ÖMER FARUK ALTIN/EGE’YE BAKIŞ- CHP İzmir İl Başkanlığı Hukuk Komisyonu, gündeme dair basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı yapan Hukuk Komisyonu Başkanı Murat Aydın, Türkiye’de halkın yargıya güveninin azaldığını ve hukuk sistemi düzelmediği sürece başta ekonomik kriz olmak üzere yaşanan hiçbir sorunun çözülemeyeceğini belirtti.Aydın, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "Toplumun yargıya olan inancı azaldıkça bir arada yaşama arzusu, geleceğe umutla bakma duygusu azalır. Kişilerin kendilerinin ve ailelerinin geleceği konusundaki yaşayacakları endişe toplumsal gelişmeyi yavaşlatır. BİR ARADA YAŞAMA DUYGUMUZ GİDEREK ÇÖZÜLÜYOR
Yayınlanan son kamuoyu araştırmasında yargıya duyulan güvenin daha da azaldığı görülmekte. 'En çok güven duyduğunuz kurum hangisidir?' sorusuna 'Yargı' cevabını verenlerin oranı yüzde 1,4 olarak ölçüldü. Soruya cevap verenlerin yüzde 18,2’si hiçbir kuruma güven duymadığını söyledi. Bu rakamlar bir arada yaşama duygumuzun giderek çözüldüğünü gösteriyor. Yargının tarafsız ve bağımsız, hukukun üstün, yargıcın güvenceli olduğu bir sistem kurulmadıkça bu durum daha da kötüye gidecek ve başta ekonomik kriz olmak üzere yaşadığımız temel sorunları çözemeyeceğiz. “ÇOCUK KORUMA SİSTEMİNE DİKKAT ÇEKMELİYİZ”
Küçük yaşta bir çocuğun önce kaybolması sonra da ölü olarak bulunması hepimizi derinden yaraladı. Narin’in öldürülmesine dair adli soruşturma halen devam ediyor. Hepimiz bu soruşturmanın etkin şekilde yapılmasını, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz. Ancak yaşadığımız olayın münferit bir olay olmadığını bilmemiz gerekiyor. Çocuğu bir birey olarak görmeyen, onu ailenin ya da içinde bulunduğu toplumun malı olarak gören anlayış değişmedikçe, devletin çocuk koruma sistemi kurulup etkin şekilde çalıştırılmadıkça başka olaylarla da karşılaşacağız. Narin’in öldürülmesi toplumun dikkatini çektiği ve infial yarattığı için görünür oldu ancak bugün ülkemizin birçok yerinde benzer olaylar yaşanıyor. Savcılıklarda onlarca Narin soruşturması devam ediyor, mahkemelerde benzer davalar görülüyor. Suç mağduru olan, suça sürüklenen çocukların korunmasına ilişkin etkin mekanizmalar kurmalıyız.
Çocukları sadece mağdur olduklarında ya da suç işlediklerinde hatırlayan değil her zaman koruyup kollayan, sorunlarını çözen bir devlet mekanizması oluşturmak zorundayız. Siyasi iktidarın yeterince çalıştırmadığı çocuk koruma sistemine dikkat çekmeliyiz. Kadınlara ve çocuklara yönelen şiddetin sadece cezalarla önlenemeyeceğini bilerek etkin çözüm yolları üretmek zorundayız. Böylesi bir sistemi oluşturmanın ülkemiz için bir gereklilik olduğunu görerek günlük siyasi çekişmelerin ötesinde konuya bakmak, aklıselimle hareket etmek hepimiz için görevdir. Bugün Narin’in başına gelenlere üzülen herkesi bu konuda çaba sarf etmeye, yeni Narinler olmaması için samimiyetle gayret göstermeye çağırıyoruz. “ÜLKEMİZDE BİR CEZA İNFAZ SİSTEMİ YOKTUR”
Bir polis memurunun şehit edildiği vahim olay suçun önlenmesi, suç işleyenlerin cezalarını çekerek iyileştirilmelerine dair infaz sisteminin çalışmadığını bir kez daha ve en acı şekilde gözler önüne serdi. Ülkemizde bir ceza infaz sistemi yoktur. Aralık 2004 tarihinde yürürlüğe giren İnfaz Kanunu, aradan geçen 20 yılda kırk kez değiştirildi. İnfaz süreleri, infaz biçimleri ve koşulları birden çok kere değiştirildi ve tüm bu değişiklikler infaz sisteminin tamamen çökmesine yol açtı. Suç işleyen kişilere verilen cezalar, çıkarılan örtülü af kanunlarıyla infaz edilmediği gibi hükümlülerin cezaevinde kaldıkları süre içinde iyileştirmeye yönelik işlemler de etkili şekilde yapılmamaktadır. İnfaz kurumundan salıverilen kişilerin denetimi ve takibi yapılmamakta, başta iş bulma gibi mekanizmalarla sosyal hayata uyumlarını sağlayıcı işlemler yerine getirilmemektedir. Yaşanan sorunların cezaların arttırılması ile çözülemeyeceği de açıktır. Çünkü cezaları ne kadar arttırırsanız arttırın verilen cezalar uygulanmayacak, infaz kurumuna alınan hükümlüler için iyileştirme mekanizmaları işletilmeyecekse verilen cezanın etkinliği olmayacaktır.Henüz 19 yaşında olmasına rağmen birçok suçtan hakkında soruşturma yapılan kişi hakkındaki soruşturmaların önemli bir kısmının çocuk yaşta olduğu zamanda meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu gerçeklik ülkemizin çocuk koruma sisteminin de tümüyle çöktüğünü göstermektedir. Suça sürüklenen çocukların iyileştirilmesi, korunması, suç tekrar riskinin azaltılmasına yönelik koruma sistemlerinin tümü ile boşa çıktığı anlaşılmaktadır. Çocukların işlediği suçlara yönelik koruma sistemlerinin çalışması ve çocuk adalet sisteminin gereklerinin yerine getirilmesi hem o çocuğun hem onun ailesinin hem de tüm toplumun geleceği bakımından önem ve değer taşımaktadır. Çocuk koruma ve çocuk adalet sistemi baştan aşağı tekrar ele alınmalıdır." “DAVANIN HUKUKİ HİÇBİR YANI YOK”
Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi yasak verilmesi konusunda ise yargının siyasallaştığını belirten Aydın, “Türkiye’nin yargının siyasallaştığı ve siyasi sonuçlar elde etmek için yargı organlarının kullanıldığı açıkça görülmektedir. Sayın İmamoğlu hakkındaki davanın hukuki hiçbir yanı yok. Bunu herkes biliyor. O yüzden bu davayı bir hukuk zemininde tartışmak, hukuk biliminin kendisine hakaret. Bu dava açıkça siyasi bir davadır. İstinaf Mahkemesi’nin bu hukuksuz kararı kaldıracağını düşünüyoruz. İstinaf mahkemesi Sayın İmamoğlu’nun mahkûmiyet kararını bozsa da bu konu yargıtaya gidecek ve son sözü yargıtay söyleyecek. Dolayısıyla Sayın başkan hakkında siyasi yasak kararı çıkmış olmayacak ve görevini sürdürmeye devam edecek. Toplumun siyasi tercihlerini geleceğini kimi bürokratik mekanizmaları değiştirmeye veya yönlendirmeye çalışanlar bir kere daha kaybedecektir. Siyasi iktidar bu yolla gidişini hızlandırmaktan öte bir sonuç elde edemeyecektir. Sayın İmamoğlu’nun dediği gibi eğer istinaf mahkemesi bu kararı onaylarsa bu kararın yargıtaydan dönüşünü siyasi iktidar göremeyecektir.” ifadelerini kullandı. ÇEŞME PROJESİ YORUMU Son günlerde İzmir’in gündeminde olan Çeşme projesinin hukuka aykırı olduğunu ifade eden Aydın, “Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve AK Parti iktidarı hukukla bağını koparmış durumda. Onlar hukuku ancak kendi işlerine yaradığında araç olarak kullanan bir siyasi görüşe sahiptir. Şunu açıkça söyleyelim Çeşme Projesi olarak dillendirilen proje kamu yararı taşımayan, Çeşme ve İzmir halkına yaramayan bir rant projesidir. Ve hukuka aykırılığı da mahkeme kararıyla tescillenmiştir. Çeşme ve izmir halkının yararına olmayan bir rant projesidir. Siyasi iktidar benzer olaylardaki gibi verilen kararı bir parça düzelterek, orası burasıyla oynayarak ama özünde değiştirmeyerek bir karar alacaksa kendilerinden beklenen bir şeydir ama bu karara karşı hem demokratik hem hukuksal olarak mücadelesi sürecektir. Çünkü bu karar halkın yararına değildir. Derdimiz iktidara karşı olmak değil halkın yanında olmaktır.” diye konuştu.
Yayınlanan son kamuoyu araştırmasında yargıya duyulan güvenin daha da azaldığı görülmekte. 'En çok güven duyduğunuz kurum hangisidir?' sorusuna 'Yargı' cevabını verenlerin oranı yüzde 1,4 olarak ölçüldü. Soruya cevap verenlerin yüzde 18,2’si hiçbir kuruma güven duymadığını söyledi. Bu rakamlar bir arada yaşama duygumuzun giderek çözüldüğünü gösteriyor. Yargının tarafsız ve bağımsız, hukukun üstün, yargıcın güvenceli olduğu bir sistem kurulmadıkça bu durum daha da kötüye gidecek ve başta ekonomik kriz olmak üzere yaşadığımız temel sorunları çözemeyeceğiz. “ÇOCUK KORUMA SİSTEMİNE DİKKAT ÇEKMELİYİZ”
Küçük yaşta bir çocuğun önce kaybolması sonra da ölü olarak bulunması hepimizi derinden yaraladı. Narin’in öldürülmesine dair adli soruşturma halen devam ediyor. Hepimiz bu soruşturmanın etkin şekilde yapılmasını, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz. Ancak yaşadığımız olayın münferit bir olay olmadığını bilmemiz gerekiyor. Çocuğu bir birey olarak görmeyen, onu ailenin ya da içinde bulunduğu toplumun malı olarak gören anlayış değişmedikçe, devletin çocuk koruma sistemi kurulup etkin şekilde çalıştırılmadıkça başka olaylarla da karşılaşacağız. Narin’in öldürülmesi toplumun dikkatini çektiği ve infial yarattığı için görünür oldu ancak bugün ülkemizin birçok yerinde benzer olaylar yaşanıyor. Savcılıklarda onlarca Narin soruşturması devam ediyor, mahkemelerde benzer davalar görülüyor. Suç mağduru olan, suça sürüklenen çocukların korunmasına ilişkin etkin mekanizmalar kurmalıyız.
Çocukları sadece mağdur olduklarında ya da suç işlediklerinde hatırlayan değil her zaman koruyup kollayan, sorunlarını çözen bir devlet mekanizması oluşturmak zorundayız. Siyasi iktidarın yeterince çalıştırmadığı çocuk koruma sistemine dikkat çekmeliyiz. Kadınlara ve çocuklara yönelen şiddetin sadece cezalarla önlenemeyeceğini bilerek etkin çözüm yolları üretmek zorundayız. Böylesi bir sistemi oluşturmanın ülkemiz için bir gereklilik olduğunu görerek günlük siyasi çekişmelerin ötesinde konuya bakmak, aklıselimle hareket etmek hepimiz için görevdir. Bugün Narin’in başına gelenlere üzülen herkesi bu konuda çaba sarf etmeye, yeni Narinler olmaması için samimiyetle gayret göstermeye çağırıyoruz. “ÜLKEMİZDE BİR CEZA İNFAZ SİSTEMİ YOKTUR”
Bir polis memurunun şehit edildiği vahim olay suçun önlenmesi, suç işleyenlerin cezalarını çekerek iyileştirilmelerine dair infaz sisteminin çalışmadığını bir kez daha ve en acı şekilde gözler önüne serdi. Ülkemizde bir ceza infaz sistemi yoktur. Aralık 2004 tarihinde yürürlüğe giren İnfaz Kanunu, aradan geçen 20 yılda kırk kez değiştirildi. İnfaz süreleri, infaz biçimleri ve koşulları birden çok kere değiştirildi ve tüm bu değişiklikler infaz sisteminin tamamen çökmesine yol açtı. Suç işleyen kişilere verilen cezalar, çıkarılan örtülü af kanunlarıyla infaz edilmediği gibi hükümlülerin cezaevinde kaldıkları süre içinde iyileştirmeye yönelik işlemler de etkili şekilde yapılmamaktadır. İnfaz kurumundan salıverilen kişilerin denetimi ve takibi yapılmamakta, başta iş bulma gibi mekanizmalarla sosyal hayata uyumlarını sağlayıcı işlemler yerine getirilmemektedir. Yaşanan sorunların cezaların arttırılması ile çözülemeyeceği de açıktır. Çünkü cezaları ne kadar arttırırsanız arttırın verilen cezalar uygulanmayacak, infaz kurumuna alınan hükümlüler için iyileştirme mekanizmaları işletilmeyecekse verilen cezanın etkinliği olmayacaktır.Henüz 19 yaşında olmasına rağmen birçok suçtan hakkında soruşturma yapılan kişi hakkındaki soruşturmaların önemli bir kısmının çocuk yaşta olduğu zamanda meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu gerçeklik ülkemizin çocuk koruma sisteminin de tümüyle çöktüğünü göstermektedir. Suça sürüklenen çocukların iyileştirilmesi, korunması, suç tekrar riskinin azaltılmasına yönelik koruma sistemlerinin tümü ile boşa çıktığı anlaşılmaktadır. Çocukların işlediği suçlara yönelik koruma sistemlerinin çalışması ve çocuk adalet sisteminin gereklerinin yerine getirilmesi hem o çocuğun hem onun ailesinin hem de tüm toplumun geleceği bakımından önem ve değer taşımaktadır. Çocuk koruma ve çocuk adalet sistemi baştan aşağı tekrar ele alınmalıdır." “DAVANIN HUKUKİ HİÇBİR YANI YOK”
Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi yasak verilmesi konusunda ise yargının siyasallaştığını belirten Aydın, “Türkiye’nin yargının siyasallaştığı ve siyasi sonuçlar elde etmek için yargı organlarının kullanıldığı açıkça görülmektedir. Sayın İmamoğlu hakkındaki davanın hukuki hiçbir yanı yok. Bunu herkes biliyor. O yüzden bu davayı bir hukuk zemininde tartışmak, hukuk biliminin kendisine hakaret. Bu dava açıkça siyasi bir davadır. İstinaf Mahkemesi’nin bu hukuksuz kararı kaldıracağını düşünüyoruz. İstinaf mahkemesi Sayın İmamoğlu’nun mahkûmiyet kararını bozsa da bu konu yargıtaya gidecek ve son sözü yargıtay söyleyecek. Dolayısıyla Sayın başkan hakkında siyasi yasak kararı çıkmış olmayacak ve görevini sürdürmeye devam edecek. Toplumun siyasi tercihlerini geleceğini kimi bürokratik mekanizmaları değiştirmeye veya yönlendirmeye çalışanlar bir kere daha kaybedecektir. Siyasi iktidar bu yolla gidişini hızlandırmaktan öte bir sonuç elde edemeyecektir. Sayın İmamoğlu’nun dediği gibi eğer istinaf mahkemesi bu kararı onaylarsa bu kararın yargıtaydan dönüşünü siyasi iktidar göremeyecektir.” ifadelerini kullandı. ÇEŞME PROJESİ YORUMU Son günlerde İzmir’in gündeminde olan Çeşme projesinin hukuka aykırı olduğunu ifade eden Aydın, “Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve AK Parti iktidarı hukukla bağını koparmış durumda. Onlar hukuku ancak kendi işlerine yaradığında araç olarak kullanan bir siyasi görüşe sahiptir. Şunu açıkça söyleyelim Çeşme Projesi olarak dillendirilen proje kamu yararı taşımayan, Çeşme ve İzmir halkına yaramayan bir rant projesidir. Ve hukuka aykırılığı da mahkeme kararıyla tescillenmiştir. Çeşme ve izmir halkının yararına olmayan bir rant projesidir. Siyasi iktidar benzer olaylardaki gibi verilen kararı bir parça düzelterek, orası burasıyla oynayarak ama özünde değiştirmeyerek bir karar alacaksa kendilerinden beklenen bir şeydir ama bu karara karşı hem demokratik hem hukuksal olarak mücadelesi sürecektir. Çünkü bu karar halkın yararına değildir. Derdimiz iktidara karşı olmak değil halkın yanında olmaktır.” diye konuştu.