EGE'DE HAYAT KALMAYACAKSümer’in dilekçesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) adil yargılama yapılmadığı gerekçesiyle davanın yeniden görülmesi kararına dayandırıldı. Sümer bulunduğu suç duyurusunda başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, sürece dahil olan tüm yetkililer ve uzmanların, insanlık ve doğa suçu işlediğini iddia etti. Suç duyurusunda, Kışladağ Altın Madeni’nin siyanürle altın çıkarma faaliyetleri nedeniyle bölgedeki yeraltı sularının ve tarım arazilerinin zehirlendiği, hayvan ölümleri ve sakat doğumların arttığı belirtiliyor. Sümer mahkemeye verdiği dilekçede, “Kışladağ’ da ve ülkenin diğer yerlerinde siyanürle altın- gümüş elde etmek bir maden işletmeciliği değildir. Hidrojen siyanür ve ağır metaller üreten birer kimyasal zehir fabrikalarıdır. Kışladağ siyanür ve agır metaller dağı haline gelmiştir. Kandalılara dur denilmezse Uşak’ı yerinden kaldırıncaya kadar Ege Bölgesi'ninin her karış toprağını yaşanmaz, her damla suyunu içilmez hale getirinceye kadar bölgede zehir üretmeye devam edeceklerdir. Ruhsat sahaları bu denli genişlemiştir. Uşak merkeze 3 km. mesafedeki yeşildere köyünde sondaj yapmışlardır. Bütün bölgeyi işaretlemeye ve numuneler almaya devam etmektedirler.
Şirketin söylediğine göre şu anda 535 milyon ton siyanürlemiş zehir deposu ve ağır metaller üreten pasa dağı oluşmuş durumdadır.” ifadelerini kullandı.
YÜZLERCE YIL SÜRECEK
Kışladağ'daki zehir dağının Hitler’in gaz odalarında kullandığı hcn-hidrojen siyanürün milyarlarca kat fazlasını üretmeye ve canlı yaşamı zehirlemeye yüzyıllarca devam edeceğinin altını çizen Sümer, dilekçede “Balıkesir Balya’da 1892-1938 yılları arasında Fransızların işlettiği ve 3.5 milyon atığı kalan son döneminde kısa bir süre siyanür kullanılan maden bölgesinin zehri Manyas Barajı’ndaki ve Manyas Gölü’ndeki canlı yaşamın %80’ini yok etmiştir.
Osmanlı’da saraydan sonra elektriğin ilk geldiği yer olan Balıkesir’in Balya ilçesinin nüfusu 50 binlere çıkmışken bugün balya merkezinin nüfusu 2000’in altına düşmüştür. Çevresiyle birlikte 12.000 civarındadır. 150-200 hanelik köyler beş, on haneye düşmüştür. Kaçabilen insanlar bölgeden kaçmışlardır.
Aradan yüz yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen hala her yaz yağan ilk yağmurdan sonra Maden Deresi’nde balıklar, kaplumbağalar ve dereden su içen tüm canlılar hala ölmektedir.
Siyanürle madencilik gerçeği belgeseli ülkemizdeki siyanürle maden işletmeciğinin aynasıdır.
Kışladağ siyanür ve ağır metal fabrikası kuzeyde kale deresi ve çınarlı derenin Gediz’e karışmasıyla Menemen yakınlarında ege denizine, güneyde büyük menderes aracılığıyla Selçuk’tan denize kadar siyanürle ve ağır metallerle bütün doğayı zehirlemeye yüzyıllarca devam edecektir.”açıklamasında bulundu.“NEDEN GÖRMEZDEN GELİNDİ?”Dilekçede, bölgedeki kirliliğin sadece Eşme ve çevresini değil, Gediz ve Büyük Menderes havzaları üzerinden Ege Denizi’ne kadar yayıldığı vurgulandı. Sümer ayrıca, ÇED raporlarında gerçeklerin çarpıtıldığını ve mahkeme süreçlerinde bilirkişi raporlarının davacıların erişimine sunulmadığını ifade etti. Sümer, “Yeni bilirkişilerin kararlarını mahkeme nasıl ve neden kabul etti. Mahkeme heyeti bilirkişi raporlarını davacılardan neden gizledi. Davacıların bilirkişilere sorulmasını istediği sorular neden sorulmadı. Birden fazla insan Eşme’de siyanürden zehirlendiği halde neden dosyaya alınmadı? Neden görmezden gelindi? Hayvanların sakat ve ölü doğumları neden görmezden gelindi. Manisa’nın ÇED raporunun iptali ve yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararı danıştay14. dairede nasıl kabul edildi? Anayasa mahkemesi bu kararı nasıl kabul etti?” diye sordu.
ÇELİŞKİLİ BİLİRKİŞİ RAPORLARIDavada dikkat çeken bir diğer iddia ise bilirkişi raporlarındaki çelişkiler. İlk raporlarda yeraltı sularının kirleneceği açıkça belirtilmişken, sonraki raporlarda bu riskin küçümsendiği öne sürülüyor. Sümer, bu durumun yetkililerin ve uzmanların maden şirketi lehine hareket ettiğinin göstergesi olduğunu iddia ederek, “Bilirkişiler kararlarını nasıl değiştirdi? Neden değiştirdi? Maden kapatıldıktan sonra oluşacak ağır metallerle dolu 1000 metre çapında 450 metre Derinliğindeki yeraltı sularını etkileyecek olan göl nasıl 1-2metrelik su birikimine dönüştü. Mahkeme heyeti bunu nasıl kabul etti. Danıştay 6. Dairesi Manisa İdare Mahkemesi’nin kararını bozduğu yürütmeyi durdurma kararı verdiği halde aynı mahkeme heyetti karara neden uymadı?” sorularını yöneltti.
“ÇOCUKLARIMIZIN YAŞAM HAKKI İÇİN...”Bu tarihi suç duyurusu, çevre davalarında bir ilki temsil ediyor. Sümer, sadece doğal yaşamı korumakla kalmayıp, gelecekte benzer çevresel felaketlerin önüne geçmek için hukuki bir emsal oluşturmayı hedefliyor. Sürecin nasıl ilerleyeceği ve suç duyurusunun işleme alınıp alınmayacağı ise kamuoyunda merakla bekleniyor. Sümer açıklamasının sonunda, “Kuşlar, balıklar, karıncalar, börtü böcek bütün canlılar, çiçekler, ağaçlar doğa adına, çocuklarımızın, torunlarımızın yaşam hakları ve ülkemizin geleceği için davacıyım ve cezalandırılmalarını istiyorum” diye konuştu.