açıklamalar yaptı.
Doların bir anda çıkması ve ani düşüşü sonrası her sektörde büyük etki yarattı. Bu ani değişimlerden üyeleriniz nasıl etkilendi?
Sadece üyelerimiz değil tüm iş yaşantısı hatta hane halkının bile etkilendiği bir dönemden geçiyoruz. Bizim üyelerimizin yaklaşık bir yüzde 65’i sanayi, yüzde 30’u hizmet, yüzde 5’i ise tarım sektöründen. Baktığımız zaman sanayiden tarıma kadar bütün sektörler her anlamda etkilendi. Fiyat verme ve fiyat oluşturmada, mevcut müşteriyi korumada, mesela şöyle şeylerle karşılaşıyoruz; 24 saat geçerli fiyat veriyoruz. Hemen bağlaması lazım. Hammaddesini, onunla ilgili ne satın alınımı yapacaksa bağlaması lazım. Bundan etkilenmemek tabii ki de elde değil. Yeni müşteriler, özellikle tedarikçiler zam talep ediyor. Mevcutta kendi tedarikçilerine çok yüksek geliyor. Yeni bir tedarikçi arayışına giriyorlar. Yani iş dünyası da arayışta. Herkes kendini savunmak için maliyetleri tutmak istiyor ama bir yandan da gerçekler var. Hammadde artışı, buna bağlı olarak da enerji artışı, akaryakıt artışı… Bir bütün olarak düşününce bizim üyelerimizin de etkilenmemesi elde değil. Tüm iş dünyası etkilendi bundan.
Kurlardaki bu değişimden dolayı birçok sektör zarar gördü ve zam yoluna gidildi. Kurların sanayiye etkisini değerlendirebilir misiniz?
Üretim düşüren bildiğim kadarıyla olmadı. Ama ithalata bağlı bir sanayimiz olduğu için hammaddeyi ithal arıyoruz. Dolayısıyla maliyetler çok arttı. Sanayinin ana girdisi enerji, elektrik. Onlarda korkunç bir artış var. Enerji artışları özellikle hane halkına yansıtılmamak için öncelikle sanayiye, ticarethanelere aktarıldı. Buna bağlı tabii çok fazla maliyet artışı var. Biz bu ekonomik politikaya geçerken ‘ihracatımızı artıracağız, yeni Çin olacağız’ gibi bir vizyon ortaya koymuştuk. Ama tam planladığımız gibi olmadı bence. Bir de öte yandan FED’in kararları; en büyük ticari partnerimiz AB’yle de ihracatımızın düşmesine sebebiyet verebilir. Çünkü AB’de bir stagflasyon riski var. FED’in kararlarından sonra bir durgunluk riski var. Yani tam arzu edildiği şekilde sanayinin büyüyebileceğini düşünmüyorum ben. Çünkü neticede hammadde sıkıntısı yaşıyoruz.
Elektrik ve doğalgaz fiyatlarına gelen zamlardan konusundan her kesim şikâyetçi. Özellikle son gelen uygulama ile birlikte kademeli tarife kullanıldığında zaten yüksek olan faturaları daha da katlanıyor. Bu durumu üyelerinizi ne kadar etkiledi? Bu konuda özellikle istihdam yaratan iş dünyasına yönelik yapılan düzenleme yeterli mi? Buna ek bir düzenleme beklentiniz var mı?
Bu aslında yüzde 1, yüzde 2 etki ediyor. Bizim yeni düzenlemedense yapısal bir şeyleri değiştirmemiz lazım. Bu para politikası olabilir, maliye politikası olabilir. Ya da hep bahsedilen yapısal sektörel değişiklikler olabilir. Bu ek düzenlemelerin çok bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü ülkede enflasyon da var. Yüzde 1-2’yi bir aylık kurtarabiliyorsunuz ama enflasyon aldı başını gidiyor. Bu yüzden asıl planımız enflasyonla mücadele olmalı.
Yaşanan hammadde sıkıntısı, doğalgaz zammı gibi artan maliyetler sonrasında sizin üyelerinizden de sektör değiştirmek isteyenler oldu mu?
Eylül 2021’den bu yana yeni ekonomik modele geçtik. Bu, sektör değiştirmek için erken bir termin baktığımızda. 6 ay geçti ilk kur korumalı mevduattan. Belki bir altı ay sonra dediğiniz şeylerle karşılaşabiliriz. Üyelerimizi biz bu dönemde ihracatını artırmaya yönelik şeylere teşvik ediyoruz. Geçen gün üyelerimizi Belçika’yla iş yapmak seminerinde ağırladık mesela. Önümüzdeki günlerde İngiltere’yle yapacağız. Bunun dışında, bir Yunanistan seyahatimiz olacak. Böyle şeylere ağırlık veriyoruz. Çünkü bu dönemde döviz girdisi olmayan işletmelerimizi hayli bir sıkıntı bekliyor bu dönemde.
Döviz artışından sonra Türk şirketleri borsada fiyatlamayı güncelleyemediler ve düşük kaldılar. Bununla birlikte Türk şirketlerinin yabancı sermaye tarafından satın alınma riski de doğdu. Bu durum önümüzdeki sanayi üretimini nasıl etkileyecek?
Yabancı yatırımın girebilmesi için ülkede bir güven ortamı olması lazım. Ama şu anda enflasyonist ortam var. Belki de durgunluğa gideceğiz. Yani bu stagflasyonla da sonuçlanabilir. Durgunluğa da gideceğimiz için şu anda yabancı yatırım için normal ederinden daha aşağıda bir şirket satın almaları iyi bir opsiyon olabilir ama; yurt içindeki değil de ihracat yapan firmaların satın almaları olabilir. Bir de bu güven ortamını sağlayabilirsek, bu bahsettiğim güven ortamı enflasyonla mücadele, yapısal reformlar… Bunlar sağlanabilirse yabancı yatırımcının geleceğini düşünüyorum. Borsadaki yabancı yatırım, tarihin en düşük seviyesinde şu anda. Bu da aslında iyi bir örnek.
Geçtiğimiz aylarda Enerji kısıtlaması nedeniyle çoğu fabrika ve sanayi bölgesinde üretim durdu. Hem iş dünyası hem de esnaf piyasada arz-talep dengesizliği oluştu. Bu kez de Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle uygulanan ambargonun nedeniyle piyasada ciddi sıkıntı yaşanacağı düşüncesi ile endişe var. Bu kısıtlamaların yaşanırsa piyasa nasıl etkilenir?
Bizim en büyük gelirimiz turizm. Zaten turizm, Covid-19’dan çok kötü bir şekilde çıktı. Bu dönemde ‘ihracatımızı artıracağız, cari fazla vereceğiz’ dediğimiz anda; Rusya’nın gelememesi durumunda çok büyük bir riskle karşı karşıyayız. Öte yandan da global olarak Emtia piyasasında bir sıkıntı var. Şu anda Ukrayna ve Rusya’daki krizden sonra enerjiyle alakalı bir artış da söz konusu. Küresel tedarik zincirleri farklı arayışlara girecekler. Bu kısıtlamalarda biz taraf olalım ya da olmayalım, genel olarak hammaddede, özellikle gıdada çok büyük artışların olacağını tahmin ediyorum diyebilirim.
FED faiz artırımına devam ediyor. Önümüzdeki aylarda alacağı faiz kararının tüm dünyayı etkileyeceği konuşuluyor. Bu konuda sizin nasıl bir beklentiniz var?
Borçlanma maliyeti daha da artacak. Politika faizi ile reel faiz arasındaki makas daha da açılacak. Çünkü borçlanma maliyeti artacak. FED faizi artırınca Avrupa da artıracak. Bu da kura etki edecek. Biz burada yeni ekonomi modelimize devam edebilirsek çok fazla risk içeriyor. Aslında bizim bu kadar FED’in parayı bol tuttuğu anda yatırımlarımızı teknoloji kanallarına kaydırabilseydik ülkenin çıkışı belki oralarda olabilirdi. Ama şu anda sıkılaşma politikasında bence iyice borçlanma maliyetimiz artacak.
Bildiğimiz kadarı ile siz de "Melek Yatırımcı"sınız. Bu çalışma modelinin Türkiye ekonomisine katkısı ne durumdadır? Bu modelin büyümesi için neler yapılmalı?
2010’dan bu yana girişimcilikle alakalı çalışmalar gerçekleştiriyorduk. Hatta 2011 yılında girişimcilik zirvesinde 5 girişimciye ödül verdik. Sonra üyelerimize yavaş yavaş ‘melek yatırımcılık nedir?’i anlatmaya başladık. Daha sonra da 2015 yılında melek yatırım ağının bize çok yakışacağını, üyelerimiz için en uygun platform olacağını düşündük ve bir melek yatırım ağı kurduk. Hazine Bakanlığı’na akredite, İzmir’deki ve Ege Bölgesi’ndeki tek melek yatırım ağıyız. Bugüne kadar 24 girişime 3,2 milyon dolar yatırım yaptık. Herkes bireysel yatırımcı burada. Yani bir fonu yönetmiyor EGİAD. Çalışmayı çok sevdiğimiz bir alan melek yatırımcılık ve girişimcilik.
Delaware Üniversitesi’nin ‘Diamond Challenge’ diye bir programı var. Liseler arası girişimcilik yarışması bu. Bunun Türkiye temsilciliğini yapıyoruz. Üçüncüsünü tamamladık. Nisan ayında Türkiye kazananını Amerika’ya finale göndereceğiz.
TÜSİAD’ın yaklaşık 10 küsür yıldır yaptığı ‘TÜSİAD bu gençlikte iş var’ projesi var. Bu sene dördüncüsünün Ege bölge yürütücülüğünü biz yapıyoruz. Yani biz ekonominin çıkışı olarak gençleri destekleme, gençleri geliştirme, gençlerin vizyonuna ortak olma ve teknolojiye yatırım yaparak ülkemizin ve kendimizin geleceğini burada görüyoruz.
Melek yatırım para karşılığında hisse alınarak projeye iş ortağı olunuyor. Ama bunun geri dönüşleri 7-10 yıl arasında, uzun bir yol. Bizim gibi ikinci kuşak iş insanları bunları anlayabiliyor ama daha konvansiyonel işler yapanlar bu tarz işlere yatırım yapmıyorlar. Bizim misyonumuz da İzmir’de bunları daha fazla anlatmak. Bunun yeni ve iyi bir yatırım opsiyonu olduğunu, ülkemizin geleceğinin burada olduğunu anlatmayı kendimize misyon biçtik.
Doların bir anda çıkması ve ani düşüşü sonrası her sektörde büyük etki yarattı. Bu ani değişimlerden üyeleriniz nasıl etkilendi?
Sadece üyelerimiz değil tüm iş yaşantısı hatta hane halkının bile etkilendiği bir dönemden geçiyoruz. Bizim üyelerimizin yaklaşık bir yüzde 65’i sanayi, yüzde 30’u hizmet, yüzde 5’i ise tarım sektöründen. Baktığımız zaman sanayiden tarıma kadar bütün sektörler her anlamda etkilendi. Fiyat verme ve fiyat oluşturmada, mevcut müşteriyi korumada, mesela şöyle şeylerle karşılaşıyoruz; 24 saat geçerli fiyat veriyoruz. Hemen bağlaması lazım. Hammaddesini, onunla ilgili ne satın alınımı yapacaksa bağlaması lazım. Bundan etkilenmemek tabii ki de elde değil. Yeni müşteriler, özellikle tedarikçiler zam talep ediyor. Mevcutta kendi tedarikçilerine çok yüksek geliyor. Yeni bir tedarikçi arayışına giriyorlar. Yani iş dünyası da arayışta. Herkes kendini savunmak için maliyetleri tutmak istiyor ama bir yandan da gerçekler var. Hammadde artışı, buna bağlı olarak da enerji artışı, akaryakıt artışı… Bir bütün olarak düşününce bizim üyelerimizin de etkilenmemesi elde değil. Tüm iş dünyası etkilendi bundan.
Kurlardaki bu değişimden dolayı birçok sektör zarar gördü ve zam yoluna gidildi. Kurların sanayiye etkisini değerlendirebilir misiniz?
Üretim düşüren bildiğim kadarıyla olmadı. Ama ithalata bağlı bir sanayimiz olduğu için hammaddeyi ithal arıyoruz. Dolayısıyla maliyetler çok arttı. Sanayinin ana girdisi enerji, elektrik. Onlarda korkunç bir artış var. Enerji artışları özellikle hane halkına yansıtılmamak için öncelikle sanayiye, ticarethanelere aktarıldı. Buna bağlı tabii çok fazla maliyet artışı var. Biz bu ekonomik politikaya geçerken ‘ihracatımızı artıracağız, yeni Çin olacağız’ gibi bir vizyon ortaya koymuştuk. Ama tam planladığımız gibi olmadı bence. Bir de öte yandan FED’in kararları; en büyük ticari partnerimiz AB’yle de ihracatımızın düşmesine sebebiyet verebilir. Çünkü AB’de bir stagflasyon riski var. FED’in kararlarından sonra bir durgunluk riski var. Yani tam arzu edildiği şekilde sanayinin büyüyebileceğini düşünmüyorum ben. Çünkü neticede hammadde sıkıntısı yaşıyoruz.
Elektrik ve doğalgaz fiyatlarına gelen zamlardan konusundan her kesim şikâyetçi. Özellikle son gelen uygulama ile birlikte kademeli tarife kullanıldığında zaten yüksek olan faturaları daha da katlanıyor. Bu durumu üyelerinizi ne kadar etkiledi? Bu konuda özellikle istihdam yaratan iş dünyasına yönelik yapılan düzenleme yeterli mi? Buna ek bir düzenleme beklentiniz var mı?
Bu aslında yüzde 1, yüzde 2 etki ediyor. Bizim yeni düzenlemedense yapısal bir şeyleri değiştirmemiz lazım. Bu para politikası olabilir, maliye politikası olabilir. Ya da hep bahsedilen yapısal sektörel değişiklikler olabilir. Bu ek düzenlemelerin çok bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü ülkede enflasyon da var. Yüzde 1-2’yi bir aylık kurtarabiliyorsunuz ama enflasyon aldı başını gidiyor. Bu yüzden asıl planımız enflasyonla mücadele olmalı.
Yaşanan hammadde sıkıntısı, doğalgaz zammı gibi artan maliyetler sonrasında sizin üyelerinizden de sektör değiştirmek isteyenler oldu mu?
Eylül 2021’den bu yana yeni ekonomik modele geçtik. Bu, sektör değiştirmek için erken bir termin baktığımızda. 6 ay geçti ilk kur korumalı mevduattan. Belki bir altı ay sonra dediğiniz şeylerle karşılaşabiliriz. Üyelerimizi biz bu dönemde ihracatını artırmaya yönelik şeylere teşvik ediyoruz. Geçen gün üyelerimizi Belçika’yla iş yapmak seminerinde ağırladık mesela. Önümüzdeki günlerde İngiltere’yle yapacağız. Bunun dışında, bir Yunanistan seyahatimiz olacak. Böyle şeylere ağırlık veriyoruz. Çünkü bu dönemde döviz girdisi olmayan işletmelerimizi hayli bir sıkıntı bekliyor bu dönemde.
Döviz artışından sonra Türk şirketleri borsada fiyatlamayı güncelleyemediler ve düşük kaldılar. Bununla birlikte Türk şirketlerinin yabancı sermaye tarafından satın alınma riski de doğdu. Bu durum önümüzdeki sanayi üretimini nasıl etkileyecek?
Yabancı yatırımın girebilmesi için ülkede bir güven ortamı olması lazım. Ama şu anda enflasyonist ortam var. Belki de durgunluğa gideceğiz. Yani bu stagflasyonla da sonuçlanabilir. Durgunluğa da gideceğimiz için şu anda yabancı yatırım için normal ederinden daha aşağıda bir şirket satın almaları iyi bir opsiyon olabilir ama; yurt içindeki değil de ihracat yapan firmaların satın almaları olabilir. Bir de bu güven ortamını sağlayabilirsek, bu bahsettiğim güven ortamı enflasyonla mücadele, yapısal reformlar… Bunlar sağlanabilirse yabancı yatırımcının geleceğini düşünüyorum. Borsadaki yabancı yatırım, tarihin en düşük seviyesinde şu anda. Bu da aslında iyi bir örnek.
Geçtiğimiz aylarda Enerji kısıtlaması nedeniyle çoğu fabrika ve sanayi bölgesinde üretim durdu. Hem iş dünyası hem de esnaf piyasada arz-talep dengesizliği oluştu. Bu kez de Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle uygulanan ambargonun nedeniyle piyasada ciddi sıkıntı yaşanacağı düşüncesi ile endişe var. Bu kısıtlamaların yaşanırsa piyasa nasıl etkilenir?
Bizim en büyük gelirimiz turizm. Zaten turizm, Covid-19’dan çok kötü bir şekilde çıktı. Bu dönemde ‘ihracatımızı artıracağız, cari fazla vereceğiz’ dediğimiz anda; Rusya’nın gelememesi durumunda çok büyük bir riskle karşı karşıyayız. Öte yandan da global olarak Emtia piyasasında bir sıkıntı var. Şu anda Ukrayna ve Rusya’daki krizden sonra enerjiyle alakalı bir artış da söz konusu. Küresel tedarik zincirleri farklı arayışlara girecekler. Bu kısıtlamalarda biz taraf olalım ya da olmayalım, genel olarak hammaddede, özellikle gıdada çok büyük artışların olacağını tahmin ediyorum diyebilirim.
FED faiz artırımına devam ediyor. Önümüzdeki aylarda alacağı faiz kararının tüm dünyayı etkileyeceği konuşuluyor. Bu konuda sizin nasıl bir beklentiniz var?
Borçlanma maliyeti daha da artacak. Politika faizi ile reel faiz arasındaki makas daha da açılacak. Çünkü borçlanma maliyeti artacak. FED faizi artırınca Avrupa da artıracak. Bu da kura etki edecek. Biz burada yeni ekonomi modelimize devam edebilirsek çok fazla risk içeriyor. Aslında bizim bu kadar FED’in parayı bol tuttuğu anda yatırımlarımızı teknoloji kanallarına kaydırabilseydik ülkenin çıkışı belki oralarda olabilirdi. Ama şu anda sıkılaşma politikasında bence iyice borçlanma maliyetimiz artacak.
Bildiğimiz kadarı ile siz de "Melek Yatırımcı"sınız. Bu çalışma modelinin Türkiye ekonomisine katkısı ne durumdadır? Bu modelin büyümesi için neler yapılmalı?
2010’dan bu yana girişimcilikle alakalı çalışmalar gerçekleştiriyorduk. Hatta 2011 yılında girişimcilik zirvesinde 5 girişimciye ödül verdik. Sonra üyelerimize yavaş yavaş ‘melek yatırımcılık nedir?’i anlatmaya başladık. Daha sonra da 2015 yılında melek yatırım ağının bize çok yakışacağını, üyelerimiz için en uygun platform olacağını düşündük ve bir melek yatırım ağı kurduk. Hazine Bakanlığı’na akredite, İzmir’deki ve Ege Bölgesi’ndeki tek melek yatırım ağıyız. Bugüne kadar 24 girişime 3,2 milyon dolar yatırım yaptık. Herkes bireysel yatırımcı burada. Yani bir fonu yönetmiyor EGİAD. Çalışmayı çok sevdiğimiz bir alan melek yatırımcılık ve girişimcilik.
Delaware Üniversitesi’nin ‘Diamond Challenge’ diye bir programı var. Liseler arası girişimcilik yarışması bu. Bunun Türkiye temsilciliğini yapıyoruz. Üçüncüsünü tamamladık. Nisan ayında Türkiye kazananını Amerika’ya finale göndereceğiz.
TÜSİAD’ın yaklaşık 10 küsür yıldır yaptığı ‘TÜSİAD bu gençlikte iş var’ projesi var. Bu sene dördüncüsünün Ege bölge yürütücülüğünü biz yapıyoruz. Yani biz ekonominin çıkışı olarak gençleri destekleme, gençleri geliştirme, gençlerin vizyonuna ortak olma ve teknolojiye yatırım yaparak ülkemizin ve kendimizin geleceğini burada görüyoruz.
Melek yatırım para karşılığında hisse alınarak projeye iş ortağı olunuyor. Ama bunun geri dönüşleri 7-10 yıl arasında, uzun bir yol. Bizim gibi ikinci kuşak iş insanları bunları anlayabiliyor ama daha konvansiyonel işler yapanlar bu tarz işlere yatırım yapmıyorlar. Bizim misyonumuz da İzmir’de bunları daha fazla anlatmak. Bunun yeni ve iyi bir yatırım opsiyonu olduğunu, ülkemizin geleceğinin burada olduğunu anlatmayı kendimize misyon biçtik.