İşsizlik oranı, bir ülkenin en önemli ekonomik göstergelerinden birisidir. İnsanların durumu iyi mi? Kendilerini geçindirebiliyorlar mı? Maaş dağılımı adil mi? Kadınlar ve erkekler arasındaki dağılım eşit mi?
Her ülkenin belli bir işsizlik oranı vardır - bu gayet normal bir durum, çünkü her zaman iş değiştirme dönemleri vardır. Tabi mevsim değişikliğini de unutmamak gerekir. Her ülke işsizlik oranı çok düşük olan İsviçre kadar şanslı değildir. Peki bu hükümet sisteminden mi yoksa başka bir sebepten mi kaynaklanıyor?
İsviçre’nin inanılmaz derecede düşük bir işsizlik oranı var. 2019 yılı Temmuz ayında, SECO rakamlarına göre, sadece yüzde 2.1. İsviçre’nin en yüksek oranı ise 2019 yılı Ocak ayında 2,7 olarak kayıt edilmiştir. (Arbeitslosenquote in der Schweiz von Juli 2018 bis Juli 2019, https://de.statista.com/statistik/daten/studie/288903/umfrage/arbeitslosenquote-in-der-schweiz-nach-monaten/, 26. August 2019.)
Türkiye’de durum ne?
2019 Nisan'ında yüzde 13,8 işsizlik kayıt edilmiştir. Sonrasında bu rakam yüzde 14,7'ye yükseldi ve bu da 10 yılın en yüksek rakamı oldu. Bu yüzdeyi kişi sayısına çevirirsek tam 4,7 milyon kişi işsiz demektir. Tabi bu sonuç Türkiye’nin bulunduğu ekonomik krizden kaynaklanıyor olabilir. Bu durumdan en çok da gençler etkileniyor. Ülkemizde tam olarak yüzde 26.7 genç işsiz var. Bu da çok üzücü! Düşünsenize diplomanızı almışsınız, çok mutlusunuz, iş bulacağım derken ortada kalıyorsunuz. Bu yüzden ülkemizin okumuş gençleri mesleğinden vazgeçip başka bir işte çalışmak zorunda kalıyor. Peki sizce bu adil mi? Bu durumu gören gençler artık eskisi kadar üniversitelere itibar etmiyorlar, çünkü diploma alsalar da o iş üzerine çalışamayacaklarını biliyorlar. Bu ne demek? Artık üniversite diplomasına sahip olsan da olmasan da bir şey değişmiyor. İŞ YOK!
Çözüm bu mu, üniversiteye gitmemek mi? Giderek ülkemizin eğitim durumunun kötüleşmesini mi istiyoruz? Peki bu durum neyi doğuracak? Türkiye Cumhuriyeti üreten bir ülke olmaktan çıkarak gerici bir ülkeye dönüşür. Gençlere soruyorum, gerçekten okula gitmeme yöntemi mi daha iyi yoksa inat edip diplomayı ne olursa olsun almak mı?
Çocuk işçi sorunu
İşsizlikte gayri safi milli hasıla da önemli bir rol oynamaktadır. Her ailenin kendilerini geçindirmek için belli bir bütçeleri vardır. Maalesef bu rakam Türkiye Cumhuriyeti’nde çok düşük bir seviyede olduğu için, alt gelir grubunda olan vatandaşlar çocuklarını çalıştırmak mecburiyetinde kalıyorlar. Bu da çocuk işçi oranını arttırmaktadır. Ancak buna ülkemizde yasal olarak izin verilmemektedir. Türkiye'de çalışan birçok çocuk olduğu halde çocuk işçiliği oranı yayınlanmıyor. Çünkü hiç bir ülke çocuk işçilerini seve seve sergilemek istemez. UNICEF'in verilerine göre, 5-14 yaş arası çocukların yüzde 3'ü Türkiye'de çalışıyor. Buradan da 1 milyon çocuğun çalışmak zorunda kaldığı kanısına varıyoruz(2012 itibariyle).
Türkiye'de bulunduğum dönemde, gezdiğim çeşitli şehirlerde çok üzücü bir durumu fark ettim: Mendil satan, karton ve pet şişeleri toplayan, sokakta bir teraziyi 1 TL için bekleyen, okul tatillerinde öğlen saat 12'ye kadar uyumak yerine tezgahta çalışan, yetişkinlerin ayakkabılarını temizleyen çocuklar… Bu çocuklar yetişkin insanların kölesidir ve bu durum çok üzücü...
Çocuklar neden çalışıyor? Bu oranın nedenleri nedir? Cevap tabi ki yoksulluk. Bu konuda başka bir gerçek daha: 14 yaşından sonra okula gitme zorunluluğu ortadan kalkmaktadır.
Şimdi gelelim asıl soruya, bu konuda ne yapılması gerekiyor? Devlet, yoksulluğu azaltmak zorunda, eğitimi (eğitim kurumları) teşvik etmek zorunda, çocuklarını okula gönderen ailelere maddi destek sağlamak zorunda ve çocukların orada gelişebilmesi için çocuk ve gençlik merkezleri açmak için çaba sarf etmek zorunda. Bu saydığım çeşitli yaklaşımlar tabi ki yetmeyecektir. Devletimiz ülkemizi öne taşımak, gelişmesini sağlamak için daha yapıcı ve kalıcı önlemler almalıdır.
Adaletsiz gelir dağılımı
Ülkemizde sadece çocuk işçilik oranı yükselmedi, aynı zamanda zengin ve fakir arasındaki makas da gittikçe açıldı. Zenginler daha da zenginleşirken fakirlerde daha çok fakirleşiyor. Üst gelirlilerin yüzde 20'sı Türkiye'nin toplam gelirinin yüzde 50'sini oluşturuyor. Kalan yüzde 80 ise istemeseler de kalan yüzde 50'yi bölüşmek zorunda kalıyorlar. Bu orana matematiksel olarak bakarsak kesinlikle adil değil. Bunu nasıl önleyebiliriz? Çözüm basit: Ücretleri arttırarak, yeni iş imkanları yaratarak, işsizlik oranlarını azaltarak.
Türkiye’de kadın-erkek eşitliği
Kadın ve erkek eşitliğine gelirsek… Bu sadece Türkiye’de değil, İsviçre'de bile hala büyük bir sorundur. İsviçre’de kadınlar erkeklerden daha az kazanıyorlar. Federal İstatistik Ofisi’ne göre, ücret farkı ayda yüzde 19,6%- yani 1’532 İsviçre Frankı. Şaşırtıcı olan ise, Türkiye'nin bu alanda örnek olmasıdır. İşte kültürün devreye girdiği yer burasıdır. Türkiye'de aile dostu kurum kültürü hüküm sürmektedir. Kadınlar Türkiye Cumhuriyeti’nde avukatlık, profesörlük, mimarlık, bankacılık ve doktorluk gibi meslek gruplarının büyük bir bölümünü oluşturuyor. Üst kademlerde çalışan kadınlar da erkeklerden daha fazla kazanıyorlar.
Son günlerde Türkiye Cumhuriyeti’nde vatandaşlar intihar ederek yaşamlarına son veriyorlar. Niye mi? Açlıktan! Kendi ailelerine bakamayan babalardan bahsediyorum, yıllarca yoksulluktan çıkamayan, borç üstüne borç yapanlardan bahsediyorum.
Her ülkenin belli bir işsizlik oranı vardır - bu gayet normal bir durum, çünkü her zaman iş değiştirme dönemleri vardır. Tabi mevsim değişikliğini de unutmamak gerekir. Her ülke işsizlik oranı çok düşük olan İsviçre kadar şanslı değildir. Peki bu hükümet sisteminden mi yoksa başka bir sebepten mi kaynaklanıyor?
İsviçre’nin inanılmaz derecede düşük bir işsizlik oranı var. 2019 yılı Temmuz ayında, SECO rakamlarına göre, sadece yüzde 2.1. İsviçre’nin en yüksek oranı ise 2019 yılı Ocak ayında 2,7 olarak kayıt edilmiştir. (Arbeitslosenquote in der Schweiz von Juli 2018 bis Juli 2019, https://de.statista.com/statistik/daten/studie/288903/umfrage/arbeitslosenquote-in-der-schweiz-nach-monaten/, 26. August 2019.)
Türkiye’de durum ne?
2019 Nisan'ında yüzde 13,8 işsizlik kayıt edilmiştir. Sonrasında bu rakam yüzde 14,7'ye yükseldi ve bu da 10 yılın en yüksek rakamı oldu. Bu yüzdeyi kişi sayısına çevirirsek tam 4,7 milyon kişi işsiz demektir. Tabi bu sonuç Türkiye’nin bulunduğu ekonomik krizden kaynaklanıyor olabilir. Bu durumdan en çok da gençler etkileniyor. Ülkemizde tam olarak yüzde 26.7 genç işsiz var. Bu da çok üzücü! Düşünsenize diplomanızı almışsınız, çok mutlusunuz, iş bulacağım derken ortada kalıyorsunuz. Bu yüzden ülkemizin okumuş gençleri mesleğinden vazgeçip başka bir işte çalışmak zorunda kalıyor. Peki sizce bu adil mi? Bu durumu gören gençler artık eskisi kadar üniversitelere itibar etmiyorlar, çünkü diploma alsalar da o iş üzerine çalışamayacaklarını biliyorlar. Bu ne demek? Artık üniversite diplomasına sahip olsan da olmasan da bir şey değişmiyor. İŞ YOK!
Çözüm bu mu, üniversiteye gitmemek mi? Giderek ülkemizin eğitim durumunun kötüleşmesini mi istiyoruz? Peki bu durum neyi doğuracak? Türkiye Cumhuriyeti üreten bir ülke olmaktan çıkarak gerici bir ülkeye dönüşür. Gençlere soruyorum, gerçekten okula gitmeme yöntemi mi daha iyi yoksa inat edip diplomayı ne olursa olsun almak mı?
Çocuk işçi sorunu
İşsizlikte gayri safi milli hasıla da önemli bir rol oynamaktadır. Her ailenin kendilerini geçindirmek için belli bir bütçeleri vardır. Maalesef bu rakam Türkiye Cumhuriyeti’nde çok düşük bir seviyede olduğu için, alt gelir grubunda olan vatandaşlar çocuklarını çalıştırmak mecburiyetinde kalıyorlar. Bu da çocuk işçi oranını arttırmaktadır. Ancak buna ülkemizde yasal olarak izin verilmemektedir. Türkiye'de çalışan birçok çocuk olduğu halde çocuk işçiliği oranı yayınlanmıyor. Çünkü hiç bir ülke çocuk işçilerini seve seve sergilemek istemez. UNICEF'in verilerine göre, 5-14 yaş arası çocukların yüzde 3'ü Türkiye'de çalışıyor. Buradan da 1 milyon çocuğun çalışmak zorunda kaldığı kanısına varıyoruz(2012 itibariyle).
Türkiye'de bulunduğum dönemde, gezdiğim çeşitli şehirlerde çok üzücü bir durumu fark ettim: Mendil satan, karton ve pet şişeleri toplayan, sokakta bir teraziyi 1 TL için bekleyen, okul tatillerinde öğlen saat 12'ye kadar uyumak yerine tezgahta çalışan, yetişkinlerin ayakkabılarını temizleyen çocuklar… Bu çocuklar yetişkin insanların kölesidir ve bu durum çok üzücü...
Çocuklar neden çalışıyor? Bu oranın nedenleri nedir? Cevap tabi ki yoksulluk. Bu konuda başka bir gerçek daha: 14 yaşından sonra okula gitme zorunluluğu ortadan kalkmaktadır.
Şimdi gelelim asıl soruya, bu konuda ne yapılması gerekiyor? Devlet, yoksulluğu azaltmak zorunda, eğitimi (eğitim kurumları) teşvik etmek zorunda, çocuklarını okula gönderen ailelere maddi destek sağlamak zorunda ve çocukların orada gelişebilmesi için çocuk ve gençlik merkezleri açmak için çaba sarf etmek zorunda. Bu saydığım çeşitli yaklaşımlar tabi ki yetmeyecektir. Devletimiz ülkemizi öne taşımak, gelişmesini sağlamak için daha yapıcı ve kalıcı önlemler almalıdır.
Adaletsiz gelir dağılımı
Ülkemizde sadece çocuk işçilik oranı yükselmedi, aynı zamanda zengin ve fakir arasındaki makas da gittikçe açıldı. Zenginler daha da zenginleşirken fakirlerde daha çok fakirleşiyor. Üst gelirlilerin yüzde 20'sı Türkiye'nin toplam gelirinin yüzde 50'sini oluşturuyor. Kalan yüzde 80 ise istemeseler de kalan yüzde 50'yi bölüşmek zorunda kalıyorlar. Bu orana matematiksel olarak bakarsak kesinlikle adil değil. Bunu nasıl önleyebiliriz? Çözüm basit: Ücretleri arttırarak, yeni iş imkanları yaratarak, işsizlik oranlarını azaltarak.
Türkiye’de kadın-erkek eşitliği
Kadın ve erkek eşitliğine gelirsek… Bu sadece Türkiye’de değil, İsviçre'de bile hala büyük bir sorundur. İsviçre’de kadınlar erkeklerden daha az kazanıyorlar. Federal İstatistik Ofisi’ne göre, ücret farkı ayda yüzde 19,6%- yani 1’532 İsviçre Frankı. Şaşırtıcı olan ise, Türkiye'nin bu alanda örnek olmasıdır. İşte kültürün devreye girdiği yer burasıdır. Türkiye'de aile dostu kurum kültürü hüküm sürmektedir. Kadınlar Türkiye Cumhuriyeti’nde avukatlık, profesörlük, mimarlık, bankacılık ve doktorluk gibi meslek gruplarının büyük bir bölümünü oluşturuyor. Üst kademlerde çalışan kadınlar da erkeklerden daha fazla kazanıyorlar.
Son günlerde Türkiye Cumhuriyeti’nde vatandaşlar intihar ederek yaşamlarına son veriyorlar. Niye mi? Açlıktan! Kendi ailelerine bakamayan babalardan bahsediyorum, yıllarca yoksulluktan çıkamayan, borç üstüne borç yapanlardan bahsediyorum.
Ceren Bingöl