Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yaz Ankara Güvenpark'tan başlayıp İstanbul Maltepe'de noktalanan ve binlerce vatandaşın eşlik ettiği Adalet Yürüyüşü, Siyaset Bilimci Banu Özdemir tarafından kitaplaştırıldı. 24 gün süren Adalet Yürüyüşü'nü, başından sonuna çok özel fotoğraf ve anılarla anlatan "Turuncu'nun Seyir Defteri" adlı kitap, bu haftadan itibaren Türkiye'nin her yerinde kitapevleri ve alışveriş merkezlerinde satışa sunulacak. Ayrıca internet üzerinden de satışı yapılacak kitaptan elde edilecek gelir Hayvan Hakları Federasyonu'na (HAYTAP) bağışlanacak. Çocukluk lakabının 'Turuncu' olması nedeniyle kitaba "Turuncu'nun Seyir Defteri" adını verdiğini belirten chp Eski İl Başkan Yardımcısı ve Siyaset Bilimci Özdemir, gelecek kuşaklara bilimsel bir eser bıraktığına inandığını söyledi. Özdemir, önsözü CHP Lideri Kılıçdaroğlu tarafından yazılan kitapla ilgili sorularımızı yanıtladı:
Ege'ye Bakış: Bu kitabı yazma nedeniniz nedir?
Banu Özdemir: Biz, Sayın genel başkanımızın liderliğinde Türk ve dünya siyasi tarihine geçecek rekor niteliğinde bir yürüyüş gerçekleştirdik. Sokaklarında bombaların patladığı, tenhalarında tecavüzlerin olduğu bir memlekette 24 gün boyunca binlerce insan tek bir kişinin burnu kanamadan adalet istemiyle bir arada yürüdüler. Çok kıymetli ve anlamlı bir eylemdir. Son yılların en demokratik eylemidir.
Ege'ye Bakış: Bu denli büyük bir eylem olmuş mu ülkemizde?
Banu Özdemir: Yok geçmişte yok. Dünyada Gandhi'nin tuz yürüyüşü ve benzer eylemler var. Demokrasi arayışını dile getiren farklı coğrafyalarda olmuş. Ama günü ve uzunluğu dünyada rekordur. AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir meydan okumuştu bize, 'Maltepe Meydanı orada, Yenikapı Meydanı orada' diye. Oraya gelen insanlar Maltepe Mitingi'yle cevap verdiler. 4.5 milyon insan bir araya geldi. Herkesin söylemi adaletti. Bu yürüyüş içinde siyasi parti gözetmeksiniz toplumun her kesiminden liberalinden, milliyetçisine, muhafazakarından stk önderlerine kadar Türkiye'de adalet isteyen bütün yurttaşlar kimisi bedeniyle, kimisi sosyal medyadan gönülleriyle yürüyerek bu eyleme destek verdi. Ben de bu yürüyüşü günce olarak gün be gün an be an kimler katılmış. Neler yapılmış, genel başkanın arkasında binlerce kişi nasıl yürüyor? Neler yapıyorlar? Günlük gibi notlar aldım.
Ege'ye Bakış: Peki kitap fikri nereden çıktı? Günlük tutmaya başladığınızda 'evet ben bunu bir gün kitap yaparım' diye düşünmüş müydünüz?
Banu Özdemir: Kitapta da belirttim. Ahmet Hakan'ın 'Orada günlük tutan var mı' diye bir çağrısı olmuştu. Ben de çocukluğumdan beri günlük tutan biriyim. Zamanı ölümsüzleştirmenin yollarından birisi de günlük tutabilmektir. Bizim edebiyat tarihimizde de eski adı günlük, yeni adı güncenin çok önemli yeri var. Biz Kazım Karabekir'in İstiklal Harbi günlüklerini biliriz. Çok kıymetlidir onlar. Günce denen tür, zamanla resmi belge özelliği taşıyor. Ben de günce tutmaya başladım. O güncelerimiz Yurt Gazetesi'nde yayınlandı. Oradan takip eden binlerce insan bu sayede bilgilendi.
Ege'ye Bakış: Siz başından sonuna kadar yürüdünüz mü?
Banu Özdemir: Evet yürüdüm. Zaten bu güncelerde öyle çıktı.
Ege'ye Bakış: Tüm ayrıntılar var mı bu kitapta? Mesela medyada çok yer alan tezek meselesi var mı?
Banu Özdemir: Hepsi var. Herkes var bu kitapta. Bu kitapta gece Bulak köyünde 'Menderes için mi yürüyorsunuz' diye soran Müesser teyze de var. Güvenpark'ta denk geldiğimiz Hatice teyze de var. Düzce'de tanıştığımız kamyoncu ağabeyimiz de, milletvekillerimiz de var. Konaklayan kişilerin çadırlarının içine nevresim takımlarını bağışlayan otelciler de var.
Ege'ye Bakış: Sizce bu yürüyüşe ihtiyaç var mıydı?
Banu Özdemir: Yürüyüş olmak durumundaydı. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye'de tarikatlarla siyam ikizi olmuş bir iktidar var. Adalet artık tuz kokutmaya başladı. Bizim mesleğini icra ettiği için özgürlüğüyle bedel ödeyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu var. Bizim bardağımızı taşıran son nokta o oldu. Genel başkanımız önderliğinde bu yürüyüşün kutsal bir eylem olduğunu düşünüyorum. Hayatımız boyunca attığımız en onurlu adımları orada attığımızı düşünüyorum. Devamında yine Maltepe Mitingi ve Adalet Kurultayı çok önemliydi. Bu eylemler devam edecek. Ta ki bu ülkede adalet tesis edilene kadar.
Ege'ye Bakış: Kitabın adında geçen 'Turuncu' çocukluk lakabınızmış. Neden size bu lakabı takmışlar?
Banu Özdemir: Saçlarım turuncuydu çünkü küçükken. Farklı olmayı hep sevmişimdir. Bana Turuncu demişler. Çok sevdim. Ben insanoğlunun duygularını en masum yaşadığı dönemin çocukluk olduğunu düşünüyorum. O yüzden ben kitabı Turuncu'nun gözünden yazmaya karar verdim. Bu kitabı, Sayın genel başkanımızla birlikte gelecek kuşaklar Türkiye'deki adalet ve demokrasi arayışlarını bilimsel olarak görsünler diye, tarihi vesika olsun diye yazdık. Kitabın önsözü de kendisine ait. Ayrıca kitapta kendisine ait 3 özel hikayesi de var.
[caption id="attachment_5064" align="alignleft" width="300"] Banu Özdemir (1991)[/caption]
Ege'ye Bakış: Adalet Yürüyüşü'nün ne gibi yararları oldu sizce?
Banu Özdemir: Türkiye siyasetinde yeni bir sayfa açmıştır. Binlerce insan 24 gün boyunca burnu kanamadan adalet yolculuğu yapıyor ve 4.5 milyon insan Maltepe'de bir araya gelerek haykırıyor. Biz bunun ateşini referandumda yakmıştık. İnsanlar sandığa giderek 'biz adalet istiyoruz' diye oyunu vermişti. Toplumsal dayanışmayı örgütlülük bilincini pekiştirmiştir. O kadar toplumsal travma yaşıyoruz ki geçen gün bir belediyeye bağlı ekiplerin köpekleri ok atarak topladığını, okey masasında muhtarın arkadaşını vurabildiğini görüyoruz. İktidar erki o kadar kutuplaştırıcı ve o kadar nefret söylemleri üzerine politika geliştirmiş durumda ki, travma yaşıyoruz şu anda. Birbirini sevmeyen, tahammülü bitmiş bir toplum olduk. Bu yürüyüş sosyolojik olarak birlikteliği pekiştirdi. Apartmanlardan ellerinde sürahileriyle inen insanlar vardı o yürüyüşte. Veya akşam 'üşüyorsan ceketimi al' diyenler, sürekli yardımlaşan insanlar vardı orada.
Ege'ye Bakış: Elleri ojeli bakımlı bir kadın için bu yürüyüş zor olmadı mı? Kadın ya da erkek o koşullarda yürümek çok zor.
Banu Özdemir: 4 mevsimi bir arada yaşadık. Bedensel olarak deformasyon olmaması imkansız. Çünkü bir yürüyorsunuz Sakarya'nın 42 derece sıcağında güneşin altında, bir yürüyorsunuz Bolu'da yağmurun altında. Sürekli tempolu yürüyüş yapmak gerekiyordu. Ben de bedensel deformasyonlar yaşadım kendimce. Ama doğayla o kadar iç, içe yürüyorsunuz ki, sizi yaradılışınıza götürmeye başlıyor bir yerden sonra. Efendim saçım mı dağınık, şöyle mi, böyle mi diye düşünmüyorsunuz artık. Aklınıza da gelmiyor zaten. Hastanelik olanlar oldu. 3 milletvekilimiz kalp krizi geçirdi ama çok şükür bir şey olmadı. Hasan Tatlı amcamızı kaybettik. Parti üyemiz. Adalet şehidimiz. Rahmetle anıyoruz. Yorulan ayaklar bir çok insan için sıkıntı oldu. Ben de maalesef tırnaklarımı kaybettim. Ama orada öyle bir ruh vardı ki en önde 69 yaşında bir insan var. O kadar inançlı yürüyor ki, Sayın Kılıçdaroğlu, 'biz bu yürüyüşü İstanbul'a değil, Van'a yapıyoruz' deseydi Van'a kadar devam ederdi.
Ege'ye Bakış: Peki bundan sonra benzer kitaplar gelecek mi?
Banu Özdemir: Önce bunu miras bırakalım dedik. Tarihi bir eser olduğunu düşünüyoruz çünkü. Bilimsel olarak tarihe nottur ve herkesin kütüphanesinde bulunması gerekir. Buna benzer yine tarihimizde onurla, gururla anlatacağımız eylemlerimiz olacaktır. Ben onları da gururla kaleme almaya devam edeceğim. Böyle büyük eylemlere devam edeceğiz.
Ege'ye Bakış: Bu kitabı 'Banu Özdemir bir yerlere gelmek için, kendi reklamını yapmak için yazıyor' denmesinden kaygı duydunuz mu?
Banu Özdemir: Hayır duymadım. Öyle bir kaygım yok. Benim hiç bir zaman mevki, makam kaygım da olmadı. 10 yıldır aktif siyaset yapıyorum. Çok genç yaşta önemli görevlerde bulundum. Gençlik kollarında partinin mutfağında yetiştim ben. Arkasından iki dönem il başkan yardımcılığı görevinde bulundum. Türkiye'nin en kritik seçimlerinde Bitlis'e Van'a kadar gittim. Beni zaten biliyorlar. Çalışmayı sevdiğimi bildikleri için böyle bir tepki almadım. Aksine çok teşekkür aldım.
Ege'ye Bakış: Sayın Kılıçdaroğlu'na yürüyüşü kitap yapmak isteğinizi siz mi söylediniz?
Banu Özdemir: O yürüyüşteyken şekillenmiş bir şeydi zaten. Bir günce tutacağımızı biliyordu sayın genel başkan. Yurt Gazetesi'nde yayınlanan günceleri de yazabilmek adına 3 hikayeyi vermiş olan kişidir kendisi. Onun talimatıyla yapılmış bir şeydir bu. Bu kitap, bir parti görevidir.
Ege'ye Bakış: Bu kitabı yazma nedeniniz nedir?
Banu Özdemir: Biz, Sayın genel başkanımızın liderliğinde Türk ve dünya siyasi tarihine geçecek rekor niteliğinde bir yürüyüş gerçekleştirdik. Sokaklarında bombaların patladığı, tenhalarında tecavüzlerin olduğu bir memlekette 24 gün boyunca binlerce insan tek bir kişinin burnu kanamadan adalet istemiyle bir arada yürüdüler. Çok kıymetli ve anlamlı bir eylemdir. Son yılların en demokratik eylemidir.
Ege'ye Bakış: Bu denli büyük bir eylem olmuş mu ülkemizde?
Banu Özdemir: Yok geçmişte yok. Dünyada Gandhi'nin tuz yürüyüşü ve benzer eylemler var. Demokrasi arayışını dile getiren farklı coğrafyalarda olmuş. Ama günü ve uzunluğu dünyada rekordur. AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir meydan okumuştu bize, 'Maltepe Meydanı orada, Yenikapı Meydanı orada' diye. Oraya gelen insanlar Maltepe Mitingi'yle cevap verdiler. 4.5 milyon insan bir araya geldi. Herkesin söylemi adaletti. Bu yürüyüş içinde siyasi parti gözetmeksiniz toplumun her kesiminden liberalinden, milliyetçisine, muhafazakarından stk önderlerine kadar Türkiye'de adalet isteyen bütün yurttaşlar kimisi bedeniyle, kimisi sosyal medyadan gönülleriyle yürüyerek bu eyleme destek verdi. Ben de bu yürüyüşü günce olarak gün be gün an be an kimler katılmış. Neler yapılmış, genel başkanın arkasında binlerce kişi nasıl yürüyor? Neler yapıyorlar? Günlük gibi notlar aldım.
Ege'ye Bakış: Peki kitap fikri nereden çıktı? Günlük tutmaya başladığınızda 'evet ben bunu bir gün kitap yaparım' diye düşünmüş müydünüz?
Banu Özdemir: Kitapta da belirttim. Ahmet Hakan'ın 'Orada günlük tutan var mı' diye bir çağrısı olmuştu. Ben de çocukluğumdan beri günlük tutan biriyim. Zamanı ölümsüzleştirmenin yollarından birisi de günlük tutabilmektir. Bizim edebiyat tarihimizde de eski adı günlük, yeni adı güncenin çok önemli yeri var. Biz Kazım Karabekir'in İstiklal Harbi günlüklerini biliriz. Çok kıymetlidir onlar. Günce denen tür, zamanla resmi belge özelliği taşıyor. Ben de günce tutmaya başladım. O güncelerimiz Yurt Gazetesi'nde yayınlandı. Oradan takip eden binlerce insan bu sayede bilgilendi.
Ege'ye Bakış: Siz başından sonuna kadar yürüdünüz mü?
Banu Özdemir: Evet yürüdüm. Zaten bu güncelerde öyle çıktı.
Ege'ye Bakış: Tüm ayrıntılar var mı bu kitapta? Mesela medyada çok yer alan tezek meselesi var mı?
Banu Özdemir: Hepsi var. Herkes var bu kitapta. Bu kitapta gece Bulak köyünde 'Menderes için mi yürüyorsunuz' diye soran Müesser teyze de var. Güvenpark'ta denk geldiğimiz Hatice teyze de var. Düzce'de tanıştığımız kamyoncu ağabeyimiz de, milletvekillerimiz de var. Konaklayan kişilerin çadırlarının içine nevresim takımlarını bağışlayan otelciler de var.
Ege'ye Bakış: Sizce bu yürüyüşe ihtiyaç var mıydı?
Banu Özdemir: Yürüyüş olmak durumundaydı. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye'de tarikatlarla siyam ikizi olmuş bir iktidar var. Adalet artık tuz kokutmaya başladı. Bizim mesleğini icra ettiği için özgürlüğüyle bedel ödeyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Enis Berberoğlu var. Bizim bardağımızı taşıran son nokta o oldu. Genel başkanımız önderliğinde bu yürüyüşün kutsal bir eylem olduğunu düşünüyorum. Hayatımız boyunca attığımız en onurlu adımları orada attığımızı düşünüyorum. Devamında yine Maltepe Mitingi ve Adalet Kurultayı çok önemliydi. Bu eylemler devam edecek. Ta ki bu ülkede adalet tesis edilene kadar.
Ege'ye Bakış: Kitabın adında geçen 'Turuncu' çocukluk lakabınızmış. Neden size bu lakabı takmışlar?
Banu Özdemir: Saçlarım turuncuydu çünkü küçükken. Farklı olmayı hep sevmişimdir. Bana Turuncu demişler. Çok sevdim. Ben insanoğlunun duygularını en masum yaşadığı dönemin çocukluk olduğunu düşünüyorum. O yüzden ben kitabı Turuncu'nun gözünden yazmaya karar verdim. Bu kitabı, Sayın genel başkanımızla birlikte gelecek kuşaklar Türkiye'deki adalet ve demokrasi arayışlarını bilimsel olarak görsünler diye, tarihi vesika olsun diye yazdık. Kitabın önsözü de kendisine ait. Ayrıca kitapta kendisine ait 3 özel hikayesi de var.
[caption id="attachment_5064" align="alignleft" width="300"] Banu Özdemir (1991)[/caption]
Ege'ye Bakış: Adalet Yürüyüşü'nün ne gibi yararları oldu sizce?
Banu Özdemir: Türkiye siyasetinde yeni bir sayfa açmıştır. Binlerce insan 24 gün boyunca burnu kanamadan adalet yolculuğu yapıyor ve 4.5 milyon insan Maltepe'de bir araya gelerek haykırıyor. Biz bunun ateşini referandumda yakmıştık. İnsanlar sandığa giderek 'biz adalet istiyoruz' diye oyunu vermişti. Toplumsal dayanışmayı örgütlülük bilincini pekiştirmiştir. O kadar toplumsal travma yaşıyoruz ki geçen gün bir belediyeye bağlı ekiplerin köpekleri ok atarak topladığını, okey masasında muhtarın arkadaşını vurabildiğini görüyoruz. İktidar erki o kadar kutuplaştırıcı ve o kadar nefret söylemleri üzerine politika geliştirmiş durumda ki, travma yaşıyoruz şu anda. Birbirini sevmeyen, tahammülü bitmiş bir toplum olduk. Bu yürüyüş sosyolojik olarak birlikteliği pekiştirdi. Apartmanlardan ellerinde sürahileriyle inen insanlar vardı o yürüyüşte. Veya akşam 'üşüyorsan ceketimi al' diyenler, sürekli yardımlaşan insanlar vardı orada.
Ege'ye Bakış: Elleri ojeli bakımlı bir kadın için bu yürüyüş zor olmadı mı? Kadın ya da erkek o koşullarda yürümek çok zor.
Banu Özdemir: 4 mevsimi bir arada yaşadık. Bedensel olarak deformasyon olmaması imkansız. Çünkü bir yürüyorsunuz Sakarya'nın 42 derece sıcağında güneşin altında, bir yürüyorsunuz Bolu'da yağmurun altında. Sürekli tempolu yürüyüş yapmak gerekiyordu. Ben de bedensel deformasyonlar yaşadım kendimce. Ama doğayla o kadar iç, içe yürüyorsunuz ki, sizi yaradılışınıza götürmeye başlıyor bir yerden sonra. Efendim saçım mı dağınık, şöyle mi, böyle mi diye düşünmüyorsunuz artık. Aklınıza da gelmiyor zaten. Hastanelik olanlar oldu. 3 milletvekilimiz kalp krizi geçirdi ama çok şükür bir şey olmadı. Hasan Tatlı amcamızı kaybettik. Parti üyemiz. Adalet şehidimiz. Rahmetle anıyoruz. Yorulan ayaklar bir çok insan için sıkıntı oldu. Ben de maalesef tırnaklarımı kaybettim. Ama orada öyle bir ruh vardı ki en önde 69 yaşında bir insan var. O kadar inançlı yürüyor ki, Sayın Kılıçdaroğlu, 'biz bu yürüyüşü İstanbul'a değil, Van'a yapıyoruz' deseydi Van'a kadar devam ederdi.
Ege'ye Bakış: Peki bundan sonra benzer kitaplar gelecek mi?
Banu Özdemir: Önce bunu miras bırakalım dedik. Tarihi bir eser olduğunu düşünüyoruz çünkü. Bilimsel olarak tarihe nottur ve herkesin kütüphanesinde bulunması gerekir. Buna benzer yine tarihimizde onurla, gururla anlatacağımız eylemlerimiz olacaktır. Ben onları da gururla kaleme almaya devam edeceğim. Böyle büyük eylemlere devam edeceğiz.
Ege'ye Bakış: Bu kitabı 'Banu Özdemir bir yerlere gelmek için, kendi reklamını yapmak için yazıyor' denmesinden kaygı duydunuz mu?
Banu Özdemir: Hayır duymadım. Öyle bir kaygım yok. Benim hiç bir zaman mevki, makam kaygım da olmadı. 10 yıldır aktif siyaset yapıyorum. Çok genç yaşta önemli görevlerde bulundum. Gençlik kollarında partinin mutfağında yetiştim ben. Arkasından iki dönem il başkan yardımcılığı görevinde bulundum. Türkiye'nin en kritik seçimlerinde Bitlis'e Van'a kadar gittim. Beni zaten biliyorlar. Çalışmayı sevdiğimi bildikleri için böyle bir tepki almadım. Aksine çok teşekkür aldım.
Ege'ye Bakış: Sayın Kılıçdaroğlu'na yürüyüşü kitap yapmak isteğinizi siz mi söylediniz?
Banu Özdemir: O yürüyüşteyken şekillenmiş bir şeydi zaten. Bir günce tutacağımızı biliyordu sayın genel başkan. Yurt Gazetesi'nde yayınlanan günceleri de yazabilmek adına 3 hikayeyi vermiş olan kişidir kendisi. Onun talimatıyla yapılmış bir şeydir bu. Bu kitap, bir parti görevidir.