Lüleburgaz’da Sokullu Kütüphanesi’nin küçücük salonunda, meraklı 8-10 dinleyiciyle “gazoz şişeleri.. kap kacak.. birkaç çalgı” kullanılarak “birlikte ses çıkarma” diye özetlenebilecek bu çalışmaların içinden sonradan “Lüleburgaz Trockyablues” adıyla yoluna devam edecek olan bir grup doğdu.Grubun kısa tarihinden günümüze kadar olan zaman içinde neler yaptıklarını ve neler yapacaklarını,anlatan grup üyelerinden Metin Bey, TrockyaBlues'ın ismindeki ince nüanstan ve roman müziğini ve onların yaptıkları müziğe dair hoş bir sohbet gerçekleştirdik.
LÜLEBURGAZ TROCKYABLUES NASIL VE NE ZAMAN BİR ARAYA GELDİ?
1999’un sonlarında bir araya gelen 3-4 müzisyen, deneysel sayılabilecek bir müzik etkinliğiyle uğraştılar.. Lüleburgaz’da Sokullu Kütüphanesi’nin küçücük salonunda, meraklı 8-10 dinleyiciyle “gazoz şişeleri.. kap kacak.. birkaç çalgı” kullanılarak “birlikte ses çıkarma” diye özetlenebilecek bu çalışmaların içinden sonradan “Lüleburgaz Trockyablues” adıyla yoluna devam edecek olan grup doğdu.
2000-2001 yıllarında müzikal çizgisi netleşmeye başlayan grup, “Balkan Rumeli hattı”nda ve “Anadolu Semah-Zeybek geleneği”ne yaslanan, uzun sololardan beslenen enstrüman müziğine yöneldi. Bu sene grup 21. Yılını kutluyor.
LÜLEBURGAZ TROCKYA BLUES: ENST “ROMAN” MÜZİĞİ DİNLEYİCİDEN NASIL GERİ DÖNÜŞLER ALIYOR?
Dinleyici, bir müzik varsa sözü de olsun istiyor. Müziği geçim kaynağı olarak düşünüyorsanız bunu yapmanız zor. Onlara enstrümantal bir müzik sunuyorsunuz, “dinleyelim mi?” diyorsunuz. Dolayısıyla konserlerde onları işin içine katarak, müzisyenlere omuz vermeye davet etmek gerekiyor. Bizde kimse geçimini Trockyablues’dan sağlamadığı için bunu yapmak kolay oluyor. Trockyablues bizim kendi dükkanımız gibi, biraz da müşteriye değil kendi kendine çalan bir grup. E neden izleyiciye çalıyoruz o zaman? Bizim gibi düşünen seyirciler var. Kendisini bizim yaptığımız müziğin dünyasına ait hisseden dinleyiciler var. Bir şekilde onlarla karşılaşmak, karşılıklı bir hak gibi görünüyor.
NERELERDE KONSER VERDİNİZ? NERELERDE VERMEYİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Cemal Reşit Rey’den Ödemiş Pazar Yeri’ne, Taksim Meydanı’ndan ODTÜ Bahar Şenliği’ne kadar onlarca farklı yerde sahne aldık. Yurtdışı halk müziği festivallerinde yer aldık. Son yıllarda Şirket Gecelerinde, Bayii Toplantılarında, düğün derneklerde de çalmaya başladık. Grup farklı organizasyonlarda yer alıyor.
9/8 LİK HAYATLAR ESMER BİR HÜZÜN İLE NE ANLATMAK İSTİYORSUNUZ?
Trockyablues, alışıldık roman gruplarından farklı.. Hem balkan Trakya ekseninde hem Anadolu semah zeybek geleneğinde hareket ediyor ve en önemlisi de “müşteri”ye çalmıyor. Canının istediğini çalıyor, seyirci/ dinleyicinin beklentisiyle örtüşürse de bundan haz alıyor. Kenar mahallenin merkeze mesafesi, hayat algısı, orada zamanın akışı, işsizlik , yoksulluk, hayat sıkıştırmaları keder doludur. Ben çoğu doğaçlamalarımızın hüzün üzerinden yürüdüğünü düşünüyorum. Bağlama-Kemança- Klarnet- Gitar-Bas Gitar- Zurna- Davul-Tambura- Piyano- Keman- Gadulka.. bu arkadaşlar bizi gezdiriyor.
ROMAN MÜZİĞİYLE , ENSTRUMAN MÜZİĞİ ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Bu, benim gruba yüklemeye çalıştığım, kendimizi tanımlamaya çalıştığım bir anlam sadece. Kategorik olarak “roman müziği” dediğinizde “eğlence-şamata-neşe-oyun” çağrışımı yürüyor. Sırf bu farkı vurgulamak için -kelimenin sunduğu olanaktan da yararlanarak- “Roman değil, ensTRoman müziği!” dedim.. TR ise elbet Türkiye.
GRUBUN İSMİNDEKİ İNCE NÜASIN ANLAMI NEDİR?
“Trockya” hem coğrafyamızı hem tarzımızı imliyor. Lüleburgaz Trockyablues; “rock” üzerinden halk müziğine, “blues” üzerinden kenarmahalle’ye döndüğü yüzünde “esmer bir hüznü” hiç eksik etmedi.Buna ”Trockyablues” diyoruz.
“Şarkıcı-star” odaklı yaygın müzik anlayışının karşısına -gücü yettiğince- “ses”i koymaya çalıştı.. Gitar ve piyanonun üzerinde “Keman-Klarnet-Zurna-Bağlama” çalımlarına dayanan ve adeta müziğin “sıradan insanlar için de mümkün bir şey olduğu” hissiyatını izleyiciye aktarmaya çalışan grup, konserlerinde (özellikle salon konserleri) izleyicileri de sahneye çağırarak müziğine kattı. Lüleburgaz Trockyablues, darbuka solosu eşliğinde sahneye “çamaşır” asarak önce konser mekanını mahalle’ye dönüştürmeyi hep sevdi.
SON OLARAK NE DEMEK İSTERSİNİZ?
Tüm bunları kendimizi mutlu hissetmek için yapıyoruz. Kendimizi mutlu etmek için, kendimiz için yaptığımızdan en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Burdan seyircinin dinleyicinin payına güzel bir şey düşüyor. Onlar da böylece iyi bir şey izliyor. Bunu sizin için yapıyor olsak kıçımızı yırtmazdık. Biraz cesur söyledim.. evet. Dünyası buradan olan insanlar, düşünce evreni böyle olan insanlar için biz çok iyi yol arkadaşıyız; çünkü onlara hiç “Bütün bunları sizin için yapıyoruz, biliyor musunuz? Hadi sevin bizi..” demiyoruz. Bütün bunları kendimiz için, birçok şeye rağmen bu sesleri çıkarmak istediğimiz için yapıyoruz. Bizi dinleyenlere izleyenlere yıllar sürecek bir masal armağan edebiliyorsak daha ne olsun. Can sağlığı. Sanat “güzel” içindir, bundan ayrıca bir fayda da elde ediyorsak zararı yok. Olur.
LÜLEBURGAZ TROCKYABLUES NASIL VE NE ZAMAN BİR ARAYA GELDİ?
1999’un sonlarında bir araya gelen 3-4 müzisyen, deneysel sayılabilecek bir müzik etkinliğiyle uğraştılar.. Lüleburgaz’da Sokullu Kütüphanesi’nin küçücük salonunda, meraklı 8-10 dinleyiciyle “gazoz şişeleri.. kap kacak.. birkaç çalgı” kullanılarak “birlikte ses çıkarma” diye özetlenebilecek bu çalışmaların içinden sonradan “Lüleburgaz Trockyablues” adıyla yoluna devam edecek olan grup doğdu.
2000-2001 yıllarında müzikal çizgisi netleşmeye başlayan grup, “Balkan Rumeli hattı”nda ve “Anadolu Semah-Zeybek geleneği”ne yaslanan, uzun sololardan beslenen enstrüman müziğine yöneldi. Bu sene grup 21. Yılını kutluyor.
LÜLEBURGAZ TROCKYA BLUES: ENST “ROMAN” MÜZİĞİ DİNLEYİCİDEN NASIL GERİ DÖNÜŞLER ALIYOR?
Dinleyici, bir müzik varsa sözü de olsun istiyor. Müziği geçim kaynağı olarak düşünüyorsanız bunu yapmanız zor. Onlara enstrümantal bir müzik sunuyorsunuz, “dinleyelim mi?” diyorsunuz. Dolayısıyla konserlerde onları işin içine katarak, müzisyenlere omuz vermeye davet etmek gerekiyor. Bizde kimse geçimini Trockyablues’dan sağlamadığı için bunu yapmak kolay oluyor. Trockyablues bizim kendi dükkanımız gibi, biraz da müşteriye değil kendi kendine çalan bir grup. E neden izleyiciye çalıyoruz o zaman? Bizim gibi düşünen seyirciler var. Kendisini bizim yaptığımız müziğin dünyasına ait hisseden dinleyiciler var. Bir şekilde onlarla karşılaşmak, karşılıklı bir hak gibi görünüyor.
NERELERDE KONSER VERDİNİZ? NERELERDE VERMEYİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Cemal Reşit Rey’den Ödemiş Pazar Yeri’ne, Taksim Meydanı’ndan ODTÜ Bahar Şenliği’ne kadar onlarca farklı yerde sahne aldık. Yurtdışı halk müziği festivallerinde yer aldık. Son yıllarda Şirket Gecelerinde, Bayii Toplantılarında, düğün derneklerde de çalmaya başladık. Grup farklı organizasyonlarda yer alıyor.
9/8 LİK HAYATLAR ESMER BİR HÜZÜN İLE NE ANLATMAK İSTİYORSUNUZ?
Trockyablues, alışıldık roman gruplarından farklı.. Hem balkan Trakya ekseninde hem Anadolu semah zeybek geleneğinde hareket ediyor ve en önemlisi de “müşteri”ye çalmıyor. Canının istediğini çalıyor, seyirci/ dinleyicinin beklentisiyle örtüşürse de bundan haz alıyor. Kenar mahallenin merkeze mesafesi, hayat algısı, orada zamanın akışı, işsizlik , yoksulluk, hayat sıkıştırmaları keder doludur. Ben çoğu doğaçlamalarımızın hüzün üzerinden yürüdüğünü düşünüyorum. Bağlama-Kemança- Klarnet- Gitar-Bas Gitar- Zurna- Davul-Tambura- Piyano- Keman- Gadulka.. bu arkadaşlar bizi gezdiriyor.
ROMAN MÜZİĞİYLE , ENSTRUMAN MÜZİĞİ ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Bu, benim gruba yüklemeye çalıştığım, kendimizi tanımlamaya çalıştığım bir anlam sadece. Kategorik olarak “roman müziği” dediğinizde “eğlence-şamata-neşe-oyun” çağrışımı yürüyor. Sırf bu farkı vurgulamak için -kelimenin sunduğu olanaktan da yararlanarak- “Roman değil, ensTRoman müziği!” dedim.. TR ise elbet Türkiye.
GRUBUN İSMİNDEKİ İNCE NÜASIN ANLAMI NEDİR?
“Trockya” hem coğrafyamızı hem tarzımızı imliyor. Lüleburgaz Trockyablues; “rock” üzerinden halk müziğine, “blues” üzerinden kenarmahalle’ye döndüğü yüzünde “esmer bir hüznü” hiç eksik etmedi.Buna ”Trockyablues” diyoruz.
“Şarkıcı-star” odaklı yaygın müzik anlayışının karşısına -gücü yettiğince- “ses”i koymaya çalıştı.. Gitar ve piyanonun üzerinde “Keman-Klarnet-Zurna-Bağlama” çalımlarına dayanan ve adeta müziğin “sıradan insanlar için de mümkün bir şey olduğu” hissiyatını izleyiciye aktarmaya çalışan grup, konserlerinde (özellikle salon konserleri) izleyicileri de sahneye çağırarak müziğine kattı. Lüleburgaz Trockyablues, darbuka solosu eşliğinde sahneye “çamaşır” asarak önce konser mekanını mahalle’ye dönüştürmeyi hep sevdi.
SON OLARAK NE DEMEK İSTERSİNİZ?
Tüm bunları kendimizi mutlu hissetmek için yapıyoruz. Kendimizi mutlu etmek için, kendimiz için yaptığımızdan en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Burdan seyircinin dinleyicinin payına güzel bir şey düşüyor. Onlar da böylece iyi bir şey izliyor. Bunu sizin için yapıyor olsak kıçımızı yırtmazdık. Biraz cesur söyledim.. evet. Dünyası buradan olan insanlar, düşünce evreni böyle olan insanlar için biz çok iyi yol arkadaşıyız; çünkü onlara hiç “Bütün bunları sizin için yapıyoruz, biliyor musunuz? Hadi sevin bizi..” demiyoruz. Bütün bunları kendimiz için, birçok şeye rağmen bu sesleri çıkarmak istediğimiz için yapıyoruz. Bizi dinleyenlere izleyenlere yıllar sürecek bir masal armağan edebiliyorsak daha ne olsun. Can sağlığı. Sanat “güzel” içindir, bundan ayrıca bir fayda da elde ediyorsak zararı yok. Olur.