Ege'ye Bakış- Ekonomik krizi protesto etmek için yüzlerce DİSK üyesi Basmane Meydanı Dokuz Eylül kapısında toplandı. Emekçiler 'Hükümet istifa' , 'AKP mezara halk iktidara' gibi sloganlar attı.
DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu), ekonomik krizi protesto etmek için Basmane Meydanı Dokuz Eylül kapısı önünde bir araya geldi. İşçiler, "Genel grev genel direniş" "Şalter inecek bu iş bitecek", "Zam zulüm işkence iste AKP", "Hükümet istifa", "AKP mezara halk iktidara", "Yandaşa değil emekçiye bütçe" "Sarayın kölesi olmayacağız" sloganları attı.
DİSK üyesi işçiler "emeğimizi ve memleketimizi savunmak için omuz omuza artık yeter" pankartı açarken açıklamaya katılan Emek Partisi ise "Halk için bütçe insanca yaşanacak asgari ücret vergide adalet istiyoruz" pankartı açtı.
DİSK'ten yapılan açıklama şöyle:
EMEĞİMİZİ VE MEMLEKETİMİZİ SAVUNMAK İÇİN OMUZ OMUZA!
DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu), ekonomik krizi protesto etmek için Basmane Meydanı Dokuz Eylül kapısı önünde bir araya geldi. İşçiler, "Genel grev genel direniş" "Şalter inecek bu iş bitecek", "Zam zulüm işkence iste AKP", "Hükümet istifa", "AKP mezara halk iktidara", "Yandaşa değil emekçiye bütçe" "Sarayın kölesi olmayacağız" sloganları attı.
DİSK üyesi işçiler "emeğimizi ve memleketimizi savunmak için omuz omuza artık yeter" pankartı açarken açıklamaya katılan Emek Partisi ise "Halk için bütçe insanca yaşanacak asgari ücret vergide adalet istiyoruz" pankartı açtı.
DİSK'ten yapılan açıklama şöyle:
EMEĞİMİZİ VE MEMLEKETİMİZİ SAVUNMAK İÇİN OMUZ OMUZA!
Artık yeter! Geçinmek istiyoruz!
İşsizlik, pahalılık, zamlar, faturalar belimizi büküyor.
Biz çalışıyoruz, bir üretiyoruz, bu ülkenin ekonomisini biz büyütüyoruz ama geçinemiyoruz. Borçla yaşamaya çalışıyoruz. Patronlardan çok vergi veriyoruz.
İş yeri işyeri, meydan meydan anlatıyoruz.
Milyonlarca işçi adına, emekçi adına, emekli adına, geçinemeyenler, barınamayanlar, iş bulamayanlar adına haykırıyoruz.
Ekonomik krizin ve pandeminin ağır yükünü biz taşıyoruz. Her sabah yeni zamlara uyanıyor, her gün yoksullaşıyoruz.
Üstüne üstlük son günlerde dövizin hızla artışıyla ekmek aslanın ağzından midesine indi.
Ülkeyi yönetenler "dövizden size ne” diyorlar.
Bizim aklımızla dalga geçmeyin! Biz Türk Lirası kazanıyoruz, döviz kuru arttıkça iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Türk Lirası değer kaybettikçe her gün daha da yoksullaşıyoruz.
Biz ayrıcalıklı 3-5 müteahhit şirket değiliz. Döviz geliri garantili ihaleleri biz almadık. Evet döviz yükseldikçe onlar kazanıyor. Ülkenin kaynaklarını ucuza kapatmaya gelen petrol prensleri kazanıyor.
Peki kim kaybediyor. Türk Lirası değer kaybettikçe, biz kaybediyoruz. Emeğimiz ucuzluyor, satın alma gücümüz azalıyor.
Ülkeyi yönetenler Türk Lirasının değer kaybetmesi ile övünüp buna “kurtuluş savaşı” diyorlar.
Oysa paramız değer kaybettikçe bu ülke daha yoksul ve daha bağımlı hale geliyor.
Türkiye Avrupa’nın en düşük asgari ücretinde Arnavutluk ile yarışıyor.
"Türk Lirası değer kaybedince ücretler azalacak, rekabet gücümüz artacak, yabancı sermaye Türkiye'ye akacak" diyorlar.
Yok öyle yağma! Bu ülke, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir. Uluslararası pazarlarda kelepire satılığa çıkarılacak şahsa ait bir mal değildir.
Yabancı sermaye için, petrol prensleri ve kralları için “kelepir emek kelepir memleket” diye tezgâh açanlara direneceğiz!
TL ucuzlasın, emek ucuzlasın, memleketin taşı toprağı ucuzlasın tezgahını bozacağız!
Bugün ülkemize, emeğimize sahip çıkmak yurtseverliğin gereğidir.
• TL'nin ve emeğin değersizleştirilmesi politikasından derhal vazgeçilmelidir.
• TL'nin değersizleşmesi nedeniyle yaşanan tüm kayıplar asgari ücret artışıyla telafi edilmeli, bu artışta işçiler büyümeden de pay almalıdır.
• Asgari ücretin ve tüm ücretlerin asgari ücret tutarı kadar bölümünde vergi ve kesintiler kaldırılarak tüm ücretlere 1000 lira iyileştirme yapılmalıdır.
• İşçi sınıfının yaşadığı gelir kaybını telafi etmesinin en önemli yolu, sendika ve grev hakkıdır. Bu hakların kullanımı önündeki tüm yasal ve fiili engelleri kaldırılmalıdır.
Buradan bir kez daha haykırıyoruz: Yoksulluğa ve emeğimizin ucuzlatılmasına teslim olmayacağız. Kara kışı işçi baharına çevireceğiz!
Üretimden gelen gücün kullanımı da dahil olmak üzere demokratik her türlü yöntemle direneceğiz!
Bu ülke, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir!
Emeğimizi ve memleketimizi savunmak için omuz omuza!
İNADINA SENDİKA, İNADINA DİSK!
İşsizlik, pahalılık, zamlar, faturalar belimizi büküyor.
Biz çalışıyoruz, bir üretiyoruz, bu ülkenin ekonomisini biz büyütüyoruz ama geçinemiyoruz. Borçla yaşamaya çalışıyoruz. Patronlardan çok vergi veriyoruz.
İş yeri işyeri, meydan meydan anlatıyoruz.
Milyonlarca işçi adına, emekçi adına, emekli adına, geçinemeyenler, barınamayanlar, iş bulamayanlar adına haykırıyoruz.
Ekonomik krizin ve pandeminin ağır yükünü biz taşıyoruz. Her sabah yeni zamlara uyanıyor, her gün yoksullaşıyoruz.
Üstüne üstlük son günlerde dövizin hızla artışıyla ekmek aslanın ağzından midesine indi.
Ülkeyi yönetenler "dövizden size ne” diyorlar.
Bizim aklımızla dalga geçmeyin! Biz Türk Lirası kazanıyoruz, döviz kuru arttıkça iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Türk Lirası değer kaybettikçe her gün daha da yoksullaşıyoruz.
Biz ayrıcalıklı 3-5 müteahhit şirket değiliz. Döviz geliri garantili ihaleleri biz almadık. Evet döviz yükseldikçe onlar kazanıyor. Ülkenin kaynaklarını ucuza kapatmaya gelen petrol prensleri kazanıyor.
Peki kim kaybediyor. Türk Lirası değer kaybettikçe, biz kaybediyoruz. Emeğimiz ucuzluyor, satın alma gücümüz azalıyor.
Ülkeyi yönetenler Türk Lirasının değer kaybetmesi ile övünüp buna “kurtuluş savaşı” diyorlar.
Oysa paramız değer kaybettikçe bu ülke daha yoksul ve daha bağımlı hale geliyor.
Türkiye Avrupa’nın en düşük asgari ücretinde Arnavutluk ile yarışıyor.
"Türk Lirası değer kaybedince ücretler azalacak, rekabet gücümüz artacak, yabancı sermaye Türkiye'ye akacak" diyorlar.
Yok öyle yağma! Bu ülke, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir. Uluslararası pazarlarda kelepire satılığa çıkarılacak şahsa ait bir mal değildir.
Yabancı sermaye için, petrol prensleri ve kralları için “kelepir emek kelepir memleket” diye tezgâh açanlara direneceğiz!
TL ucuzlasın, emek ucuzlasın, memleketin taşı toprağı ucuzlasın tezgahını bozacağız!
Bugün ülkemize, emeğimize sahip çıkmak yurtseverliğin gereğidir.
• TL'nin ve emeğin değersizleştirilmesi politikasından derhal vazgeçilmelidir.
• TL'nin değersizleşmesi nedeniyle yaşanan tüm kayıplar asgari ücret artışıyla telafi edilmeli, bu artışta işçiler büyümeden de pay almalıdır.
• Asgari ücretin ve tüm ücretlerin asgari ücret tutarı kadar bölümünde vergi ve kesintiler kaldırılarak tüm ücretlere 1000 lira iyileştirme yapılmalıdır.
• İşçi sınıfının yaşadığı gelir kaybını telafi etmesinin en önemli yolu, sendika ve grev hakkıdır. Bu hakların kullanımı önündeki tüm yasal ve fiili engelleri kaldırılmalıdır.
Buradan bir kez daha haykırıyoruz: Yoksulluğa ve emeğimizin ucuzlatılmasına teslim olmayacağız. Kara kışı işçi baharına çevireceğiz!
Üretimden gelen gücün kullanımı da dahil olmak üzere demokratik her türlü yöntemle direneceğiz!
Bu ülke, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir!
Emeğimizi ve memleketimizi savunmak için omuz omuza!
İNADINA SENDİKA, İNADINA DİSK!