İnsanoğlu yaşadığı süre boyunca başarılı olduğu kadar zaman zaman da hata ve yanlışlar da yapar. Bu belki de insana özgü yaratılıştan gelen bir özelliktir. “Hatasız kul olmaz” özdeyişi bu gerçeği ifade eder.
Zaman zaman hatalar işlediğimizde ya da hata yapanı gördüğümüzde, “önemli olan hata yapmak değil, hatalardan ders almak, aynı hataları tekrar tekrar yapmamak gerekir” diyerek teselli arar ya da kendimizi avuturuz. Elbetteki hayat hatalarla doludur, hatalardan ders alınırsa zamanla hata yapma katsayısı azalır, sonuçta başarı ve başarılar gelir.
Sevgili Dostlar;
Bu topraklara ait bir özellik var, belki de genlerimize, duyu organlarımıza, aklımıza, düşünce yapımıza yerleşmiş, bir türlü mutasyona uğramayan, değişmeyen bir davranış biçimi. Politikacısından sanatçısına, teknik direktöründen yöneticisine, iş adamından işçisine kadar; hatayı hep başkalarında aramak, birilerinin kendilerini engellediğine, komplo kurduğuna, başarısızlığa mahkum ettiğine inanmak, bunu da çok diplomatik bir ifadeyle “gereği yapıldı” şeklinde açıklamak.
Bunları neden anlatma ihtiyacı hissettim. Geçen hafta ülkemizde büyük bir kulübün başkanı Sn. Ali Koç ve dün de yine büyük bir kulübümüzün teknik direktörü Sn. F. Terim basın açıklamaları yaptılar. Kulüp başkanının ifadelerini basında okudum, teknik direktörü ise canlı dinledim. Her ikiside, takımlarının bu yılki başarısızlığının gerekçelerini benzer cümlelerle açıkladılar. “Dışarıda kendilerinin engellendiğini, masa başında oyunlar oynandığını, bu bağlamda, hakem hatalarından futbol federasyonu kararlarına atıflar yapırak başarılı olmalarının istenmediği” biçiminde açıklamalar. Hakkını yemeyelim, Sn. Koç başarısızlığın ikinci nedeni olarak kendi hatalarını da zikretti. Ancak, bu da temel etken değil, ikincil neden.
Aynı şekilde, Trabzonspor Başkanı Sn. Ağaoğlu’nda birkaç hafta önce benzer cümleler kurduğunu hatırlıyorum. Aslında, biz hepimiz birbirimize benziyoruz. Başarılar bizden geliyor, başarısızlıklarımız hatalarımızdan veya yanlış kararlarımızdan değil, bizi istemeyenlerden, masa başı oyunlardan kaynaklanıyor. Futbolda içerideki rakiplerimiz ve düşmanlarımızdan, politikada ve ekonomide ise ülke dışı dış güçlerden ve onların yerli işbirlikçilerinden.
Keşke, söz konusu yöneticiler, hatalarıyla yüzleşebilseler, aynı hataları tekrar etmeseler, ya da etraflarında kendilerinin hata ve yanlışlarını yüzlerine söyleme cesareti olanlar olsaydı. Bu vesileyle her iki kulüp adına yapılan yanlışları ve hataları aşağıya alsam bilmem katılır mısınız? Ekonomideki yapılan hata ve yanlışları zaman zaman bu köşede yazıyoruz. Bu hafta futboldan;
1-Ligin ikinci yarısının başında M. başakşehir maçında alınan 2-0 lık galibiyetten sonra Fenerbahçe her platformda şampiyonluğun en güçlü favorisi gösterilmeye başlanmıştı. O günlerden sonra neden Fenerbahçe düşüşe geçti? Arka arkaya Alanyaspor ve Ankaragücü maçlarındaki kayıplar hakem hatalarıyla mı geldi? Takımdaki düşüşü kendi içinizde sorgulama imkanı oldu mu? Bu düşüşe, Fenerbahçe düşmanlarımı mı neden oldu Sn. A.Koç?
2-İlk yarıda sürekli olarak hatta geçen yıldan beri gündeme getirilen defansta yaşanan sol bek ve oyun kuran stoper özellikli futbolcuların transferini birileri mi engelledi Sn. Ali Koç.? Öyle ki, bırakın defans futbolcusu transferini eldeki A. Rami ile Zanka ikinci yarının başında geri gönderilmedi mi, sözleşmeleri feshedilmedi mi?
3-Süper ligin Sörloth’dan sonra en etkili santraforu Vedat Muriç’i besleyecek sağ açıkta Deniz’e yeni bir alternatif neden alınamadı, solda da Rodriquez’in neden yedeği yok?
4-Geçen yıl 11 futbolcu alınmıştı, bu yılda devre arası dahil yine 10-12 futbolcu daha transfer edildi. Geçen yıl alınanların neredeyse tamamı geri gönderildi, diyelim ki, geçen yıl Comoli almıştı bu vasatları, bu yılki transferlerden işe yarar bir Gustavo ile Muriç var. Diğerlerin büyük çoğunluğu yine vasat. Bunları yine masa başında sizlere zorla mı aldırdılar Sn. A. Koç.?
Gelelim Sn. Fatih Terimin açıklamalarına, dün Başakşehir maçından sonra, Pandemi dönemi öncesi çıkışta olan, oynadığı oyunla rakiplerine kendini kabul ettiren Galatasaray’a “gereği yapıldı” dedi. Bu deyimle geçen haftaki Gaziantep maçını kastetti ancak konuşmanın satır aralarında bazı güçlerin devrede olduğunu da ima ediyordu. Ancak, objektif bir gözle ve iyi bir Galatasaray seyircisi olarak gerçekleri görmek gerekiyor ki; düşüşün asıl nedeni bunlardır.
1-Pandemiye kadar ister diğer rakiplerin düşüşe geçmesi, isterse fikstür avantajı nedeniyle çıkışa geçen takımı Beşiktaş maçında kim durdurdu Sn. Terim? İki gün öncesinde seyircisiz maç oynanması mı yoksa Beşiktaş maçına kadar oynamayan Belhanda mı? İlk yarıda neredeyse takımı 10 kişi oynatan Belhanda’nın yerine ikinci yarıda Ömer Bayramı aldığınızda Beşiktaş’ı kendi sahasına mahkum etmediniz mi? Diyelim ki, hatanızı anladınız, pandemi sonrasında hala Belhanda’yı ısrarla oynatmanızın nedeni nedir? Hatta TV’lerde yüz hatlarınızdan Belhanda’nın oyunundan memnun olmadığınız açıkça belli olduğu halde neden hala oynatıyorsunuz. Dışarıda devrede olanlar, Galatasaray düşmanları Belhanda’yı oyunda tutmanızı mı zorluyor?
2- “Gereği yapıldı” dediğiniz maçı tekrar beraber izleyelim mi, takım 2-1 önde iken geri pası veren ve A.Çalık’ın kırmızı kart almasına neden olan kim? İlk golde rakip Gaziantep futbolcusunu seyreden ve kafa vurduran kim? Topu kaptırdığında umursamazca arkadan bakan futbolcu kim? Hep aynı oyuncu değil mi? Geçen yıl Trabzon ve Başakşehir maçlarındaki oyunu hariç neredeyse üç sezondur doğru dürüst oynamayan, oynuyormuş gibi gözüken Belhanda’nın bir imtiyazı mı var? Antrenmanlarda süper mi çalışıyor yoksa? Bu hafta Başak şehir maçında ne yaptı bu oyuncu, ceza sahası önünde kaleye şut bile çekemeyen sözüm ona Galatasaray’ın 10 numarası böyle mi olmalı? İyi ki, hakem bu hafta ikinci sarıdan atmadı bu Belhanda’yı hocam, zira hak etmişti. Belhanda’yı “gereğini yapanlar mı” veya hakemler mi oynatıyor Sn. Terim? Son bir söz daha, Gaziantep maçında Falcao’nun sakatlanmasından sonra bir ara tam 3-4 dakika 9 kişi oynadı Galatasaray. Kenarda Ömer bayram bekliyordu, formasını çıkarmıştı ama oyuna alamadık, bunun nedeni işte o “gereğini yapanlar mı” hocam? 3-1 den sonra koskoca Galatasaray 20 dakika dayanamadı. 3 üncü golü atan ve ne zaman orta sahada oyun kurucu pozisyonuna geçince oyunun kontrolünü sağlayan Feghouli’yi “gereğini yapacak” olan güçler mi çıkardı. Bir anda 3 oyuncu birden değiştirildi, hangisi işe yaradı hocam?
3-Pandemi sonrası ilk maç Rizespor maçındaki ilk yarı takımın hali neydi. Diğer rakipler o hafta 3 puanı almışken, puan farkının açılmaması için ilk yarı presli, istekli, oyunu domine eden Galatasaray’a dış güçler mi engel oldu Sn. Terim.
4-İkinci yarının başındaki Falcao-Emre Akbaba ikilisini kim bozdu Sn. Terim. Nitekim, bu ikili ilk 2-3 hafta üst üste çok iyi bir ikili olmuşlar, takım yıllardır alıştığı 4-4-1-1 veya 4-4-2 ye dönmüş, süper bir set oyunu oynamaya başlamıştı. Ama tabii ki, bu dönemde Belhanda yedek oynuyordu, Ö.Bayram ve E.Akbaba oynamaya başlamıştı. İkisi de Türk’tü, bizim çocuklardı, yürekten oynuyorlardı, önce Belhanda nedeniyle Emre Akbaba kesildi, sonra Onyekuru aşkından dolayı Ömer kesildi. İlk yarıdaki Antalya maçında süper oynayan, mücadele eden bir başka yerli çocuk Taylan’ı yine gereğini yapacak olanlar takıma almadı değil mi Sn. Terim? Hep hatalar dışarıda, masalarda, birileri hesap kitap yapıyor nasıl önünü keseriz diye?
Gerçek şu ki, geçen yıl Galatasaray rakip takımların beceriksizliği yüzünden şampiyon olmuştu, bu sezonda Sn. Terim’in yanlışları ve hataları yüzünden erken havlu attırdı. Şampiyonluk Gaziantep maçında gitmedi, Beşiktaş maçında kaybedildi, Başakşehir maçıyla da tescillendi.
Sevgili Dostlar;
İşte bu topraklarda ve bizim dünyamızda doğrular ve başarılar, hatalar ve başarısızlıklar bu şekilde değerlendiriliyor. Bu gerçek hangi alanda olursa olsun, kimden gelirse gelsin değişmiyor. Bu nedenle, başarılarımızda sürekli olamıyor, bir iki ileri adım atıyoruz, iki üç adım geriye düşüyoruz. Ama, düşmanlarımız değişmiyor, sürekli bizimle uğraşıyorlar, hesap kitap yapıyorlar, senaryolar hazırlıyorlar ve bizi istemiyorlar!.
Son söz, şayet biz bu tarz düşünce anlayışımızı değiştirmediğimiz müddetçe ülke olarak her alanda, eğitimden ekonomiye, politikadan spora kadar hep sürekli gelişmekte olan -İngilizcede bir zaman dilimi var, future continues tense, gelecekte devam ediyor olan- olarak kalmaya devam edeceğiz.