CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan SonSöz TV’de katıldığı programda asker ve polislerin özlük hakları konusunda yaşanan sıkıntılardan bahsetti. Millet İttifakı’nın terör örgütü ile ilişkilendirilmesinden bahseden de bahseden Bakan, polis ve jandarma teşkilatlarındaki örgütlenme iddiaları hakkında da konuştu.
BU ÜLKE İÇİN CANINI VEREN BU ÜLKENİN ONURLU EVLATLARI
Katıldığı programda güvenlik güçleriyle toplumun insani bir ilişki içinde olduğunu söyleyen Bakan, “Polislerle, askerlerle ilişkimiz kağıt üzerine değil. İnsani ilişkimiz var. Her intihar eden polisin ailesini arıyorum ve dertlerine ortak olup intiharın nedenlerini soruyorum. İntihar ettikleri söyleniyor ama durum böyle değil... Alpaslan Soylu’nün ölümü intihar değildir, Murat Sucu’nun ölümü de öyledir. Bu iki arkadaşımızın devreleri, aileleri rahat olsun. Biz iktidara geldiğimizde bu çocukları bu duruma düşürenlerin hesabını soracağız. Uzman çavuşlarla ilgili space odası var Twitter’da… 30 bin uzman çavuşla konuştum. Astsubayların, polislerin space odalarına katılıyorum. Karakoldan birisi arıyor ve meganofunu da açıyor. 10 kişi dinliyor. Dünyanın görev zorluğu en yüksek mesleği yapıyorsunuz. Ben asker çocuğuyum ve sol görüşlü birisi bunu olarak söylüyorum. Siz işçinin, esnafın çocuğusunuz. Yalılarda oturanların çocuğu polis olmaz, asker olmaz. Bedelli yaparlar diyorum. Sosyal anlamda böyledir. Bu ülke için canını veren, bu ülkenin yoksul onurlu evlatlarıdırlar.” ifadelerini kullandı.
ASTSUBAYLARIN ÖFKELİ OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRİM
Bakan, “Nereye oy vereceklerini onlar bilirler. Bu haddime değil. Ben onların derdini kendi derdim gibi gören, onların sorunları ile ilgilenen, mecliste odam polisin, askerin odasıdır diyen bir vekilim. Süleyman Soylu’nun polis teşkilatında gelmiş geçmiş en nefret edilen İçişleri Bakanı olduğunu söyleyebilirim. Hulusi Akar’ın 90 dakika konuşup 80 saniye uzman çavuşlara ayırmadığını ve uzman çavuşları üzdüğünü söyleyebilirim. Astsubayların tazminat sorununu çözeceğini söyleyip bile bile yasayı kadük bıraktığını ve astsubayların öfkeli olduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.
MENZİL TARİKATININ İMAMI’NI ŞİKAYET ETTİLER DİYE MEZUN EDİLMEDİ ÇOCUKLAR…
Cemaat ve Tarikat yapılanmasının hızla Ordu ve Emniyet güçleri içinde büyüdüğünü ifade eden CHP’li Murat Bakan, “POMEM, PAEM sınavlarında mülakatların kaldırdığını duyurdu Erdoğan. O mülakatlarda tanıdığını bulan, hatır gönül ilişkisi olan, AK Partili tanıdıkları olan bir yere geldi. Sınavda 90 almış birisi mülakatta 60 almış, arkadaşının altına indirip amir yapıyorsun. İş barışını nasıl sağlayacaksın? Öğretmen mülakatlarında, asker mülakatlarında aynı şey geçerli. Jandarma Sahil Güvenlik Akademisi’ni bitirmiş, mezun olacak çocuklar için bitirme mülakatı diye bir şey uydurdular. Atatürkçü çocukları Menzil’in imamını hırsızlıktan şikayet ettiler diye çocukları elediler. Bunların hesabı sorulmayacak mı? Ortalamaları yüksek, başarılı çocuklar… Menzil’in imamı olan öğrenciyi kantinden ücretsiz bir şey aldığı için şikayet ediyorlar diye çocukları mezun etmediler. Dava açtılar çocuklar. FETÖ’nün şok mangalarının yaptığı gibi jandarmada, Sahil Güvenlik Akademisi’nde her türlü zulmü yapacaksınız, polis sınavlarında her türlü liyakatsizliği yapacaksınız. Polis alımlarında AK Parti ve MHP’den listelerle alım yapacaksınız, sonra da mülakatı kaldırdık diyeceksiniz. Yalan. Polislik sınavı olan POMEM sınavlarındaki soruları da yayınlamadılar. Cemaat tarikat yapılanmasının çok ciddi biçimde olduğunu mecliste yüzlerine de söyledim.” dedi.
ÖZGÜR BİR AKADEMİK ORTAM...
14 Mayıs seçimleri sonucunda iktidara gelmeleri halinde kurulacak olan sistemin liyakat esaslı olacağını belirten Bakan, “Devlet kademelerinde 21 yıldır liyakati bitirdiler, şeffaflık kalmadı, istediklerini ihalelerle zengin ettiler. Kolay değil bir anda düzeltmek. Ama devlette liyakati esas almak önemli. Liyakati esas alırken insanların siyasi görüşleri farklı olabilir. Bizde vatanına milletine bağlı olması, yasalar uyması temel kriterdir. Bu insanın alevi, sünni olması, sağcı, solcu olması fark etmez. Bu ülkenin vatandaşıysa ve ülkesi için canını vermeye hazır, yasalar bağlı, cumhuriyetin ilke ve değerlerine bağlı bir insansa sorun yok. Bu adamı siz yönetici de yaparsınız. Bu adam partizanlık yapıyorsa, kadrolarda benim eşim dostum olsun diyorsa sorun çıkar. Kur’an-ı Kerim’de ‘hükmü var, akrabanı koru diyor’ diyorlar. Buradan savunuyorlar. İyi de başkasının hakkını yiyorsun. Bu anlamda biz kimsenin düşüncesine bakmadan ülkesine bağlı, üretken, çalışkan insanları devlet yönetimine getireceğiz. Bu ülkenin önünü açacağız. Bir daha 15 Temmuz’da olduğu gibi şeyler yaşamasın bu ülke. Çünkü farklı insanlar birbirini dengeler. Üniversitelerde eş, dost, tanıdıkla dolmamalı. Özgür bir akademik ortam oluşmalı ki ülkede bilim ilerlesin. Bunların önünü açacağız.” diye konuştu.
MEŞRU SİYASİYLE TERÖR ÖRGÜTÜNÜ BİRBİRİNDEN AYIRMAK LAZIM
CHP’li Bakan sözlerini şöyle tamamladı:
İki şeyi birbirinden ayırmak lazım. Meşru siyasi parti ile terör örgütünü ayıracaksınız. Meşru siyasi partiyi terör örgütünün yerine koyarsanız sorun çıkar. HDP milletvekilleri adli sicil kağıdı aldılar mı adliyeden aldılar? Devlet siz vekil olabilirsiniz dedi mi? Dedi. YSK’da HDP’ye seçime katılabilirsin dedi mi? Dedi. Seçime girdiler, milyonlarca oy aldılar. Bu insanları yok sayarsanız ülkede güvenlik sorunu oluşturursunuz. Sen teröristsin, oy verdiğin partide terörist dersen adamı gayri meşruya itersin. PKK ile Oslo’da görüşen, Kandil’e buradan elçi gönderen insanlar bunlar… Bir sorun varsa çözüm yeri meclistir. Orada Kürtlerin sorunları olduğunu söyleyen bir parti var. Meşru zeminde mecliste konuşacaksın. Kandil’de konuşmayacaksın, İmarlı’ya gemi seferleri düzenlemeyeceksin, Oslo’da PKK ile görüşmeyeceksin. Bunu yaptılar mı? Yaptılar. En son TRT’den mektup okuttular. HDP teröristtir diyorlar. Onlar bizim ittifakımızda değil, ayrı ittifakları var. Ama HDP cumhurbaşkanlığında ben tek adam rejimini istemiyorum, demokrasi olsun deyip aday çıkarmadılar. Sen birlikte hareket ettiğinde, dağa adam gönderdiğinde sıkıntı yoktu. Mecliste yan yana konuştuğumuz milletvekilleri ile niye görüşmeyelim? Görüşeceğiz. Onlarla görüşeceğiz. HDP içinde terörist varsa tutarsın yakalarından yargıya çıkarırsın. Yoksa sesini çıkartmayacaksın. Meşru siyasi parti ile insani ve siyasi olarak ilişkilerimiz olmalı. Ama PKK’ya karşı her türlü sıralı gücü kullanırsınız. Ortadan kaldırmak ve yok etmek için aynı kararlılığı sürdürürüz. PKK ile mücadele edip muhatap olmayacaksın. Yok edeceksin. Ama meşru siyasi partinin meşruiyetini tartışmayacaksın.
"Türk Ceza Kanunu niye var? Türk bayrağında neden Türk diyorsun? Özerklik olsun" diyen HÜDAPAR ile yerli-milli olduğunu söyleyip ittifak yapıyorsunuz. Hizbullah terör örgütü değildir diyen, binlerce insanı Takarov marka silahla boyunlarından vuran ve evlerin altına domuz bağı ile gömen bir terör örgütünü terör örgütü olarak görmeyip bir de kendi listelerinden aday gösterdiler. Adamlardan birisi Halis Bayhancuk. IŞİD Emri olarak ismi çıkan birisi. Cezaevinde şimdi… Babası Hacı Bayhancuk… Hizbullah’ın en üst düzey isimlerinden birisi… Onun oğlu… Aralarında ilişki var yani. İran’la ilişkileri ortada… 2019’da tamamını uzun tutukluluk süreleri ve diğer gerekçelerle serbest bırakıp avukatlarını milletvekili listelerine aldınız. MHP gibi milliyetçi parti de ses çıkarmamış. Buradan ülkücü kardeşlerime, kahraman polis ve askerlerimize sesleniyorum: Gaffar Okkan’ı korumaları ile şehit eden, insanları domuz bağı ile bağlayıp gömen, özerklik-federasyon isteyen, Türk bayrağına laf eden insanlara nasıl oy vereceksiniz?
Bizim listelerle ilgili tutumumuz belli, şeffaf ve ortada… Kimse bunların PKK ile kurduğu ilişkiyi inkar edemez. Şu an bile ben hala PKK ile ilişki içinde olmayacaklarını ve Öcalan’dan mektup almayacaklarının garantisini veremem. Gayri resmi olarak Kandil’le de İmralı’yla da görüştüklerini düşünüyorum. Nazi Almanya’sı medyası gibi kurdukları medya organları var ellerinde ve istedikleri algı operasyonunu yapmaya çalışacaklar. Ben algı yapmıyorum. AK Partili bir vekil gelsin karşıma konuşsun. Haydi Kasapoğlu gelsin savunsun HÜDAPAR’ın listeye alınmasını… Yüreği yetiyorsa gelsin savunsun