GÜLPERİ TİBİN/ EGE'YE BAKIŞ - Ekonomik kriz, eğitimde yaşanan aksaklıklar, mülteci sorunu gibi birçok sorun Türk vatandaşının gündelik hayatını olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Ancak son dönemlerde medyaya yansıyan olaylar neticesinde degündmede fazlasıyla yer bulan konulardan biri bireysel silahlanma. Bireysel silahlanmaya karşı verdiği mücadeleyle bilinen Umut Vakfı’nın yayınladığı 2022 verilerine göre yalnızca geçtiğimiz sene Türkiye’de 3 bin 984 silahlı şiddet olayı yaşandı.
Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fikret İlkiz,bireysel silahlanma hakkında açıklamalarda bulundu. Bireysel silahlanmanın yalnızca İzmir’de değil, ülke genelinde her geçen gün giderek arttığını söyleyen İlkiz, kimsenin de bu konuda herhangi bir duyarlılık göstermediğini kaydetti. Ayrıca İlkiz, ülke genelinde şiddet oranının düşük olduğu yerlerde de bireysel silahlanmada azalma beklenirken artış yaşandığını belirtti. “İNSANLAR KENDİLERİNİ MECBUR KALMIŞ HİSSEDİYORLAR”
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal durum da göz önüne alındığında insnaların kendilerini bireysel silahlanmaya mecbur hissettiğini söyleyen İlkiz, ekonomik ve toplumsal sorunlar arttıkça şiddet eğiliminin de arttığını söyledi. İlkiz, “Mevcut olan ekonomik ve toplumsal düzeye baktığınız zaman böyle bir ihtiyaçları olduğunu hissediyorlar. Bu aslında doğru olmayan bir şey. Şöyle ki, toplumun bu anlamda bireysel silahsızlanmaya inanması ve ona göre daha bilinçli hareket etmesi, şiddetin önlenmesi gerekir.” diye konuştu.
Toplumda verlığını gösteren bu durumun, bireyler tarafından oluşturulmuş bir sonuç olmadığını belirten İlkiz, “Bu aslında sosyal bir sonuç. Memleketin ekonomik ve toplumsal yapısına ona bağlı olarak artan sorunlar nedeniyle de sürekli yükselen bir ivme kazanmış durumda. Bu durumun bir sonucu olarak da silahlanma ve şiddet, birbiriyle sanki yarışıyor gibi devam ediyor.” ifadelerini kullandı. “CEZA HUKUKU HERKESİN KENDİ ŞİDDETİNİ YARATTIĞI BİR ARAÇ HALİNE GETİRİLİYOR”
Şiddetin ve Bireysel silahlanma konusuna toplumsal anlamda bakıldığında da Türkiye’deki en büyük problemin cezasızlık olduğunu söyleyen İlkiz şöyle konuştu:
“Bu konuya ceza hukuku ya da toplumsal anlamda baktığınız zaman, cezasızlık Türkiye’nin en önemli problemlerinden . Ceza kanunları kişi temel hak ve özgürlüklerini korumak içindir. Yani bir başka deyişle son başvurulacak çaredir. Son çareye başvurduğunuz zaman da sonuç almanız gerekir. Bu sonuç Türkiye’de; örneğin herhangi bir eylem, herhangi bir fiil suç ise karşılığı olan cezanın infazının yerine getirilmesi gerekir. Bunun olmayışı Türkiye’de ceza hukukunu gerekli bir araç olmaktan çıkarıp sonuçta herkesin kendi şiddetini yarattığı bir araç haline getiriyor. Asıl problem böyle bir döngü, böyle bir çaresizlik belki de.” “İNSANLARIN BİREYSEL SİLAHSIZLANMAYA İNANMALARI GEREKİYOR”
Bireysel silahsızlanmanın gerçekleştirilmesini iki yönlü olarak gerçekleştirilebileceğini söyleyen İlkiz, ilk olarak bireylerin buna inanmaları gerektiğini belirtti. İlkiz, bu problemin yalnızca yasayla da çözülemeyeceğini söylerken, sosyal ve kültürel anlamda insnaların silahtan uzaklaşmaları gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca toplumda bilinçli bireylerin yetişmesi gerektiğini söyleyen İlkiz, şöyle konuştu:
“Toplumda bu iyileşmenin eğitim yoluyla gerçekleşeceğini de düşünebilirsiniz ama sonuç olarak suçu da cezayı da yaratan insandır. O halde buradaki asıl mesle bilinçli insan, bir başka ifadeyle de geleceğine inanan, başkalarının haklarına saygı duyan, bir nevi komşuluk hukukunu bile geliştiren ve birey olmanın getirdiği sorumlulukları yüklenen bir toplum yaratmak lazım. Buna önce zihnen innamanız gerekir. Dolayısıyla insan ve kişi onurunun korunmasını büyük çapta devletin sağlaması gerekir. Bunu sağlayamadığınız zaman insanlar kendilerini güvensiz hissettikleri andan itibaren başının çaresine bakma gibi bir yalnızlıkla karşı karşıya kalıyorlar. O yüzden belki de ‘kırmızı ışıktada geçersen bir şey olmaz’ gibi bir yaşam tarzıyla yaşayan insanların sürekli insanlar tarafından uyarılması gerekir. Bu biraz sosyokültürel ve bu anlamda da toplumsal bir mesele.”“TÜRKİYE’DE BU ANLAMDA SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİREN BİR SİYASAL İKTİDAR YOK”
İlkiz, konuşmasını tamamlarken şu ifadeleri kullandı:
“Devlet olmayı düşünüyorsanız; laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olmak istiyorsanız sorumluluklarınızı yerine getirmeniz gerekir. Halbuki Türkiye’de bu anlmda sorumluluğunu yerine getiren bir siyasal iktidar bulunmadığı fikrindeyim. Özellikle bireysel silahsızlanama konusunu ödev olarak önüne koyan bir siyasi iktidarımız yok bizim. Laik, demokratik, sosyal hukuk devletine inan; adalete inanan; temel insan hak ve özgürlüklerini koruyan bir siyasal iktidara da sahip değiliz. Dolayısıyla toplumun bu anlamda temel hak ve özgürlüklerini sürekli kısıtlarsanız; bir başka deyişle temel insan hak ve özgürlüklerini üretmezseniz, insan haklarına dayalı bir hukuk yaratmazsanız sonuçları budur. Şiddetin arttığı demokrasinin ortadan kaybolduğu ve demokrasiye inancın azaldığı bir toplum yetiştirirsiniz, bu toplumun yetişmesine sebep olursunuz. Oysa devletin örneğin cezasızlığı ortadan kaldırması, bu konularla ilgili olmak üzere ilkokuldan başlamak üzere birey olma ve saygı duyma ya da toplumsal saygıyı yaratma bilinci olan insanlar yetiştirmesi gerekir.”
Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fikret İlkiz,bireysel silahlanma hakkında açıklamalarda bulundu. Bireysel silahlanmanın yalnızca İzmir’de değil, ülke genelinde her geçen gün giderek arttığını söyleyen İlkiz, kimsenin de bu konuda herhangi bir duyarlılık göstermediğini kaydetti. Ayrıca İlkiz, ülke genelinde şiddet oranının düşük olduğu yerlerde de bireysel silahlanmada azalma beklenirken artış yaşandığını belirtti. “İNSANLAR KENDİLERİNİ MECBUR KALMIŞ HİSSEDİYORLAR”
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal durum da göz önüne alındığında insnaların kendilerini bireysel silahlanmaya mecbur hissettiğini söyleyen İlkiz, ekonomik ve toplumsal sorunlar arttıkça şiddet eğiliminin de arttığını söyledi. İlkiz, “Mevcut olan ekonomik ve toplumsal düzeye baktığınız zaman böyle bir ihtiyaçları olduğunu hissediyorlar. Bu aslında doğru olmayan bir şey. Şöyle ki, toplumun bu anlamda bireysel silahsızlanmaya inanması ve ona göre daha bilinçli hareket etmesi, şiddetin önlenmesi gerekir.” diye konuştu.
Toplumda verlığını gösteren bu durumun, bireyler tarafından oluşturulmuş bir sonuç olmadığını belirten İlkiz, “Bu aslında sosyal bir sonuç. Memleketin ekonomik ve toplumsal yapısına ona bağlı olarak artan sorunlar nedeniyle de sürekli yükselen bir ivme kazanmış durumda. Bu durumun bir sonucu olarak da silahlanma ve şiddet, birbiriyle sanki yarışıyor gibi devam ediyor.” ifadelerini kullandı. “CEZA HUKUKU HERKESİN KENDİ ŞİDDETİNİ YARATTIĞI BİR ARAÇ HALİNE GETİRİLİYOR”
Şiddetin ve Bireysel silahlanma konusuna toplumsal anlamda bakıldığında da Türkiye’deki en büyük problemin cezasızlık olduğunu söyleyen İlkiz şöyle konuştu:
“Bu konuya ceza hukuku ya da toplumsal anlamda baktığınız zaman, cezasızlık Türkiye’nin en önemli problemlerinden . Ceza kanunları kişi temel hak ve özgürlüklerini korumak içindir. Yani bir başka deyişle son başvurulacak çaredir. Son çareye başvurduğunuz zaman da sonuç almanız gerekir. Bu sonuç Türkiye’de; örneğin herhangi bir eylem, herhangi bir fiil suç ise karşılığı olan cezanın infazının yerine getirilmesi gerekir. Bunun olmayışı Türkiye’de ceza hukukunu gerekli bir araç olmaktan çıkarıp sonuçta herkesin kendi şiddetini yarattığı bir araç haline getiriyor. Asıl problem böyle bir döngü, böyle bir çaresizlik belki de.” “İNSANLARIN BİREYSEL SİLAHSIZLANMAYA İNANMALARI GEREKİYOR”
Bireysel silahsızlanmanın gerçekleştirilmesini iki yönlü olarak gerçekleştirilebileceğini söyleyen İlkiz, ilk olarak bireylerin buna inanmaları gerektiğini belirtti. İlkiz, bu problemin yalnızca yasayla da çözülemeyeceğini söylerken, sosyal ve kültürel anlamda insnaların silahtan uzaklaşmaları gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca toplumda bilinçli bireylerin yetişmesi gerektiğini söyleyen İlkiz, şöyle konuştu:
“Toplumda bu iyileşmenin eğitim yoluyla gerçekleşeceğini de düşünebilirsiniz ama sonuç olarak suçu da cezayı da yaratan insandır. O halde buradaki asıl mesle bilinçli insan, bir başka ifadeyle de geleceğine inanan, başkalarının haklarına saygı duyan, bir nevi komşuluk hukukunu bile geliştiren ve birey olmanın getirdiği sorumlulukları yüklenen bir toplum yaratmak lazım. Buna önce zihnen innamanız gerekir. Dolayısıyla insan ve kişi onurunun korunmasını büyük çapta devletin sağlaması gerekir. Bunu sağlayamadığınız zaman insanlar kendilerini güvensiz hissettikleri andan itibaren başının çaresine bakma gibi bir yalnızlıkla karşı karşıya kalıyorlar. O yüzden belki de ‘kırmızı ışıktada geçersen bir şey olmaz’ gibi bir yaşam tarzıyla yaşayan insanların sürekli insanlar tarafından uyarılması gerekir. Bu biraz sosyokültürel ve bu anlamda da toplumsal bir mesele.”“TÜRKİYE’DE BU ANLAMDA SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİREN BİR SİYASAL İKTİDAR YOK”
İlkiz, konuşmasını tamamlarken şu ifadeleri kullandı:
“Devlet olmayı düşünüyorsanız; laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olmak istiyorsanız sorumluluklarınızı yerine getirmeniz gerekir. Halbuki Türkiye’de bu anlmda sorumluluğunu yerine getiren bir siyasal iktidar bulunmadığı fikrindeyim. Özellikle bireysel silahsızlanama konusunu ödev olarak önüne koyan bir siyasi iktidarımız yok bizim. Laik, demokratik, sosyal hukuk devletine inan; adalete inanan; temel insan hak ve özgürlüklerini koruyan bir siyasal iktidara da sahip değiliz. Dolayısıyla toplumun bu anlamda temel hak ve özgürlüklerini sürekli kısıtlarsanız; bir başka deyişle temel insan hak ve özgürlüklerini üretmezseniz, insan haklarına dayalı bir hukuk yaratmazsanız sonuçları budur. Şiddetin arttığı demokrasinin ortadan kaybolduğu ve demokrasiye inancın azaldığı bir toplum yetiştirirsiniz, bu toplumun yetişmesine sebep olursunuz. Oysa devletin örneğin cezasızlığı ortadan kaldırması, bu konularla ilgili olmak üzere ilkokuldan başlamak üzere birey olma ve saygı duyma ya da toplumsal saygıyı yaratma bilinci olan insanlar yetiştirmesi gerekir.”