TMMOB İzmir Çevre Mühendisleri Odası 5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası kapsamında sosyal mesafenin de korunduğu bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Kentin çevre profili ve İzmir Çevre Durumu Raporu’nun paylaşıldığı toplantıya İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay katıldı. Toplantı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kınay, çevre sorunları ile toplumsal sorunlar arasında ayrılmaz bir ilişki olduğunu aktarırken, 'Çevrenin korunmadığı bir demokrasi olamayacağı gibi, demokrasinin olmadığı bir ülkede de çevrenin korunamaz' diye konuştu.
Hande Turan-Ege'ye Bakış/ Birleşmiş Milletler tarafından 5-16 Haziran 1972 tarihlerinde, Stockholm‘de 113 ülkenin katılımı ile düzenlenen Çevre Konferansında dile getirilen dünyanın doğal dengesinin korunması için insan ve doğal varlıklara öncelik veren bir anlayışın egemen olması gereği "Dünya Çevre Günü" 48.yılını kutluyor. TMMOB İzmir Çevre Mühendisleri Odası 5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası kapsamında sosyal mesafenin de korunduğu bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda kentte yaşayan çevresel sorunlardan, İzmir Çevre Durumu Raporuna, nükleer santrallerden, madenlerle talan edilen doğal sit alanlarına kadar bir çok konuda açıklamalarda bulunan İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay, pandemi sonrasında sağlıklı bir çevrede yaşamanın önemine vurgu yaptı.
İzmir’in kentleşmesi kontrolsüz bir süreç
İzmir’in çevresel sorunlarının her geçen yıl arttığını ‘İzmir’in acı karnesi’ tanımıyla değerlendiren İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay, “Biz Çevre Mühendisleri olaral her yıl hangi sorun daha iyiye gitti diye bakıyoruz, ancak her sene sorunlar devam ediyor hatta aynı kalıyor. İzmir’in kentselleşmesi süreci çok hızlı işleyen kontrolsüz bir süreç. Gelişme adı altında kentin dört bir yanı gökdelenlerle ve alışveriş merkezleriyle dolmuş durumda. Bunun getirdiği alt yapı eksikliklerini de yaşıyoruz. Kentlerde nüfusun ve kentleşmenin getirdiği çevre sorunlarını düzenlemek başlı başına bir uzmanlık alanı ve yönetim süreci. Biz de tüm mesleki uzmanlığımızla bilimin ışığında bu mücadelemizi sürdürüyoruz “ diye konuştu
Atık bertarafı konusunda İzmir öncü
İzmir’de çevresel alt yapıyla ilgili süreçlerine bakıldığında TÜİK istatistiklerine göre İzmir’in Türkiye’de ki diğer kentlere göre geçen yıllarda da olduğu gibi atık su arıtma tesisi sayıları ve arıtma oranlarının çok daha önde olduğunu hatırlatan Kınay, “Katı atık tesisleri, içme sularıyla ilgili süreçlerde avantajlı gibi görünse de biz çevre mühendisleri olarak bu avantajın yıldızlı bir karne olmadığını görüyoruz. Çevresel değişimlere ayak uydurmak adına hızlı hareket edebilmek ve süreci iyi yönetebilmek gerekiyor.’ Şeklinde konuştu.
Çöplerle beraber ekonomik kazancı da gömüyoruz
Ülkemizde atıkların iyi yönetilemediğini ve çöplerin evlerden doğru toplanamamasının ekonomik bir dezavantaj olduğunu vurgulayan Kınay, ‘Çöpler, gelişi güzel olarak çöp toplayıcıları doğaya bırakılıyor, toprağa gömüyoruz ve buradan elde edilmesi gereken ekonomik kazancı da toprağa gömmüş oluyoruz. Bu nedenle çöpü dışarıdan, diğer ülkelerden ithal etmemiz gerekiyor. Bu yıl yapılan değerlendirmelerde Türkiye diğer ülkelerden en çok çöp alan ülke konumunda. Demir çelik endüstrisi için demir ithal ediliyor ki Aliağa bizim bölgemizde bu anlamda kanayan yaramız. Onun ardından plastik ithalatı söz konusu’ diye konuştu.
Nükleer atıkta Gaziemir kanayan yara
Türkiye’nin çok büyük bir hızla nükleer maceraya doğru gittiğini ve bununla beraber yaşanacak çevresel sorunların uyarısını yapan Kınay, ‘Bölgemizde Gaziemir gibi bir gerçek var. Gaziemir’de de nükleer atıklar 2007 yılından bu yana hala orada duruyor. Bu hem çevreye hem orada yaşayan insanlar için tehlikeli bir durum. Burada gerçekleşen olayla ilgili de takiplerimizi yapmaya devam ediyoruz. Ülke olarak nükleer konusunda hızla ilerleyen bir süreç içerisindeyiz ancak Gaziemir’de bile temizleyemezken, ülke genelinde nükleer ile nasıl başa çıkacağız bu da merak edilen konular arasında’ dedi.
Demokrasi yoksa çevreyi korumak mümkün değil
Ülkemizin farklı bölgelerinde sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı, çevreyi koruma görevi ile yürütülen çevre mücadeleleri süreci; çevre sorunları ile toplumsal sorunlar arasında ayrılmaz bir ilişki olduğunun altını çizen Kınay, ‘Çevrenin korunmadığı bir demokrasi olamayacağı gibi, demokrasinin olmadığı bir ülkede de çevrenin korunamayacağını göstermiştir. Attığımız her adım bir çevre sorununa sebep olur bu nedenle atacağımız her adımı iyi düşünmemiz gerekiyor. Biz Çevre Mühendisleri olarak toplum ve çevre sağlığı adına mesleki birikimimizi, uzmanlığımızı ve yaptığımız çalışmaları bilimin ışığında kamunun ve çevrenin yararına yürüttüğümüzü vurguluyoruz. Her türlü müdahaleye ve zorlupa rağmen çevre sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalarımızı yürüteceğiz. ‘ diye konuştu.
Kutlama değil koruma
5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele haftasını, kutlama günü değil, dayanışma günü olarak değerlendirilmesini istediklerini ifade eden Kınay, ‘ İyi ve güzel gelişmelerden bahsetmek biz de isteriz ancak İzmir’in acı karnesini ve sorunları konuşacağız, kutlamaktan ziyade bu sorunlara nasıl çözüm bulunabileceğine yönelik dayanışma içinde olacağız. Çevresel sorunlar kentlerde yaşayan herkesin ortak sorumluluğundadır. Pandemi sürecinde sağlıklı bir çevrede yaşamanın önemini bir kez daha anladık, bu nedenle hem hükümet hem yerel yönetimler hem de toplumda yaşayan herkesin ortak bilinçte yaşadığımız çevreyi koruması gerekiyor’ diye konuştu.
Hande Turan-Ege'ye Bakış/ Birleşmiş Milletler tarafından 5-16 Haziran 1972 tarihlerinde, Stockholm‘de 113 ülkenin katılımı ile düzenlenen Çevre Konferansında dile getirilen dünyanın doğal dengesinin korunması için insan ve doğal varlıklara öncelik veren bir anlayışın egemen olması gereği "Dünya Çevre Günü" 48.yılını kutluyor. TMMOB İzmir Çevre Mühendisleri Odası 5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası kapsamında sosyal mesafenin de korunduğu bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda kentte yaşayan çevresel sorunlardan, İzmir Çevre Durumu Raporuna, nükleer santrallerden, madenlerle talan edilen doğal sit alanlarına kadar bir çok konuda açıklamalarda bulunan İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay, pandemi sonrasında sağlıklı bir çevrede yaşamanın önemine vurgu yaptı.
İzmir’in kentleşmesi kontrolsüz bir süreç
İzmir’in çevresel sorunlarının her geçen yıl arttığını ‘İzmir’in acı karnesi’ tanımıyla değerlendiren İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay, “Biz Çevre Mühendisleri olaral her yıl hangi sorun daha iyiye gitti diye bakıyoruz, ancak her sene sorunlar devam ediyor hatta aynı kalıyor. İzmir’in kentselleşmesi süreci çok hızlı işleyen kontrolsüz bir süreç. Gelişme adı altında kentin dört bir yanı gökdelenlerle ve alışveriş merkezleriyle dolmuş durumda. Bunun getirdiği alt yapı eksikliklerini de yaşıyoruz. Kentlerde nüfusun ve kentleşmenin getirdiği çevre sorunlarını düzenlemek başlı başına bir uzmanlık alanı ve yönetim süreci. Biz de tüm mesleki uzmanlığımızla bilimin ışığında bu mücadelemizi sürdürüyoruz “ diye konuştu
Atık bertarafı konusunda İzmir öncü
İzmir’de çevresel alt yapıyla ilgili süreçlerine bakıldığında TÜİK istatistiklerine göre İzmir’in Türkiye’de ki diğer kentlere göre geçen yıllarda da olduğu gibi atık su arıtma tesisi sayıları ve arıtma oranlarının çok daha önde olduğunu hatırlatan Kınay, “Katı atık tesisleri, içme sularıyla ilgili süreçlerde avantajlı gibi görünse de biz çevre mühendisleri olarak bu avantajın yıldızlı bir karne olmadığını görüyoruz. Çevresel değişimlere ayak uydurmak adına hızlı hareket edebilmek ve süreci iyi yönetebilmek gerekiyor.’ Şeklinde konuştu.
Çöplerle beraber ekonomik kazancı da gömüyoruz
Ülkemizde atıkların iyi yönetilemediğini ve çöplerin evlerden doğru toplanamamasının ekonomik bir dezavantaj olduğunu vurgulayan Kınay, ‘Çöpler, gelişi güzel olarak çöp toplayıcıları doğaya bırakılıyor, toprağa gömüyoruz ve buradan elde edilmesi gereken ekonomik kazancı da toprağa gömmüş oluyoruz. Bu nedenle çöpü dışarıdan, diğer ülkelerden ithal etmemiz gerekiyor. Bu yıl yapılan değerlendirmelerde Türkiye diğer ülkelerden en çok çöp alan ülke konumunda. Demir çelik endüstrisi için demir ithal ediliyor ki Aliağa bizim bölgemizde bu anlamda kanayan yaramız. Onun ardından plastik ithalatı söz konusu’ diye konuştu.
Nükleer atıkta Gaziemir kanayan yara
Türkiye’nin çok büyük bir hızla nükleer maceraya doğru gittiğini ve bununla beraber yaşanacak çevresel sorunların uyarısını yapan Kınay, ‘Bölgemizde Gaziemir gibi bir gerçek var. Gaziemir’de de nükleer atıklar 2007 yılından bu yana hala orada duruyor. Bu hem çevreye hem orada yaşayan insanlar için tehlikeli bir durum. Burada gerçekleşen olayla ilgili de takiplerimizi yapmaya devam ediyoruz. Ülke olarak nükleer konusunda hızla ilerleyen bir süreç içerisindeyiz ancak Gaziemir’de bile temizleyemezken, ülke genelinde nükleer ile nasıl başa çıkacağız bu da merak edilen konular arasında’ dedi.
Demokrasi yoksa çevreyi korumak mümkün değil
Ülkemizin farklı bölgelerinde sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı, çevreyi koruma görevi ile yürütülen çevre mücadeleleri süreci; çevre sorunları ile toplumsal sorunlar arasında ayrılmaz bir ilişki olduğunun altını çizen Kınay, ‘Çevrenin korunmadığı bir demokrasi olamayacağı gibi, demokrasinin olmadığı bir ülkede de çevrenin korunamayacağını göstermiştir. Attığımız her adım bir çevre sorununa sebep olur bu nedenle atacağımız her adımı iyi düşünmemiz gerekiyor. Biz Çevre Mühendisleri olarak toplum ve çevre sağlığı adına mesleki birikimimizi, uzmanlığımızı ve yaptığımız çalışmaları bilimin ışığında kamunun ve çevrenin yararına yürüttüğümüzü vurguluyoruz. Her türlü müdahaleye ve zorlupa rağmen çevre sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalarımızı yürüteceğiz. ‘ diye konuştu.
Kutlama değil koruma
5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele haftasını, kutlama günü değil, dayanışma günü olarak değerlendirilmesini istediklerini ifade eden Kınay, ‘ İyi ve güzel gelişmelerden bahsetmek biz de isteriz ancak İzmir’in acı karnesini ve sorunları konuşacağız, kutlamaktan ziyade bu sorunlara nasıl çözüm bulunabileceğine yönelik dayanışma içinde olacağız. Çevresel sorunlar kentlerde yaşayan herkesin ortak sorumluluğundadır. Pandemi sürecinde sağlıklı bir çevrede yaşamanın önemini bir kez daha anladık, bu nedenle hem hükümet hem yerel yönetimler hem de toplumda yaşayan herkesin ortak bilinçte yaşadığımız çevreyi koruması gerekiyor’ diye konuştu.